Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4411-4420 )

EBU ZERR EL-GIFARI RADIYALLAHU ANH

4411 - Hz. Ebu Zerr radiyallahu anh:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam ile karsilasmazdan once uc yil ibadet ettim" demisti. Kendisine: "(Bu ibadeti) kimin icin yaptin?" diye sordular.
"Allah icin!" cevabini verdi. Tekrar:
"Pekiyi nereye yonelerek yaptin?" denildi.
"Rabbim beni nereye yoneltmis idiyse oraya!" dedi ve aciklamaya devam etti: "Aksam vakti namaza basliyor, gecenin sonuna kadar devam ediyordum. O zaman kendimi bir ortu gibi atiyor, gunes tepeme yukselinceye kadar oyle kaliyordum. (Bir gun kardesim) Uneys bana:
"benim Mekke'de gorulecek bir isim var. Sen bana bas-goz ol (eksikligimi duyurma) dedi ve Mekke'ye gitti. Oraya varinca bana donmekte gecikti. Nihayet geldi.
"Ne yaptin?" dedim.
"Mekke'de bir adama rastladim, senin (gibi farkli bir) din uzerine yasiyor. Ancak O, kendisini Allah Teala'nin gonderdigini zannediyor" dedi.
"Halk ne diyor?" diye sordum.
"Halk mi? Halk O'na sair diyor, kahin diyor, sahir (sihirbaz) diyor!" dedi. Esasen Uneys sairlerden biriydi. Tekrar sordum:
"Pekala sen ne diyorsun?"
"ben dedi, kahinlerin sozunu isittim, bilirim. Onunki kahin sozu degil. onun soylediklerini siir cesitlerine tatbik ettim. Hicbirine uygun gelmiyor. Benden sonra kimse O'na siir diyemez. Vallahi O dogru sozludur, kahinler ise hep yalancidirlar!" dedi. Bu aciklama uzerine ben ona:
"Oyleyse benim islerime de sen bas-goz ol, bir de ben gidip goreyim!2 dedim."
Ebu Zerr, gerisini soyle anlatir:
"Mekke'ye geldim. Halktan zayif bir adam buldum. Ona: "Su Sabii (sapik) dediginiz adam nerede?" diye sormustum. Adam, beni gostererek:
"Burada bir sabii var! Burada bir sabii var!" diye bagirmaya basladi. Derken vadi halki kesek ve kemiklerle uzerime hucum etti. Bayilarak yigilmis kalmisim.
Kendime gelip kalktigim zaman kirmizi bir dikili tas gibiydim. Zemzem'e kadar gittim. Kanlarimi yikadim, suyundan biraz ictim.
Boylece otuz gun, gece ile gunduz arasi kaldim. Bu esnada zemzem suyundan baska hicbir taam almadim. Buna ragmen sismanladim ve karnimin kivrimlari artti. Cigerimde aclik hissi duymadim. Mekkeliler, ay isigi olan bir gecede uyurken Beytullah'i tavaf eden yoktu. Onlardan sadece iki kadin, Isaf ve Naile (adindaki putlarina) dua ediyordu. Tavaflari sirasinda bana kadar geldiler. (Dayanamayip):
"Onlari birbirlerine nikahlayiverin bari!" dedim. Onlar dualarindan vazgecmeyip, tavaflarini yaparken yanima kadar geldiler. Bu sefer:
"Onlar(a niye tapiyorsunuz)? Odundan farklari ne?" dedim. Kadinlar:
"(Imdat!) burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sirada kadinlari Resulullah aleyhissalatu vesselam ve Ebu Bekr radiyallahu anh tepeden inerlerken karsilayip:
"(Niye bagirdiniz) basiniza ne geldi?" derler. Kadinlar (onlari daha tanimadan)"
"Ka'be ile ortusu arasinda bir sabii (sapik) var!" derler. Onlar sorarlar:
"Size ne dedi?"
" Bize agzi dolduran (agza alinmaz) sozler soyledi" derler. Derken Resulullah aleyhissalatu vesselam geldi, Haceru'l-Esved'e istilamda bulundu, arkadasiyla birlikte Beytullah'i tavaf etti. Sonra namaz kildi. Namazini bitirince, -Ebu Zerr der ki: "Aleyhissalatu vesselam'i Islam selami ile ilk selamlayan ben oldum.- "Esselamu aleyke ya Resulullah. (Ey Allah'in Resulu! Selam uzerine olsun)!" dedim. Bana:
"Ve aleyke ve Rahmetullah. (Selam senin uzerine olsun, Allah'in rahmeti de)!" diye mukabele etti. Sonra:
"Sen kimlerdensin?" diye sordu.
"Gifar'danim!" dedim. Bunun uzerine eliyle egilerek parmaklarimi alnina koydu. Icimden: "Galiba kendimi Gifar'a nisbet etmemden hoslanmadi" dedim. Elinden tutmak uzere ilerledim. Fakat arkadasi bana mani oldu. Onu benden iyi biliyordu. Sonra basini kaldirip sordu:
"Buraya ne zaman geldin?
"Otuz gundur burdayim!" dedim.
"Sana kim yiyecek verdi?" dedi.
"Zemzem suyundan baska bir yiyecegim olmadi. Sismanladim bile. Oyle ki karnimin kivrimlari artti. Cigerimde aclik hissi de duymadim!" dedim.
"Zemzem suyu mubarektir. O hakikaten besleyici bir gidadir!" buyurdu. Hz. Ebu Bekr radiyallahu anh:
"Ey Allah'in Resulu! Bana musaade et, bu geceki yiyecegini ben ikram edeyim!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam ve Ebu Bekr radiyallahu anh gittiler, onlarla ben de gittim.
Ebu Bekr bir kapi acti. Taif kuru uzumunden benim icin avuc avuc cikarmaya basladi. bu, Mekke'de yedigim ilk yemekti. Orada kaldigim kadar kaldim. Sonra Resulullah'a geldim. Bana dedi ki:
"ben hurmalikli bir yere sevkedilecegim. Burasinin Yesrib oldugu kanaatindeyim. Sen kavmine benden mesaj gotur. Umarim, sayende Allah onlari hayirla menfaatlendirecek ve onlar sebebiyle de sana sevap verecek."
Bundan sonra ben kardesim Uneys'e geldim. Bana:
"Ne yaptin?" diye sordu. Ben:
"Musluman oldum ve (Muhammed'in hak bir peygamber oldugunu) tasdik ettim" dedim.
"Ben senin dinine karsi degilim. ben de musluman oldum ve tasdik ettim" dedi. Sonra kalkip annemize geldik. (Durumu anlattik) O da bize:
"Ben sizin dininize karsi degilim. ben de musluman oldum ve tasdik ettim!" dedi. Sonra kalkip hayvanlarimiza binip kavmimiz Gifar'a geldik. (Resulullah aleyhissalatu vesselam'in mesafini getirdik. Ilk anda) yarisi musluman oldu. Eyma Ibnu Rahza el-Gifari musluman olanlarin imamligini yurutuyordu, bu onlarin efendisi idi. Diger (musluman olmayan) yari:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam Medine'ye gelince musluman oluruz!" dediler. Derken Aleyhissalatu vesselam medine'ye geldi. O geri kalan yari da musluman oldu. Bir muddet sonra Eslem kabilesi de gelerek:
"Ey Allah'in Resulu! (Gifarlilar) bizim kardeslerimizdir. Onlarin musluman olduklari sey uzere biz de musluman oluyoruz!" dediler ve onlar da musluman oldular. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Gifar'a Allah magfiretini bol kilsin. Eslem'i de Allah selamete kavustursun!" diyerek o iki kabileden memnuniyetini ifade buyurdular."
Muslim, Fezailu's-Sahabe 132, (2473): Metin Muslim'in metnidir.

