Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5551-5560 )

5551 - Cabir Ibnu Semure radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Mekke'de bir tas var, peygamberlik geldigi zaman gunler boyu bana velam verdi, su anda o tasi biliyorum."
Muslim, Fezail 2, (2277); Tirmizi, Menakib 7, (3628).

5552 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Bir bedevi gelerek Aleyhissalatu vesselam'a:
"Senin Allah elcisi oldugunu ne ile bileyim?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Hurma agacindan su salkimi cagirmamla. O benim Allah'in elcisi olduguma sehadet eder!" dedi ve onu cagirdi. Salkim, agactan inmeye basladi. Resulullah aleyhissalatu vesselam'in yanina dustu ve: "Selam senin uzerine olsun ey Allah'in Resulu!" dedi. Sonra Aleyhissalatu vesselam ona:
"Haydi yerine don!" emrettiler. Salkim yerine dondu ve eski yerine kaynadi. Bedevi (bu manzara karsisinda) musluman oldu."
Tirmizi, Menakib 9, (3632).

5553 - Ma'n Ibnu Abdirrahman anlatiyor: "Babam merhumu dinledim. Diyordu ki:
"Mesruk'a sordum: "Kur'an'i dinledikleri gece, cinleri(n geldigini) Resulullah aleyhissalatu vesselam'a haber verdi?" Bana su cevabi verdi: "Baban, yani Ibnu Mes'ud bana bildirdi ki: "Onlarin yani cinlerin geldigini bir agac haber verdi."
Buhari, Menakibu'l-Ensar 32; Muslim, Salet 153, (450).

5554 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir hurma kutugune dayanarak hitapta bulun(ur)du. (Duyulan ihtiyac uzerine) ona bir minber yaptilar, onun uzerinde hutbe vermeye basladi. Hurma kutugu (Aleyhissalatu vesselam'in kendisini terketmesi uzerine) bir deve inleyisi gibi inleyip aglamaya basladi. Bunun uzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam minberden inip kutugu meshedip oksadi. Kutuk inlemeyi birakip sukunet buldu."
Tirmizi, Menakib 9, (3631).

YIYECEK VE ICECEKLERIN ARTIP BEREKETLENMESI

5555 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'i ikindi namazinin vakti girince gordum. Halk abdest alacak su ariyordu, bulamadilar. Resulullah aleyhissalatu vesselam'a abdest suyu getirildi. Hemen elini icine koydu ve halka ondan abdest almalarini emretti. Enes der ki: "Ben suyun parmaklarinin altindan kaynadigini gordum. Halk en sonuncuya varincaya kadar abdestini aldi."
Buhari, Vudu 32, Menakib 25; Muslim, Fezail 5, (2279); Muvatta, Taharet 32, (1, 32); Nesai, Taharet 61, (1, 60); Tirmizi, Menakib 12, (3635).

5556 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Hudeybiye gunu, halk susadi. Aleyhissalatu vesselam'a geldiler. Resulullah'in onunde deriden mamul bir su kabi vardi, abdest aldi. Halk ona dogru sokuldu. Bunun uzerine:
"Neyiniz var?" diye sordu.
"Yanimizda abdest almaya ve icmeye onunuzdekinden baska suyumuz kalmadi!" dediler. Aleyhissalatu vesselam, derhal ellerini kaba koydu. Derken, parmaklarinin arasindan su kaynamaya basladi, tipki gozelerin kaynamasi gibiydi. Hepimiz ondan ictik."
Hz. Cabir'e: "O gun kac kisiydiniz?" denildi.
"Eger, dedi biz yuzbin de olsak su yetecekti, ama biz binbesyuz kisi idik" cevabini verdi."
Buhari, Menakib 25, Megazi 35, Tefsir, Feth 5, Esribe 31; Muslim, Imaret 67, (1856).

5557 - Hz. Bera radiyallahu anh'tan rivayete gore demistir ki:
"Siz Fetih deyince Mekke'nin fethini anliyorsunuz. Evet Mekke'nin fethi bir fetihtir. Ancak biz sahabiler, fetih deyince, Hudeybiye gunundeki Bey'atu'r-Ridvan'i anlardik. Biz o zaman, Aleyhissalatu vesselam'in yaninda bindortyuz kisi idik. Hudeybiye bir kuyu(nun adi)dir. Biz o kuyunun suyunu tamamen aldik, tek damla birakmadik. Bu durum aleyhissalatu vesselam'a ulasmisti. Derhal kuyunun yanina geldi, kenarina oturup bir kap su istedi. Elini yikadi, agzina su alip (kuyuya puskurttu) ve dua etti. Sonra suyu kuyuya doktu. ("Onu bir muddet terkedin" dedi.) Biz kuyuyu terkedip biraz uzaklastik. Az sonra kuyu bize ve bineklerimize yetecek kadar su saldi."
Buhari, Enbiya 25, Megazi, 35.

