Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 841-850 )
NUN (KALEM) SURESI
841 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma),
"Pek kaba, bir de kulagi kesik" (Kalem 13) mealindeki ayet hakkinda
su aciklamayi yapmistir: "Burada zikredilen kimse Kureys'ten bir adamdir,
onun kulaginda, koyun kulagindaki kesiklik gibi bir kesiklik vardi."
Buhari, Tefsir, Nun ve'l-Kalem 1.
842 - Ebu Said (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim,
"Baldirlarin acilacagi, kendilerinin secdeye davet edilecegi gun..."
(Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olaraksoyle diyordu: "Rabbimiz baldirini
acar, her mu'min erkek ve her mu'mine kadin O'na secde eder. Dunyada iken
kendisine riya ve gosteris olarak secde edenler geri kalirlar. Onlar da secde
etmeye kalkarlar, ancak sirtlari bukulmeyen yekpare bir tabakaya donusur (ve
secde edemezler)."
Buhari, Tefsir, Nun ve'l-Kalem 2,
Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24; Muslim, Iman 302, (183).
NUH SURESI
843 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Nuh (aleyhisselam) kavminde mevcut olan putlar sonradan
Araplara intikal etmistir.
Soyle ki: Vedd adindaki put
Devmetu'l-Cendel'de idi ve Kelb kabilesine aitti. Suva' adindaki put Huzeyl'in
idi. Yegus adindaki put Murad kabile sine aitti. Sonra Benu Gutayf'in oldu,
Sebe'ye yakin Curf nam mevkideydi. Yeuk, Hamedan'a aitti. Nesr, Himyer'in, Al-i
Zi'l-Kela'in idi. Bu put isimleri aslinda Nuh kavmindeki salih kimselere aitti.
Seytan bu salihler olunce kavimlerine su telkini yapti: "Salih
kisilerinizin oturmus olduklari yerlere (onlarin hatirasina dikitler dikin ve
bunlara onlarin isimlerini verin". Halk bu telkine uyup, soyleneni yapti.
Bidayette tapinma yoktu. Ancak ne zaman ki bunlar helak olup gittiler ve
haklarindaki bilgi de unutuldu, bu putlara tapinmaya basladilar."
Buhari, Tefsir, Nuh 1.
CIN SURESI
844 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
soyle demistir: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), cinlere Kur'an
okumadigi gibi, onlari gormedi de. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir grup
ashabiyla Ukaz panayirina gitmek niyetiyle yola cikti. Bu esnada, seytanlarla,
semadan gelen haber arasina engel konmus idi. (Bundan dolayi, mutad olarak
semadan haber getiren) seytanlar uzerine sahablar gonderildi. Boylece seytanlar
kavimlerine (eli bos ve habersiz) donduler. Kavmi:
"- Ne var, niye (bos)
dondunuz?" diye sordular. Onlar:
"- Bizimle semavi haber arasina
mania kondu, uzerimize sahablar gonderildi. (Biz de kacip geri geldik)"
dediler.
"- Bu, dediler, yeni zuhur eden
bir sey sebebiyle olmali, arzin dogusunu ve batisini dolasin, (bu engel
hakkinda bir haber getirin)."
(Yeryuzunu taramak uzere gruplar
halinde yola ciktilar. Bunlardan) Tihame tarafina giden bir grup, (Ukaz
panayirina giderken yolda ashabiyla sabah namazi kilmakta olan Hz. Peygamber
(aleyhissalatu vesselam)'e (Nehle denen yerde) rastladi. Kur'an-i Kerim'in
tilavetini duyunca durup kulak kabarttilar.
