Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1911-1920 )
1911 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Sizden once yasayanlardan bir tuccar vardi. Halka borc
verirdi. BorcIulari arasinda fakir gorurse hizmetcilerine: "Onun borcundan
vazgeciverin, boylece AIIah'in da bizim gunahIarimizdan vazgececegini
umariz" derdi. Allah da onun gunahlarindan vazgecti."
Buhari, Sulh 10; Muslim,
Musakaat 19, (1557); Nesai, Buyu 104, (7, 318).
1912 - Diger bir rivayette
soyle gelmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Bir adam hic hayir amelde bulunmadi. Ancak halka borc verir ve borcunu
toplayan elcisine: "Kolay odeyecekten (zenginden) al, zor odeyecekten
(fakirden) alma, vazgec Ola ki Allah da bizim gunahlarimizdan vazgecer"
derdi. Allahu Teala hazretleri bunun uzerine: "Haydi senin gunahlarindan
vazgectim" buyurdu."
Buhari, Buyu 18, Enbiya 50;
Muslim, Musakat 31, (1562); Nesai, Buyu 104, (7, 318).
1913 - Ebu Katade
(radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, Ebu Katade, bir boclusunu (para taleb
etmek uzere) aramisti. O, kendisinden gizlendi. Bilahare adami buldu.
Ancak:"Dardayim" dedi. Bunun uzerine:
"Allah'a yemin eder
misin?" diye sordu. Borclu:
"Vallahi" diye
yemin etti. Ebu Katade:
"Ben Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in, "Kim Allah'in kendisini kiyamet gununun
sikintisindan kurtarmasini isterse darda olana nefes aldirsin veya tamamen
bagislayiversin" dedigini isittim" dedi."
Muslim, Kasame 32, (1563).
1914 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'da bir adamin (parasi
odenmemis) bir devesi vardi. Borcunu istemeye geldi. Bu sirada kaba sozler
sarfetti, hatta Ashab'tan bazilari haddini bildirmek istedi. Ancak Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) buna meydan vermeyip:
"Birakin onu! Hak
sahibinin konusma hakki vardir" buyurdu, sonra da:
"Devesini verin!"
diye emretti, (ilgililer) devesini aradilarsa da bulamadilar. Fakat onunkinden
daha degerli bir deve buldular. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz:
"Bunu verin"
dedi. Adam: "Bana borcunu tam odedin, Allah da sana odesin" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
"En hayirliniz,
borcunu en iyi odeyendir!" buyurdu."
Buhari, Istikraz, 4, 6,
7,13, Vekalet 5, 6, Hibe 23, 25; Muslim, Musakat 118-122, (1600-1601), Timizi,
Buyu 75, (1316, 1317 Nesai Buyu 64, (7, 291)
1915 - Ebu Katade
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
namazini kildirivermesi icin bir adam(in cenazesi) getirildi. Aleyhissalatu
vesselam:
"Onun uzerinde borc var,
arkadasinizin namazini siz kilin!" buyurdu. Ben:
"(Borc) benim uzerime
olsun, ey Allah'in Resulu" dedim.
"Sadakatle mi ?"
dedi.
"Sadakatle!"
dedim. Bunun uzerine cenazenin namazini kildi."
Tirmizi, Cenaiz 69, (1069);
Nesai, Cenaiz 67, (4, 65).
KITABU'Z-ZIKR
1916 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Allah'in, yollarda dolasip zikredenleri arastiran
melekleri vardir. AIIahu Tealayi zikreden bir cemaate rastlarlarsa,
birbirlerini "Aradiginiza gelin!" diye cagirirlar. (Hepsi gelip)
onlari kanatlariyla kusatarak dunya semasina kadar arayi doldururlar. Allah,
-onlari en iyi bilen oldugu halde- meleklere sorar:
"Kullarim ne
diyorlar?"
"Seni tesbih
ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana tahmid okuyorlar.
Sana tazim (temcid)
ediyorlar" derler. Rabb Teala sormaya devam eder:
"Onlar beni gorduler
mi?"
"Hayir!" derler.
