Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1381-1390 )

1381 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (Mekke'ye) geldigi vakit icerisinde put oldugu icin, Beytullah'a girmekten imtina etti (kacindi). Onlarin cikarilmalarini emretti. Hepsi de cikarildi. Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail (aleyhimasselam)'in ellerinde fal oklari bulunan heykelleri de cikarildi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (bunu gorunce): "Allah canlarini alsin! Allah'a kasem olsun, onlar da bilirler ki, Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail (aleyhimasselam) bu oklarla kismet aramadilar."
Buhari, Hacc 54 Enbiya 8, Megazi 48;Ebu Davud, Hacc, 93, (2027).

1382 - Eslemiyye (radiyallahu anha) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a dedim ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) seni cagirdigi zaman sana ne soyledi."Bana su cevabi verdi:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Sana iki boynuzu ortmeni soylemeyi unuttum. Zira Beytullah'da namaz kilan kimseyi mesgul edecek herhangi bir seyin bulunmasi dogru degildir" dedi. "
Ebu Davud, Menasik 95, (2030).

1383 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Ben Kabe'ye girip icinde namaz kilmayi cok arzu ediyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ellerimden tutup beni Hicr'a soktu ve: "Beytullah'a girmek istiyorsan burada namaz kil. Zira burasi ondan bir parcadir. Senin kavmin Kabe'yi (tamir maksadiyla) yeniden insa ederken, insaati kisa tutup onu Beytullah'tan haric biraktilar"dedi."
Tirnizi, Hacc 48, (876); Ebu Davud,Menasik 94, (2028); Nesai, Hacc 129, (5, 219), Muvatta, Hacc 105, (1, 364). (Muvatta'nin rivayeti mana yonuyle mutabakat saglar).

1384 - Nesai'de gelen bir diger rivayet soyle: "(Hz. Aise der ki):"Ey Allah'in Resulu, dedim, Beytullah'a girmeyeyim mi?"
Bana su cevabi verdi: "- Hicr'a gir, cunku o da Beytullah'tan bir parcadir."
Nesai, Hacc 129.

1385 - Nafi 'anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma), Kabe'ye girdi mi, girince yuzu istikametinde yurur, kapiyi arkasinda tutar, karsi duvarla arasinda uc zira'lik mesafe kalincaya kadar duz yurur, (orada durup) namaz kilar, boyle davranmakla, Hz. Bilal (radiyallahu anh)'in, "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) burada kildi" diye haber verdigi yerde namaz kilmayi kastederdi. Ancak (Ibnu Omer) sunu da soyledi:
"- Kisinin, Beytullah'in icerisinde, diledigi noktada namaz kilmasinda bir beis yoktur!"
Buhari, Hacc 52, 51, Salat 30, 81, 96.

VAKFELER VE HUKUMLERI

1386 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Kureys ve onun dinine mensub olanlar, (cahiliye devrinde) Muzdelife'de vakfe yapiyorlardi ve kendilerine hums denilirdi. Diger Araplar ise Arafat'da vakfe yapiyorlardi. Islam dini gelince, Cenab-i Hakk, Peygamberine (aleyhissalatu vesselam), Arafat'a gidip orada vakfe yapmalarini, sonra da oradan topluca ayrilmalarini emretti. Su ayet bu hususu beyan eder: "Sonra, insanlarin toplu olarak akin ettigi yerden siz de akin edin..."(Bakara 199).
Buhari, Tefsir, Bakara 35, Hacc 91; Muslim, Hacc 152, (1219); Tirmizi, Hacc 53,(884); Ebu Davud, Menasik 58, (1910); Nesai, Hacc 202 (5, 255).

1387 - Bir diger rivayette Hz. Aise (radiyallahu anha) der ki:"Hums: Allahu Teala hazretlerinin, haklarinda: "Sonra, insanlarin toplu olarak akin ettigi yerden siz de akin edin" (Bakara 199) ayetini indirdigi kimselerdir."
Hz. Aise (radiyallahu anha) devamla su aciklamayi yapti: "Insanlar Arafat'ta (vakfe yaparak oradan) bosanirlardi. Hums olanlar ise, Muzdelife'de (vakfe yaparak oradan) bosanirlar ve: "Biz ancak Harem'den akin ederiz" derlerdi. Ancak, "Sonra, insanlarin toplu olarak akin ettigi yerden siz de akin edin" (Bakara 199) mealindeki ayet nazil olunca, onlar da, (vakfe icin) Arafat'a ciktilar."

1388 - Rezin de bir rivayet ilave etmistir: "Kureys ve onun dininde olanlar -ki bunlar Hums denen zumredir- Muzdelife'de vakfe yapiyorlar ve: "Biz, Allahu Teala'nin katiniyiz yani Beytullah'in komsulariyiz, biz O'nun Harem'inden disari cikmayiz" derlerdi. Ebu Seyare, Arabi, (semeresiz) bir Arap eseginin uzerinde Arafat'tan indirdi."

1389 - Cubeyr Ibnu Mut'im (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir devemi kaybetmistim. Arefe gunu aramaya ciktim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i Arafat'da herkesle vakfe yaparken gordum. (Hayretimden):
"-Vallahi bu hums'tan biri, burda ne isi var?" dedim. Kureysliler, hums'tan addedilirdi."
Buhari, Hacc 91; Muslim, Hacc 153, (1220); Nesai, Hacc 202,(5, 255).

1390 - Amr Ibnu Abdillah Ibni Safuanin Yezid Ibnu Seyban el-Ezdi (radiyallahu anh)'den naklettigine gore soyle anlatmistir: "Biz, vakfe mahallinde (Arafat'ta), Amr'in imamdan uzak tuttugu bir yerde vakfe yaparken, Ibnu Mirba' el-Ensar yanimiza gelerek:
"Ben Allah Resulu (aleyhissalatu vesselam)'nun size gonderdigi elciyim. Efendimiz hazretleri sizlere su emri gonderdiler:
"Mesairleriniz uzere olun. Zira sizler, babaniz ibrahim'in mirasi uzeresiniz."

Tirmizi, Hacc 53, (883); Ebu Davud, Menasik 63, (1919); Nesai,Hacc 202, (5, 255); Ibnu Mace, Menasik 55, (3011).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1381-1390 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.