Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1961-1970 )

1961 - Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir grup esir getirilmisti. Iclerinde bir kadin vardi, gogusleri sutle dolu idi. Bu kadin (saga sola) kosuyor, esirler arasinda bir cocuk buldugu zaman onu yakalayip kucakliyor, gogsune bastiriyor ve emziriyordu. (Dikkatleri ceken bu manzara karsisinda), aleyhissalatu vesselam:
"Bu kadinin, cocugunu atese atacagina kanaatiniz olur mu?" dedi. Bizler:
"Hayir!" diye cevap verince:
"(Bilin ki), Allah'in kullarina olan rahmeti, bu kadinin cocuguna olan sefkatinden fazladir" buyurdu."
Buhari, Edeb 18; Muslim, Tevbe 22, (2754).

HAYVANLARA MERHAMET

1962 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir adam yolda, yururken susadi ve susuzlugu artti. Derken bir kuyuya rastladi. Icine inip susuzlugunu giderdi. Cikinca susuzluktan soluyup topragi yemekte olan bir kopek gordu. Adam kendi kendine: "Bu kopek de benim gibi susamis" deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup agziyla tutarak disari cikti ve kopegi suladi. Allah onun bu davranisindan memnun kaldi ve gunahlarini affetti."
Resulullah'in yanindakilerden bazilari:
"Ey Allah'in Resulu! Yani bize hayvanlar (a yaptigimiz iyilikler) icin de ucret mi var?" dediler. Aleyhissalatu vesselam:
"Evet! Her "yas ciger" (sahibi) icin bir ucret vardir" buyurdu."
Buhari, Sirb 9, Vudu 33, Mezalim 23, Edeb 27; Muslim, Selam 153, (2244); Muvatta, Sifatu'n Nebi 23, (2, 929-930); Ebu Davud, Cihad 47, (2550).

1963 - Bir diger rivayette soyle denmistir: "Fahise bir kadin, sicak bir gunde, bir kuyunun etrafinda donen bir kopek gordu, susuzluktan dilini cikarmis soluyordu. Kadincagiz mestini cikararak (onunla su cekip kopegi suladi). Bu sebeple kadin magfret olundu."
Muslim, Tevbe 155, (2245).

1964 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir kadin, eve hapsettigi bir kedi yuzunden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemis, yeryuzunun haseratindan yemeye de salmamisti."
Buhari, Bed'u'l-Halk 17, Sirb 9, Enbiya 50; Muslim, Birr 151, (2242).

1965 - Abdullah Ibnu Cafer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah(aleyhissalatu vesselam)'in kaza-i hacet yaparken geri tarafindan istitar (perdelenme) icin en ziyade tercih ettigi sutre, bir bina veya bir hurma kumesi idi. Bir seferinde Ensardan bir zatin bahcesine girdi. Orada bir deve vardi. Deve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gorunce inledi ve gozlerinden yaslar akti. Aleyhissalatu vesselam deveye yaklasti ve gozyaslarini sildi. Hayvan sakinlesti.
"Bu devenin sahibi kim?" diye sorarak ilgi gosterdi. Ensar'dan bir genc:
"O bana aittir ey Allah'in Resulu!" deyip ortaya cikinca Hz. Peygamber onu payladi:
"Allah'in sana mulk kildigi bu deve hakkinda AIIah'tan korkmuyor musun? Bak! Bu bana sikayette bulundu. Sen bunu aciktiriyor ve fazla calistirarak da yoruyormussun."
Ebu Davud, Cihad 47, (2549).

1966 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hayvanlarinizin sirtini minberler yerine koymayin. Surasi muhakkak ki tek basiniza guclukle gidebileceginiz bir yere sizi goturmeleri icin AIIah onlari sizlere musahhar (hizmetci) kildi. Arzi da sizin (durma yeriniz) kildi, oyleyse ihtiyaclarinizi (duran hayvaninin sirtinda degil) arz uzerinde gorun."
Ebu Davud, Cihad 61, (2567).

1967 - Abdurrahman Ibnu Abdullah, babasi Abdurrahman (radiyallahu anh)'dan rivayet eder ki soyle demistir: "Biz bir seferde Resulullah(aleyhissalatu vesselam) ile beraber idik. Resulullah bir ara bir ihtiyaci icin yanimizdan ayrildi. O sirada hummara denen bir kus gorduk, iki tane de yavrusu vardi. (Kus kacti) yavrularini aldik. Kuscagiz etrafimiza yaklasip cirpinmaya, kanatlarini cirpip havada inip cikmaya basladi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz gelince:
"Kim bu zavallinin yavrusunu alip onu izdiraba atti? Yavrusunu geri verin!" diye emretti. Bir ara, atese verdigimiz bir karinca yuvasi gordu.
"Kim yakti bunu?" diye sordu.
"Biz!" dedik.
"Atesle azab vermek sadece atesin Rabbine hastir" buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 122, (2675), Edeb,176, (5268).

1968 - Muhammed Ibnu Ishak kendisine Ebu Manzur denen Samli bir zattan naklediyor, bu da amcasindan, o da Hadir'in kardesi Amiru'r-Ram'dan nakletmistir. Amir der ki: "Bizim icin bayraklar ve sancaklar yukseltildigi zaman memleketimizde idik. Ben: "Bu nedir?" diye sordum.
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sancagi!" dediler. Yanina gittim. Bir agacin altinda oturuyordu. Ashabi da etrafini sarmisti. Ben de yanlarina oturdum. Bir ara Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hastaliklardan ve dertlerden bahsedip dedi ki:
"Mu'mine bir hastalik gelir, sonra da Allah ona sifa verirse, bu hastalik onun gecmis gunahlarina kefaret, geri kalan hayati icin de bir ogut olur. Sayet munafik hastalanir, sonra da afiyet verilirse o, sahibi tarafindan baglanip sonra da saliverilen fakat nicin baglandigini, nicin saliverildigini bilmeyen bir deve gibidir."
Aleyhissalatu vesselam'in etrafinda oturanlardan biri:
"Ey Allah'in ResuIu, eskam (hastaliklar) nedir? Ben asla hic hastalanmadim?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Kalk! sen bizden degilsin" buyurdu."
Ebu Davud, Cenaiz 1, (3089).

1969 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Peygamberlerden birini bir karinca isirdi. O da (ofkelenerek) karincanin yuvasinin yakilmasini emretti ve yakildi. Allah Teala Hazretleri ona soyle vahyetti: "Seni bir karinca isirmisken, sen tesbih eden bir ummeti yaktin."
Buhari, Cihad 152, Bed'u'l-Halk 14; Muslim, Selam 148, (2241); Ebu Davud, Edeb 176, (5265); Nesai, Sayd 38, (7, 210, 211).

RIFK

1970 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Rifk bir seye girdimi onu mutlaka tezyin eder, bir seyden de cikarildi mi onu mutlaka kusurlu kilar."

Muslim, Birr 78, (2594); Ebu Davud, Cihad 1, (2578), Edeb 11 (4808).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1961-1970 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.