Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1661-1670 )
1661 - Hz.Abbas Ibnu
Abdilmuttalib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Batha nam mevkide, aralarinda
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in da bulundugu bir grup insanla
oturuyordum. Derken bir bulut gecti. Herkes ona bakti. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam):
"Bunun ismi nedir
bileniniz var mi?" diye sordu.
"Evet bu
buluttur!" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Buna muzn de
denir" dedi. Oradakiler:
"Evet muzn de
denir" dediler. Bunun uzerine Resulullah(aleyhissalatu vesselam) :
"Anan da denir"
buyurdu. Ashab da:
"Evet anan da
denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Biliyor musunuz, sema
ile arz arasindaki uzaklik ne kadardir?" diye sordu.
"Hayir, vallahi
bilmiyoruz!" diye cevapladilar.
"Oyleyse bilin, ikisi
arasindaki uzaklik ya yetmis bir, ya yetmis iki veya yetmis uc senedir. Onun
ustundeki sema(nin uzakligi da) boyledir."
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) yedi semayi sayarak her biri arasinda bu sekilde uzaklik bulundugunu
soyledi. Sonra ilave etti:
"Yedinci semanin
otesinde bir deniz var. Bunun ust sathi ile dibi arasinda iki sema arasindaki
mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabani keci (suretinde
melek) var. Bunlarin sinnaklariile dizleri arasinda iki sema arasindaki mesafe
gibi uzaklik var, sonra bunlarin sirtlarinin gerisiride Ars var, Ars'in da alt
kismi ile ust kismi arasinda iki sema arasindaki uzaklik kadar mesafe var.
Allah, butun bunlarin fevkindedir."
Tirmizi, Tefsir, Hakka,
(3317); Ebu Davud, Sunnet 19, (4723); Ibnu Mave, Mukaddime 13, (193).
Bir rivayette su aciklama
yer alir: "Bu hadisi Camiu'1-Usul sahibi, Kutub-i Sitte'ye dahil
kitaplardan hicbirine nisbet etmemistir."
Katade ve Abdullah'dan
yapilan bir rivayet soyle: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ashalbiyla
birlikte otururken bir kisim bulutlar gecmisti:
"Bunun ne oldugunu
biliyor musunuz? Bu, el-anan (denen buluttur), bu arzimizin sakasidir.Allah
Teala bunu kendisine hic ibadet etmeyen bir kavme gondererek (su ihtiyaclarini
gorur)" dedi. Bir muddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor
musunuz? Durulmus bir dalga, korunmus bir tavandir. Bunun ustunde diger bir
sema vardir" dedi ve boylece ust uste yedi semanin oldugunu soyledi. Sonra
konusmasina devamla:
"Ikisi arasinda ne
(kadar uzaklik) var biliyor musuziuz?" diye sorduktan sonra "Bes yuz
yil!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne
oldugunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Ars var.
Allah, Ars'in fevkindedir. Ademoglunun ef'alinden hicbiri O'na gizli
kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor
musunuz? Bunun altinda bir diger arz var, ikisi arasinda bes yuz yil var.
Boylece yedi arzin varligini birer birer saydi" hadisi zikretti."
1662 - Abdullah Ibnu Mes'ud
(radiyallahu anh)'dan yapilan rivayette, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)soyle buyurmustur: "Allah yedi semayi yaratti. Her birinin
kalinligi bes yuz yil yurume mesafesidir. "
Derim ki: "Tirmizi'nin
Cami'inde yer alan Katade hadisi, bazi takdim ve te'hirler, ziyade ve
noksanlarla Hasan Basri an Ebi Hureyre tarikinden merfu olarak gelmistir.
Allahu a'lem.
1663 - Cubeyr Ibnu Mut'im
(radiyallahu anh) anlatiyor. "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir
bedevi gelerek:
"Ey Allah'in Resulu,
(kurakliktan) insanlar mesakkate dustuler. Aile efradi zayiata ugradi.
Hayvanlarimiz da helak oldular. Bizim icin Allah'a dua et, su gondersin. Zira
biz Allah'a karsi senin sefaatini, sana karsi da Allah'in sefaatini taleb
ediyoruz!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) adama su mukabelede
bulundu:
"Yazik sana,
soyledigin seyin idrakinde misin ? Subhanallah!"
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) subhanallahlari o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'in yuzunden
okunmaya basladi. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozune soyle devam
etti:
"Yazik sana,
mahlukatindan hic kimseye karsi Allah sefaatci kilinmaz. Allah'in sani boyle
bir sey yapmaktan cok yucedir. Bak hele! Sen Allah'in (azametinin) ne oldugunu
biliyor musun? O'nun Ars'i, semavatinin' soyle uzerindedir.-Parmaklariyla
isaret ederek- tipki uzerinde bir kubbe gibi. Ars Zat-i Zulcelal sebebiyle inleyip
ses cikarir, tipki suvarisi sebebiyle atin ses cikarmasi gibi. "
Ebu Davud, Sunnet 19,
(4726).
