Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1291-1300 )
1291 - Muslim ve Nesai'de gelen bir diger
rivayette soyle denir: "Ebu Musa hacc-i temettuya fetva veriyordu. Hz.
Omer (radiyallahu anh) ona: "Biliyorum ki Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) ve ashabi bunu yaptilar. Ancak ben, halkin Erak 51) denilen yerde
kadinlarla cima ederek, sonra baslarindan su damlar bir halde hacc yapmaya
gitmelerini uygun bulmadim" dedi."
Muslim, Hacc 157, (1222); Nesai, Hacc 50,
(5,159).
1292 - Bera (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ali'yi Yemen'e emir olarak
gonderdigi zaman ben onun yaninda idim. Onunla beraber ben de (altin) kaplar
elde ettim. Hz. Ali (radiyallahu anh), (Yemen'den) Resulullah'in yanina
gelince, Hz.Fatima'nin, (boyali elbiseler giymis), evi de (hala kokmakta olan)
bir tutsu ile tutsulemis oldugunu gordu. (Bu kiyafet ve bu tutsunun yasak
oldugu hacc doneminde karsilastigi bu manzaraya Ali) kizdi. Hz. Fatima: Niye
kiziyorsun? Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ashabina (ihramdan cikmalarini
emir buyurdu, onlar da ihramdan ciktilar" dedi. (Bunun uzerine Hz. Ali,
zevcesine: "Ben zaten Resulullah'in niyyeti ile ihrama girmistim"
dedi ve) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e ugradi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam): "Sen ne yaptin ?" diye sordu. Hz. Ali:
"Resulullah'in niyeti ile
niyetlendim"deyince Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Ben kurbanlik getirdim ve hacc-i kirana
niyet ettim"diye aciklamada bulundu ve Hz. Ali (radiyallahu anh)'ye su
emri verdi:
"Altmis yedi -veya altmis alti- deve kes.
Develerden otuz uc -veya otuz dort- tanesini kendin icin ayir ve develerden her
birinden bir parca da (benim icin) ayir."
Ebu Davud, Menasik 24, (1797).
1293 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Zulhuleyfe'de geceledi. Sabah olunca
(devesine) bindi. Devesi onu Beyda'da havaya kaldirinca, Allah'a hamdetti,
tesbih etti, tekbir getirdi, tahlil getirdi. Sonra hacc ve umre icin (niyet
edip) telbiye getirdi. Halk da her ikisi icin (niyet edip) telbiye getirdi.
(Mekke'ye) gelince halka emretti, onlar da ihramdan ciktilar. Bu hal terviye
gunune (Zilhicce'nin 8'i) kadar devam etti. Terviye gunu hacc icin ihrama girip
telbiye getirdiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hacci ifa edince kendi
eliyle ayakta oldugiu halde, yedi deve kesti."
Ebu Davud, Menasik 24,(1796); Nesai, Hacc 143,
(5, 225).
1294 - Bilal Ibnu'1-Haris (radiyallahu anh)'in
yaptigi bir rivayette su ibare mevcuttur: "Ey Allah'in Resulu, hacc (icin
yapilan niyet)'i umreye cevirmek sadece bize mi hastir, yoksa bizden sonrakiler
icin decaiz olacak midir?" diye sordum. Bana su cevabi verdi:
"Bu sadece size hastir. (Sizden sonraki
Muslumanlara caiz degildir)."
Ebu Davud, Menasik 25, (1808); Nesai, Hacc 77,
(5,179).
Nesai, Bilal Ibnu'l-Haris'ten sadece
(sadedinde oldugumuz) feshu'l-hacc hadisini tahric etmistir. Feshu'l-hacc:
Kisinin once hacca niyet etmesi, fakat sonradan bunu umreye cevirmesi, umre
yapinca ihramdan cikmasi, tekrar hacc icin ihrama girmesidir.
1295 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
demistir ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) umre icin, ashabi da
hacc icin ihrama girdi."
Ebu Davud, Menasik 24, (1804); Muslim,Hacc
196, (1239); Nesai, Hacc 77, (5,178).
1296 - Ikrime Ibnu Halid el-Mahzumi diyor ki:
"Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e haccdan once yapilan umre hakkinda (caiz
mi, degil mi diye) sordum. Bana:
"Yapmakta bir beis yok. Bizzat Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)haccdan once umre yapmisti" cevabini verdi."
(Buhari, Umre 2.
1297 - Yine Buhari'nin, Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma)'tan kaydettigi bir rivayette soyle denir:"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam), insanlara (haccin Islam'a uygun olan) adabini
ogretmesi ve Resulullah adina tebligatta bulunmasi icin Hz. Ebu Bekir'i hacc
emiri olarak gonderdi. Hac kafilesi Arafat'a Zulmecaz cihetinden vasil olunca
Kabe'ye yaklasmadi, fakat Zulmecaz'a dogru yoneldi. Boyle yapisi, hacca umre
ile niyet etmemis olmasindan ileri geliyordu."
1298 - Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan bir adam, Hz. Omer
(radiyallahu anh)'e gelerek, huzurunda, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
olmus bulundugu hastaligi sirasinda, haccdan once yapilan umreyi yasaklarken
Resulullah'i isittigine dair sehadette bulundu."
Ebu Davud, Menasik 23, (1793.).
TAVAF VE SA'Y'IN MAHIYETI
1299 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve ashabi (radiyallahu
anhum) Mekke'ye, Yesrib hummasindan bitkin dusmus bir halde geldiler. Musrikler
(sehirde menfi bir dedikodu yaparak): "Yarin buraya humma hastaligindan
dermani kesilmis ve ondan cok izdirab cekmis bir kavim gelecek"dediler ve
(Muslumanlar'in seyrine bakmak icin) Hicr'in arkasina oturdular. (Onlarin
hainliginden vahyen haberdar olan) Resulullah (aleyhissalatu vesselam),
celadetlerini musriklere gostermeleri icin, Muslumanlar'a tavafin ilk uc
savtinda remel yapmalarini, iki kose arasinda da adi yuruyusle yurumelerini
emretti.
Bu hali goren musrikler: "Bunlar mi
hummanin bitkin dusurdugunu zannettiginiz insanlar, bunlar falan ve falandan
daha saglammis " dediler.
Ibnu Abbas (radiyallahu anh) der ki:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i ashabina (radiyallahu anhum) butun
savtlarda remel yapmalarini emretmekten alikoyan sey onlara duydugu
merhametti."
(Buhari,Hacc 55, Megazi 43; Muslim, Hacc 240,
(1266); Tirmizi, Hacc 39, (863); Ebu Davud,Menasik 51, (1886,1889); Nesai,Hacc
155, (5, 230).
Buhari, bu rivayette su ziyadeyi kaydeder:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sulh antlasmasi yaptigi sene (umre
icin) gelince musriklere kuvvetlerini gostermeleri icin "hizli
yuruyun!" diye emretti. Musrikler bu sirada Kuaykian dagi tarafina oturmus
(seyrediyor)lardi."
1300 - Bir diger rivayette (IbnuAbbas) soyle
demistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Beytullah'in etrafinda,
Safa ile Merve arasinda, musriklere kuvvetini gostermek icin sa'y etti."
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1291-1300 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.