Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4241-4250 )

4241 - Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Muta gazvesinde Zeyd Ibnu Harise radiyallahu anhuma'yi emir (komutan) tayin etti ve dedi ki:
"Eger Zeyd oldurulecek olursa, komutan Ca'fer'dir. Ca'fer oldurulecek olursa Abdullah Ibnu Ravaha'dir" (radiyallahu anhum).
Abdullah der ki: "Bu gazvede aralarinda ben de vardim. (Bir ara) Ca'fer Ibnu Ebi Talib radiyallahu anh'i aradik. Onu oluler arasinda bulduk. Oyleydi ki cesedinin on cephesinde doksan kusur ok ve mizrak yarasi saydik." Bir rivayette de su ziyadeyi ilave etmistir: "Arka tarafinda hic yara yoktu."
Buhari, Megazi 44.

4242 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Zeyd, Ca'fer ve Ibnu Ravaha'nin olduklerini onlardan haber gelmezden once bildirdi. Soyle demisti:
"Bayragi Zeyd aldi ve isabet aldi (oldu). Bayragi ondan sonra Ca'fer aldi o da oldu. Sonra Abdullah Ibnu Ravaha aldi, o da oldu. -Boyle deyince Resulullah aleyhissalatu vesselam'in gozleri yasla doldu.- (Resulullah sozlerine devam etti): "Bayragi, sonra Allah'in kiliclarindan bir kilic, tayin edilmeksizin aldi: Halid Ibnu'l-Velid... Allah Teala Hazretleri ona zafer verdi."
Buhari, Cenaiz 4, Cihad 7, 183, Menakib 25, Fedaili'l-Ashab 25, 44; Nesai, Cenaiz 27, (4, 26).

4243 - Kays Ibnu Ebi Hazim rahimehullah anlatiyor: "Halid'in soyle soyledigini isittim: "Muta gunu elimde dokuz kilic kirildi. Elimde sadece Yemen'de mamul bir safiha (genis demirli kilic) kaldi."
Buhari, Megazi 44.

4244 - Avf Ibnu Malik el-Esca'i radiyallahu anh anlatiyor: "Muta gazvesine zeyd Ibnu Harise radiyallahu anh ile birlikte ciktim. Bana Yemenli bir asker refakat etti ki, uzerinde sadece bir kilinci vardi. Muslumanlardan biri bir deve kesti. Yemenli, ondan derinin bir parcasini istedi, o da verdi. Yemenli ondan kendine bir nevi kalkan yapti. Yolumuza devam ederken bir Rum birligiyle karsilastik. Onlar arasinda, uzerinde muzehheb (altin islemeli) eger tasiyan sari bir at uzerinde bir adam vardi. Adamin silahi da muzehheb idi. Rumi adam muslumanlara siddetle saldirmaya basladi. Yemenli asker de bir kayanin arkasinda saklanarak onu takibe basladi. Derken rumi ona ugradi. Yemenli kilinciyla atin ayaklarini kirdi ve Rumi yere dustu. Hemen kiliciyla uzerine atilip adami oldurdu. At(ta olanlari) ve silahi aldi.
Allah Teala Hazretleri muslumanlara zafer muyesser edince, Halid Ibnu'l-Velid adama birini gondererek selebden (oldurdugu kimsenin esyalarindan el koydugu seylerden) bazisini ondan aldi.
Avf der ki: "Ben Halid'e gelerek, kendisine: "Bilmiyor musun, Resulullah, selebin oldurene ait olduguna hukmetmistir!" dedim.
"Elbette biliyorum. Fakat bunun aldiklari gozume cok geldi!" dedi. Ben: "Ya bunu adama geri verirsin, ya da durumu Aleyhissalatu vesselam'a soylerim!" dedim. Ama Halid, geri vermekten imtina etti."
Avf der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in yaninda toplaninca, ben Yemenlinin ve Halid'in yaptigi seyleri hikaye ediverdim. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Ey Halid niye boyle yaptin?" diye sordu. Halid:
"Bu gozume cok gorundu!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ondan ne aldi isen geri ver!" dedi.
Ben: "Ey Halid! Al iste, ben sana (boyle yapman gerektigini) soylemedim miydi?" dedim. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Bu da ne demek?" buyurdu. Ben de anlattim. Bunun uzerine Resulullah ofkelendi ve:
"Ey Halid, ona geri verme! Siz benim komutanlarimi bana birakir misiniz hic! (Sizin ve komutanlarimin misali, deve veya koyun cobani tutulup da onlari guden, sulama vakti gelince havuza goturen coban ve surusune benzersiniz. Suru gelir havuza girer, temiz suyu icer, cobana bulanigi kalir. Temizi size bulanigi komutanlarima."
Ebu Davud, Cihad 148, (2719, 2720); Muslim, Cihad 44, 45, (1753, 1754).

