Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1701-1710 )

1701 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kim itaatten disari cikar ve cemaatten ayrilir ve bu halde olurse, cahiliye olumu ile Olur."
Buhari, Ahkam 4; Muslim, Imaret 53, (1848); Nesai, Tahrim 28, (7,123); Ibnu Mace, Fiten 7, (3948).
Ebu Hureyre'nin bir rivayetinde soyle gelmistir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kim itaatten cikar, cematten ayrilir (ve bu halde olurse) cahiliye olumu ile olmus olur. Kim de korukorune cekilmis (ummiyye) bir bayrak altinda savasir, asabiyet (irkcilik) icin gadablanir veya asabiyete cagirir veya asabiyete yardim eder, bu esnada da oldurulurse bu olum de cahiliye olumudur. Kim ummetimin uzerine gelip iyi olana da, kotu olana da ayirim yapmadan vurur, mu'min olanlarina hurmet tanimaz, ahid sahibine verdigi sozu de yerine getirmezse o benden degildir, ben de ondan degilim. "
Muslim, Imaret 53, (1848); Nesai, Tahrim 28, (7,123); Ibnu Mace, Fiten 7, (3948).

1702 - Ebu Bekre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Allah'in yeryuzundeki sultanini alcaltirsa, Allah da onu alcaltir. "
Tirmizi, Fiten 47, (2225).

IMAMLARIN VE EMIRLERIN YARDIMClLARI

1703 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allah bir emir icin hayir diledi mi ona dogru sozlu bir vezir nasib eder. Bu, ona unutunca hatirlatir, hatirladigi zaman da yardim eder. Allah emire hayir dilemezse, kotu bir vezir musallat eder. Bu vezir, ona unuttugunu hatirlatmaz, hatirlayinca da yardimci olmaz."
Ebu Davud 'Harac 4, (2932); Nesai, Bey'at 33, (7,159).

1704 - Ebu Said ve Ebu Hureyre (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allah bir peygamber gonderdigi veya onun yerine bir halife getirdigi zaman mutlaka onun iki tane de yakini olmustur: Biri ma'rufu emretmis ve ona tesvik etmis, digeri de serri emretmis ve serre tesvik etmistir. Ma'sum (yani kotulukten korunmus) olan, Allah'inkorudugu kimsedir."
Buhari, Ahkam 42; Nesai, Bey'at 32, (7,158).

1705 - Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana sunu soyledi:
"Ey Ka'b Ibnu Ucre, seni, benden sonra gelecek umeraya karsi Allah'a sigindiririm. Kim onlarin kapilarina gider ve onlari, yalanlarinda tasdik eder, zulumlerinde onlara yardimci olursa, o benden degildir, ben de ondan degilim; ahirette havz-i kevserin basinda yanima da gelemez. Kim onlarin kapisina gitmez, yalanlarinda onlari tasdik etmez, zulumlerinde yardimci olmazsa o bendendir, ben de ondanim; o kimse, havzin basinda yanima gelecektir. Ey Ka'b Ibnu Ucre! Namaz burhandir. Oruc saglam bir kalkandir. Sadaka hatalari sondurur, tipki suyun atesi sondurdugu gibi. Ey Ka'b Ibnu Ucre ! Haramla biten bir ete mutlaka ates gerekir. "
Tirmizi, Salat 433. (614); Nesai, Bey'at 35, 36, (7,160).

1706 - Cubeyr Ibnu Nufeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kesir Ibnu Murre, Amr Ibnu 'l-Esved ve el-Mikdam (radiyallahu anhum) dediler ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Emir, halka karsi suizanna duserse halki ifsad eder."
Ebu Davud, Edeb 44, (4989).

