Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 561-570 )
561 - Yine
Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Abdurrahman Ibnu Avf ve bir kisim
arkadaslari, Mekke'de Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek soyle
dediler: "Biz musrik iken izzet ve itibari olan kimselerdik. Musluman
olduktan sonra zelil duruma dustuk. (Musaade edin musriklere karsi koyalim).
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Ben affetmekle emrolundum.
Sakin musriklerle mucadeleye kalkmayin" dedi. Ancak, Medine'ye hicretten
sonra Cenab-i Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladilar. Bunun uzerine su
ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savastan cekin, namaz kilin,
zekat verin" denenleri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda,
iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha cok
korkarlar ve "Rabbimiz! bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir
zamana kadar te'hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki: "Dunya
gecimligi azdir, ahiret, allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size
zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77).
Nesai, Cihad
1, (6, 3).
562 - Harice
Ibnu Zeyd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyd Ibnu Sabit (radiyallahu
anh)'i soyle derken dinledim: "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi,
icinde temelli kalacagi cehennemdir. Allah ona gazab etmis, lanetlemis ve buyuk
azab hazirlamistir" (Nisa, 93) ayeti, Furkan suresindeki "Onlar,
allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar. Allah'in haram kildigi
cana haksiz yere kiymazlar..." (Furkan 68) ayetinden alti ay kadar sonra
nazil oldu."
Nesai
merhumun bir rivayetinde su ziyade mevcuttur: "Kim bir mu'mini kasden
oldururse cezasi, icinde ebedi kalacagi cehennemdir" ayeti indigi zaman
(ayette ifade edilen siddet sebebiyle) cok korktuk. Bunun uzerine (bize
rahatlik getiren) Furkan suresindeki "Onlar, Allah'in yaninda baska tanri
tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere
kiymazlar..." ayeti nazil oldu."
Ebu Davud,
Fiten 6, (4272); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7, 87, 88).
563 - Sa'id
Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu
anhuma)'a: "Bir mu'mini kasden oldurenin tevbesi makbul olur mu?"
diye sordum da bana "Hayir!" diye cevap verdi. Ben de kendisine,
Furkan suresindeki: "Onlar ki Allah'in yaninda baska tanri tutup ona
yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana kiymazlar... Ancak tevbe eden,
inanip, yararli is isleyenlerin, iste Allah onlarin kotuluklerini iyiliklere
cevirir. Allah bagislar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum.
Bana su cevabi verdi. "Senin okudugun ayet Mekke'de nazil olmustur. Onu
Medine'de nazil olan: "Kim bir mu'mini kasden oldururse, cezasi, icinde
ebedi kalacagi cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmistir."
Buhari,
Menakibu'l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Muslim, Tefsir
16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7,
85, 86).
564 - Ibnu
Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Su ayet: "Onlar Allah'in
yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz
yere kiymazlar, zina etmezler. Bunlari yapan, gunaha girmis olur. Kiyamet gunu
azabi kat kat olur, orada alcaltilarak ebedi kalir" (Furkan 68-69) ayeti
Mekke'de nazil oldugu zaman musrikler soyle dediler: "Islamiyet bize ne
bahsediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah'a sirk gunahini isledik.
Allah'in haram ettigi cana kiydik, diger bir cok kotuluklere bulastik."
Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ancak tevbe eden, inanip
yararli is isleyenler var ya, iste Allah onlarin kotuluklerini iyiliklere
cevirir. Allah bagislar ve merhameteder" (Furkan 70).
Bir rivayette
su ziyade var. "Kim Islam'a girer ve onu idrak eder, sonra da katil olursa
onun tevbesi kabul olmaz."
565 - Ebu
Davud'dan gelen bir rivayette de soyle denmektedir. "Kim kasitli olarak
bir mu'mini oldururse, onun gunahini hicbir sey ortadan kaldirmaz."
Fiten 6, 4275.
566 - Nesai
ve Tirmizi'den gelen bir rivayette soyle denir: "Ibnu Abbas (radiyallahu
anhuma)'a bir mu'mini kasitli olarak oldurup sonra tevbe edip, imana giren,
guzel ameller isleyen ve hidayete eren bir kimse hakkinda soruldu. Su cevabi
verdi: "Buna nasil tevbe olur? Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'i soyle soylerken isittim: "Maktul, avurtlari kana bulanmis olan
katile asili olarak getirilir. Katili soyle sikayet eder: "Ey Rabbim, buna
sor bakalim beni nicin oldurdu, sucum ne idi?"
Ibnu Abbas
(radiyallahu anh) ilave etti: "Allah'a kasem olsun, Allah bu hukmu
indirdi, fakat neshetmedi."
Bu Nesai'nin
rivayetidir. Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (85-87).
567 - Ebu
Miclez merhum, "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi icinde ebedi
kalacagi cehennemdir" ayeti hakkinda soyle soylemistir: "Evet, bu
curmun cezasi budur. Ancak, Allah dilerse onun bu cezasini affeder."
Ebu Davud,
Fiten 6, (4276).
568 - Ibnu
Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Muslumanlardan bir grup, (gazve
sirasinda) surusunu otlatan bir kimseye rastladilar. Adam, onlara es-selamu
aleykum diyerek (Islami adaba uygun) selam verdi. Ama onlar adami yakalayip
oldurduler ve surusune elkoydular. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman
edenler: Allah yolunda cihada ciktiginiz zaman (meselelerin) tam bir
aciklanmasini bekleyin. Size (Muslumanca) selam verene, dunya hayatinin
(gecici) menfaatini arayarak, "sen mu'min degilsin" demeyin. Iste
Allah'in katinda bircok ganimetler vardir. Evvelce siz de boyle iken Allah size
lutfetti..." (Nisa, 94).
Ibnu Abbas
ayeti okudu ve ayette gecen ve Nafi kiraatina gore esselem olan kelimeyi
es-selam olarak kiraat buyurdu.
Buhari,
Tefsir Nisa 17; Muslim, Tefsir 22, (3025); Ebu Davud, Huruf ve'l-Kiraat 1
(3974). Yukaridaki metin Sahiheyn'e aittir.
569 - Tirmizi'den
gelen rivayette soyle denir: "Benu Suleym'den bir kimse, Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan bir gruba ugradi. Adamin beraberinde
surusu vardi. Gruba selam verdi. Ancak onlar: "Bu adam kendisini size
karsi emniyete almak icin boyle (Islamca) selam verdi. (Bu Musluman degildir)
dediler ve kalkip adami oldurup surusune el koydular. Suruyle birlikte
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler. Ancak haklarinda Cenab-i Hakk
vahiy inzal buyurdu."
570 - Yine
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) Hz. Mikdad (radiyallahu anh)'a: "Bir kimse icinde yasadigi
kafirlere karsi imanini gizler, (sen karsilastigin zaman) imanini aciga vurursa
(sakin oldurme. Bu hayatini kurtarmak icin mu'minim dedi, diyerek onu)
oldurecek olursan (cinayet islemis olursun). Nitekim, Mekke'de iken, bir
zamanlar sen de imanini gizlemistin"
Buhari, Diyat
1.
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 561-570 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.