5558 - Ibnu Mes'ud radiyallahu anh anlatiyor: "Biz Resulullah aleyhissalatu vesselam'in mucizelerini bereket addederdik, siz ise onlari bir korkutma vesilesi sayiyorsunuz. Biz Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte bir seferde bulunuyorduk. Suyumuz azaldi.
"Bana (bir parca) artik su arayin!" buyurdular. Icerisinde azicik su bulunan bir kap getirdiler. Aleyhissalatu vesselam elini icine soktu ve:
"Haydi temiz, mubarek suya gelin. Bereket Allah Teala hazretlerindendir!" buyurdular. Yemin olsun, suyun, parmaklarinin arasindan kaynadigini gordum. Vallahi biz, yenmekte olan taamin tesbihini isitirdik."
Buhari, Menakib 25; Tirmizi, Menakib 14, (3637); Nesai, Taharet 61, (1, 60).

5559 - Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Biz Resulullah aleyhissalatu vesselam'la beraber bir seferde idik. Derken bir ara halkin azigi tukendi. Bineklerinden bazisini kesmek istediler. Hz. Omer, (Aleyhissalatu vesselam'a muracaat ederek):
"Ey Allah'in Resulu! Ben cemaatin geri kalan yiyeceklerini toplasam da sen onlar uzerine -bereketlenmeleri icin- dua ediversen daha iyi olur, bineklerimizi kesmeyiz)!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da oyle hareket etti. Bugdayi olan bugdayini, hurmasi olan hurmasini, (hurma) cekirdegi olan da cekirdegini getirdi."
"Cekirdekle ne yapiyorlardi?" diye sorulunca acikladi:
"Halk onu emiyor, uzerine de su iciyorlardi. Resulullah dua buyurdu. (Taam oylesine bereketlendi ki) herkes azik kaplarini yiyecekle doldurdu. (Aleyhissalatu vesselam bu ilahi ikram karsisinda:) "Sehadet ederim ki Allah'tan baska ilah yoktur ve ben O'nun resuluyum. Bu iki kaziyede supheye dusmeden Allah'a kavusan cennete gidecektir" buyurdu."
Muslim, Iman 44, (27).

5560 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Hendek'in kazilmasi sirasindaydi. Aleyhissalatu vesselam'in cok aciktigini gordum. Hanimima gelerek:
"Yaninda yiyecek bir sey var mi, Aleyhissalatu vesselam'i cok acikmis gordum" dedim. Icerisinde bir sa' kadar arpa bulunan bir dagarcik cikardi. Bizim, evcillesmis bir koyuncugumuz vardi. Zevcem koyunu kesti, arpayi da oguttu. Ben isimi bitirinceye kadar o da bitirdi. Koyunu onun comlegine parcaladim. Sonra Aleyhissalatu vesselam'in yanina dondum. Hanimim:
"Sakin beni Resulullah aleyhissalatu vesselam'a karsi mahcup etmeyesin!" dedi. Ben, Aleyhissalatu vesselam ve beraberindekilerin yanina geldim ve gizlice:
"Ey Allah'in resulu! Bir hayvancagizimiz vardi kestik, evde bulunan bir sa' kadar arpayi da oguttuk. Haydi siz ve beraberinizdekiler bize buyurun!" dedim. Ama Resulullah yuksek sesle:
"Ey Hendek halki! Cabir size ziyafet hazirlamis! Haydi buyurun!" diye bagirdi. (Bana da):
"Ben gelinceye kadar tencereyi ocaktan indirmeyin, hamurunuzu da ekmek yapmayin!" buyurdular. Ben (eve) geldim. Halktan once Resulullah aleyhissalatu vesselam geldi. Ben hanimima ugramistim. Bana:
"Yaptigini gordun mu, (beni mahcup edeceksin), alacagin olsun" dedi. Ben de: "Senin soyledigini yaptim" dedim. Hemen hamuru cikardim. Aleyhissalatu vesselamicine tukrugunden koydu ve bereketle dua etti, sonra tencereye yoneldi, ona da tukruk koyup bereketle dua etti. Sonra zevceme:
"Ekmek yapacak bir kadin cagir, seninle ekmek yapsin! Tencereden de kepceyle al, onu ocaktan indirme!" diye talimat verdi. Gelenler bin kadardi. Allah'a yemin olsun hepsi de (doyuncaya kadar) yedi ve sofradan ayrildi. Tenceremiz, oldugu gibi kayniyordu. Hamurumuz ise, ekmek yapiliyor oldugu halde aynen (eksiksiz) duruyordu."

Buhari, Megazi 29, Cihad 188; Muslim, Esribe 141, (2039).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5551-5560 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.