HULEFA-I RASIDIN VE ONLARIN SECIMLERI

1707 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Ali (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i rahmeti Rahman'a kavusturan hastaligi sirasinda yanindan disari cikti. (Disarida bekleyen) halk:
"Ey Ebu'1-Hasan, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ne durumda?" diye sodular.
"Allah'a hamdolsun iyilesti!" dedi. Hz. Abbas (radiyallahu anh) elinden tuttu. Ve:
"Uc gun sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olecek, sen bir baskasina) me'mur olacaksin. Ben, vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu hastaligindan (kurtulamayip) vefat edecegini goruyorum. Zira ben, Abdulmuttalibogullarinin olum sirasinda aldign sekli biliyorum. Gel Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip bu "is" (hilafet) kimde kalacak onu soralim. Bizde kalacaksa (simdiden) bilmis oluruz. Bizden baskasina kalacaksa kendisiyle konusuruz, bizi (ona) tavsiye eder" dedi.
Ali (radiyallahu anh): "Eger, biz onu sorsak bunun uzerine (hilafeti) bize yasaklasa, halk ondan sonra onu asla bize vermez. Vallahi ben boyle bir sey soramam!"dedi."
Buhari, Istizan 29, Megazi 83.

1708 - Cubeyr Ibnu Mut'im (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek bir hususta kendi siyle konustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (kendisine) tekrar gelmesini emretti. Bunun uzerine kadin:
"Ya seni bulamazsam!" dedi. Kadin ( bu sozuyle) sanki olumu kasdetmisti, Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Eger beni bulamazsan, Ebu Bekir'e ugra!" diye cevap verdi."
Buhari Ahkam 57, Fedailu Ashabi'n-Nebi 5, I'tisam 24; Muslim, Fedailu's-Sahabe 10, (2386); Tirmizi, Menakib, (3677).

