Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1611-1620 )

HADDU'L-HAMR

1611 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resullullah (aleyhissalatu vesselam), hamr icin, hurma dallari ve nalinlarla hadd vurdu. Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh kirk darbe le hadd vurdu".
Buhari, Hudud 2, 4; Muslim, Hudud 37, (1706); Tirmizi, Hudud 13, (1343); Ebu Davud, Hudud 26, (4479).

1612 - Sevr Ibnu Zeyd el-Dili anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), hamr icin uygulanmasi gereken haddin miktari hususunda (Ashabla) istisarede bulundu. Hz. Ali (radiyallahu anh): "Seksen sopa vurulmasini uygun goruyorum" dedi. Cunku kisi, icince sarhos olur, sarhos olunca hezeyana duser (sacmalar), hezeyana dustu mu iftira atar. (Iftiranin cezasi ise 80 sopadir). Boylece Hz. Omer (radiyallahu anh) icki icenler icin haddi 80 sopa takdir etti."
Muvatta, Esribe 2, (2, 842).

1613 - Abdurrahman Ibnu Ezher (radiyallahu anh) anlatiyor: "Huneyn'de iken Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e Sarap icin bir adam getirildi. Resulullah (tahkiren) yuzune toprak sacti. Sonra Ashab'a emretti, ayakkabilariyla ve ellerinde bulunan (deynek, cubuk vs) baska seylerle adama "Yeter, cekin ellerinizi" deyinceye. kadar vurdular. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)in vefatindan sonra Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de icki icenlere kirk darbe vurdurdu. Arkadan Hz. Omer (radiyallahu anh) de halifeliginin baslangicinda kirk sopa vurdurmaya devam etti. Ancak, hilafetinin sonunda (insanlar azip fisk artinca) seksen sopa vurdurdu.
Hz. Osman (radiyallahu anh) ise iki kere hadd uyguladi: Birini kirk digerini seksen yapti. Hz. Osman'dan sonra Hz. Muaviye (radiyallahu anh) haddi seksende sabit kildi."
Ebu Davud, Hudud 37, (4487, 4488).

1614 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Icki haddi icin, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kirk, Hz. Ebu Bekir kirk, Hz. Omer (radiyallahu anhuma) seksen sopa vurdular. Hepsi de sunnettir. (Bu bana daha hos geliyor)."
Muslim, Hudud 38, (1702); Ebu Davud, Hudud 36, (4480, 4481).

1615 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim (israrla) icki icerse dorduncu sefere kadar kamcilayin, sonra (devam ederse) oldurun."
Ebu Davud, Hudud 37, (4482); Tirmizi, Hudud 15, (1444).
Ebu Davud'un, Kabisa Ibnu Zueyb (radiyallahu anh)'den yaptigi bir rivayette soyle denmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Sarap icmis bir adam getirildi. Hemen celde yapildi, sonra tekrar getirildi, yine celde yapildi, sonra tekrar getirildi, yine celde yapildi, sonra tekrar getirildi yine celde yapildi ve oldurme kaldirildi. Artik, olum cezasi bir ruhsat olarak kaldirilmisti."

1616 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hamr hususunda kesin bir hadd takdir etmedi. Bir adam icmis, sarhos olmustu. Caddede yalpa yaparken kendisine rastladi. Adami hemen tutup Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirmek icin harekete gectiler. Adam, Abbas (radiyallahu anh)'in evinin hizasina gelince bosanip kacti ve Abbas'in evine girerek ona iltica etti.Durum Resulullah (aleyhisalatu vessalam)'a anlatilmisti, guldu ve:"Yani o,bunlari (kacma, girme ve iltica) yapti mi?" dedi. Hakkinda her hangi bir emir vermedi."
Ebu Davud, Hudud, 36, (4476).

1617 - Umeyr Ibnu Said en-Nehai (rahimehullah) anlatiyor: "Hz. Ali (radiyallahu anh)'yi dinledim, sunu soylemisti: "Ben hadd vurdugum kimselerden biri olecek olsa, icimde uzuntu duymam, ancak icki sebebiyle hadd vurdugum olurse onun uzuntusunu hissederim. Cunku o olecek olsa (yakinlarina) diyet oderim. Zira Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ickinin haddi ile ilgili (kesin bir miktari) sunnet kilmadi. Icki haddiyle ilgili miktari biz takdir ettik."
Buhari, Hudud 4; Muslim, Hudud 38 (1707); Ebu Davud, Hudud 36, (4486).

1618 - Ibnu Sihab (rahimehullah)'a:
"- Kole icki icecek olursa ona tatbik edilecek haddin miktari nedir?" diye sorulmustu, soyle cevap verdi:
"- Bana ulastigina gore, ona, hure verilen cezanin yarisini uygulamak gerekir. Hz. Omer, Hz. Osman ve Ibnu Omer (radiyallahu anhum ecmain) ickide, kolelerine, hurlere tatbik ettikleri haddin yarisini tatbi ederlerdi."
Muvatta, Esribe 3, (2, 842).

1619 - Said Ibnu'l-Museyyeb (rahimehullah.) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), icki sebebiyle Rebia Ibnu Umeyye'yi Hayber'e surdu. Oradan kacip Herakliyus'a giderek Hiristiyanliga gecti. Hz. Omer (radiyallahu anh) bu hadise uzerine: "Bundan boyle hicbir Muslumani surmeyecegim" dedi.
Nesai, Esribe 47, (8, 319).

1620 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Lakabi Himar olan bir adam vardi. Bu zat zaman zaman Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i guldururdu. Hz. Peygamber bu adami, icki sebebiyle dovdurmustu. Bir gun yine icki sucuyla getirildi. Resulullah emretti, celde uygulandi. Cemaatten birisi: "Allah'im su adama lanet et! Kac sefer icki sebebiyle getirildi, bir turlu islah olmuyor)" diye beddua etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
" Ona lanet etmeyin. Allah'a yeminle soyluyorum, bu adam hakkinda bildigim bir sey varsa o da Allah ve Resulu'nu (samimiyetle) sevmis olmasidir" buyurdu."
Buhari, Hudud 5.

Ebu Davud'da, Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'den kaydedilen bir rivayette: "Boyle soylemeyin, fakat soyle deyin: "Ey Allahim, ona rahmet et, onun taksiratini affet!" buyurmustur.



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1611-1620 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.