"- Bizimle semavi haber arasina
engel olan sey iste bu!" deyip kavimlerine donduler. Onlara soyle dediler:
"- Biz hakiki hayranlik veren bir
Kur'an dinledik ki o, Hakk'a ve dogruya goturuyor. Bundan dolayi biz de ona
iman ettik. Rabbimize (bundan sonra) hicbir seyi asla ortak
tutmayacagiz.." (Cin 1-2)
Bunun uzerine Cenab-i Hakk
Peygamberine (aleyhissalatu vesselam) vahyederek durumu bildirdi:
"(Habibim) de ki: Bana su hakikatler vahyolunmustur: "Cinden bir
zumre (benim Kur'an okuyusumu) dinlemis de (soyle) soylemisler: "Bize,
hakiki hayranlik veren bir Kur'an dinledik ki o, Hakk'a ve dogruya
goturuyor..." (Cin 1-Cin'in sozu 15. ayette biter).
Buhari, Tefsir, Cinn 1, Ezan 105;
Muslim, Salat 149, (449); Tirmizi, Tefsir, Cinn, (3320).
MUZZEMMIL SURESI
845 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
Muzzemmil suresinde gecen: "Ey (esvabina) burunen (habibim), gecenin
birazi haric olmak uzere kalk, yarisi miktarinca, yahud ondan birazini eksilt.
Yahut (o yarinin) uzerine (ilave edip) artir. Kur'an'i da acik acik tane tane
oku..." (Muzzemmil 1- 4) ayetleri hakkinda su aciklamayi yapti: Bu ayeti,
ayni surede yer alan: "...O, buna sizin takat getiremiyeceg'inizi bildig'i
icin size karsi (ruhsat canibine) dondu. Artik Kur'an'dan kolay geleni
okuyun..."(Muzzemmil 20) muteakip bir ayet neshetti."
Ibnu Abbas (radiyallahu anh) devamla,
surede gecen: "Suphesiz gece kalkisi daha te'sirli ve o zaman okumak daha
elverislidir" (6. ayet) mealindeki ayette gecen, "gece
kalkisi"ndan murad, gecenin evvelidir. Boylece mana su oluyor: "Gecenin
evvelinde kalkmak, gece namazi olarak Allah'in size farz kildigi ibadeti yerine
getirmenize daha elverislidir." Bunun sebebi sudur: Insan bir kere uyudu
mu, ne zaman uyanacagini bilemez.
"Suphesiz gece kalkisi daha
tesirli ve o zaman okumak daha elverislidir" ayetinde gecen "okumak
daha elverislidir"den maksada gelince "Kur'an'i anlamak, Kur'an'da
fikih sahibi olmak" demektir. Ibnu Abbas, "Gunduzleyin seni uzun uzun
alikoyacak isler var" (7. ayet) mealindeki ayeti de, "Kur'an okumaktan
cokca uzak kalmak" seklinde anlamistir.
Ebu Davud, Salat 306, (1304).
846 - Bir baska rivayette soyle denir:
Muzzemmil suresinin bas tarafi indigi zaman mu'minler, Ramazan ayindaki
kalkislari gibi geceleri kalkarlardi. Bu hal surenin (ruhsat getiren) son kismi
nazil oluncaya kadar devam etti."
Ebu Davud, Salat 206, (1305); (Ebu
Davud'un bazi tanzimlerinde bu hadisler Kiyamu'l-Leyl basligi altinda
kaydedilmistir.)
MUDDESSIR SURESI
847 - Ebu Said (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (Muddessir suresinin,
"Onu sarp bir yokusa sardiracagim" mealindeki 17. ayetinde gecen
(sarp yokus) kelimesini "Atesten bir dagdir, kafir ona yetmis yilda cikar,
ciktiktan sonra tekrar yetmis yilda cehenneme geri iner. Boylece cehennemde
ebediyyen azab ceker" diye aciklamistir."
