Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 941-950 )

TA'BIR EDILMIS RUYALAR
941 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sik sik: "Sizden bir ruya goren yok mu?" diye sorardi. Gorenler de, O'na Allah'in diledigi kadar anlatirlardi. Bir sabah bize yine sordu:
" Sizden bir ruya goren yok mu ?"
Kendisine: "- Bizden kimse bir Sey gormedi!" dediler. Bunun uzerine:
" Ama ben gordum" dedi ve anlatti: "Bu gece bana iki kisi geldi.
Beni alip haydi yuru! dediler. Yurudum. Yatan bir adamin yanina geldik. Yanida biri, elinde bir kaya oldugu halde basucunda duruyordu. Bazan bu kayayi basina indirip onunla basini yariyordu, tas da saga sola yuvarlanip gidiyordu. Adam tasi takip ediyor ve tekrar aliyordu. Ama, basi eskisi gibi iyilesinceye kadar vurmuyordu. Iyilestikten sonra tekrar indiriyor, onceki yaptiklarini aynen yeniliyordu. Beni getirenlere:
- Subhanallah ! nedir bu ? dedim.
Dinlemeyip: - Yuru! Yuru! dediler. Yuruduk, sirtustu uzanmis birinin yanina geldik. Bunun da yaninda, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamin bir yuzune gelip, cengeli takip yuzunun yarisini ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gozu enseye kadar soyuluyordu. Sonra obur tarafina gecip, ayni sekilde diger yuzunun derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yuz derileri iyilesip eskisi gibi sihhate kavusuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar once yaptiklarini yapmaya basliyordu.
Ben burada da: - Subhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip: - Yuru ! Yuru ! dediler.
Beraberce yuruduk. Firin gibi bir yere geldik. Icinden birtakim gurultuler, sesler geliyordu. Gorduk ki, icinde bir kisim ciplak kadinlar ve erkekler var. Asagi taraflarindan bir alev yukselip onlari yaliyordu. Bu alev onlara ulasinca ciglik kopariyorlardi. Ben yine dayanamayip: - Bunlar kimdir? diye sordum. Bana cevap vermeyip: - Yuru ! Yuru ! dediler. Beraberce yuruduk. Kan gibi kirmizi bir nehir kenarina geldik. Nehirde yuzen bir adam vardi. Nehir kenarinda da yaninda bir cok tas bulunan bir adam duruyordu. Adam bir muddet yuzup kiyiya dogru yanasinca yaninda taslar bulunan kiyidaki adam geliyor, oburu agzini aciyor bu da ona bir tas atip kovaliyordu. Adam bir muddet yuzdukten sonra geri donup adama dogru yine yaklasiyordu. Her donusunde agzini aciyor, kiyidaki de ona bir tas atiyordu. Ben yine dayanamayip: - Bu nedir? diye sordum.
Cevap vermeyip yine: - Yuru ! Yuru ! dediler. Beraberce yuruduk. Cok cirkin gorunuslu bir adamin yanina geldik. Boylesi cirkin kimseyi gormemissindir. Bunun yaninda bir ates vardi. Adam atesi tutusturup etrafinda donuyordu. Ben yine: - Bu nedir? diye sordum. Cevap vermeyip: - Yuru ! Yuru ! dediler. Beraberce yuruduk.
Iri iri agaclari olan bir bahceye geldik. Icerisinde her cesit bahar cicekleri vardi. Bu bahcenin icinde cok uzun boylu bir adam vardi. Semaya yukselen basini neredeyse goremiyordum. Etrafinda cok sayida cocuklar vardi. Ben yine: - Bunlar kimdir? dedim. Cevap vermeyip: - Yuru ! Yuru ! dediler. Beraberce yuruduk. Ulu bir agacin yanina geldik. Ne bundan daha buyuk, ne de daha guzel bir agàc hic gormedim. Arkadaslarim: - Agaca cik ! dediler. Beraberce cikmaya basladik. Altun ve gumus tuglalarla yapilmis bir sehre dogru yukselmeye basladik. Derken sehrin kapisina geldik. Kapiyi calip acmalarini istedik. Actilar ve beraberce girdik. Bizi bir kisim insanlar karsiladi. Bunlar yaratilisca bir yarisi cok guzel, diger yarisi da cok cirkin kimselerdir. Sanki boylesine guzellik, boylesine cirkinlik gormemissindir. Arkadaslarim onlara: - Gidin su nehire banin! dediler.
Megerse orada acikta bir nehir varmis. Suyu sanki safi suttu, bembeyaz. . . Gidip icine banip ciktilar. Cirkinlikleri tamamen gitmis olark geri geldiler. Iki taraflari da en guzel sekli almisti. Beni dolastiran arkadaslarim acikladilar: - Bu gordugun, Adn cennetidir. Su da metin makamindir. Gozumu cevirip baktim. Bu bir saraydi, tipki beyaz bir bulut gibi.
- Beni gezdirin, icine bir gireyim! dedim.
- Simdilik hayir! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben: - Geceden beri acaip seyler gordum, neydi bunlar?diye sordum.
- Sana anlatacagiz, dediler ve anlattilar: - Tasla basi yarilan, o ilk gordugun adam, Kur'an'i atip reddeden, farz namazlarda uyuyup kilmayan kimsedir. Ensesine kadar yuzunun derileri, burnu, gozu soyulan adam, evinden cikip yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Firin gibi bir binanin icinde gordugun kadinli erkekli ciplak kimseler, zina yapan erkek ve kadinlardir. Kan nehrinde yuzup agzina tas atilan adam faiz yiyen adamdir. Atesin yaninda durup onu yakan ve etrafinda donen pis manzarali adam, cehennemin, atesin bekcisidir. Bahcede gordugun uzun boylu adam Ibrahim (aleyhissalatu vesselam)'di. Onun etrafindaki cocuklar ise, fitrat uzere (buluga ermeden) olen cocuklardir. "
Cemaatten biri hemen atilarak: "- Ey Allah'in Resulu! Musrik cocuklari da mi`?" diye sordu.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam): " Evet, dedi, musrik cocuklari da." ve anlatmaya devam etti:
" Yarisi guzel yarisi cirkin yaratilisli olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kotu amelleri birbirine karistirip her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onlari affetmistir."
Buhari, Tà'bir 48, Ezan (Sifatu's-Sal t) 156, Teheccut 12, Cenaiz 93, Buyu 2. Cihad 4, Bedul-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Muslim 23, (2275); Tirmizi, Ru'ya 10, (2295).