4412 - Ebu Zerr'in Buhari'de gelen bir rivayetinde soyle denmistir: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in bi'set (peygamber olarak gonderilis) haberi Ebu Zerr radiyallahu anh'a ulasinca, kardesi (Uneys)e:
"Devene bin! su vadiye (Mekke'ye) git! Kendisini peygamber zanneden ve semadan haber geldigini soyleyen su adam hakkinda bana bilgi edin, sozlerini dinle ve bana getir!" dedi. Kardesi gidip, Mekke'ye vardi. Onun sozlerinden dinledi. Sonra Ebu Zerr'in yanina dondu ve su bilgiyi verdi:
"Onu gordum. Insanlara guzel ahlaki emrediyordu. (Insanlara getirdigi) kelam da siir degil."
"Arzuladigim kadar merakimi gideremedin!" dedi. Azik hazirladi. Icerisinde su olan dagarcigini yuklenip yola cikti. Mekke'ye geldi. Mescide ugrayip Resulullah aleyhissalatu vesselam'i kolladi. Esasen O'nu tanimiyordu. Dogrudan sormayi da uygun gormedi. Boylece birkac gece gecirdi. Tutup (bir kuytuya) yatti. Derken Ali radiyallahu anh onu gorup, bir yabanci oldugunu anladi. Onu gorunce takip etti. Bu ikisinden hicbiri digerine herhangi bir sey sormadi. Bu suretle sabaha erdiler. Sonra kirbasini ve azigini Mescid'e tasidi. O gun de oyle gecti ve Resulullah aleyhissalatu vesselam'i aksama kadar goremedi. Bunun uzerine yattigi yere dondu. (Az sonra) Ali radiyallahu anh ona ugradi ve adama:
"Yerimi ogrenme zamani gelmedi mi?" dedi. Boylece Ebu zerr'i kaldirdi ve beraberinde goturdu. (Ebu Zerr onu geriden takip etti.) Birbirlerine hicbir sey soylemediler. Ucuncu gune ermislerdi. O gun de ayni sekilde hareket ettiler. Ali Onu beraberinde ikamet ettirdi. Ve:
"Seni bu memlekete getiren sebebi bana soylemez misin?" diye sordu. Ebu Zerr:
"Bana yardimci olup yol gosterecegin hususunda ahd-u misakda bulunur (kesin soz verir)sen aciklarim!" dedi. Ali soz verdi, o da acikladi. Ali dedi ki:
"O haktir ve Allah'in Resuludur. Sabah olunca pesimi takip et. Ben, senin hakkinda korktugum bir sey gorursem, sanki su dokuyorum gibi dogrulurum. Degilse yurumeye devam ederim. Boylece girdigim yere sen de girinceye kadar beni takip et!"
Ali boyle yapti. O da onu takip edip geldi. Ali, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in yanina girdi. O da onunla birlikte iceri daldi. Resulullah'in sozunu dinledi ve aninda musluman oldu. Resulullah kendisine:
"Hemen kavmine don. (Gorduklerini) onlara haber ver. Emrim sana gelinceye kadar (orada kal)" ferman etti. Ebu Zerr de:
"Nefsim elinde olan Zat'a yemin olsun, ben de haberi onlar arasinda bagirarak soyleyecegim!" dedi. Oradan cikip Mescid'e geldi. Yuksek sesle:
"Eshadu en-la ilahe illallah ve eshedu enne Muhammeden Resulullah!" dedi. Halk uzerine atilip, onu iyice dovduler, canini pek yaktilar. Derken Abbas radiyallahu anh gelip uzerine kapanarak (mani oldu).
"Yazik size! bunun Gifarli oldugunu, Sam'a giden tuccarlarinizin yolunun oradan gectigini bilmiyor musunuz?" diyerek onu ellerinden kurtardi.
Ebu Zerr, ertesi gunu ayni seyi tekrarladi. Mekkeliler, uzerine atilip tekrar dovduler. Yine Abbas uzerine kapandi ve onu kurtardi.
(Ravi der ki:) "Bu, Ebu Zerr el-Gifari'nin musluman olusunun baslangici oldu."
Buhari, Menakibul-Ensar 33, Menakib 10.