USAME IBNU ZEYD'IN, CUHEYNE'NIN HURUKA'YA GONDERILMESI

4245 - Ebu zabyan anlatiyor: "Usame Ibnu zeyd radiyallahu anh'i dinledim, diyordu ki:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam bizi huruka'ya gonderdi. Sabah baskini yapip hezimete ugrattik. Ben ve Ensardan biri, Hurukali bir adama rastladik. Adama galebe calmistik. Lailaheillallah dedi. Adam bunu soyler soylemez Ensari savasmayi birakti, ben devam ettim ve mizragimi saplayip oldurdum.
Medine'ye geldigimiz zaman benim yaptigim, Resulullah'in kulagina ulasmis. (Beni cagirtti ve:)
"Ey Usame! Sen, lailahe illallah dedikten sonra adam mi oldurdun?" diye sordu. Ben:
"O bunu, canini kurtarmak icin soyledi" dedim. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Sen onu Lailahe illallah dedikten sonra oldurdun mu?" dedi. Bu cumleyi o kadar cok pespese tekrar etti ki, keske bugunden daha once musluman olmasaydim (musluman olarak boyle bir cinayeti islememis olurdum) diye temenni ettim."
Buhari, Diyat 2; Muslim Iman 158, (96). Ebu Davud, Cihad 104, (2643).
Muslim'in Cundeb'ten kaydettigi bir diger rivayet soyle: "Sen Lailahe illallah diyeni oldurdun mu? Kiyamet gunu Lailahe illallah gelince ona nasil hesap vereceksin?" Bunu ona cok tekrarladi."

FETIH GAZVESI

4246 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam beni, Zubeyr'i ve Mikdad'i gonderdi ve dedi ki:
"Gidin Ravzatu Hah nam mevkiye varin. Orada bir kadin bulacaksiniz. Onda bir mektup var, mektubu ondan alin gelin."
Gittik. Atimiz bizi cabuk goturdu. Ravza'ya geldik. Kadinla karsilasinca:
"Mektubu cikar!" dedik. Kadin: "Bende mektup yok!" dedi.
"Ya mektubu cikarirsin yahut senin elbiselerini soyariz!" diye ciddi konustuk. Sac orgulerinin arasindan mektubu cikardi. Onu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a getirdik. Icerisinde su vardi:
"Hatib Ibnu Ebi Belte'a tarafindan, Mekke'de olan bazi musriklere yazilmisti. Resulullah aleyhissalatu vesselam'in (sefer hazirligi ile ilgili) faaliyetlerini haber veriyordu. Resulullah aleyhissalatu vesselam (Hatib'i cagirtarak):
"Ey Hatib, bu da ne?" diye sordu. Hatib:
"Ey Allah'in resulu, bana kizmada acele etme. Ben Kureys'e disardan katilan bir adamim. Ben onlardan degilim (aramizda kan bagi yok). Senin bereberindeki muhacirlerin (Mekke'de) akrabalari var. Mekke'deki mallarini ve ailelerini himaye ederler. Bu sekilde nesebten gelen hamilerim olmadigi icin oradaki yakinlarimi himaye edecek bir el edineyim istedim. Bunu katiyyen kufrum veya dinimden irtidadim veya Islam'dan sonra kufre rizamdan dolayi yapmadim" dedi.
Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Bu size dogruyu soyledi!" dedi.
Hz. Omer atilarak: "Ey Allah'in Resulu! Birak beni, su munafigin kellesini ucurayim!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam da:
"Ama o Bedr'e katildi. Ne biliyorsun, belki de Allah Teala Hazretleri Bedir ehlinin haline muttali oldu da: "Dilediginizi yapin, sizleri magfiret etmisim" buyurdu. Bunun uzerine Allah Teala Hazretleri su vahyi indirdi: "Ey iman edenler! Benim dusmanimi da kendi dusmanlarinizi da dostlar edinmeyin. (Kendileriyle aranizdaki) sevgi yuzunden onlara (peygamberin maksadini) ulastirirsiniz (degil mi?) Halbuki onlar Hak'tan size gelene kufretmislerdir" (Mumtehine 1).
Buhari, Megazi 9, Cihad 141, 195, Tefsir, Mumtehine 1, Isti'zan 23, Istitabe 9; Muslim, Fedailu's-Sahabe 161; Ebu Davud, Cihad 108, (2650, 2651); Tirmizi, Tefsir, Mumtahine, (3302).

4247 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Feth gazvesini Ramazan ayinda yapti."
Buhari, Megazi 47, Savm 34, Cihad 106; Muslim, Siyam 88, (1113).

