Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4861-4870 )

4861 - Hz. Omer, Hz. Ali ve diger bir kisim Ashab radiyallahu anhum demislerdir ki: "Kadi ve hakim mescidde hukum verebilir. Sayet bir haddle ilgili hukum vermislerse, bunun icrasi mescidin disinda yapilir."
Buhari, bab basligi olarak kaydetmistir. Ahkam 19.

HUKMUN KEYFIYETI

4862 - Haris Ibnu Amr Ibni Ahi'l-Mugire Ibni Su'be, Muaz radiyallahu anh'tan naklen anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Muaz'i Yemen'e gonderdigi zaman kendisine sorar: "Sana bir dava geldigi vakit nasil hukmedeceksin?"
"Allah'in kitabiyla hukmedecegim" der Muaz.
"(Meseleyi Kitabullah'ta) bulamazsan?"
"Resulullah'in sunnetiyle hukmedecegim."
"Ne Kitabullah'ta ve ne de Resulullah'in sunnetinde bulamazsan?"
"Kendi re'yimle ictihad edecegim, (hukum vermekten) geri durmayacagim."
Hz. Muaz der ki: "Bu cevabim uzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam (memnun kaldi), gogsume eliyle vurup:
"Allah'in elcisinin elcisini, Allah'in elcisini memnun edecek usulde muvaffak kilan Allah'a hamdolsun!" buyurdular."
Ebu Davud, Akdiye 11, (3592, 3593); Tirmizi, Ahkam 3, (1327, 1328).

4863 - Ummu Seleme radiyallahu anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, odasinin kapisinda bir munakasa isitmisti. Yanlarina cikip:
"Ben bir beserim. Bana ihtilaflilar gelir. Bunlardan biri, digerine nazaran daha belagatli (ikna edici) olur. Ben de onun dogru soyledigini zanneder, lehine hukmederim. Ancak kime bir muslumanin hakkini vermis isem, bunun atesten bir parca oldugunu bilsin. O atesi ister yuklensin, ister terketsin (kendisi bilir)" buyurdular."

4864 - Sahiheyn'in bir rivayetinde hadis soyledir: "Ben de sizin gibi bir insanim. Siz davalarinizin halli icin bana geliyorsunuz. Bazinizin huccet yonuyle, diger bazisindan daha ikna edici olmasi, boylece benim, isittigime dayanarak onun lehine hukmetmem mumkundur. Kimin lehine, kardesinin hakkindan bir sey hukmetmissem (bilsin ki), onun icin cehennemden bir ates parcasi kesmis oluyorum."
Buhari, Sehadat 27, Mezalim 16, Hiyel 9, Ahkam 20, 29, 31; Muslim, Akdiye 5, (1713); Muvatta, Akdiye 1, (2, 719); Ebu Davud, Akdiye 7, (3583, 3584); Tirmizi, Ahkam 11, (1339); Nesai, Kudat 13, (8, 233).

4865 - Es'as Ibnu Kays'in anlattigina gore, Humus'tan bir koleyi Abdullah'tan yirmibin (dirhem)e satin almis ve Abdullah kolenin bedelini almak uzere kendisine bir adam gondermistir. Adam gelince Es'as:
"Ben onu onbine satin aldim" dedi. Abdullah da:
"Oyleyse seninle benim arama (hakem olacak) bir kimse tayin et!" dedi. Es'as: "Benimle kendi aranda sen hakem ol!" dedi. Bunun uzerine Abdullah:
"Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'in: "Alis-veris yapan iki kisi ihtilafa duserlerse ve aralarinda da delil yoksa, mal sahibinin soyledigi esas alinir veya (alis-verisi) terkederler" dedigini isittim" dedi."
Ebu Davud, Buyu 74, (3511); Nesai, Buyu 82, (7, 302, 303). Nesai'de sadece musned (Resulullah'a ait) kisim kaydedilmistir.

DAVALAR VE BEYYINELER

4866 - Ibnu Amr Ibni'l-As radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bana dedi ki: "Beyyine davaci uzerine, yemin de davali uzerine duser."
Tirmizi, Ahkam 12, (1341).

4867 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Iki kadin bir odada deri dikiyorlardi. Bunlardan biri avucuna biz batirilmis olarak disari cikti. Bunu digerinin yaptigini iddia etti. Dava Ibnu Abbas radiyallahu anhuma'ya goturuldu. Ibnu Abbas dedi ki:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam soyle buyurmuslardi: "Eger insanlara sirf iddialariyla, (delil olmadan) talep ettikleri verilseydi, insanlar baskalarinin kan ve mallarini istemeye kalkarlardi. Ancak iddia sahibine beyyine gerekmektedir. Iddiayi inkar edene de yemin gerekmektedir. (Bu kadina) Allah'i (yalan yere yemin etmenin gunahini) hatirlatin. Ona su ayeti okuyun: "Allah'in ahdini ve yeminlerini az bir pahaya degisenler, iste bunlar icin ahirette hicbir nasib yoktur" (Al-i Imran 77).
Kadina bu hatirlatildi. Bunun uzerine kadin sucunu itiraf etti."
Buhari, Tefsir, Al-i Imran 3, Rukun 6; Muslim, Akdiye 2, (1711); Ebu Davud, Akdiye 23, (3619); Tirmizi, Ahkam 13, (1343); Nesai, Kudat 35, (8, 248).

4868 - Yine Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (iddia sahibi iki sahid bulamazsa) bir yemin ve bir sahid(in yeterli olacagin)a hukmetmistir."
Muslim, Akdiye 3, (1712); Ebu Davud, Akdiye 21, (3608).

4869 - Abdullah Ibnu Ubeydillah Ibni Ebi Muleyke anlatiyor: "Beni Suheyb radiyallahu anh, Mervan nezdinde, iki ev ve bir odanin kendilerine ait oldugunu, bunlari (babalari) Suheyb'e Resulullah aleyhissalatu vesselam'in verdigini iddia ettiler. Mervan: "Soylediginiz seye sahidiniz var mi?" dedi. Onlar: "Ibnu Omer!" dediler. Mervan, Ibnu Omer'i cagirdi. O, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in Suheyb radiyallahu anh'a iki ev ve bir oda verdigini soyledi. Mervan sadece onun sehadediyle onlar lehine hukmetti."
Buhari, Hibe 30.

4870 - Ebu Musa radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam zamaninda iki kisi bir deve hakkinda iddiada bulundular. Her biri, iki tane sahid getirdi. Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam deveyi ikiye bolerek aralarinda taksim etti."

Ebu Davud, Akdiye 22, (3613, 3614, 3615); Nesai, Kudat 34, (8, 248).


Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4861-4870 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.