848 - Hz. Cabir (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Yahudilerden bir kismi, Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'in bazi ashabina: "Peygamberiniz, cehennem bekcilerinin sayisini
biliyor mu?" diye sordular. Onlar:
"- Simdilik bilmiyoruz,
kendisinden soralim!" diye cevap verdiler. Iclerinden biri Hz. Peygamber
(aleyhissalatu vesselam)'e gelerek:
"- Ey Muhammed! Bugun ashabina
galebe calindi" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
" Ne ile, nasil galebe
caldilar?" diye sordu.
"- Yahudiler, dedi, onlara:
"Peygamberiniz cehennem bekcilerinin sayisini biliyor mu?" diye
sordu.
" Peki ne cevap verdiler?"
"- Simdilik bilmiyoruz,
peygamberimizden soralim" dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
" Bir kavme bilmedigi sey
sorulursa, onlar da: "Bilmiyoruz, peygamberimize soralim deseler bu onlara
galebe calmak mi sayilir hic? Fakat Yahudiler peygamberlerine (olmayacak sey
sormuslar): "Bize aciktan aciga Allah'i goster" demislerdi. O Allah
dusmanlarini bana getirin. Ben de onlara cennetin beyaz topragindan
sorayim." dedi.
Yahudiler geldiler ve:"- Ey
Ebu'l-Kasim, cehennemin bekcileri kac tanedir?" dediler. Hz. Peygamber
(aleyhissalatu vesselam) parmaklariyla bir on, bir de dokuz gostererek
"19" dedi.
"- Evet!" dediler.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da onlara:
" Pekala cennetin topragi
nasildir?" diye sordu. Bir ara sustular. Sonra:
"- Ey Ebu'l-Kasim, bize sen
soyle!" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"- Beyaz undan yapilmis
ekmektir."
Tirmizi, Tefsir, Muddessir, (3324).
849 - Hz. Enes (radiyallahu anh),
Muddessir suresinin 56. ayetinde gecen, "O kendisinden korkulmaya daha
layik, bagislamaya daha ehildir" ifadesini Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'in soyle tefsir ettigini belirtir: "Cenàb-i Hakk (burada)
buyuruyor ki: "Ben korkulmaya layigim, kim benden korkarsa kendine bir
baska ilah edinmesin, onu affetmeye de ben ehilim, (bir baskasi
affedemez)".
Tirmizi, Tefsir, Muddessir, (3325);
Ibnu Mace, Zuhd 35, (4299).
KIYAMET SURESI
850 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma),
"Ey Muhammed! Cebrail sana Kur'an okurken, unutmamak icin acele edip
onunla beraber soyleme (sadece dinle)" (Kiyamet 16) mealindeki ayet
hakkinda su aciklamayi yapti: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)
vahiy geldigi zaman buyuk bir siddet (ve agirlik) hissederdi. Bunun tesiriyle
dudaklarini kimildatirdi. Bunun uzerine su ayet indi. (mealen): "(Ey
Muhammed, Cebrail sana Kur'an okurken acele edip onunla beraber soyleme (sadece
dinle). Onu toplamak ve okutmak bize aittir" (Kiyamet 16).
Ibnu Abbas devamla der ki:
"Ayette gecen "onun toplanmasi" tabirinden murad "(yeni
nazil olan) ayetin Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in kalbinde
toplanmasi, yerlesmesi, sonra da Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)
tarafindan okunmasidir." "Biz vahyi okudugumuz zaman, sen onun
kiraatine uy" (18. ayet) ayetinde de, "Dinle ve sus, sonra onu sana
biz okuturuz" denmektedir.
Bu vahiyden sonra, Cibril
(aleyhisselam) vahiyle gelince, sadece dinlerdi. Cibril gidince yeni gelen
vahyi, kendisine nasil okunmus ise, oylece okurdu."
Buhari, Tefsir, Kiyamet 1, 2,
Bed'u'l-Vahy 4, Fedailu'l-Kur'àn 28, Tevhid 43; Muslim, Salat 147, (448);
Tirmizi, Tefsir, Kiyamet, (3326); Nesai, Salat 37, (2,149,159).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 841-850 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.