Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4171-4180 )

4171 - Ebu'd-Derda radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselamseferlerinin birinde, bir cadirin kapisinda, dogumu yakin olan hamile bir kadin gordu. Kadin hakkinda sual etti.
"Falancanin cariyesi!" dediler.
Aleyhissalatu vesselam: "Herhalde o, cariyeye temas etmek istiyor!" buyurdu. Muhataplari "Evet!" deyince: "Ona, kabre kadar onunla beraber olacak bir lanetle lanet etmek icimden geldi. O nasil olur da kendine helal olmadigi halde (kadinin karnindaki cocugu) kendine varis kilar veya nasil olur da kendine helal olmayan (bebegi) hizmetci kilar?" buyurdular."
Muslim, Nikah 139, (1441); Ebu Davud, Nikah 45, (2156).

4172 - Ibnu Omer radiyallahu anhuma demistir ki: "Temas edilmis bulunan bir cariye hediye edilir veya satilir veya azad edilirse onun rahmi bir hayiz muddetince istibra edilsin. Bakirenin istibrasi aranmaz."
Rezin tahric etmistir. Buhari, bu rivayeti muallak olarak zikretmistir. (Buyu, 111).

SUKNA VE NAFAKA

4173 - Fatima Bintu Kays radiyallahu anha'nin anlattigina gore, "kocasi kendisini talak-i bette ile bosamistir. Kocasi ortalikta olmadigi halde, vekilini (bir miktar) arpa ile Fatima'ya gondermis. Fatima da bunu pek az bulmustu. Veya vekile kizmisti). Vekil: "Vallahi bizim uzerimizde (nafaka hakki olarak) bir seyin yok!" demistir. Fatima da Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelerek durumu anlatimis, aleyhissalatu vesselam da: "Senin onun uzerinde nafakan yok" buyurmus ve Ummu Serik el-Ensariyye radiyallahu anha'nin yaninda iddetini gecirmesini emretmistir. Sonra, Fatima'ya: " Bu kadin, ashabimin cokca ugradiklari birisidir. Sen iddetini Ibnu Ummi Mektum'un yaninda gecir. Zira o, ama birisidir, ortunu de (onun yaninda) cikarabilirsin. (Iddetin bitip) helal oldun mu bana haber ver!" buyurdu. (Fatima der ki): "Helal hale geldigim zaman, Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelip Muaviye Ibnu Ebi Sufyan ve Ebu Cehm radiyallahu anhuma'nin benimle evlenmek istediklerini haber verdim. Aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ebu Cehm, sopasini omuzundan indirmez. Muaviye ise fakirdir, parasi yoktur. Sen Usame Ibnu Zeyd radiyallahu anhuma ile evlen!"
Usame hosuma gitmedi. (Resulullah aleyhissalatu vesselam bunu sezmis olacak ki tekrar): "Sen Usame'yle evlen!" buyurdu. Ben de onunla evlendim. Allah Teala hazretleri onu bana hayirli kildi. Onunla mes'ud oldum."
Muslim, Talak 36, (1480); Muvatta, Talak 23, (2, 580, 581); Ebu Davud, Talak 39, 40, (2284, 2291); Tirmizi, Nikah 38, (1135), Talak 5, (1180); Nesai, Nikah 21, (6, 74); Talak 69, (6, 207), 71, 72, (6, 210).

4174 - Nafi' rahimehullah anlatiyor: "Sa'id Ibnu Zeyd'in kizi Abdullah Ibnu Amr Ibni Osman'in nikahi altinda idi. Kadini, kocasi talak-i bette ile bosadi. Kadin, kocasinin evini (iddeti dolmadan) terketti. Onun bu davranisini Abdullah Ibnu Omer radiyallahu anh hos karsilamadi."
Muvatta, Talak 64, (2, 579).

4175 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Teyzemi kocasi (uc talakla) bosamisti. Teyzem hurmalarinin meyvesini kesmek istedi. Bir adam onu evden cikmaktan men etti. Teyzem de Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip durumunu arzetti. Aleyhissalatu vesselam: "Tabii, hurmalarini devsir, ondan dilersen tasadduk eder, dilersen ma'ruf uzere tasarruf edersin!" buyurdu."
Muslim, Talak 55, (1483); Ebu Davud, Talak 41, (2297); Nesai, Talak 70, (6, 209).

4176 - Mucahid rahimehullah, "Icinizden olenlerin birakmis oldugu esler kendi kendilerine dort ay on gun beklerler" (Bakara 234) mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki: "Kadinin, bu iddeti, kocasinin yaninda beklemesi vaciptir. Bunun uzerine Allah Teala Hazretleri su ayeti inzal buyurdu: "Icinizden olup, esler birakacak olanlar, evlerinden cikarilmaksizin senesine kadar eslerinin gecimini saglayacak seyi vasiyet etsinler. Eger kadinlar cikarlarsa kendilerinin mesru olarak yaptiklarindan dolayi size sorumluluk yoktur" (Bakara 240).
Mucahid devamla der ki: "Allah Teala Hazretleri boylece kadina tam bir yil (iddet) kildi, bunun yedi ay yirmi gunu vasiyet yoluyla taninacak. Kadin dilerse bu vasiyet muddetinde kocasinin evinde kalacak, dilerse terkedecek. Ayette gecen "evlerinden cikarilmaksizin... Eger cikarlarsa... size sorumluluk yoktur" ibaresinin manasi budur. Esas iddet ise, onu beklemesi kadina vacibtir."
Ibnu Abbas radiyallahu anhuma der ki: "Bu ayet, kadinin kocasi yaninda iddet gecirme mecburiyetini neshetmistir, kadin diledigi yerde iddetini gecirir."
Ata der ki: "Sonra miras ayeti geldi, o da, suknayi neshetti. Boylece kadinin, koca yanindaki suknasi kalkti, artik diledigi yerde iddetini gecirir."
Buhari, Tefsir, Bakara 41, Talak 50; Ebu Davud, Talak 42, 45, (2298, 2301); Nesai, Talak 60, (6, 200).