1664 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun
elimden tuttu ve su aciklamayi yapti:
"Allah topragi cumartesi
gunu yaratti. Ondaki daglari pazar gunu yaratti; agaclari pazartesi gunu
yaratti. Mekruhlari sali gunu yaratti. Nuru carsamba gunu yaratti ve onda
hayvanlari persembe gunu yaydi. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma gunu ikindi
vaktinden sonra, ikindi ile gece arasindaki gunduz vaktinin en son saatinde en
son mahluk olarak yaratti."
Muslim, Sifatu'1-Kiyame 27,
(2789).
1665 - Hz. Ebu Zerr
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Gunes batarken Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor
musun bu Gunes nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resulu daha
iyi bilirler!" dedim.
"Ars'in altina secde
yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul
edilmeyecegi, izin isteyip, izin verilmeyecegi zamanin (kiyametin) gelmesi
yakindir. O vakit kendisine: "Geldigin yere don!" denir. Boylece
battigi yerden dogar. Bu durumu Cenab-i Hakk'in su sozu haber vermektedir.
(Mealen): "Gunes, duracagi zamana dogru yuruyup gitmektedir. Bu aziz ve
alim olan Allah'in takdiridir"(Yasin 38).
Buhari, Tefsir Ya-sin 1,
Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Muslim, Iman 250, (159); Tirmizi, Tefsir,
Ya-sin, (4225).
1666 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki.: "Gunes ve Ay kiyamet gunu sarilirlar."
Buhari, Bed'ul-Halk 4.
1667 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Yahudiler, gok gurultusunun ne oldugunu
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den sordular:
"Bulutlara muvekkel
olan melektir. Beraberinde atesten kamcilar var. Bununla bulutlari Allah'in
diledigi yere sevkeder"diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular:
"Ya su isitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutlarin
istenen yere gitmeleri icin onlara yapilan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Dogru soyledin. Simdi
de Israil'in Yakub (aleyhisselam)kendisine haram kildigi sey nedir onu
soyle?" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) :
"Hz. Yakub
(irku'n-nesa denen) uyluk mafsalindan baslayip dize, topuga kadar inen. bir
agridan muzdarib idi. Deve eti ve sutu disinda kendine uygun gelen (ne yiyecek,
ne icecek) munasip bir sey yoktu. Bu sebeple o da bunlari haram etti"
dedi. Yahudiler: "Dogru soyledin" dediler."
Tirmizi, Tefsir Ra,d,
(3116).
1668 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine sikayet ederek dedi ki: "Ey Rabbim,
bir kismim diger kismimi yiyor. " Bunun uzerine ona iki nefes, izin verdi:
Bir nefes, kista, bir nefes de yazda. Iste bu (yaz nefesi), en siddetli sekilde
hissettiginiz hararettir. Oburu de (kista) en siddetli buldugunuz
soguktur."
Buhari, Bed'ul-Halk 10;
Muslim, Mesacid 185, (617); Tirmizi, Sifatu Cehennem 9, (2595); Ibnu Mace, Zuhd
38, (4319); Muvatta, Yukutu's-Salat 27, (1,15).
1669 - Katade
(rahimehullah) anlatiyor: "Bu yildizlar uc maksatla yaratildi:
1- Allah onlari semaya
zinet (ve sus) kildi.
2- Seytanlara atilacak tas
kildi.
3- Geceleri istikamet tayin
etmede isaretler kildi. Kim yildizlar hakkinda bunlar disinda bir te'vil ileri
surerse (kendi ilave ettigi) hissesinde hataya duser, nasibini kaybeder,
manasiz bir yukun altina girer ve hakkinda bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin
bile bilmekte aciz kaldiklari bir seye burnunu sokmus olur. Allah'a yeminle
soyluyorum: Allah hic kimsenin ne hayatini, ne rizkini, ne de olumunu herhangi
bir yildizla irtibatli kilmamistir. (Aksini iddia edenler) Allah hakkinda yalan
soyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezin ilavesidir. Ancak,
(hakkinda bilgisi olmayan) ibaresine kadar olan kismi, Buhari, Bed'ul-Halk'da
(3. bab) senetsiz olarak kaydetmistir.
1670 - Ebu Musa
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim,
sunu soyledi: "Allah Teala hazret1eri, Adem'i, yeryuzunun butun
(cuzler)inden almis oldugu bir avuc topraktan yaratti. Adem'in ogullari da
arzin kisimlarina gore vucuda geldi. Bir kismi beyazdir, bir kismi kizildir,
bir kismi siyahdir. Bunlar arasinda orta (renkliler) de var. Ayrica bir kismi
uysaldir, bir kismi hasindir, bir kismi habis (kotu kalbli), bir kismi iyi
kalblidir."
Ebu Davud, Sunnet 17,
Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2948).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1661-1670 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.