Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 821-830 )

821 - Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "...O, bunlarin yureklerine korku dusurdu. Oyle ki, evlerini hem kendi elleriyle hem mu'minlerin elleriyle harap ediyorlardi. Iste ey akil ve basiret sahipleri bundan ibret alin"(Hasr, 2) mealindeki ayet, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) tarafindan Medine'den surulen Yahudiler hakkinda naziloldu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mallarindan (silah haric), sadece develerinin tasiyabilecegi kadarini goturmelerine izin vermisti. Onlar, evlerinin esiklerinden, kapilarindan ve diger ahsap kisimlarindan tutup yikiyorlardi. Beni Nadir'in hurmaligi hassaten Resul-i Ekrem'in idi, O'na bunu Cen b-i Hakk tahsis etmisti."
Rezin'in ilavesidir. Bu rivayetin manasinda uzunca bir rivayeti, Ebu Davud tahric etmistir.
(Harac, 23, (3004).

822 - Ibnu Omer (radiyallahu anh): "Allah'in onlarin mallarindan Peygamberine verdigi fey'e gelince, siz bunun uzerine ne ata ne deveye binip kosmadiniz..." ayeti hakkinda sunu soyledi:
"Resulullah (aleyhissalatu vuesselam) Fedek ahalisi ve ismen belirttigi ancak su anda hatirlayamadigim koylerle sulh yapti. Bu esnada (Hayber'in geri kalan koylerinde yasayan) ahaliyi muhasara etmisti. Bu (muhasara altindaki)ler, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sulh icin hey'et gonderdiler. Ayette gecen"Siz bunun uzerine ne ata ne de deveye binip kosmadiniz" demek, "Siz savasmadiniz" demektir.
Zuhri der ki: Benu'n Nadir munhasiran Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ait idi. Cunku orayi zorla fethetmediler, anlasarak fethettiler. Bu sebeple Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buradan elde edilen ganimeti sadece Muhacirler arasinda taksim etti. Ondan, Ensar'dan olanlara, ihtiyac sahibi iki kisi haric, kimseye bir sey vermedi."
Ebu Davud, Harac 19, (2971).

823 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Beni Nadir'in emvali, Cenab-i Hakk'in Resulune (aleyhissalatu vesselam) fey' kildigi, uzerine at ve deve kosulmayan (yani savassiz elde edilen) mallardandi. Ureyne koyleri, Fedek, tipki (Kureyza ve Nadir'in emvali gibi) sirf Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ait yerlerdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buralardan elde edilen gelirlerden ailesinin bir yillik nafakasini ayirirdi. Geri kalani da Allah yolunda hazirlik olmak uzere silah ve binek icin sarfederdi. (Nitekim ayette soyle buyrulmustur): "Allah'in (fethedilen diger kuffar) memleketleri ahalisinden Peygamberine verdigi fey'i, Allah'a, Peygamberine, hisimlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar icinizden yalniz zenginler arasinda dolasan bir devlet olmasin..." (Hasr, 7). (Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e intikal eden) bu pay, bu sayilanlara ve ayrica "evlerinden ve mallarindan cikarilmis olan fakirlere, onlardan once (Medine'yi) yurt ve iman evi edinmis olan kimselere, kendilerinden sonra gelenlere aittir." Bu ayet, (kiyamete kadar gelecek) mu'minlerin tamamina samildir. Tek istisnayi kole olarak sahib olduklariniz teskil ediyor. Koleleriniz disindaki her Musluman bu payda hisse ve hak sahibidir."
Ebu Davud, Harac 19, (2965, 2966).

824 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh), "Kendilerinde fakirlik ve ihtiyac olsa bile (onlari, Muhacirleri) oz canlarindan daha ustun tutarlar.." (Hasr, 9) mealindeki ayetle ilgili olarak su aciklamayi yapti:
"Ensar'dan birinin evine misafir geldi ve geceyi yaninda gecirdi. Ev sahibinin evinde kendisinin ve cocuklarinin yiyecegnnden baska yiyecek bir sey yoktu. Hanimina: "Cocuklari uyut, isigi sondur ve mevcut yiyecegi misafire yaklastir" diye emretti. Bunun uzerine ayet indi.
Tirmizi, Tefsir,Hasr, (3301).

825 - Hz. Enes (radiyallahu anh), "Ehl-i Kitap'tan o kafiir kardeslerine: "Acidolsun, eger siz yurtlarinizdan cikarilirsaniz biz de muhakkak sizinle beraber cikariz, sizin aleyhinizde hicbir kimseye ebedi taat etmeyiniz. Eger sizinle harp ederlerse muhakkak ve muhakkak biz, size yardim ederiz" diyen o munafiklari gormedin mi? Halbuki Allah sahidlik eder ki, onlar hakikaten ve katiyyen yalancidirlar" (Hasr, 11), mealindeki ayette zikri gecen kimsenin munafiklarin basi Abdullah Ibnu Ubey oldugunu, bu sozu Beni Nadir Yahudilerini Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in Medine'den cikarmak istedigi zaman, onlari Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e karsi tahrik etmek icin soyledigini belirtir."
Rezin'in ilavesidir.

MUMTAHINE SURESI

826 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kadinlarla biati (elle musafaha etmeden) sozle yapiyor ve su ayette belirtilen sartlari kosuyordu:"Allah'a hicbir seyi es tutmamalari, hirsizlik yapmamalari, zina etmemeleri, evlatlarini oldurmemeleri, elleriyle ayaklari arasinda bir iftira duzup getirmeleri, (emredilecek) herhangi bir iyilik hususunda sana asi olmamalari.." (Mumtahine,12). Hz.Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in eli, malik olmadigin hicbir kadinin eline asla degmedi. Kadinlar, bu sartlari kendi sozleri ile ikrar edince, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Artik gidin, sizinle biat ettik" derdi (ve musafahada bulunmadan onlarla biatini tamamlardi). Hayir, Allah'a yemin olsun, asla onun eli hicbir kadinin eline degmedi. Fakat kadinlarla sozle biat akdi yapti."
Buhari, Tefsir, Mumtahine 2, Talak 20, Ahkam 49; Muslim, Imarat 88 (1866); Tirmizi, Tefsir, Mumtahine, (3303).

827 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), (kadinlar biatiyla ilgili ayette gecen), "Herhangi bir iyilik hususunda sana asi olmasinlar" sarti hakkinda sunu soylemistir: "Bu, Allah'in kadinlara kosmus bulundugu bir sarttir."
Buhari, Tefair, Mumtahine 3.)

SAFF SURESI

828 - Abdullah Ibnu Selam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kendi aralarinda muzakere eden bir grup Ashabin arasinda oturuyordum.
"Keske, diyorlardi Allah nazarinda hangi amelin daha muteber oldugunu bilsek de onu yapsak." Bunun uzerine su mealdeki ayet nazil oldu: "Goklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'i tesbih ve tenzih etmektedir. O, galib-i mutlaktir, yegane hukum ve hikmet sahibidir. Ey iman edenler, yapamayacaginiz seyi nicin soylersiniz? Yapamayacaginizi soylemeniz, en siddetli bir bugzu (davet etmis olmak) bakimindan Allah indinde buyudu" (Saff, 1-3). Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanimiza gelerek vahyi okudu."
Tirmizi, Tefsir, (3306).

CUM'A SURESI

829 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte namaz kilarken yiyecek maddesi tasiyan bir kervan geldi. Cemaatte bulunanlar, (camiyi birakip) kervani karsilamaya kostular. Camide on iki kisi kaldi. Hz. Ebu Bekir ve Omer (radiyallahu anhuma) kalanlar arasindaydi. Bu durum uzerine su ayet nazil oldu. (mealen): "Onlar bir ticaret, yahud bir oyun, bir eglence gordukleri zaman ona yonelip dagildilar. Seni ayakta biraktilar. De ki: Allah nezdindeki (sevab, mu'minler icin) eglenceden de, ticaretten de hayirlidir. Allah, rizik verenlerin en hayirlisidir" (Cum'a, 11).
Buhari, Tefsir, Cum'a 2, Buyu 6, Cum'a 38; Muslim, Cum'a 36, (863); Tirmizi, Tefsir, Cum'a, (3308).

MUNAFIKUN SURESI

830 - Hz. Cabir (radiyallahu anh): "...Medine'ye donersek, serefli kimseler alcaklari and olsun ki, oradan cikaracaktir" (Munafikun, 8) mealindeki ayet hakkinda su aciklamayi yapmistir: "Bunu soyleyen (meshur munafik) Abdullah Ibnu Ubey Ibni Selul'dur."

Buhari,Tefsir, Munafikun 5, 7; Muslim, Birr 62, (2584); Tirmizi, Tefsir, Munafikun, (2312).




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 821-830 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.