Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 691-700 )

KEHF SURESI

691 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim Kehf suresinin basindan -bir rivayette; sonundan- on ayet ezberlerse Mesih Deccal'in serrinden emin olur."
Muslim, Salatu'l-Musafirin 257, (809); Ebu Davud, Melahim 14, (4323); Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 6, (2888).

692 - Ibnu'l-Museyyeb diyorki: "Mal ve ogullar dunya hayatinin susudur. Ama baki kalacak faydali isler, sevap olarak da, emel olarak da Rabbinin katinda daha hayirlidir" (Kehf, 46) ayetinde gecen "baki kalacak faydali isler", kulun sarfedecegi "Allahu ekber", "Subhanallah", "Elhamdulillah", "Lailahe illallah", "La-havle ve-la kuvvete illa billah" sozlerdir."
Muvatta, Kur'an 22, (1, 210).

693 - Said Ibnu Cubeyr anlatiyor:
"Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a dedim ki: "Nevf el-Bekkali, Israilogullarinin peygamberi olan Hz. Musa (aleyhisselam), Hizir'in arkadasi olan Musa olmadigini zannediyor."
Bana su cevabi verdi: "Allah'in dusmani yalan soyluyor. Ben Ubeyy Ibnu Ka'b (radiyallahu anh)'i dinledim. Demisti ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan isittim, sunu anlatti:
"Musa (aleyhisselam) Beni Israil'e hutbe irad etmek uzere ayaga kalkti. Kendisine, "insanlarin en bilgini kimdir?" diye soruldu: I: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-i Hak, "Allahu a'lem (yani en iyi bilen Allah'tir)" demedigi icin Musa'yi azarladi. Ve: "Iki denizin birlestigi yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti.
Hz. Musa (aleyhisselam):
-"Ey Rabbim ben onu nasil bulabilirim? diye sordu. Kendisine:
-"Bir zenbile bir balik koy, onu sirtina al. Baligi nerede yitirirsen o zat oradadir" dendi.
Dendigi gibi yaparak yola cikti. Kendisiyle beraber, hizmetcisi olan Yusa Ibnu Nun da yola cikti. Beraberce yuruyerek bir kayanin yanina geldiler. Hz. Musa ve hizmetcisi dinlenmek uzere orada yattilar. Balik kimildayarak zenbilden cikip denize kaydi. Allah ondan suyun akintisini tuttu. Oyle ki su kemer gibi oldu. Balik icin bir kanal meydana gelmisti. Hz. Musa (aleyhisselam) ve hizmetcisi (balik icin oldugunu bilmeksizin) bu manzaraya sasirdilar. Gunlerinin geri kalan kismi ile o gece boyu da yuruduler. Musa'nin arkadasi ona, baligin gitmesini haber vermeyi unutmustu. Sabah olunca Hz. Musa (aleyhisselam) hizmetcisine: "Hele sabah kahvaltimizi getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolundugu yere gelinceye kadar yorulmamisti. Hizmetci:
-"Hani bir kayanin yanina gelmis yatmistik ya! Ben baligi orada unuttum. Onu hatirlatmayi, bana mutlaka seytan unutturdu. Balik denize sasilacak sekilde sivisip gitmisti" dedi.
Musa (aleyhisselam): "Bizim aradigimiz orasiydi" dedi ve hemen izlerinin uzerine geri donduler.
Izlerini takiben yuruyerek kayaya kadar geldiler. Musa (aleyhisselam) orada ortusune burunmus bir adam gordu ve ona selam verdi. Hizir aleyhisselam ona:
-"Senin bu yerinde selam ne gezer!"
-"Ben Musa'yim."
-"Benu Israil'in Musa'si mi?"
-"Evet."
-"Sen, Allah'in sana ogrettigi bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah'in bana ogrettigi bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin."
-"Allah'in sana ogrettigi hakki bana ogretmen sartiyla sana uymami kabul eder misin?"
-"Sen benimle beraber olmak sabrini gosteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmedigin seye nasil sabredeceksin ki?"
-"Insallah sen beni cok sabirli bulacaksin. Hem ben senin hic bir emrine karsi gelmeyecegim."
-"Oyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksin, ben sana haber vermedikce bana hic bir sey sormayacaksin!" dedi. Hz. Musa (aleyhisselam):
-"Tamam!" dedi.
Hz. Musa ve Hz. Hizir (aleyhisselam) beraberce gittiler. Deniz kiyisinda yuruyorlardi. Bir gemiye rastladilar. Kendilerin gemiye almalarini soylediler. Gemi sahipleri Hizir (aleyhisselam)'i tanidilar. Ve ucret istemeksizin onlari gemiye aldilar.
Hizir (aleyhisselam), gidip, geminin tahtalarindan birini deldi. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:
-"Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldilar, sen gidip gemilerini deldin, adamlari bogacaksin. Hic de yakisik almayan bir is yaptin!" dedi.
Hizir: -"Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?" dedi.
Hz. Musa: -"Unuttugum sey sebebiyle beni sigaya cekme. Bu is sebebiyle bana zorluk cikarma!" ricasinda bulundu.
Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yururken, cocuklarla oynayan bir yavrucak gorduler. Hizir (aleyhisselam) yavrucagi yakaladigi gibi eliyle basini kopararak cocugu oldurdu. Musa (aleyhisselam):
-"Masum bir cocugu kisas hakkin olmaksizin niye oldurdun. Bu cok yadirganacak bir is!" dedi.
-"Ben sana demedim mi, sen benim beraberligime sabredemezsin!" diye Hizir (aleyhisselam), Musa'ya cikisti. Hz. Musa:
-"Ama bu birinciden de siddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir sey sorarsam, beni arkadas etme, nazarimda bu hususta hakli sayilacaksin" dedi.
Yola devam ettiler. Bir koye geldiler. Halktan yiyecek birseyler istediler. Ama kimse onlari agirlamadi. Koyde yikilmak uzere olan bir duvara rastladilar. Hizir (aleyhisselam) eliyle soyle gostererek: "Egilmis" diyordu. Onu dogrulttu. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:
-"Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gosterip, agirlamiyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava is yapiyorsun, dilesen ucret alabilirdin!" dedi.

Hizir (aleyhisselam), Hz. Musa'ya: -"Artik birbirimizden ayrilma zamani geldi. Simdi sana sabredemedigin seylerin te'vilini haber verecegim" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu ara ilave etti: -"Allah Musa'ya rahmet buyursun. Keske, Hz. Hizir'la beraberlige sabretseydi de maceralarini bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!"
Ravi devam ediyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa'nin bir unutmasi idi. Bir serce gelerek geminin kenarina kondu. Sonra denizden gagasiyla su aldi. Hz. Hizir bunu gostererek Hz. Musa'ya, "Bak, dedi. Benim ve senin ilmin ve diger mahlukatin ilmi, Allah'in ilminden, su kusun denizden eksilttigi kadar eksiltir."
Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3, 4, Ilm 16, 19, 44, Icare 7, Surut 12, Bed'u'l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid 31; Muslim, Fedail 170, (2380); Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3148); Ebu Davud, Sunnet 17, (4705, 4706, 4707).

694 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), "duvarin altinda onlarin bir hazinesi vardi" (Kehf, 82) ayetini acikladi ve: "O hazine altin ve gumustendi" buyurdu.
Tirmizi, Tefsir, (3153).

695 - Zeyneb Bintu Cahs (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun korkulu bir vaziyette odaya girdi. Soyle diyordu: "La ilahe illallah, yaklasan bir beladan Arabin vay haline. Bugun, Ye'cuc ve Me'cuc'un seddinden soyle bir gedikacildi." bas parmagi ile sehadet parmagini halka yaparak gosterdi. Ben:
-"Ey Allah'in Resulu, yani icimizde salih kimseler oldugu halde toptan helak mi olacagiz?" dedim.
-"Evet, dedi, fenaliklar artarsa oyle olur."
Buhari, Enbiya 7, Menakib 20, Fiten 4, 28; Muslim, Fiten 1, (2880); Tirmizi, Fiten 23, (2188).

696 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (Zulkarneyn'in insa ettigi) sed hakkinda buyurdular ki:"(Ye'cuc ve Me'cuc) onu hergun oyuyorlar. Tam delecekleri sirada baslarinda bulunan reis: "Birakin artik, delme isini yarin yaparsiniz" der. (Onlar birakip gidince) Allah, seddi, daha saglam olacaksekilde eski haline iade eder. Boylece gunler gecer, kendilerine takdir edilen muddet dolar ve onlarin insanlara musallat olmalarini Allah'in arzu ettigi vakit gelir. O zamanbaslarindaki reis: "Haydi donun, yarin insaallah bunu deleceksiniz" der -ve ilk defainsaallah tabirini kullanir-."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla der ki: "Donup giderler. Ertesi gun geldikleri vakit seddi ne halde birakmislarsa oyle bulurlar ve (o gunku calisma sonunda) derler. Acilan delikten insanlarin uzerine bosanirlar. (Onlerine cikan) sulari icip kuruturlar. Insanlar onlardan korkup kacar.
Ye'cuc veMecuc goge bir ok atar. Bu ok kana bulanmis olarak kendilerine geri doner. Soyle derler: "Arzda olanlari ezim ezim ezdik, semada olanlari da alcaltip alt ettik."
Allah onlari enselerinden yakalayacak bir kurt gonderir. Bu kurt onlari toptan helak edip, herbirini parcalanmis halde yere serer."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozunu soyle tamamladi: "Muhammed'in nefsini elinde tutan Zat'a kasemolsun, yeryuzundeki butun hayvanlar, onlarin etinden yiyerek canlanir, sutlenir ve semirir."
Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3151); Ibnu Mace, Fiten 33, (4080).

697 - Mus'ab Ibnu Sa'd anlatiyor: "Babama su ayet hakkinda sordum: "Ey Muhammed! "Size amelce en cok zararli olanlari haber verelim mi?" de..." (Kehf, 103) ve dedim ki: "Burada kastedilenler Haruriler midir?" Bana:
-"Hayir, onlar Yahudiler ve Hiristiyanlar'dir. Cunku Yahudiler, Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'i tekzib ettiler. Hiristiyanlar ise cenneti tekzib ettiler ve: "Cennette ne yiyecek ne de icecek vardir" dediler."
Buhari, Tefsir, Kehf 5.

698 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) haber veriyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kiyamet gunu, sisman, iri bir adam mizana getirilip tartilir da, Allah indinde sinek kanadi kadar agirligi olmadigi gorulur." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ilave etti: "Dilerseniz su ayeti okuyun: "Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavusmayi inkar edenlerdir. Bu yuzden isleri bosa gitmistir. Kiyamet gunu biz onlar icin hicbir tartida bulunmayacagiz" (Kehf, 105).
Buhari, Tefsir, Kehf 6; Muslim, Kiyame 18, (2785).

699 - Ebu Sa'd Ibnu Fadale (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i isittim soyle demistir: "Allah gelecegi kesin olan mahser gununde insanlari topladigizaman bir kimse siyle bir duyuruda bulunur: "Kim isledigi bir amelde Allah'a birini ortak kosmus ise sevabini ondan istesin. Zira Allah, sirkin her cesidine en mustagni olan Zat'tir."
Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3152).

MERYEM (ALEYHA'S-SELAM) SURESI

700 - Mugire Ibnu Su'be (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, Necran'a gelince bana sordular: "Sizler su ayeti okuyordunuz: "Ey Harun'un kizkardesi: Baban kotu bir kimse degildi..." (Meryem 28). Halbuki, Hz. Musa, Hz. Isa (aleyhima's-selam)'dan yuzlerce yil once yasamistir. (Nasil olur da Hz. Isa'nin annesi olan Hz. Meryem, Hz. Musa'nin erkek kardesi olan Hz. Harun'un kizkardesi olur?)" Ben Merdine'ye Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina gelince, bu meseleyi ona sordum, su cevapta bulundular: "Onlar, kendilerinden once yasamis olan peygamberlerinin ve salih kisilerin isimleriyle isimleniyorlardi."

Muslim, Adab 9, (2135); Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3154).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 691-700 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.