4248 - Urve Ibnu Zubeyr rahimehullah anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Fetih senesinde (Mekke'ye muteveccihen) yuruyunce, bu haber Kureys'e ulasti. Ebu Sufyan Ibnu Harb, Hakim Ibnu Hizam, Budeyl Ibnu Verka haber toplamak uzere sehrin disina ciktilar. Yuruyerek ilerleyip Merru'z-Zehran nam mevki'e kadar geldiler. Bir de ne gorsunler; her tarafta atesler yaniyor, tipki Arafat'ta hacilarin yaktigi atesler gibi. Ebu Sufyan saskin:
"Bu da ne? Sanki Arafat'taki atesler!" der. budeyl Ibnu Verka', "Beni Amr'in atesleri olmasin?" der. Ebu Sufyan:
"Ama, Beni Amr'in atesi bundan az olmayi! der. Resulullah aleyhissalatu vesselam'in devriyelerinden bazilari bunlari gorur, yaklasir ve tevkif edip, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a getirirler. Ebu Sufyan musluman olur.
Yurudukleri zaman Abbas radiyallahu anh'a:
"Sen Ebu Sufyan'i su dagin burnunda durdur da muslumanlari gorsun!" buyurur. Tenbih edildigi sekilde Hz. Abbas, Ebu Sufyan'i (hakim bir noktada) durdurur. Kabileler, Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte boluk boluk Ebu Sufyan'in onunden gecmeye baslarlar. Bir boluk gecer, Ebu Sufyan sorar: "Ey Abbas bunlar kim?"
"Bunlar Beni Gifar!" der. Ebu Sufyan:
"Bana ne Gifar'dan!" der. Sonra Cuheyne kabilesi gecer. Ebu Sufyan ayni sekilde sorar, aldigi cevaba benzer mukabelede bulunur. Arkadan Suleym gecer. Ebu Sufyan ayni sekilde sorar, aldigi cevaba benzer mukabelede bulunur. Derken bir boluk gelir ki, bu oncekilerden cok farklidir. Yine sorar:
"Ey Abbas bunlar kim?"
"Bunlar, der Abbas, Ensardir. Baslarinda Sa'd Ibnu Ubade, beraberlerinde de bayrak var!" Sa'd der ki:
"Ey Ebu Sufyan, bugun savas gunudur. Bugun Ka'be'nin helal addolunacagi gundur!"
Ebu Sufyan Abbas'a: "Ey Abbas! (Sen Mekkelisin) bugun muhafaza vazifeni yapacagin en iyi firsat. Gorelim seni (sehri yagmalatma)" der. Derken bir boluk daha gecer. Bu gecenlerin sayica en kucugu. Bunun icinde Resulullah aleyhissalatu vesselam ve (yakin) ashabi var. Resulullah'in sancagi da Zubeyr Ibnul-Avvam radiyallahu anh'in elindedir. Resulullah aleyhissalatu vesselam Ebu Sufyan'in yanindan gecerken, Ebu Sufyan:
"Sa'd Ibnul-Ubade'nin soyledigini biliyor musun?" der.
Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Ne demisti?" diye sorar. Ebu Sufyan:
"Sunu sunu soyledi" diyerek (yukarida kaydedilen sozlerini) hatirlatir. Bunun uzerine Resulullah:
"Sad Ibnu Ubade yanildi. Bilakis, bugun Allah'in Ka'be'nin sanini yucelttigi bir gundur; bugun Ka'be'ye ortunun giydirildigi bir gundur!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam, sancaginin (Mekke'nin Bati ve Kuzey cihetinde yer alan iki dagdan biri olan) el-Hacun'a dikilmesini emretti. Halid Ibnu Velid radiyallahu anh'a, sehre Mekke'nin ust kismindan, Keda'dan girmesini ferman buyurdu.
O gun Halid Ibnu Velid'in suvarilerinden iki kisi oldurulur: Hubeys Ibnu'l-Es'ar ve Kurz Ibnu Cabir el-Fihri radiyallahu anhuma."
Buhari, Megazi, 48.

4249 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Abbas, Ebu Sufyan Ibnu Harb'i getirmisti, Merru'z-Zahran'da musluman oldu. Abbas radiyallahu anh dedi ki:
"Ey Allah'in Resulu, Ebu Sufyan, sereflenmeyi seven bir kimsedir. (Onun sereflenecegi) bir sey yapsaniz!"
"Dogru soyledin! (Sehre girerken ilan edin:) Kim Ebu Sufyan'in evine girerse emniyettedir, kim kapisini kapar (evinden disari cikmazsa) emniyettedir; kim silahini atarsa o da emniyettedir. Kim Mescide (Ka'be'ye) girerse o da emniyettedir!"
Ebu Davud, Harac 25, (3021, 3022).

4250 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Fetih gunu, Mekke'ye basinda migferiyle girdi. Onu cikardigi zaman, bir adam gelerek:
"Ibnu Hatal Ka'be'nin ortusune sarilmis (vaziyette yakalandi, affedelim mi?)" dedi.
"Onu oldurun!" emir buyurdular."

Buhari, Megazi 48, Cezau's-Sayd 18, Cihad 169, Libas 17; Muslim, Hacc 450, (1357); Muvatta, Hacc 247, (1, 423); Ebu Davud, Cihad 127, (2685); Tirmizi, Cihad 18, (1693); Nesai, Hacc 107, (5, 201).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4241-4250 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.