Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârlar,
"ahkaf" denen kum tepeleri meydana getiriyordu. İçinde bu kavmin
yaşadığı bölge ve kum yığınlarından söz edildiğinden sûre Ahkaf adını almıştır;
Mekke'de inmiştir; 35 (otuzbeş) âyettir.
46 – Ahkaf
Suresi
Rahmân ve Rahîm
(olan) Allah'ın adıyla.
3. Gökleri, yeri ve ikisi arasında
bulunanları biz, şüphesiz yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. İnkâr
edenler, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
4. De ki: Söylesenize! Allah'ı bırakıp
taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar; göstersenize bana! Yoksa onların
göklere ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel
(size indirilmiş) bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.
5. Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar
kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa)
onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.
6. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman
(müşrikler) onlara (tapındıklarına) düşman kesilirler ve onlara kulluk
ettiklerini inkâr ederler.
7. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman
hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler: "Bu, apaçık bir
büyüdür" dediler.
8. Yoksa "Onu uydurdu" mu
diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi
savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok
daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan,
esirgeyendir.
9. De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim.
Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben
sadece apaçık bir uyarıcıyım.
10. De ki: Hiç düşündünüz mü; şayet bu,
Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de
bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız
(haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru
yola iletmez.
11. İnkâr edenler, iman edenler hakkında
dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." Fakat
onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için "Bu eski bir
yalandır" diyecekler.
12. Ondan önce de bir rahmet ve rehber
olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik
yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir
kitaptır.
13. "Rabbimiz Allah'tır" deyip
sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
15. Biz insana, ana-babasına iyilik
etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu.
Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip
kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete
şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de
zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben
müslümanlardanım.
16. İşte, yaptıklarının iyisini kabul
edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler
arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.
17. Ana ve babasına: Öf be size! Benden
önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?
diyen kimseye, ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak: Yazıklar olsun sana!
İman et. Allah'ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o: Bu, eskilerin
masallarından başka bir şey değildir, der.
18. İşte onlar, kendilerinden önce
cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın
gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.
19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri
vardır. Allah, onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine
haksızlık yapılmaz.
20. İnkâr edenler ateşe arzolunacakları gün
(onlara şöyle denir): Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız,
onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük
taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!
21. Ad kavminin kardeşini (Hûd'u) an. Zira
o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf bölgesindeki
kavmine: Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına
uğramanızdan korkuyorum, demişti.
22. "Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek
için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi
başımıza getir" dediler.
23. Hûd da! Bilgi ancak Allah'ın
katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir
kavim olduğunuzu görüyorum, dedi.
24. Nihayet onu, vâdilerine doğru yayılan
bir bulut şeklinde görünce: Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur,
dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap
bulunan bir rüzgârdır!
25. O (rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi
yıkar, mahveder. Nitekim (o kasırga gelince) onların evlerinden başka bir şey
görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.
26. Andolsun ki, onlara da size
vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve
kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda
sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip
durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.
27. Andolsun biz, çevrenizdeki memleketleri
de yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye âyetleri tekrar tekrar açıkladık.
28. Allah'tan başka kendilerine yakınlık
sağlamak için tanrı edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır,
onları bırakıp gittiler. Bu onların yalanı ve uydurup durdukları şeydir.
29. Hani cinlerden bir gurubu, Kur'an'ı
dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur'an'ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine)
"Susun" demişler, Kur'an'ın okunması bitince uyarıcılar olarak
kavimlerine dönmüşlerdi.
30. Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz
Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola
ileten bir kitap dinledik.
31. Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun.
Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir
azaptan korusun..
32. Allah'ın dâvetçisine uymayan kimse
yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka
dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
33. Gökleri ve yeri yaratan, bunları
yaratmakla yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini
düşünmezler mi? Evet O, her şeye kadirdir.
34. İnkâr edenlere, ateşe sunulacakları
gün: Nasıl, bu gerçek değil miymiş? denildiğinde: Evet, Rabbimize andolsun ki
gerçekmiş, derler. Allah: Öyleyse inkâr etmenizden dolayı azabı tadın! der.
35. O halde (Resûlum), peygamberlerden azim
sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme,
onlar vâdedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir
saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış
topluluklardan başkası helâk edilir.
Diyanet İşleri Meali - Kuranı Kerim
| |||
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme