Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 831-840 )
831 - Zeyd Ibnu Erkam (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Bir sefer esnasinda Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'le beraber cikmistik. Bir ara butun askerler sikintiya dustu. Ubey
Ibnu Selul (firsattan istifade) soyle dedi: "Resulullah'in yanindakilere
infak etmeyin de etrafindan dagilsinlar." Ayrica sunu da ilave etti:
"Hele Medine'ye bir donelim, aziz olanlar, zelil olanlari oradan surup
cikaracaktir." Ben hemen gelip bu sozleri Hz. Peygamber'e haber verdim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ubey Ibnu Selul'e adam gondererek yanina
cagirdi ve "Boyle mi soyledin?" diye sordu. Ibnu Selul, boyle bir
davranisa yer vermedigine dair yemin etti. (Orada bulunanlar bu soze inanarak):
"Zeyd, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yalan soyledi" dediler.
Bu sozlerine cok uzuldum. Oyle ki, Cenab-i Hakk beni tasdiken su vahyi indirdi:
"(Ey Muhammed) munafiklar sana gelince, "Senin, suphesiz Allah'in peygamberi
olduguna sehadet ederiz" derler. Allah, senin kendisinin peygamberi
oldugunu bilir, bunun yaninda munafiklarin yalanci olduklarini da
bilir..." (Munafikun,1).
(Zeyd) der ki: "Sonra Hz.
Peygamber (aleyhissalatu vesselam), (onlara: "Ozur dileyin de) sizin icin
Allah'tan magfiret taleb edeyim"dedi ise de baslarini cevirip
gittiler."
Zeyd Ibnu Erkam (radiyallahu anh),
"..Onlar tipki siralanmis kof kutuk gibidirler..." (Munafikun 4)
mealindeki ayetle ilgili olarak da su aciklamayi yapti: "Munafiklar
yakisikli kimselerdi."
Buhari, Tefsir, Munafikun 1, 2;
Muslim, Sifatu'l-Munafikun 1, (2772); Tirmizi, Tefsir, Munafikun, (3309, 3310).
832 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
bir keresinde: "Kimin haccedecek kadar veya zekat farz olacak kadar mali
olur da bu farzlari ifa etmezse, olum sirasinda geri donus (rec'a) taleb
eder" buyurmustu.
Bir adam kendisine: "Ey Ibnu
Abbas, Allah'tan kork, geri donusu kuffar taleb edecektir" dedi. Ibnu
Abbas (radiyallahu anhuma): "Ben size bu hususta ayet okuyayim" dedi
ve su ayeti okudu:
"Ey iman edenler, sizi ne
mallariniz, ne evlatlariniz Allah'in zikrinden alikoymasin. Kim bunu yaparsa
iste onlar husrana ugrayanlarin ta kendileridir. Herhangi birinize olum gelip
de: "Ey Rabbim, beni yakin bir muddete kadar geciktirseydin de sadaka verip
dursaydim, iyi adamlardan olsaydim" diyeceginden evvel size rizik olarak
verdigimizden (Allah yolunda) harcayin. Halbuki Allah hicbir kimseyi eceli
gelince, asla geri birakmaz. Allah ne yaparsaniz, hakkiyla haberdardir"
(Munafikun 9-11 )
Adam tekrar: "Zekat vermeyi
gerekli kilan miktar nedir?" diye sordu. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma):
"Mal iki yuz (dirheme) ulasir ve gecerse." Adam: "Pekala, hacci
gerekli kilan sey nedir`?" diye sordu. Ibnu Abbas:
"- Azik ve binek!" cevabini
verdi.
Tirmizi, Tefsir, Munafikun, (3313).
TEGABUN SURESI
833 - Alkame hazretlerinin Ibnu Mes'ud
(radiyallahu anh)'dan naklettigine gore, Ibnu Mes'ud, "...Kim Allah'a iman
ederse (Allah) onun kalbini dogruya goturur.." (Tegabun,11) mealindeki
ayetle ilgili olarak su aciklamayi yapmistir: "Bunlar kisinin maruz
kaldigi musibetlerdir. Inanan kisi, (Allah'in lutfu ve keremi ile) bu
musibetlerin Allah'tan oldugunu bilir, Allah'in takdirine teslimiyet gosterip,
razi olur (ve Sabreder)."
Buhari, Tefsir, Tegabun 1.