HUZEYFE IBNU'L-YEMAN RADIYALLAHU ANHUMA

4413 - Hz. Huzeyfe radiyallahu anh anlatiyor. "Annem bana: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'i (en son) ne zaman gordun?" diye sordu. Ben:
"Su su zamandan beri gormedim!" dedim. Annem bana (kizdi ve) azarladi. Bunun uzerine:
"Izin ver Aleyhissalatu vesselam'a gideyim, aksam namazini O'nunla kilayim ve bana da sana da magfiret dileyivermesini taleb edeyim!" dedim. (O gun) Aleyhissalatu vesselam'a gittim. Aksami onunla kildim. Yatsiyi da kilincaya kadar (orada nafile) namaz kildi. Sonra ayrildi. Ben de pesine dustum. Derken sesimi isitti:
"Bu kim? Huzeyfe degil mi?" dedi.
"Evet, Huzeyfe'dir!" dedim.
"Hacetin nedir? Allah Teala Hazretleri sana da, annene de magfiret buyursun. Su bir melektir. Bu geceden once arza hic inmemistir. Bana selam vermek ve Fatima'nin, cennetteki kadinlarin efendisi oldugunu, Hasan ve Huseyn'in de cennetteki genclerin efendisi oldugunu bana mujdelemek icin Rabbinden izin istedi" buyurdu."
Tirmizi, Menakib, (3783).