1709 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat ettigi zaman, babam Ebu Bekir (radiyallahu anh), Mescid-i Nebi'den bir mil kadar uzaklikta olan) Sunh nam mevkide idi-ki Aliye (denen Medine'nin yuksek kismini ki burasi Hazrec'e mensup Beni'l-Harise'nin menzillerinin bulundugu mevki)yi kasdetmektedir-Hz. Omer (radiyallahu anh) kalkip :
"Vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat etmedi. Allah mutlaka onu geri gonderecektir, o da (munafik) kimselerin ellerini ve ayaklarini kesecek. . ." diyordu. Derken Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) geldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yuzunu acti ve optu.
"Annem babam sana feda olsun. Sagliginda hostun, olumunde de hossun! Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, Allah sana ebediyyen iki olum tattirmayacak!" dedi. Sonra disari cikip:
"(Hz. Omer'i kasdeterek): "Ey (Peygamber olmedi diye) yemin eden kisi, agir ol!" dedi. Hz. Ebu Bekir konusmaya baslayinca Hz. Omer (radiyallahu anhuma) oturdu. Hz. Ebu Bekir Allah'a hamd u sena ettikten sonra:
"Haberiniz olsun! Kim Muhammed'e tapiyor idiyse bilsin ki artik Muhammed olmustur. Kim de Allah'a tapiyor idiyse o da bilsin ki Allah hayydir, olumsuzdur!" dedi ve su ayeti okudu:"Ey Muhammed, suphesiz sen de oleceksin, onlar da olecekler" (Zumer 30). Su ayeti de okudu:
"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan once de peygamberler gecmisti. Olur veya oldurulurse geriye mi doneceksiniz? Geriye donen, Allah'a hicbir zarar vermez. Allah, Surkederlerin mukafatini verecektir" (Al-i Imran 144).
Bu aciklama uzerine halk boguk boguk aglamaya" basladi. Ensar (radiyallahu anhum), Beni Saide yurdunda, Sa'd Ibnu Ubade'nin etrafinda toplandi. (Muhacir de oraya geldi. Ensariler):
"Bizden bir emir, sizden de bir emir!" dediler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer, Hz. Ebu Ubeyde (radiyallahu anhum) de oraya geldiler. Hz. Omer konusmaya basladi ise de Hz. Ebu Bekir onu susturdu.Hz. Omer (bilahere) soyle diyordu:
"Vallahi, ben konusmayi su sebeple arzu etmistim: (Zihnimde) hosuma giden sozler hazirlamis, Ebu Bekir bunlara ulasamaz (onun hatirindan bunlar gecmeyebilir) diye endise etmistim. Ama, yemin olsun, Ebu Bekir oyle bir konustu ki, vallahi icimde hazirlamis oldugum guzel sozlerin hepsine isabet etti, (benim aklima gelmeyen daha da guzelini) belig sekilde ifade etti. Onun sozleri arasinda su da vardi:
"(Ey Ensar) biz (Kureysli)ler emirleriz, sizler de vezirlersiniz!" Bu soz uzerine Hubab Ibnu'1-Munzir ayaga kalkti ve :
"Hayir vallahi bunu yapmayiz. Bizden bir emir, sizden de bir emir olacak!" dedi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh): '
"Hayir! Olmaz bu. Bizler emirleriz, sizler de vezirlersiniz" dedi.
Rezin sunu ilave etti: "Hz. Ebu Bekir devamla sunu soyledi: "Bu "is" (hilafet), su Kureys cemaati icin mesru taninacaktir. Onlar, yer itibariyla Araplarin ortasindadir, serefce de (eskiden beri) en gozdeleridir. Oyleyse, Omer'e veya Ebu Ubeyde'ye biat edin!"
Hz. Omer atilarak: "Bilakis, biz sana biat ediyoruz. Sen bizim efendimizsin, en hayirlimizsin, ustelik Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da en sevgili olanimizsin!" dedi ve Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in elinden tutup ona biat etti. Hz. Omer (radiyallahu anh)'i muteakip halk da ona biat etti.
Bunun uzerine biri: "Sa'd Ibnu Ubade'yi katlettiniz!" diye bagirdi. Hz. Omer (radiyallahu anh) ofkeyle:
"Allah onu katletsin!" dedi. Hz. Aise (radiyallahu anha) devamla der ki: "Bu her iki konusmada gecen sozleri de Allah faideli kildi. Nitekim Hz. Omer'in konusmasi halki korkuttu. Aralarinda nifak vardi, onun konusmasiyla Cenab-i Hakk nifaki bertaraf etti. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de halkin nazarini Allah'a cevirip, uzerinde olduklari hakki (Islam'i) ogretti. Oradan su ayeti okuyarak ayrildilar. (Mealen): "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan once de peygamberler gecmisti. Olur veya oldurulurse geriye mi doneceksiniz? Geriye donen, Allah'a hicbir zarar vermez.. Allah sukredenlerin mukafaatini Verecektir" (A1-i Imran 144).
Buhari, Fedailu'l-Ashab 5, Cenaiz 3, Megazi 83; Nesai, Cenaiz 11, (4,11). (Ibnu Deybe diyor ki:) "Derim ki: "Rezin sunu ilave etti" sozu, et-Tecrid'de ve Tecrid'in aslinda mevcuttur. Bu ziyade aynisiyla Sahih-i Buhari'de mevcuttur. Allahu a'lem."
Es-Sunuh (veya es-Sunh) avali'l-Medine'de bir yer adidir. Orada Beni'l-Haris Ibnu'l-Hazrec'in evleri vardir.
"Allah sana iki olumu tattirmasin" sozu, yani dunyada.. tattirmasin demektir. Hz. Ebu Bekir, bu sozu Hz. Omer (radiyallahu anhuma)'in su sozunu red maksadiyla soylemistir: "Allah, peygamberini geri gonderecek, O da (munafik) kimselerin ellerini ve ayaklarini kesecek." Sakife: Evin sofa (ustu kapali onu acik) kismi. Toroslarda evin bu kismina yazliktabir edilir.
Nesic: Aglayan kisinin hickirigini icine tikarak sessiz aglamasi.