834 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma),
"Ey iman edenler, eslerinizin evlatlarinizin icinde hakikaten size dusman
olanlar da vardir. O halde onlardan sakinin.." (Tegabun 14) mealindeki
ayet hakkinda su aciklamayi yapti: "Bu hitaba maruz kalan kimseler bir kisim
Mekkeli erkeklerdir. Bunlar, hicret ederek Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'e gelmek isterler, fakat kadin ve cocuklari kendilerini
terketmelerini istemeyerek hicretlerine mumanaat etmislerdir. Bu kimseler
bilahare hicret edip gelince, halkin, din hususunda cok sey ogrenmis oldugunu
gorurler. Bunun uzerine (kendilerinin onceden hicret etmelerine mani olan)
zevce ve evlatlarini cezalandirmak istediler. Bu hal karsisinda Cenab-i Hakk
mezkur ayeti inzal buyurdu."
Tirmizi, Tefsir" Tegabun, 3314).
TALAK SURESI
835 - Ibnu Abbas (radiyallahu
anhuma)'tan rivayet edildigine gore, "Ey Peygamber! Kadinlari
bosayacaginizda, onlari, iddetlerini gozeterek bosayin.." (Talak 1)
mealindeki ayeti, "...iddetlerinin onunde bosayin" diyerek kiraat
etmistir (okumustur)"
Muvatta, Talak 79, (2; 587); Muslim,
Talak 14, (1471).
Imam Malik der ki: "Bununla, her
temizlik devresinde bir kere bosamasi gerektigini kastedmistir. "
TAHRIM SURESI
836 - Hz. Aise (radiyallahu anha)
anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bali ve tatli seyleri
severdi. Ayrica, ikindi namazlarini kildiktan sonra (hergun) kadinlarini teker
teker ziyaret eder, her birine yaklasir (sohbette bulunurdu.) Bu ziyaretlerinin
birinde Hz. Hafsa (radiyallahu anha)'nin yanina girmisti. Bu defa onun yaninda,
her zamanki kaldigi mutad muddetten fazla kaldi. Ben bunu kiskanarak sebebini
(Resulullah'in diger hanimlarindan) sordum. Bana: "Yakinlarindan bir kadin
Hafsa'ya bir okka (Taif) bali hediye etti, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a ondan serbet yapip ikram etmis olmali, (o da serbet hatirina
sohbetini biraz uzatmistir)" dediler. Ben:
"- Oyleyse, kasem olsun biz de
ona mutlaka bir hile kurmaliyiz!" dedim. Sevde (radiyallahu anha)'ye:
"- (Hafsa'dan sonra sira senin) O
girince sana yaklasacak. Sana yaklasinca O'na: "Ey Allah'in Resulu! Sen
megafih mi yedin?" diyeceksin. (Ben biliyorum ki, o sana:)
"Hayir!"diyecek. O zaman sen de:
"Oyleyse senden burnuma gelen bu
koku da ne?" diyeceksin." Bir rivayette Hz. Aise su aciklamayi yapar:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisinde kotu bir koku
hissedilmesine tahammul edemez, buna cok uzulurdu (Bu sebeple gercegi. itiraf
ederek) muhakkak "Hafsa bana bal serbeti ikram etti" diyecek. O zaman
sen kendisine "Demek ki ari, balini urfut agacindan almis"
diyeceksin. (Senden sonra bana ugradigi zaman) ben de boyle hareket edip ayni
seyleri soyleyecegim. Ey Safiyye, sana ugradigi zaman sen de ayni seyleri
soyle! dedim."
Hz. Aise anlatmaya devam etti:
"Sevde (bilahere bana) dedi ki:
"Kendinden baska ilah bulunmayan Allah'a kasem olsun, bana tenbih ettigin
seyleri, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kapidan gorunur gorunmez, senden
korktugum icin (unutmadan) hemen soylemek istedim." Ne ise, Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) kendisine yaklasinca Sevde: "Ey Allah'in Resulu
megafir mi yediniz?" der:
"Hayir!" cevabini alir.
Bunun uzerine aralarinda su konusma gecer:
"- Oyleyse bu koku da ne?"
" Hafsa bana bal serbeti ikram
etti. "
"- Demek ki ari urfut
yemis."
Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatmaya
devam ediyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana ugrayinca ben de
ayni seyleri soyledim. Keza, Safiyye (radiyallahu anha)'ye ugrayinca o da ayni
seyleri soyledi.
Muteakiben Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) Hafsa (radiyallahu anha)'nin yanina girince:
"- Ey Allah'in Resulu sana o
serbetten ikram edeyim mi?" diye sorar. Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam):
"- Hayir, ihtiyacim yok!"
cevabini verir. (Bu durumu isittigi zaman) Sevde (radiyallahu anha):
"- Allah'a kasem olsun bali ona
haram ettik!" dedi. Ben kendisine:
"- Sus, (sesini cikarma)"
dedim."
