Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3091-3100 )
ORUCUN FARZLARI, SUNNETLERI
VE AHKAMI
3091 - Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
ramazani zikrederek buyurdular ki: "Hilali gorunceye kadar oruc tutmayin,
yine (muteakip) hilali gorunceye kadar da yemeyin. Bulut araya girerse ayi
takdir edin.''
Buhari, Savm 11, 5, 13,
TaIak 25; Muslim, Siyam 9, (1080); Muvatta, Siyam 1, (1, 286); Ebu Davud, Savm
4, (2320); Nesai, Savm 10, 11, (4, 134).
Buhari'nin bir rivayetinde:
"Bulut, gormenize mani olursa sayiyi otuza tamamlayin'' denmistir. Muslim
ve Nesai'nin Ebu Hureyre'den kaydettikleri bir rivayette: "Hava bulutlu
ise otuz gun oruc tutun'' denmistir.
3092 - Huzeyfe (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Ramazan ayini, hilali gormedikce veya sayiyi ikmal etmedikce one alip
baslatmayin. (Hilali gorup veya sayiyi tamamladiktan) sonra muteakip hilali
gorunceye veya sayiyi tamalayincaya kadar orucu tutun"
Ebu Davud, Savm 6, (2362);
Nesai, Savm 13, (4, 135, 136).
3093 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Saban
ayinin gunlerini hesapladigi kadar baska bir ayin gunlerini hesaplamazdi. Sonra
Ramazan hilalini gorunce oruca baslardi. Eger bulut araya girer (hilaIi
goremez) ise (sabani) otuz gun olarak hesaplar, sonra ramazan orucuna
baslardi."
Ebu Davud, Savm 6, (2325).
3094 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: Bir Bedevi Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a gelerek:
"Ben hilali -yani
ramazan hilalini- gordum!'' dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Allah'tan baska ilah
olmadigina sehadet getirir misin?" dedi. Adam buna da, "evet!"
diye cevap verince, Efendimiz:
"Ey Bilal! dedi, halka
yarin oruc tutmalarini ilan et!"
Ebu Davud, Siyam 14, (2340,
2341); Tirmizi, Savm 7, (691); Nesai, Savm 8, (4, 132); Ibnu Mace, Siyam 6,
(1652).
3095 - Ibnu Omer
(radiyallaliu anh) anlatiyor: "Halk hilali gormek icin gayret sarfetti.
Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gordugumu (tek basima) soyledim.
Sozum uzerine oruc tuttu ve halka da oruc tutmalarini emretti.''
Ebu Davud, Savm 14, (2342).
3096 - Huseyin Ibnu'l-Haris
el-Cedeli, Haris Ibnu Hatib (radiyallahu anh)'den anlatiyor: "Haris dedi
ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hiIali gorunce oruc tutmamizi
emretti, eger biz goremez de iki adil sahid gordukleri hususunda sehadet
ederlerse, onlarin sehadetlerine uyarak tutacaktik.''
Ebu Davud, Savm 13, (2338).
3097 - Ebu Umayr Ibnu Enes,
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan olan amcalarindan
naklettigine gore, bir grup kimse Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
binekleriyle gelip: "Dun hilali gorduk'' diye sehadette bulundular. Bunun
uzerine, Efendimiz onlara oruclarini acmalarini, sabah olunca da musallaya
(bayram namazina) gelmelerini emretti."
Ebu Davud, Salat 255,
(1157); Nesai, Iydeyn 2, (3, 180).
3098 - Kureyb
(rahimehullah) anlatiyor: "Ben Sam'da iken ramazan hilali beklenmisti.
Hilali bir cum'a gunu ben de gordum. Sonra ayin sonunda Medine'ye geldim. lbnu
Abbas (radiyallahu anhuma):
"Hilali ne zaman
gormustunuz?'' diye sordu. Ben
"Cum'a gunu!'' dedim.
Ibnu Abbas tekrar:
"Sen de hilali gordun
mu?'' dedi. Ben:
"Evet, hem ben, hem de
halk gordu ve herkes oruc tuttu. Hz. Muaviye (radiyallahu anh) de oruc tuttu!''
dedim. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma):
"Ama biz hilali
cumartesi gecesi gorduk. Oyleyse otuza tamamlayincaya veya hilali gorunceye
kadar tutmaliyiz!'' dedi. Ben:
"Hz. Muaviye'nin
gormesiyle ve onun orucuyla iktifa etmiyor musun?'' dedim. Cevaben:
"Hayir! Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) bize boyle emretti'' dedi.''
Muslim, Siyam 28, (1087);
Ebu Davud, Savm 9, (2332); Tirmizi, Savm 9, (693); Nesai, Savm 7, (4, 131).
3099 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki:
"(Muteber) oruc, (hep
beraber) tuttugunuz gundekidir. (Muteber) iftar, hep beraber) ettiginiz
gundekidir. (Muteber) kurban (hep beraber) kurban kestiginiz gundekidir.''
Tirmizi, Savm 11, (697);
Ebu Davud, Savm 5, (2324).
3100 - Ibnu Omer
radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Ramazan ayi soyle, soyle soyledir -bu sirada iki elini
butun parmaklariyla iki sefer cirpti, ucuncu cirpista sag veya sol basparmagini
yumdu.-"
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3091-3100 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.