Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1651-1660 )
1651 - Hz. Enes
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olmek
uzere olan bir gencin yanina girmisti. Hemen sordu:
"Kendini nasil
buluyorsun?"
"Ey Allah'in Resulu,
Allah'tan umidim var, ancak gunahlarimdan korkuyorum" diye cevap verdi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da su aciklamayi yapti: "Bu durumda
olan bir kulun kalbinde (umit ve korku)birlesti mi Allah o kulun umid ettigi
seyi mutlak verir ve korktugu seyden de onu emin kilar."
Tirmizi, Cenaiz 11, (983);
Ibnu Mace, Zuhd 31, (4261).
1652 - Hz. Aise
(radiyallahu anh ) diyor ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i
ciddi bir sekilde, kucuk dili gorunecek derecede guldugunu gormedim. O, sadece
tebessum ederdi."
Buhari, Tefsir, Ahkaf 2,
Edeb 68; Muslim, Istiska 16, (899); Ebu Davud, Edeb 113, (5098, 5099); Trimizi,
Tefsir, Ahkaf, (3254).
Buhari'in bir rivayetinde
su ziyade mevcuttur: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir bulut
gorecek olsa bu yuzunden bilinirdi. Ben (bir seferinde):
"Ey Allah'in Resulu,
halk bir bulut gorecek olsa, yagmur getirebilir umidiyle sevinir, halbuki sen
bir bulut gordugunde uzuldugunu yuzunden okuyorum, sebebi nedir?" diye
sordum. Bana su cevabi verdi:
"Ey Aise! Bunda bir
azab bulunmadigi hususunda bana kim te'minat verebilir? Nitekim gecmiste bir
kavm ruzgarla azaba ugratilmistir. O kavim azabigordukleri vakit: "Bu
gorduyumuz, bize yagmur getirecek bir buluttur" demislerdi."
1653 - Ebu Zerr
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Ben sizin gormediginizi gorur, isitmediginizi isitirim.
Nitekim sema uguldadi, uguldamak da ona hak oldu. Semada dort parmak sigacak
kadar bos bir yer yoktur, her tarafta Allah'a secde icin alnini koymus bir
melek vardir. Allah'a yemin olsun, benim bildigimi siz bilse idiniz az guler,
cok aglardiniz, yataklarda kadinlarla telezzuz etmezdiniz, yollara, collere
dokulur, (belanizi defetmesi icin) Allah'a yalvar yakar olurdunuz."
Ebu Zerr (radiyallahu anh)
ilave etti:"Keske sokulen bir agac olsaydim." Tirmizi, Zuhd 9, (2313);
Ibnu Mace, Zuhd 19, (4190).
1654 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Mu'min, Allah indindeki ukubeti bilseydi, cennetten
umidini keserdi. Eger kafir Allah'in rahmetini bilse idi, cennetten umidini
kesmezdi. "
Rezin ilavesidir. Hadis'i
Muslim tahric etmistir: Tevbe 23, (2755); Keza, Tirmizi de tahric etmistir:
Da'avat 108, (3536).
1655 - Ebu Burde Amir Ibnu
Ebi Misa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bana, Abdullah Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma):
"Biliyor musun babam
babana ne demis?" diye sordu. Ben: "Bilmiyorum" dedim. Bunun
uzerine:
"Babam, senin babana:
"Ey Ebu Musa! Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la olan Islamimiz,
onunla olan hicretimiz, onunla olan butun amellerimiz bizim icin sabit ve
devamli olsa, ondan sonra isledigimiz amellerin de herbirinden basa bas
kurtulsak bu seni memnun eder mi?" dedi. Baban, babama su cevabi verdi:
"Vallahi hayir! Biz
ondan sonra cihad yaptik, namaz kildik, oruc tuttuk, cok hayirlar isledik.
Bizim elimizde cok insan Musluman oldu. Biz butun bunlarin ecrini umid
ediyoruz." Babam tekrar dedi ki:
"Fakat ben, Omer'in
ruhu yed-i kudretinde olan Zat-i Zulcelal'e kasem olsun, bunlarin bize sabit
kalmasini, O'ndan sonra yaptiklarimizdan da basa bas kurtulmayi isterim."
Ben atilip: "Senin
baban, vallahi benim babamdan daha hayirliymis" dedim."
Buhari, Menakibu'l-Ensar
45.
ALEMIN YARATILISI BOLUMU
1656 - Imran Ibnu Husayn
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Mescidde, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in huzuruna girmistim. (O sirada) Beni Temim kabilesinden bir grup
insan geldi. Onlara:
"Ey Beni Temim, size
mujde olsun!" diyerek soze baslamisti. Onlar hemen:
"Bize mujde verdin.
Oyle ise (beytu'l-malden) iki kere bagis yap!" diye talepde bulundular.
Onlarin bu cevabi karsisinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yuzunden
rengi atti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in huzuruna (Hayber'in fethi
sirasinda) Yemen halkindan bir grup (Es'ari) girmisti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Beni
Temim'in kabul etmedigi mujdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey
Allah'in Resulu!" dediler ve arkadan ilave ettiler:
"Biz dinimizi
ogrenmeye ve bu (yaratilis) isinin basi ne idi, onu senden sormaya
geldik!" dediler. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam),
mahlukatin ve Ars'in baslangicini anlatmaya basladi:
"Bidayette Allah
vardi, O'ndan once baska bir sey yoktu. O'nun Ars'i suyun uzerinde bulunuyordu.
Sonra gokleri ve yeri yaratti. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar
cereyan edecek) her seyi yazdi."
Buhari, Megazi, 67, 74,
Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizi, Menakib, 3946.
1657 - Ebu Rezin el-Ukeyli
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, mahlukatini
yaratmazdan once Rabbimiz nerede idi?" Bana su cevabi verdi:
"el-Ama'da idi. Ne
altinda hava, ne de ustunde hava vardi. Arsini su uzerinde yaratti."Ahmed
Ibnu Hanbel dedi ki: "Yezid sunu soyledi: el-Ama, yani "Allah'la
birlikte baska bir sey yoktu" demektir."
Tirmizi, Tefsir, Hud
(3108).
1658 - Tarik Ibnu Sihab
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab dedi ki: "(Birgun)
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) aramizdan dogrularak mahlukatin ilk
yaratilisindan baslayarak (gecmis olan gelecek olan butun safalari) cennet
ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehennemegirmesine kadar anlatti. Bunu bir
kismi ogrendi, bir kismi unuttu."
Buhari, Bed'ul-Halk 1.
1659 - Ibnu Mes'ud
(radiyallahu anh.) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri akli yarattigi zaman ona:
"Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri don!" diye emretti. O
da geri dondu. Bunun uzerine akla sunu soyledi: "Ben, kendime senden daha
sevgili olan baska bir sey yaratmadim. Seni, nezdimde mahlukatin en sevgilisi
olana bindirecegim."
Rezin ilavesi.
1660 - Hz. Cabir
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana:
"Allah'in meleklerinden olan Ars'in tasiyicilarindan bir melek hakkinda
rivayette bulunmam icin bana izin verildi" dedi ve ilave etti: "Onun
kulak yumusagi. ile ensesi arasindaki uzaklik yedi yuz senelik mesafedir"
Ebu Davud, Sunnet 19,
(4727).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1651-1660 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.