1710 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor; "Ben, Muhacirler'den bir cogundan Kur'an ogreniyordum. Abdurrahman Ibnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Omer'in son defa yapmis oldugu haccda onun yaninda idi. Abdurrahman yanima donuste:)
"Bugun Hz. Omer'in yanina gelen bir adami keske sen de gorseydin. Dedi ki: "Ey mu'minlerin emiri, bir adam gorsen ki sana: "Keske Omer olmus olsa da falancaya (Bezzar'in rivayetinde Talha Ibnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in biati cabucak oldu bitti" dese ne dersin?" dedi. Hz. Omer bu soze (daha once hic gormedigim kadar) ofkelendi ve:
"Insaallah bu aksam halka hitab edip, (ahd ve musaverede olmaksizin) idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karsi onlari uyaracagim" dedi.
Abdurrahman ilaveten dedi ki: "(Bunun uzerine) Hz. Omer'e: "Ey mu'minlerin emiri, dedim, boyle bir sey yapma. Zira hacc mevsiminde insanlarin cuhela ve serseri takimi biraraya gelir. Konusmak uzere halkin icinde dogruldugnun zaman bunlar olaki, etrafinda ekseriyeti teskil ederler. Korkum su ki, siz kalkar birseyler soylersiniz, o cahillerin her biri bir baska sey anlar, esas ifade etmek istediginiz maksad tamamen kaybolur. Su halde acele etmeyin, Medine'ye varin. Orasi daru'l-hicret ve sunnettir (hicretin yapildigi, sunnetin yasandigi mahaldir). Orada fikih ulemasi ve insanlarin esrafiyla basbasa kalir, dilediginizi rahatca soylersiniz. Alimler sozlerinizi eksiksiz ogrenirler ve maksadiniz ne ise onu anlarlar."
(Bu sozum uzerine) Hz. Omer (radiyallahu anh): "Pekala, vallahi insaallah Medine'ye vardigimda ilk firsatta bu toplantiyi aktedecegim!" dedi. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) devamla dedi ki:
"Zilhicce'nin sonlarinda Medine'ye geldik. Cuma gunu ogle olur olmaz camiye gitmede acele ettim."
Rezin su ilavede bulundu: "Ogle sicaginda ciktim." Sonra onceki hadisi anlatmaya (Ibnu Abbas) devam etti ve dedi ki:
"(Camiye gelince) Said Ibnu Zeyd Ibni Amr Ibni Nufeyl (radiyallahu anh)'i minberin kosesinde oturmus buldum. Dizim dizine degecek sekilde yanina oturdum. (Sagima soluma bakmaya) baslamadan Omer Ibnu'1- Hattab (yerinden minbere dogru) cikti. Onun gelmekte oldugunu gorunce yanimdaki Said Ibnu Zeyd Ibni Amr Ibni Nufeyl'e:
"Bu ogle, Omer, halife oldugu gunden beri hic yapmadigi bir konusma yapacak" dedim. Zeyd, soyledigimi hos karsilamadi ve:
"Daha once konusmadigi seyi konusmasi ne mumkun!" deyip beni reddetti.
Hz. Omer (radiyallahu anh) minbere oturdu. Muezzin ezanini tamamlayinca, dogruldu. Cenab-i Hakk'a layik oldugu hamd ve senada bulundu. Sonra sunlari soyledi:
"Emma ba'd. Ben simdi sizlere, Cenab-i Hakk'in soylememi takdir buyuracagi bir konusma yapacagim. Bilemiyorum, belki de ecelim yakindir, (bu son hutbem olur). Kim bu sozlerimi anlar ve hafizasina alabilirse bineginin goturdugu her yerde nakletsin. Kim de anlamis o1maktan korkarsa, hic kimseye hakkimda yalan soylemesini helal etmiyorum. Allah celle sanuhu, Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'i hakla gonderdi, kendisine kitap indirdi. Allah'in indirdikleri meyaninda recm ayeti de vardi. Biz onu okuduk, anladik ve ezberledik. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) recm cezasi verdi. O'ndan sonra da bizler verdik. Sahsen aradan fazla zaman gecince, bazilarinin cikip: "Allah'in kitabinda biz recm ayeti bulamiyoruz" diyerek Allah'in indirmis oldugu bir farzi terkedip sapitmalarindan korkuyorum, recm, Allah'in kitabinda muhsan yani balig, akil, sahih bir evlilikle evlenmis ve gerdek yapmis oldugu halde zina eden kadin ve erkeklere -isbatlayici beyyine veya hamilelik, veya itiraf oldugu takdirde-uygulanmasi gereken bir haktir."
Zina haddiyle ilgili babta zikri gecmis olan Ibnu Abbas hadisi zikrettikten sonra dedi ki:
"...Ve dahi bana ulasti ki, birileri soyle demis: "Omer olunce, (herkesle istisare, biat aramaksizin) falancaya biat edecegim." Sakin ha! Hic kimseyi, "Hz. Ebu Bekirin secimi de oldu bittiye geldi. (Biz de onun secilme tarzina uygun olarak birini secebiliriz)" gibi sozler aldatmasin. Haberiniz olsun, -evet onun secimi cabuk olmustur bu dogru- ancak, Allah (umumiyetle cabuk yapilan islerde bilahere karsilasilan) serlerden (bu ummeti) korumustur. Sizden hic kimseye, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e yapildigi sekilde (alaka gosterilerek) boyunlar koparcasina nazarlar cevrilip bas uzatilmaz. Oyle ise, Muslumanlarin istisare ve te'yidi tahakkuk etmeksizin kim bir baskasina biat ederse bilsin ki, ne biat edene, ne de edilene itibar edilmeyecektir. Boyle bir biat akdi, edeni de edileni de olume maruz birakacaktir. (Hz. Ebu Bekir'e yapilan biat boyle kit dusuncelilerin zannettigi gibi degildir. Ic yuzunu anlatayim:)
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ruhunu Cenab-i Hakk kabzettigi vakit, haberimiz oldu ki, Ensar buyuk bir grup halinde bizden ayri olarak Beni Saide saki inde toplanmislar. Ali, Zubeyr ve bunlarla birlikte (Abbas gibi diger) bazilari bizden ayrilarak (cenazeyle mesgul olmak uzere) geride kaldilar. Muhacirler de Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in etrafinda toplandilar. Hz. Ebu Bekir'e:
"Ey Ebu Bekir, haydi su Ensari kardeslerimizin yanlarina gidelim!" dedim. Onlara (bir an once yetismek uzere) yuruduk. Yakinlarina varinca, onlardan iki salih zatla karsilastik. Kavmin (Sa'd Ibnu Ubade'yi halife secme hususundaki) kararlarini zikrettiler, sonra da:
"Ey Muhacirler cemaati nereye gidiyorsunuz?" diye sordular. Biz: "Su Ensari kardeslerimize gidiyoruz!" dedik.
"Hayir, onlara yaklasmayin, hukumlerini versinler" dediler. Ben:
"Vallahi onlara gidecegiz" dedim ve yuruduk. Onlari Beni Saide sakifinde bulduk. Ortalarinda uzeri ortulu birisi vardi.
"Bu da kim?" dedim.
"Bu Sa'd Ibnu Ubade'dir!" dediler. Ben:
"Nesi var?" diye sordum.
"Titriyor!" dediler. Biraz oturmustu ki, hatipleri sehadet getirerek soze basladi. Cenab-i Hakk'a layik oldugu hamd ve senayi ifade ettikten sonra su konusmayi yapti:
"Emma ba'd! Biz Allah'in ensari ve Islam'in ordusuyuz. Siz ey Muhacirler, asil kavminden kopup gelmis (icimizde) az bir grupsunuz!"
