Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1231-1240 )
1231 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bes
hayvan vardir, bunlarin oldurulmesi ihramliya gunah degildir: Karga,
caylak,akrep, fare, kelb-i akur."
Buhari, Cezau's-Sayd 7; Muslim, Hacc 72,
(1199); Muvatta, Hacc 88,(1, 356); Ebu Davud, Menasik40, (1846); Nesai, Hacc
82, 83, 84, 86, 87, 88, (5,187-190).
Bir rivayette soyle denmistir: "Bunlari,
Harem'de ve ihramda iken oldurene gunah yoktur."
Ebu Davud ve Tirmizi'nin, Ebu
Saidi'l-Hudri'den kaydettikleri bir rivayette: "Adi yirticilar" da
denmistir. Bundan maksad insana saldirip yaralayandir.
1232 - Alkame Ibnu Ebi Alkame, annesinden
rivayet etmistir ki: "Annesi, Hz. Aise (radiyallahu anha)'yi ihramli iken
bedenini kasiyan kimse hakkinda soru sorulunca dinlemistir. Hz. Aise su cevabi
verir: "Evet, kasinsin ve siddetle kasisin." Sonra Hz. Aise ilave
eder: "Ellerimi baglasalar, (kasinmak icin ayaklarimdan baska bir imkanim
olmasa) ayaklarimla kasinirim."
Muvatta, Hacc 93, (1, 358).
1233 - Esma Bintu Ebi Bekr (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Hacc yapmak uzere Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le
birlikte ciktik. Arc nam mevkiye kadar geldik. Orada Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) konakladi, biz de konakladik. Hz. Aise (radiyallahu anha) Resullullah
(aleyhissalatu vesselam)'in yanina oturdu. Ben de babam Ebu Bekir'in yanina
oturdum. Resulullah'in binek devesi ile, Hz.Ebu Bekir'in binek develeri tekdi
ve o da Ebu Bekir'e ait bir kole ile birlikte (yolda) idi. Ebu Bekir
(radiyallahu anh) oturup, koleningelmesini beklemeye basladi. Kole geldi ama
beraberinde deve yoktu. Hz.Ebu Bekir (radiyallahu anh): "- Deven
nerde?" diye sordu. Kole:
"- Sabahleyin onu kaybettim!" dedi.
Ebu Bekir (radiyallahu anh):
"- Tek bir deveyi kayip mi ettin!"
deyip koleye vurmaya basladi.
Resulullah bu sirada guluyor ve soyle diyordu:
" Su ihramliya bakin neler de
yapiyor!"(Ibnu Ebi Rizme der ki: Resulullah: "Su ihramliya bakin
neler de yapiyor?" deyip guluyor, (baska bir Sey soylemiyordu)."
Ebu Davud, Menasik 30, (1818); Ibnu Mace,
Menasik 21, (2933).
1234 - Rebia Ibnu Abdillah: "Hz. Omer
(radiyallahu anh)'i ihramli iken (Mekke ile Medine arasindaki Sukya koyunde)
devesinin kurtlarini alip topraga atarken gordum."
Muvatta, Hac 92, (1, 357).
1235 - Nafi' anlatiyor: "Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma), ihramlinin, devesinden pire veya guve gibi hasereleri
temizlemesini mekruh addederdi."
Muvatta, Hacc 95, (1, 358).
TELBIYE HAKKINDADIR
1236 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) sunu
soyledi: "Sizin Beyda'niz, hakkinda Resulullah'a iftira ettiginiz
surasidir. Ama, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sadece mescidin -yani
Zulhuleyfe mescidininyaninda ihrama girip telbiye getirdi."
Buhari, Hacc 20; Muslim, Hacc 23, (1186);
Muvatta, Hacc 30, (1, 332); Tirmizi, Hacc 8,(818); Ebu Davud, Hacc 21, (1771);
Nesai, Hacc 56, (5,162-164); Ibnu Mace, Menasik 14, (2916).
Bir rivayette soyle denir: "Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) Secere nam mevkide devesine bindigi zaman telbiye
getirdi."
Nesai'nin diger bir rivayetinde denir ki:
"Ibnu Omer'e: "Seni deven kaldirdigi zaman telbiye ceker gordum"
diye sorulmustu. Su cevabi verdi: "Cunku Resulullah boyle yapmisti."
1237 - Hz.Enes (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam) ogleyi kildi. Sonra devesine bindi.
Beyda tepesine ciktigi zaman telbiye getirdi."
Ebu Davud, Menasik 21, (1774); Nesaf, Hacc 25,
(5,127), 56, (5,162).
Nesai, bir diger rivayette su ziyadeyi
kaydetti: "Ogleyi kildigi zaman hacc ve umre icin ihrama girdi."
1238 - Ebu Cubeyr anlatiyor: "Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma)'a dedim ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in,
vacib kildigi zaman, getirdigi telbiye hususunda Ashab'in ihtilafina dogrusu
hayret ediyorum!" Bana su cevabi verdi. "Bu meseleyi ben herkesten
iyi biliyorum. Aslinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tek bir hacc yapti.
Butun ihtilaflar bununla ilgili.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hacc
maksadiyla (Medine'den) yola cikti. Zulhuleyfe Mescidi'ne gelip iki rekatlik
ihram namazini kilinca, hacci fiilen oldugu yerde baslatti. Namazi bitirince de
hacc icin telbiyede bulundu. Iste bu telbiyeyi bir kisim insanlar isitti. Bunu
kendisind en ben de (isittim ve) hatirimda tuttum. Sonra hayvanina bindi.
Devesi onu yerden kaldirinca tekrar telbiye getirdi. Bu ikinci telbiyeyi de
isitenler oldu. (Her seferinde telbiyeleri) farkli kimselerin isitmesi,
insanlarin daginik ve hareket halinde olmalarindandi. Boylece, devesi onu
kaldirdigi zaman cektigi telbiyesini de yeni insanlar isitti. Iste bunlar:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), devesi kaldirdigi zaman telbiye
getirdi"dediler.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yoluna
devam etti. Beyda tepesine cikinca da telbiye getirdi. Bu telbiyeyi de isiten
baskalari vardi. Bunlar: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Beydaya
cikinca telbiye getirdi" dediler. Allah'a kasem olsun! Resulullah
namazgahinda hacci baslatti. Devesi kaldirdigi zaman telbiye getirdi, sonra
Beyda tepesine cikinca orada da telbiye getirdi."
Said Ibnu Cubeyr sozune devamla dedi ki:
"Ibnu Abbas'in sozunu esas alanlar (Zulhuleyfe 'deki) namazgahta iki rek
'atlik ihram namazini kilar kilmaz telbiye getirdi."
Ebu Davud, Menasik 21, (1770).
1239 - Nafi' diyor ki: "Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) Harem bolgesinin en yakin yerine geldi mi telbiyeyi artik birakirdi.
Sonra zu Tuva nam mevkide geceyi gecirir, orada sabah namazini kilar, sonra
yikanirdi ve derdi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) boyle
yapmisti."
Buhari, Hacc 38, 39; Muslim, Hacc 226, (1259);
Muvatta, Hacc 32, (1, 333).
1240 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mukim
olanlar veya umre yapanlar, Hacer-i Esved'i istilam edinceye kadar telbiyeyi
birakmazlar."
Ebu Davud, Menasik 29, (1817), Tirmizi, Hacc
79, (919).
Hadis, Tirmizi'de soyledir: "Resulullah
(aleyhissalatu vesselam), umrede iken, Hacer-i Esved'e istilam yapinca
telbiyeyi birakirdi."
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1231-1240 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.