Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1981-1990 )

1981 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala Hazretleri diyor ki: "Ben ortaklarin sirkten en mustagni olaniyim. Kim bir amel yapar, buna benden baskasini da ortak kilarsa, onu ortagiyla basbasa birakirim."
Muslim, Zuhd 46, (2985).

1982 - Yine Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'den bir rivayete gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Kiyamet gununde, AIlah nazarinda en kotu olanlardan bir kismini da iki yuzlulerin teskil ettigini goreceksiniz. Bunlar bazilarina bir yuzle, diger bazilarina da baska bir yuzle giden insanlardir."
Buhari, Edeb 52; Muslim, Fedail 199, (2526); Muvatta, Kelam 21, (2, 991); Tirmizi, Birr 78, (2026); Ebu Davud, Edeb 39, (4872).

1983 - Ammar Ibnu Yasir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin dunyada iki yuzu varsa kiyamet gunu, atesten iki dili olacaktir."
Ebu Davud, Edeb 39, (4873).

1984 - Ebu Vail anlatiyor: "Hz. Usame (radiyallahu anh)'yi isittim diyordu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kiyamet gunu bir adam getirilip atese atilir. Karnindaki barsaklari disari cikar. Onlari, esegin degirmen tasini donderdigi gibi donderir. Derken, cehennem ahalisi etrafinda toplanir ve: "Ey fulan, sen dunyada iken (bize) ma'rufu emderip, munkerden nehyetmiyor muydun?" derler. O: "Evet, ma'rufu emrederdim ama kendim yapmazdim, munkeri yasaklardim ama kendim yapardim" diye cevap verir."
Buhari, Bed'u'l-Halk 10, Fiten 17; Muslim, Zuhd 51, (2989).

ZEKATIN FARZIYYETI, TERKEDENIN GUNAHI

1985 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Muaz (radiyallahu anh)'i Yemen'e gonderdi. (Giderken) ona dedi ki:
"Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onlari davet edecegin iIk sey AIIah'a ibadet olsun. AIIah'i tanidilar mi, kendilerine AIIah'in zekati farz kilmis oldugunu, zenginlerinden alinip fakirlerine dagitilacagini onlara haber ver. Onlar buna da ittaat ederlerse kendilerinden zekati aI. Zekat alirken halkin (nazarlarinda) kiymetli olan mallarindan sakin. Mazlumun bedduasini almaktan kork. Zira AIIah'la bu beddua arasinda perde mevcut degildir.
Buhari, Zekat 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezalim 9, Megazi 60, Tevhid 1; Muslim, Iman 31, (19); Tirmizi, Zekat 6, (625); Ebu Davud, Zekat 4, (1584); Nesai, Zekat 46, (5, 55).

1986 - Hz. Ebu Hureyre ve Hz. Cabir (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Deve, sigir veya davar sahibi olup da, bunlardaki Allah'in hakkini eda etmeyen herkese Kiyamet gunu, bu mallar, oldugundan daha cok ve mumkun oldugunca iri ve sisman olarak geleceklerdir. Adam, onlar icin, duz ve genis bir yere oturtulacak, hayvanlar bacaklari ve tabanlariyla onun uzerinden gececekler. Gecis sirasinda boynuzlariyla tosluyacaklar ve ayaklariyla ezecekler. Iclerinde boynuzsuz veya boynuzu kirik biri bulunmayacak. Bu sekilde sonuncusu da onun uzerinden gecince, birincisi ayni gecise tekrar baslayacak. Mahlukatin hesabi tamamlanip hukum verilinceye kadar bu haI devam edecek.
Keza "kenz'‚ (hazine) sahip olup da ondaki (AIIah'in) hakkini odemeyen herkese, Kiyamet gunu hazinesi, dazlak basli bir yilan olarak gelecek, agzini acip pesine dusecektir. Yilan yaklastikca adam ondan kacacak. Sonunda yilan ona:
"Gizledigin hazineni aI! Ben ondan mustagniyim!" diye bagirir. Adam, neticede yilandan kacma caresinin olmadigini anlayinca, elini agzina sokar. Yilan da onu, aygirin (alafi) kemirmesi gibi kemiriverecek."
Buhari, Zekat 3, Tefsir, Al-i Imran 14, Beraet 6, Hiyel 3; Muslim, Zekat 26, (987); Muvatta, Cihad 3, (2, 444); Ebu Davud, Zekat 32, (1658,1659,1660); Nesai, Zekat 2, 6, (5,12-14).

1987 - Hz. Muaz (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim malinin zekatini sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekatini vermezse biz zekati ve malin yarisini (cezali olarak, zorla) aliriz. Bu, Rabbimizin kesin kararlarindan biridir. Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur."
Rezin tahric etmistir. Ebu Davud, Zekat 4, (1575); Nesai, Zekat 4, (5,15,16).