942 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biz one gecen sonunculariz. Ben uyurken bana arzin hazineleri getirildi. Elime altindan iki bilezik kondu. Bunlar benim nazarimda buyuduler ve beni kederlendirdiler. Bana:
"Bunlara ufle" diye vahyedildi. Ben de ufledim, derken ucup gittiler. Ben bunlari, cikacak olan ve aralarinda bulundugum iki yalanci olarak te'vil ettim: Birisi San 'a'nin lideri, digeri de Yemame'nin lideridir. "
Buhari, Ta'bir 40, 70; Muslim, Ruya,22, (2274), Tirmizi,10, (2293).

943 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ruyamda kendimi Mekke'den, hurma agaclari bulunan bir beldeye hicret ediyorum gordum. Ben bunu, hicretimin Yemame'ye veya Hacer'e olacagi seklinde tahmin etmistim, meger Yesrib Sehrine imis. Bu ruyamda kendimi bir kilinci salliyor gordum, kilincin basi kopmustu. Bu, Uhud Savasi'nda mu'minlerin maruz kaldiklari musibete delalet ediyormus. Sonra kilincimi tekrar salladim. Bu sefer, eskisinden daha iyi bir hal aldi. Bu da, Cenab-i Hakk'in fetih ve Muslumanlarin biraraya gelmeleri nevinden lutfettigi nimetlerine delalet etti. O ayni ruyamda sigirlar ve Allah'in (verdigi baska) hayrini gordum. Sigirlar Uhud gununde mu'minlerden bir cemaate cikti, (gordugum baska) hayir da Allah'in Bedir'den sonra (nasib ettigi fetihlerin) hayri ve bize Rabbimizin lutfettigi (Bedru'l-Mev'id) sidkinin sevabi olarak cikti."
Buhari, Ta'bir 39, 44, Menakib 25, Megazi 9, 26, Menakibu'l-Ensar 45; Muslim, Ru'ya 20,(2272).

944 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim:
"Ben bu gece, ru'yamda, kendimi Ukbe Ibnu Rafi'in evinde imisim gordum. Orada bana Ibnu Tab denen cinsten taze hurma getirildi. Ben bu ruyayi soyle te'vil ettim: "Yukselme dunyada bizimdir, ahirette de hayirli akibet bizimdir, dinimiz de tamamlanmistir."
Muslim, Ru'ya 18, (2270); Ebu Davud, Edeb 96, (5026).

945 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle demisti:
"Ben (ruyamda), saclari karma karisik siyah bir kadinin Medine'den cikip Mehyea'ya indigini gordum. Burasi Cuhfe'dir. Ben bunu, Medine' deki vebanin oraya nakledilmesine yordum.
Buhari, Tabir 41, 42, 43; Tirmizi, Ru'ya 10, (2291).

