Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1471-1480 )
1471 - Nafi' (rahimehullah) anlatiyor:
"Kim bir bedene kesmeye nezrederse, artik devesine alamet olarak iki nalin
takar, (horgucunu kanatarak) nisan vurur, sonra da onu Beytullah'in yaninda
veya Mina'da yevm-i nahrde (bayramin birinci gunu) keser. Kurban icin bir baska
kesim yeri yoktur. Kim de deve veya sigirdan cezur adamis ise onu diledigi
yerde keser."
Muvatta, Hacc 182, (1, 394).
1472 - Yine Nafi'nin anlattigina gore Ibnu
Omer (radiyallahu anhuma) su aciklamayi yapmistir: "Kurban gunleri, yevm-i
nahr'den sonra iki gundur."
Imam Malik der ki: "Bana, bunun aynisi
Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'den de ulasti."
Muvatta, Dahƒya 12, (2, 487).
KESMENIN ADABI
1473 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yevm-i nahr'de alacali, boynuzlu ve
igdis edilmis iki koc kesti. Koclari kesmek uzere (yatirip kibleye) yoneltince:
"Suphesiz ki ben, bir muvahhid (Allah'i bir taniyici) olarak yuzumu o
gokleri ve yeri yaratmis olan Allah'a yonelttim. Ben musriklerden degilim"
ve "Suphesiz benim namazim da, menasikim de, hayatim da, olumum de hicbir
ortagi olmayan, alemlerin Rabbi Allah'indir. Ben boylece emrolundum. Ben (bu
ummette) Musluman olanlarin ilkiyim" (En'am 162) (ayetlerini okudu ve:)
"Ey Rabbim (bu kurban bize) sendendir,
senin rizan icin (kesiyoruz) ve sana (ulasacak)tir. Ey Rabbim, Muhammed ve
ummetinden bunu kabul buyur. Bismillahi vallahu ekber!" deyip, sonra kocu
kesti."
Ebu Davud, Dahaya 4, (2795); Tirmizi, Edahi
21, (1520); Ibnu Mace, Edahi 1, (3121).
1474 - Yine Hz. Cabir (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le musallada hazir
bulundum. Hutbesini tamamlayinca minberinden indi. Kurbanlik kocuna gelip kendi
eliyle kesti. Keserken: "Bismillahi vallahu ekber. Bu benim adima ve
ummetimden kurban kesmeyenlerin adinadir!" dedi."
Tirmizi, Edahi 22, (1522).
1475 - Garafe Ibnu'l-Haris el-Kindi
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Veda haccinda Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a sahid oldum. Kendisine (kesmesi icin) bir deve getirilmisti.
"Bana Ebu'l-Hasan'i cagirin !" dedi.
Hz. Ali (radiyallahu anh) cagirildi.
"Harbenin asagisindan tut!" dedi.
Hz. Ali tuttu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da yukarisindan yakaladi.
Ikisi birden deveye durttuler. Deve sol on ayagindan bagliydi. Diger
ayaklarinin ustunde ayakta duruyordu. Deveyi kesip yere yikinca:
"Isteyen parca alsin!" dedi. Bu
musahedem Mina'da yevm-i nahrde idi. Kesim isinden bosalinca, katirina bindi.
Hz. Ali (radiyallahu anh)'yi de terkisine aldi."
Ebu Dƒvud, Menƒsik 19,1766.)
1476 - Yine Tirmizi'nin Abdullah Ibnu Gurt'tan
kaydettigi rivayette soyle denir: ". . . Hayvan yere yikilinca:
"Dileyen parca alsin!"
buyurdu."
Ebu Davud, Menasik 19, (1765).
1477 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) elleriyle otuz deve kesti. Geri
kalani da bana soyledi, ben kestim. Bunlar yetmis taneydi."
Muvatta, Hacc 181, (1, 394); Ebu Davud Menasik
19, (1764).
1478 - Hz. Ebu Musa (radiyallahu anh)'dan
rivayet edildig ne gore: Kizlarina, kurbanlarini kendi elleriyle kesmelerini,
ayagini kurbanin boynuna basmayi, keserken tekbir getirip besmele cekmeyi
tenbih etmistir. "
Rezin, ilavesidir. Buhari, senetsiz olarak bab
basliginda kaydetmistir. (Edahi 10).
KURBANDAN YEMEYE DAIR
1479 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Biz kurbanlarimizin etinden uc gunden fazla yemezdik. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) bize ruhsat tanidi ve:
"Yiyin ve aziklanin da!"
buyrdu."
Buhari, Hacc 124, Cihad 123, Et'ime 27 Edahi
16; Muslim, Edahi 29, (1972); Nesai, Edahi 36, (7, 233).
1480 - Abis Ibnu Rebia anlatiyor:
"Hz.Aise'ye: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kurbanlarin
etlerinden uc gunden fazla yenilmesini yasakladi mi?" diye sordum.
"Evet, fakat bunu insanlarin (kitlik
cekip) aciktigi yilda yapti. Boylece zenginlerin fakirleri doyurmasini arzu
etmisti. Biz koyunun pacasini kaldirip, on bes gece sonra yiyorduk" dedi.
Ben:
"Sizi buna mecbur eden sey ne idi!"
deyince guldu ve:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
Allah'a kavusuncaya kadar, Muhammed ailesi uc gun ust uste doyuncaya kadar
katikla ekmek yememistir" dedi."
Buhari, Et'ime 27, Edahi 16; Muslim,Edahi 28,
(1971); Muvatta, Edahi 5; Tirmizi, Edahi 14, (1511); Ebu Davud, Edahi 10,
(2812); Nesai, Edahi 37, (7, 235, 236).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1471-1480 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.