"Ya gorselerdi ne
yaparlardi?"
"Eger seni gorselerdi
ibadette cok daha ileri giderler; cok daha fazla ta'zim, cok daha fazla
tesbihde bulunurlardi" derler. Allah tekrar sorar:
"Onlar ne
istiyorlar?"
"Senden, derler,
cennet istiyorlar."
"Cenneti gorduler
mi?" der.
"Hayir ey
Rabbimiz!" derler.
"Yagorselerdi ne
yaparlardi?" der.
"Eger gorselerdi,
derler, cennet icin daha cok hirs gosterirler, onu daha israrla isterler, ona
daha cok ragbet gosterirlerdi." AIlah Teala sormaya devam eder:
"Neden istiaze
ediyorlar?"
"Cehennemden istiaze
ediyorlar" derler.
"Onu gorduler mi
?" der.
"Hàyir Rabbimiz,
gormediler!" derler.
"Yagorselerdi ne
yaparlardi?" der.
"Eger cehennemi
gorselerdi ondan daha siddetli kacarlar, daha siddetli korkarlardi"
derler. Bunun uzerini Rabb Teala sunu soyler:
"Sizi sahid kiliyorum,
onlari affettim!"
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) sozune devamla sunu anlatti:
"Onlardan bir melek
der ki: "Bunlarin arasinda falanca gunahkar kul dahi var. Bu onlardan
degil. O baska bir maksadla ugramisti, oturuverdi." Allah Teala..
"Onu da affettim, onlar oyle bir cemaat ki onlarla oturanlar da onlar
sayesinde bedbaht olmazlar" buyurur."
Buhari, Daavat 66, Muslim,
Zikr 25, (2689); Tirmizi, Daavat 140, (3595).
1917 - Yine Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Kim bir yere oturur ve orada Allah'i zikretmez (ve hic
zikretmeden kalkar) ise AIIah'tan ona bir noksanlik vardir. Kim bir yere yatar,
orada AIIah'i zikretmezse, ona AIIah'tan bir noksanlik vardir. Kim bir muddet
yurur ve bu esnada Allah'i zikretmese, Allah'tan ona bir noksanlik
vardir."
Ebu Davud Edeb 31. (4856)
107,(5059); Tirmizi, Daavat 8, (3377); Hadisin metni Ebu Davud'a aittir.
Sondaki ziyade Ibnu Hibban'in Mevarid'inden alinmadir (2319).
1918 - Ebu Muslim eI-Egarr
(rahimehullah) diyor ki: "Ben sehadet ederim ki Ebu Hureyre ve Ebu Said
(radiyallahu anhuma) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigine
sehadet ettiler: "Bir cemaat oturup Allah'i zikrederse, mutlaka melekler
etraflarini sarar, AIlah'in rahmeti onlari burur, ustlerine sekine iner ve
Allah onlari yaninda bulunan (buyuk melek)lere anar."
Muslim, Zikr 39, (2700);
Tirmizi, Daavat 7, (3375).
1919 - Hz. Ebu Musa
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Icerisinde Allah zikredilen evlerin misali ile icerisinde
AIIah zikredilmeyen evlerin misali, diri ile olunun misali gibidir."
Buhari, Daavat 66; Muslim,
Salatu'l-Musafirin 211, (779).
1920 - Hz. Ebu Hureyre'nin
rivayetinde soyle gelmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri diyor ki: "Kulum, hakkimda
nasil bir zan yuruturse ben oyleyimdir. O, beni zikredince ben onunla
beraberim. O beni icinden gecirirse, ben de onu icimden geciririm. O, beni bir
cemaat icerisinde anarsa, ben de onu, onunkinden daha hayirli bir cemaatte
anarim. O, bana bir karis yaklasirsa ben ona bir arsin yaklasirim. O bana bir
arsin yaklasirsa, ben ona bir kulac yaklasirim. O bana yuruyerek gelirse ben
ona kosarak giderim."
Buhari, Tevhid 50; Muslim,
Zikr 2, (2675); Tirmizi, Daavat 142, (3598).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1911-1920 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.