(Anladik ki) bunlar, aslen mustehak oldugumuz fonksiyonumuzdan bizi koparmak, emirlikten uzak tutmak istiyorlardi.
Hatip sozlerini tamamlayinca konusmak arzu ettim. Bu esnada, icimden soyleyecek guzel sozler hazirlamistim, bunlar hosuma da gitmisti. Bunlari Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in huzurunda soylemek istiyordum. Ben bazan onun hiddetini yatistiriyordum. Konusmak istedigim sirada Ebu Bekir:
"Acele etme!"dedi. Onu ofkelendirmek istemedim (ve konusmaktan vazgectim). Ebu Bekir (radiyall hu anh) konustu. O aslinda benden daha cok hilme sahip, daha vakur idi. Allah'a yeminle soyluyorum, icimde hazirladigim butun guzel sozleri eksiksiz ayni guzellikte ve hatta daha da guzel bir bicimde bu konusmasi esnasinda soyledi. Demisti ki:
"Hakkinizda soylediginiz hayir (ve fazilet ne varsa) hepsine layiksiniz. Ancak bu (emirlik) isi, Kureys kabilesine (mesru) taninir. Onlar, neseb yonuyle de, yurt yonuyle de Arab'in ortasinda yer alir. Ben sizin icin su iki sahistan birini uygun buldum, bunlardan hangisini isterseniz ona biat edin!"
Boyle deyip -benim ve Ebu Ubeyde Ibnu'l-Cerrah'in ellerimizden tuttu. Ebu Bekir, ikimizin arasinda oturuyordu. Onun (ikimizi imamliga teklif eden cumlesinden baska) butun soyledikleri hosuma gitti. Vallahi, Ebu Bekir'in bulundugu bir kavmin basina emir secilmektense, ortaya cikarilip boynumun vurulmasini gerektirecek bir gunah islemek bana daha sevgili gelirdi. Ancak, nefsimin bana olum aninda hos gosterdigi seyi simdi bulamiyorum. Derken Ensar'in (Hubab Ibnu'l-Munzir adindaki) bir sozcusu:
"Beni (hasta hayvanlarin kasinarak rahatladiklari) kasinma cubukcagizi, yaslandigi dikme ile ayakta duran hurma fidancigi kabul edin (ve fikrimi dinleyin. Diyorum ki):
"Sizden bir emir, bizden de bir emir olsun, ey Kureys cemaati!" dedi.
Bunun uzerine her kafadan bir soz cikmaya basladi, gurultu cogaldi. Oyle ki ihtilafcikacak diye korktum. Hz. Ebu Bekir'e:
"Ey Ebu Bekr, uzat elini!" dedim. Elini uzatti, ben ona biat ettim. Muhacirler de biat ettiler. Sonra da Ensar biat etti. Sa'd Ibnu Ubade (radiyallahu anh)'nin uzerine atildik. Derken onlardan biri:
"Sa'd Ibnu Ubade'yi oldurdunuz!" demez mi? Ben de: "Sa'd Ibnu Ubade'yi Allah oldursun!" dedim.
Hz. Omer (radiyallahu anh) der ki: "Vallahi biz, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in defni sirasinda, Hz. Ebu Bekir'in seciminden daha ehemmiyetli bir sey dusunemedik. Biat gerceklesmeden halki terketmemiz halinde, oradan ayrilinca, arkamizdan kendilerinden birini halife seciverecekler diye korktuk. Boyle bir durumda ya bize de razi olmaya olmaya biat edecek veya muhalefet edecek ikisi de fesad olacakti.
Bilesiniz, Muslumanlarla istisare etmeden kim bir baskasina biat ederse, ne biat edene, ne de kendisine biat edilene itibar edilmez, ikisinin de oldurulmesinden korkulur.

Buhari, Muharibin 30, 31, I'tisam 16, Mezalim 19, Menakibu'l-Ensar 46, Megazi 11; Muslim, Hudud 15, (1691) Muslim'de hadis muhtasar olarak kaydedilmistir.



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1701-1710 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.