Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1401-1410 )
1401 - Imam Malik (rahimehullah)'e ulastigina
gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Arafat'in
tamami vakfe yeridir. Urene vadisinden cikin (vakfe yeri degildir).
Muzdelife'nin tamami vakfe yeridir, Muhassir vadisinden cikin (vakfe yeri
degildir)."
Muvatta, Hacc 166 (1, 388); Muslim, Hacc 149.)
IFAZA HAKKINDADIR
1402 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Arafat'tan yola cikmisti,
arkasindan birisinin (kosturmak icin) devesine siddetle bagirip, vurdugunu
isitti. Bunun uzerine kamcisiyla (etrafindakilere kulak verin diye) isaret
edip, soyle buyurdu:
"Sakin olun. (Allah'i razi edecek iyi
davranis ve) birr acelede degildir."
Buhari, Hacc 94, Muslim, Hacc 268, (1282),
282, (1286); Ebu Davud, Menasik 64, (1920); NesaI, Hacc 204,(5, 257-258).
1403 - Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) gunes battigi zaman
Arafat'tan (ifaza yaparak) yola cikti. Dag gecidine geldigi zaman deveden inip
bevletti. Sonra abdest aldi. Abdesti bol su kullanarak degil, hafifce aldi.
Ben:
"Namaz mi kilacagiz ey Allah'in
Resulu`?" diye sordum.
"Hayir, namaz onumuzde!" dedi ve
devesine bindi. Muzdelife'ye gelince hayvandan indi ve yeniden abdest aldi. Bu
sefer bol su kullandi.Sonra namaz basladi. Aksam namazini kildi. Sonra herkes
devesini ihdi.Yine namaza baslandi. Bu sefer de yatsiyi kildi. Ikisi arasinda
baska bir namaz kilmadi."
Buhari, Vudu 6, 35, Hacc 93, 95; Muslim, Hacc
266, (1280). Muvatta, Hacc 19?, (1, 400-401); Ebu Davud, Menasik 64, (1925);
Nesai, Mevakit 56 (1, 292), Hacc 206, (5, 259).
1404 - Urve'den yapilan bir rivayet soyledir:
"Hz. Usame (radiyallahu anh)'ye :"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
Veda haccindan, ifazadan (Arafat'tan ayrildiktan) sonra yolculugu nasil
yapti?" diye sorulmustu. Su cevabi verdi:
"Hizli yururdu. Ancak yolda bir duzluge
rastlarsa daha hizli yururdu."
Buhari, Hacc 92, Cihad 136, Megazi 77; Muslim,
hacc 282, (1286); Muvatta, Hacc 176, (1, 392); Ebu Davud, Menasik 64, (1923);
Nesai, Hacc 205, (5,259).
1405 -Fatima Bintu'l-Munzir anlatiyor:
"Esma Bintu Ebi Bekr (radiyallahu anhuma) kendisi ve beraberindekilere
Muzdelife'de sabah namazi kildiriverecek olan kimseye, safak soktugu zaman
kildirmasini emredip, binegine atlar ve Mina'ya hareket eder (yolda da)
durmazdi."
Muvatta, Hacc 175, (1, 392).
1406 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma):
"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Muzdelife gecesinde,
ailesinden, erkenden taslamaya gonderdigi zayiflar grubu arasinda idim"
demistir.
Buhari, Hacc 98;Muslim, Hacc 300, (1293);
Tirmizi, Hacc 58, (892, 893); Ebu Davud, Menasik 66, (1939,1940); Nesai, Hacc
208, (5, 261, 271, 272); Ibnu Mace, Menasik 62, (3025).
1407 - Hz.Aise (radiyallahu anha) anlatiyor:
"Sevde (radiyallahu anha), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan
Muzdelife'den geceleyin ifaza yapmak icin izin istedi. Sevde iri, agir yuruyen
bir kadindi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona izin verdi."
Hz. Aise (radiyallahu anha): "Keske ben
de onun gibi izin istemis olsaydim" diye hayiflanirdi. (Vaktiyle izin
almamis oldugu icin) O, hep imamla birlikte ifazada bulunurdu."
Buhari, Hacc 98; Muslim, Hacc 293-296,(1290);
Nesai Hacc 209, (5, 262), 214 (5, 266).
1408 - Yine Hz. Aise (radiyallahu anha)
anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam) Ummu Seleme'yi kurban
gecesi (Mina'ya) gonderdi. Ummu Seleme, daha safak sokmeden seytan taslamasini
yapti. Sonra gidip ifaza (tavafini) yapti."
Elbu Davud, Menasik 66, (1942); Nesai, Hacc
223, (5, 272).
1409 - Fatima Bintu'l-Munzir anlatiyor:
"Esma Bintu Ebi Bekr (radiyallahu anhuma) kendisi ve beraberindekilere
Muzdelife'de sabah namazi kildiriverecek olan kimseye, safak soktugu zaman
kildirmasini emredip, binegine atlar ve Mina'ya hareket eder (yolda da)
durmazdi."
Muvatta, Hacc 175, (1, 392).
ARAFAT VE MUZDELIFE'DE TELBIYE
1410 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Hz. Usame (radiyallahu anh) Arafat'tan Muzdelife'ye kadar
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in terkisinde idi. Sonra Muzdelife'den
Mina'ya kadar da Fadl Ibnu Abbas'i terkisine aldi. Her ikisi de: "Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) buyuk seytani (Cemretu'1-Akabe) taslayincaya kadar
telbiyeyi birakmadi" demistir."
Buhari, Hacc 86, Cihad 126; Muslim, Hacc 266,
(1281); Tirmizi, Hacc 78, (918); Ebu Davud, Menasik 28, (1815); Nesai, Hacc
216, (5, 268), 229, (Buhari'de gosterilen bablarda rivayet mana yonuyle
mevcuttur, lafzan degil).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1401-1410 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.