946 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zamaninda kisi, bir ruya gorecek olsa onu aleyhissalatu vesselam efendimize anlatirdi. O siralarda ben genc, bekar bir delikanliydim, mescidde yatip kalkiyordum. Bir gun ruyamda, iki melegin beni yakalayip cehennemin kenarina kadar getirdiklerini gordum. Cehennem kuyu cemberi gibi cemberlenmisti. Keza (kova takilan) kuyu diregi gibi iki de diregi vardi. Cehennemde bazi insanlar vardi ki onlari tanidim. Hemen istiazeye baslayip uc kere: "Atesten Allah'a siginirim" dedim. Derken beni getiren iki melegi ucuncu bir melek karsilayip, bana: "Niye korkuyorsun? (korkma)" dedi.
Ben bu ruyayi kizkardesim Hafsa (radiyallahu anha)'ya anlattim. Hafsa da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatmis. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"- Abdullah ne iyi insan, keske bir de gece namazi kilsa!" demis. Salim der ki: "Abdullah bundan sonra geceleri pek az uyur oldu!"
Buhari, Ta'bir, 35, 36, Salat 58, Teheccut 2, Fedailul-Ashab 19; Muslim, Fedailus-Sahabe 140, (2479).

947 - Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) bir baska rivayette soyle demektedir: "Ruyamda, avucumda seraka denen iyi cins ipekten bir parca gordum, cennette, her nereyi arzu etsem beni oraya ucuruyordu. Bu ruyami Hafsa (radiyallahu anha)'ya anlattim. O da Resulullah'a anlatmis. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kardesin salih bir kimse" diye yormus."
Buhari, Ta'bir 25; Muslim, Fedailu's-Sahabe 139, (2478).

948 - Ebu Bekre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun:
" Sizden bir ruya goren var mi?" diye sual buyurdular. Cemaatten bir adam:
"- Evet ben (soyle bir ruya gordum): Sanki gokten inmis bir terazi vardi. Siz ve Ebu Bekir tartildiniz. Sen, Ebu Bekir'den agir geldin. Ebu Bekir'le Omer de tartildilar. Ebu Bekir agir geldi. Sonra Omer'le Osman tartildilar. Omer agir basti. Sonra terazi kaldirildi" dedi.
(Adam sozunu bitirince) Resulullah (aleyhissalatu vesselamin mubarek yuzlerinde memnuniyetsizlik gorduk."
Ebu Davud, Sunnet 9, (4634), Tirmizi, Ruya 10, (2288).

949 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek su ruyayi anlatti:
"Bu gece ruyamda buluta benzer bir sey gordum, ondan yag ve bal yagiyordu. Insanlar da ellerini acip bu yagmurdan almaya calisiyorlardi. Azicik alan da vardi, cokca alabilen de. Derken arzdan semaya kadar uzanan bir ip gordum. Siz o ipe yapisip ciktiniz. Sizden sonra birisi ona tutunup o da cikti. Sonra bir digeri yukseldi, sonra bir digeri daha ipe tutundu, ama ip koptu. Ancak onun icin ipi eklediler, o da yukseldi."
Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) atilarak:
"- Ey Allah'in Resulu, Annem babam sana kurban olsun, musaade buyursaniz ben yorayim!" dedi. Resulullah da:
" Pekala, yor!" dedi. Hz. Ebu Bekir sunlari soyledi:
"- O bulutumsu golgelik, Islam bulutudur. Ondan yagan bal ve yag Kur'andir. Kur'an'in (bal gibi) halaveti ve (yag gibi) yumusakligidir. Insanlarin bundan avuc avuc almalari Kur'an'dan kiminin cok, kiminin az miktarda istifadeleridir. Arzdan semaya inen ip ise, senin getirdigin hakikattir. Sen buna yapismissin, Allah o sebeple seni yuceltecektir. Senden sonra bir adam daha ona yapisacak ve onunla yucelecek, ondan sonra biri daha ona yapisip o da yucelecek. Ondan sonra biri daha yapisir, fakat ip kopar, ancak onun icin ip ulanir o da yapisip yukselir. Ey Allah'in Rasulu, annem babam sana feda olsun, dogru te'vil edip etmedigimi haber ver ! "
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su cevabi verdi: " Bazi te'vilinde isabet ettin, bazi te'vilinde de hata ettin."
"- Oyleyse, Allah'a kasem olsun, hatalarimi soyleyeceksin!"
" Hayir, dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yemin verme!"
Buhari, Ta'bir 11, 47; Muslim, Ru'ya 17, (2269); Tirmizi, Ru'ya 10, (2294); Ebu Davud, Sunnet 9, (4632); Ibnu Mace, Ru'ya 10, (3918).

950 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Ruyamda hucreme uc ayin dustugunu gordum. Ruyami babam Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e anlattim. Sukut etti, cevap vermedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edip de odama defnedilince Ebu Bekir:
"- Iste (ruyanda gordugun) uc aydan biri ve en hayirlisi!" dedi."

Muvatta, Cenaiz 10, (1, 232).




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 941-950 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.