Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1621-1630 )

HADDLERDE SEFAAT VE MUSAMAHA HAKKINDA

1621 - Yahya Ibnu Ebi Rasidin Ibnu Omer'den naklettigine gore, Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isitmistir: "Kim sefaat ederek, Allah'in haddlerinden birinin tatbik edilmesine mani olursa Aziz ve Celil olan Allah'a muhalefet etmis olur. Kim bilerek bati1 bir davayi kazanmaya calisirsa ondan vazgecinceye kadar Allah kendisine bugzeder. Kim mu'mine onda olmayan bir kotulugu nisbet ederse, bundan tevbe edinceye kadar cehennemliklerin vucudlarindan cikan irinlerden hasil olan cirkefin icine iskan eder. Kim haksiz bir davaya yardimci olursa, Allaah'in gazabini kazanmis olarak doner."
Ebu Davud, Akdiye 14, (3597, 3598).

1622 - Zubeyr Ibnu'l-Avvam (radiyallahu anh)'in anlattignna gore, hirsizi yakalayip sultana goturmekte olan bir adama rastlar. Zubeyr adami salivermesi icin lehinde sefaatte bulunur. Adam:"Hayir, sultana ulastirincaya kadar onu salmam" der. Zubeyr (radiyallahu anh) su aciklamayi yapar:
"Sefaat, sultana ulasmadan once caizdir. Sultana ulasti mi, ondan sonra sefaat yapan da, sefaati kabul eden de mel'undur."
Muvatta, Hudud 29, (2, 835).

1623 - Saffan Ibnu Umeyye (radiyallahu anh) anlatiyor: "Mescide uyumak uzere ridasini yastik yaparak uzanmisti. Uyurken bir hirsiz gelip ridasini aldi. Ama Saffan (uyanarak) hirsizi yakaladi, dogru Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e goturdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) derhal elinin kesilmesini emretti. Saffan:
"Ey Allah'in Resulu, ben bunu istememistim, ridam ona sadaka olsun!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Onu bana getirmezden once niye yapmadin?" diyerek, teklif reddetti."
Ebu Davud, Hudud 14, (4394); Nesai, Sarik 4, (8, 68); Muvatta, Hudud 28, (2, 834).

1624 - Hz. Aise anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Elinizden geldikce hadd cezalarini Muslumanlardan defedin. (Muteber) bir ozru varsa hemen saliverin. Zira imamin yanlislikla affetmesi yanlislikla ceza vermesinden daha hayirlidir."
Tirmizi, Hudud 2, (1424).
Ebu Davud'da yine Hz. Aise'den gelen bir rivayette: "Hz. Peyganber (aleyhisalatu vessalam): "Itibarli kimsalerin hudud disindaki zellelerinden vazgecin" buyurmustur."
Ebu Davud, Hudud, 4, (4375).

1625 - Ibnu'l-Museyyeb (rahimehullah) anlatiyor: "Eslem kabilesinden Hezzal denen bir adam, bir baskasini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a zina isnad ederek sikayet etti. Bu hadise:"Namuslu ve hur kadinlara (zina isnadiyla) iftira atan, sonra (bu babta) dort sahit getirmeyen kimselerin her birine de seksen deynek vurun" (Nur 4) ayetinin nuzulundan once idi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) adama: "Ey Hezzal, onu ridan ile ortseydin, senin icin daha hayirli idi" dedi."
Muvatta, Hudud 3, (2, 821); Ebu Davud, Hudud 6, (4377).

1626 - Hani' Ibnu Niyar (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah'in haddlerinden bir hadd olmadikca hic kimse on kirbactan fazla dayaga mahkum edilemez"buyurdu."
Buhari, Hudud 42; Muslim, Hudud 40, (1708); Ebu Davud, Hudud 39, (4491); Ibnu Mace, Hudud 32, (2601).

1627 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) mescidde kisas infazini, siir okunmasini ve haddlerin tatbik edilmesini yasakladi."
Ebu Davud, Hudud 38, (4490).

1628 - Ebu Umame Ibnu Sehl Ibni Huneyf, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Ensari bazi sahabelerinden naklen anlatiyor: "Ensar'dan bir adam hastalandi ve coktu, oyleki bir kemik bir deriye dondu. Bir ara Ashab'dan birine ait bir cariye hastanin yanina girmisti. Adam, ona muncezib oldu ve temasta bulundu. Bu sirada, kavminden kendisine gecmis olsun ziyaretine gelenler oldu. Yaptigi isi onlara haber verdi ve:
"Benim icin Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sorun, ben yanima giren bir cariyeye temasta bulundum" dedi. Durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e anlattilar ve ilaveten:
"Hic kimsede hastaligin bu derece siddetlisini de gormedik. Adami sana getirmeye kalksak kemikleri kirilip dagilacaktir, bir kemik bir deriden baska bir sey degil!" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Yuz tane hurma cubugu alin, (bunlari tek bir sopa halinde baglayip) adama bir kere vurun!" diye emretti."
Ebu Davud, Hudud 34, (4472); Nesai, Kudat 22, (8, 242); Ibnu Mace, Hudud,18, (2574).

1629 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir hadd curmu isler de, cezasi dunyada verilirse, Allah'in adaleti kuluna ahirette ikinci sefer ceza vermeye musaade etmez. Kim de bir hadd curmu islemis, Allah da onun gunahini ortmus ve affetmis ise, Allàh'in keremi affettigi.seyden dolayi ona donup ceza vermeye musaade etmez."
Tirmizi, Iman 11, (2628).

1630 - Yine Hz. Ali (radiyallahu anh) arilatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: " Kalem uc kisiden kaldirilmistir: Uyanincaya kadar uyuyandan, ihtilam oluncaya kadar cocuktan, akli erinceye kadar mecnundan."
Ebu Davud, Hudud 16, (4398, 4403); Tirmizi, Hudud 7, (1423); Nesai, Talak 21, (6, 156);

Ebu Davud, diger bir rivayette su ziyadeyi kaydetmistir: ". .yas sebebiyle akli fesada ugrayandan. . ."



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1621-1630 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.