Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1081-1090 )
1081 - Umeyr Mevla Abi'l-Lahm (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Efendilerimle birlikte Hayber Gazvesi'ne katildim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a benden bahsettiler ve benim kole oldugumu
soylediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da bana kilic kusatmalarini emretti.
Bana kilic kusatildi. (Acicak yasca kucuk olmam ve boyumun kisaligi sebebiyle)
kilici yerde suruyordum. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana ev
esyasi verilmesini emretti. Delileri tedavi icin okudugum bir rukyeyi
(afsunlama duasi) (kontrol ettirmek icin) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
arzettim. Bir kismini atip, diger bir kismini muhafaza etmemi emretti."
Tirmizi, Siyer 9, (1557); Ebu Davud, Cihad,
(2730).Ibnu Mace, Cihad 37, (2855).
1082 - Zuhri anlatiyor: "Resulullah
(aleyhissalatu vesselam), kendisiyle birlikte savasmis olan Yahudilerden bir
gruba, ganimetten pay ayirdi."
Tirniizi, Siyer 10, (1558).
1083 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Hayber'in fethinden sona bir grup Es'ari ile Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in yanina geldik. Ganimetten bize de pay vardi. Halbuki
(Habesistan'dan donmus olan) gemi arkadaslarimiz Ca'fer (radiyallahu anh) ve
arkadaslari haric, Hayber Gazvesi'ne filen istirak etmeyen kimseye pay
ayirmamistir."
Ebu Davud, Cihad 151, (2725); Tirmizi, Siyer
10, (1559).
1084 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun -yani Bedir Savasi
gunu kalkip soyle buyurdu:
"Muhakkak ki Osman Allah'in ve Resulu
(aleyhissalatu vesselam)" nun rizasina uygun bir hizmet sebebiyle
gelmistir. Ben onun adina bey'at akdediyorum." Sonra Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) ganimetten hisse ayirdi. Savasa katilmayan onun
disinda kimseye hisse vermedi."
Ebu Davud, Cihad 151, (2726).
1085 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hangi bir koye
varir da orada ikamet ederseniz, hisseniz oradadir. Hangi bir belde de Allah ve
Resulu'ne isyan ederse o beldenin beste biri Allah ve Resulu'ne aittir ve o
(geri) kalan) da sizindir."
Muslim, Cihad 47, (1756); Ebu Davud, Harac 29,
(3036).
1086 - Rafi' Ibnu Hadic (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ganimet taksiminde on
keciyi bir deveye bedel tutardi."
Nesai, Dahaya 15, (7, 221).
1087 - Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) gazveye gonderdigi
kimselerden bazilarina, umumi ganimet taksiminden dusecek hisseden ayri olarak,
sahislarina ait olmak uzere (bir nevi armagan olmak uzere) fazladan ganimet
verirdi."
Buhari, Hums 15, Megazi 57; Muslim, Cihad 35,
(1749); Muvatta, Cihad 15, (2, 450); Ebu Davud, Cihad 35, (2741-2746).
1088 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Bedir gunu, Ebu Gehl'in
kilincini bana armagan etti. Ebu Cehl'i, Ibnu Mes'ud oldurmus idi."
Ebu Davud, Cihad 150, (2722).
1089 - Ebu'l-Cuveyriyye el-Cermi
(rahimehullah) anlatiyor: "Rum diyarinda icinde dinar bulunan kirmizi bir
kup ele gecirdim. Bu sirada emir, Hz. Muaviye (radiyallahu anh) idi. Basimizda
da komutan olarak, Hz. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan, Ma'n
Ibnu Yezid (radiyallahu anh) adinda Beni Suleym'den biri vardi. Kupu ona
getirdim. O altinlari Muslumanlara taksim etti. Bana da, oburlerine verdigi kadar
bir pay verdi. Sonra da, "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in: 'Nefi
(armagan) ancak hums'tan sonra olur" dedigini isitmemis olsaydim sana
(daha fazla) verirdim" dedi. Sonra bana, kendi hissesinden bagista
bulundu."
Ebu Davud, Cihad 160, (2753, 2754).
1090 - Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ben yaninda otururken,
bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha cok hoslandigim
birine hicbir sey vermedi. Ben: "Falanca ile aranizda ne var (ona niye
vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mu'min goruyorum!" dedim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Musluman (goruyorum de!)"
buyurdu. Sa'd (dayanamayip) bu kanaatini uc kere soyledi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) da her seferinde ayni sekilde karsilikta bulundu.
Sonuncu sefer sunu ekledi: "Ben, nazarimda daha sevgili olana hicbir sey
vermezken, yuzu ustu atese duseceginden korktugum insani kurtarmak icin ona
ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime olcu degildir)"
Buhari, Zekat 3, Iman 53; Muslim, Iman 236,
(150), Ebu Davud, Sunnet 16, (4685); Nesai, Iman 7, (8,103,104).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1081-1090 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.