4177 - Yahya Ibnu Said rahimehullah anlatiyor: "Bir kadin, Ibnu Omer radiyallahu anhuma'ya gelip kocasinin oldugunu ve kendilerinin (Medine'nin) Kanat nam mevkiinde bir ekinlerinin oldugunu soyledi ve geceyi orada gecirmesinin kendisini icin caiz olup olmadigini sordu.
Ibnu Omer radiyallahu anhuma kadini bundan nehyetti. Bu sebeple kadin, erkenden oraya gider, orada golgelenir,sonra aksama Medine'ye doner, evinde gecelerdi."
Muvatta, Talak 88, (2, 592).

IHDAD (MATEM)

4178 - Humeyd Ibnu Nafi' anlatiyor: "Bana Zeyneb Bintu Ebi Seleme su uc hadisi haber verdi:
Dedi ki: "Babasi Ebbu Sufyan Ibnu Harb vefat edince, Resulullah aleyhissalatu vesselam 'in zevce-i pakleri Ummu Habibe'nin yanina girdim. (Ben yaninda iken Ummu Habibe icerisinde sari renk bulunan bir surunme maddesi (tiyb) getirtti, bu haluk veya bir baskasi idi. Ondan bir cariyeye surdu, sonra da yanaklarina surundu. Sonra dedi ki: "Vallahi benim surunup suslenmeye ihtiyacim yok. Ancak Resulullah aleyhissalatu vesselam'in soyle soyledigini isittim. "Allah'a ve ahiret gunune inanan bir kadina, bir olu uzerine uc geceden fazla matem tutmasi helal olmaz. Fakat kocasi mustesna, ona dort ay on gun matem tutar."
Zeyneb dedi ki: "Kardesi oldugu zaman Zeyneb Bintu Cahs radiyallahu anha'nin yanina girdim. O da bir tiyb istedi ve ondan surundu. Sonra dedi ki: "Dogrusu, vallahi surunmeye bir ihtiyacim yok. Ancak Resulullah aleyhissalatu vesselam 'in soyle soyledigini isittim: "Allah'a ve ahiret gunune inanan bir kadina..." diye baslayan onceki hadisi aynen zikretti."
Zeyneb (ucuncu rivayetinde) dedi ki: "Annem Ummu Seleme'yi isittim, diyordu ki: "Bir kadin Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelerek: "Kizimin kocasi oldu. Gozunden de hasta, gozune (ilac niyetiyle) surme cekebilir miyiz?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Hayir!" dedi. Kadin iki veya uc sefer ayni talebte bulundu. Aleyhissalatu vesselam her seferinde "Hayir!" dedi ve sonuncuda ilave etti: "Onun matem muddeti dort ay on gundur. Cahiliye devrinde sizden biri, sene basina mayis atardi."
(Ravi Humeyd der ki: "Zeyneb'e "Senenin basina mayis atma" nedir?" diye sordum) Zeyneb radiyallahu anha dedi ki: "Kocasi olen bir kadin hifs (denen hucres)ine cekilir, en kotu elbisesini giyer, uzerinden bir yil gecmedikce tiyb surunmez (yikanmaz, tirnak kesmez, hicbir temizlik ameliyesinde bulunmaz sonra bir yil tamam olunca berbat bir manzara ile cikar)di. Sonra ona bir hayvan getirilirdi. Bu esek veya koyun veya bir kus olabilirdi. Bu (hayvani onune surmek suretiyle iddet halini) kirardi. Iddetini kirmada kullandigi hayvan hemen hemen olurdu. Sonra (iddetten) cikardi, kendisine mayis verilirdi, o da bunu (onune) atardi. (Boylece evlenmeye helal olurdu.) Iste bundan sonra tiyb ve diger (suslenme ve baska) seylere muracaat ederdi."
Buhari, Talak 46, 47, 50, Cenaiz 31; Muslim, Talak 58, (1486-1489); Muvatta, Talak 101, (2, 596-598); Ebu Davud, Talak 43, (2299) Tirmizi, Talak 18, (1195, 1196, 1197); Nesai, Talak 61, (6, 201), 60, (6, 205).

4179 - Ummu Atiyye radiyallahu anha anlatiyor: "Biz, kocalimiz haric, herhangi bir olu uzerine uc gunden fazla matem tutmaktan men edilmistik. Kocalarimiz icin dort ay on gun matem tutmaliydik. Bu esnada ne surme cekerdir, ne tiyb surunurduk, ne de boyali elbise giyerdik. Giyebildigimiz sadece asb (denen daha dokunmazdan once boyanmis kumaslardan mamul) elbise idi. Matemli kadina, hayiz halinden cikip temizlik donemine girince, yaptigi yikanmada azicik koku kullanmasina izin verildi."
Buhari, Talak 48, 49, Hayiz 12, Cenaiz 30, 31; Muslim, Cenaiz 34, (938), Talak 66, (938); Ebu Davud, Talak 46, (2302, 2303); Nesai, Talak 63, 646, (6, 203, 204).

4180 - Ummu Seleme radiyallahu anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kocasi olen kadin sariya boyanmis veya kirmiziya boyanmis elbise giymez, zinet takinmaz, kina yakinmaz, surmelenmez, basini tararken kokulu madde kullanmaz, basini sidre ile kaplar."

Ebu Davud, Talak 46, (2304); Nesai, Talak 65, (6, 203); Muvatta, Talak 104-108, (2, 598, 600).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4171-4180 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.