4414 - Yine Huzeyfe raadiyallahu anh anlatiyor: "Ashab:
"Ey Allah'in Resulu! yerinize bir halife tayin etseniz!" demisti. Su cevapta bulundu:
"Ben birini yerime koysam, sonra da siz ona isyan etseniz, azaba maruz kalirsiniz. Velakin, siz, Huzeyfe'nin size rivayet edecegi sozleri tasdik edin, Abdullah Ibnu Mes'ud'un okuyacagini okuyun."
Tirmizi, Menakib, (3814).

SA'D IBNU MUAZ RADIYALLAHU ANH

4415 - Bera radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a sundus bir cubbe hediye edildi. Resulullah aleyhissalatu vesselam ipek elbiseyi yasaklamisti. Halk bu elbiseden cok hoslandi. -bir rivayette: "Ipek bir elbise hediye edildi, elimizle yoklamaya basladik, hepimiz hayran olmustuk" denmistir. -Resulullah:
"Nefsim (kudret) elinde olan Zat'a yemin olsun, Sa'd Ibnu mu'az'in cennetteki mendilleri bundan hayirlidir" buyurdular."
Buhari, Libas 26, bed'ul-Halk 8, Menakibu'l-Ensar 12, Eyman 3; Muslim, Fezail 126, 2468); Tirmizi, Menakib, (3846).

4416 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sa'd Ibnu Mu'az'in vefatindan Ars titredi. -Bir rivayette "Ars-i Rahman titredi" buyurmustur-."
Buhari, Menakibu'l-ensar 12; Muslim, Fezailu's-Sahabe 125, (2467); Tirmizi, Menakib, (3847).

4417 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: "Said Ibnu Mu'az radiyallahu anh'in cenazesi tasindigi zaman munafiklar: "Cenazesi ne kadar hafif!" dediler. (Bu sozleriyle) beni Kureyza hakkindaki hukmunu kastediyorlardi. Bu, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in kulagina ulasti. Hemen sunu soyledi: "Onun cenazesini melekler tasiyordu. (Bu sebeple insanlara hafif geldi):"
Tirmizi, Menakib, (3848).

ABDULLAH IBNU ABBAS RADIYALLAHU ANHUMA

4418 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam beni sinesine bastirdi ve: "Allahim, bunu dinde fakih kil" diye dua etti." Bir baska rivayette: "Allahim ona Kitab'i ogret!"; bir diger rivayette: "Hikmeti ogret" demistir."
Buhari, Fezailu'l-Ashab 24, ilm 17, Vudu 10, I'tisam 1; Muslim, Fezailu's-Sahabe 138, (2477); Tirmizi, Menakib, (3823, 3824).

ABDULLAH IBNU OMER RADIYALLAHU ANHUMA

4419 - Abdullah Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatiyor: "(Ruyamda) elimde bir istibrak parcasi gordum. Cennette her nereye istedi isem bu parca beni (bir kanat gibi) oraya ucuruyordu. Ruyami (kizkardesim) Hafsa'ya anlattim. O da Resulullah aleyhissalatu vesselam'a anlatmis. Aleyhissalatu vesselam, Hafsa'ya:
"Kardesin Abdullah (Allah'in ve kullarin hakkina riayet eden) salih bir insan, keske geceleyin de namaza kalksa!" buyurmus. Ben bu vak'adan sonra gece namazini hic birakmadim."
Buhari, Fezailu'l-Ashab 19, Mesacid 58, Teheccud 2, 21, Tabir 25, 35, 36; Muslim, Fezailu's-Sahabe 139, (2478); Tirmizi, Menakib, (3825).

ABDULLAH IBNU'Z-ZUBEYR RADIYALLAHU ANHUMA

4420 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Islam'da dogan ilk cocuk Abdullah Ibnu'z-Zubeyr radiyallahu anhuma'dir. Dogunca onu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a getirdiler. bir hurma alarak agzinda gevdi, sonra (sevdigi seyi) cocugun agzina soktu. Karnina ilk giren sey Resulullah aleyhissalatu vesselam'in tukrugu oldu."

Buhari, Menakibu'l-Ensar 45; Muslim, Adab 26, (2146).


Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4411-4420 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.