Buhari, Talak 8, Nikah 103, Et'ime 32,
Esribe 10, 15, Tib 4, Hiyel 5; Muslim, Talak 20, (1474); Ebu Davud, Esribe 11,
(3715); Nesai, Talak 16, (6,151,152).
837 - Bir baska rivayette (Resulullah
(aleyhissalatu vesselam): "Zeyneb Bintu Cahs'in yaninda bal serbeti ictim,
artik bir daha onu icmeyecegim" der ve su ayet nazil olur:
"Ey Peygamber, sen zevcelerinin
hosnudlugunu arayarak, Allah'in sana helal kildigi seyi nicin kendine haram
ediyorsun? (Bununla beraber uzulme) Allah cok magfiret edici, cok
esirgeyicidir. Allah, yeminlerinizin (keffaretle) cozulmesini size farz
kilmistir. Allah sizin yardimcinizdir. Ve O, hakkiyle bilendir, tam hukum ve
hikmet sahibidir.
Hani Peygamber, zevcelerinden birine
gizli bir soz soylemisti. Bunun uzerine o (zevce) bunu haber verip de Allah da
ona bunu aciklayinca (peygamber) bunun ancak bir kismini bildirmis, bir
kismindan da vazgecmisti. Artik bunu kendisine soyleyince o (zevce) "Bunu
sana kim haber verdi?"dedi. (Peygamber de), "Bana her seyi bilen, her
seyden haberdar olan (Allah) haber verdi" dedi.
Eger her ikiniz de Allah'a tevbe
ederseniz (ne ala, cunku) hakikaten sizin kalpleriniz kaymistir, (yok) onun
aleyhinde birbirinize arka verirseniz, hic suphesiz Allah bizzat onun
yardimcisidir, Cebrail de mu'minlerin salih olanlari da. Bunlarin ardindan
butun melekler de (ona) yardimcidir..." (Tahrim 1-4).
(Ayet-i kerimede gecen:) "Eger
her ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz" ibaresinde kastedilen iki sahis Hz.
Hafsa ve Hz. Aise (radiyallahu anhuma)'dir. (Yine ayet-i kerimede gecen:)
"Hani Peygamber, zevcelerinen birine gizli bir soz soylemisti..."
ibaresinde zikri gecen gizli soz, Resulullah'in: "Bal serbeti ictim, artik
bir daha icmeyecegim, bu hususta yemin de ettim, ancak bunu bir baskasina
acma" seklindeki sozleridir."
838 - Hz. Enes (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in zaman zaman birlestigi
bir cariyesi vardi. Hz. Aise ve Hz. Hafsa (radiyallahu anhuma) (cariyeye
temasini onlemek icin) pesini birakmadilar. Sonunda Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) bu cariyeyi nefsine haram etti. Bunun uzerine: "Ey Peygamber,
sen zevcelerinin hosnudlugunu arayarak, Allah'in sana helal kildigi seyi nicin
kendine haram ediyorsun?..." diye baslayan Tahrim suresi nazil oldu."
Nesai, Isretu'n-Nisa, 4, (7, 71).
MULK SURESI
839 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kur'an-i Kerim'de otuz ayetlik (sani yuce) bir sure vardir. Bu sure
(kendisini okuyan) kimseye (kiyamet gunu) sefaat eder ve Allah'in onu
affetmesini saglar. Bu sure Tebarekellezi bi-Yedihi'l-Mulk'dur."
Ebu Davud, Salat 327, (1400) (veya
Ramazan 10); Tirmizi Sevabu'l-Kur'an 9, (2893).
Ebu Davud'daki rivayette:
"(Okumak suretiyle) arkadasligini kazanan kimseye sure sefaat eder"
denilmistir.
840 - Tirmizi'de, Ibnu Abbas'tan gelen
bir diger rivayette, Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in soyle dedigini belirtir: "Bu sure (kabir azabina, veya kabir
azabina sebep olan gunahlara karsi) engeldir, bu sure kurtulus sebebidir,
kisiyi kabir azabindan kurtarir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 9, (2892).
Rezin sunu ilave etmistir: "Ibni
Sihab demistir ki: "Humeyd Ibnu Abdirrahman'in bana haber verdigine gore,
Resulullah soyle buyurmustur: "Mulk suresi, kabirde, arkadasi yerine
mucadele eder (ve onu azabtan korur)."
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 831-840 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.