1988 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) halife secildi. Bunun uzerine bedevilerden bir kismi "irtidat" etti. (Hz. Ebu Bekir halife olarak onlarla savasmaya karar verince) Hz. Omer, "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Insanlar lailaheillallah deyinceye kadar onlarla savasmaya emrolundum. Bunu soylediler mi, benden mallarini ve nefislerini korurlar. (Islam'in) hakki haric artik hesaplari da Allah'a kalmistir!" demis iken, sen nasil insanlarla savasirsin?" dedi. Hz. Ebu Bekir: "Allah'ayemin olsun, namazla zekatin arasini ayiranlarla savasacagim. Zira zekat, malin hakkidir. Vallahi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a vermekte olduklari bir oglagi vermekten vazgecseler, onu almak icin onlarla savasacagim" dedi. Hz. Omer sonradan demistir ki: "Allah'a yemin ederim, anladim ki, Hz. Ebu Bekir'in bu gorusu, Allah'in savas meselesinde ona ilhamindan baska bir sey degildi. Iyice anladim ki, bu karar hakmis."
Buhari, I'tisam 2, Zekati, Istitabe 3; Muslim, Iman 32, (20); Muvatta, Zekat 30, (1, 269); Tirmizi, Iman 1, (2610); Ebu Davud, Zekat 1, (1556); Nesai, Zekat 3, (5,14).

MUSTEREK HADISLER

1989 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizi (ticari olmayan) atin ve kolenin zekatindan affettim. Oyle ise gumus paralarinizin zekatini verin. Bunun her kirk dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yuz doksan dirheme zekat dusmez. Ikiyuz dirheme ulasti mi bes dirhem verilecektir."
Tirmizi, Zekat 3, (620); Ebu Davud, Zekat 4, (1574); Nesai, Zekat 18, (5, 37).

1990 - Hz. Enes (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, Hz. Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh), kendisini Bahreyn'e gonderdigi zaman, ona su gelecek talimati yazili olarak vermis ve altini da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in muhru ile muhurlemisti. Muhure naksedilen yazi uc satir halinde idi. Bir satirda Muhammed, bir satirda Resul, bir satirda da Allah yazili idi. Mektup soyle idi: "Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in muslumanlara farz kildigi ve Allah'in da Resulune emretmis oldugu zekat farizasidir. Muslumanlardan her kimden bu, usulunce taleb edilirse, derhal vermelidir. Kimden de belirtilenden fazlasi istenirse vermesin:
1) 24 ve daha asagi miktardaki deve icin koyun olarak vacib zekat, her bes devede bir koyundur.
2) 25'e ulasti mi, 35'e kadar, disi bir bintu mehaz (ikinci seneye basan disi deve); eger bintu mehaz yoksa, bir ibnu lebun (ikisine basan erkek deve).
3) 36'ya ulasti mi 45'e kadar, bir disi bintu lebun (uc yasina basan disi deve).
4) 46'ya ulasti mi 60'akadar, erkek devenin asacagi bir disi deve Tarukatu'l-fahl).
5) 61'e ulasti mi 75'e kadar, bir ceza'a(bes yasina basan bir deve).
6) 71'e ulasti mi 90'akadar iki bintu lebun.
7) 91'e ulasti mi 120'ye kadar, erkek devenin asacagi iki hikka (dordune basan deve).
8) 120'yi asinca, her kirk icin bir bintu lebun.
9) Her 50'de, bir hikka.
10) Sadece 4 devesi olana zekat dusmez, sahibi nafile olarak verirse o baska.
11) 5 devesi olana bir koyun duser.
12) Koyunun zekati saime olanlardan alinir. (Saime kirda otlatilan hayvana denir.) Saime koyun 40'a ulasti mi 120'ye kadar, bir koyun alinir.
13) 120'yi gecti mi 200'e kadar, iki koyun alinir.
14) 200'u gecti mi 300'e kadar, uc koyun alinir.
15) 300'u gecti mi her yuz koyunda bir koyun alinir.
16) Adamin saime koyunlari 40'tan bir eksik olsa ona zekat dusmez. Sahibi (nafile olarak) kendiliginden verirse o baska.
17) Zekat korkusuyla, muteferriklerin aralari birlestirilmez, birlesik olanlar da ayrilmazlar.
18) Iki ortagin malindan alinan zekatta her ikisi de, adalet uzere birbirlerine muracaat ederler.
19) Zekat olarak cok yasli, ayipli ve (koc, teke gibi) dol hayvani verilmez, zekat memuru kabul ederse o baska.
20) (Iki yuz dirhemlik) gumuste, onda birin dortte biri (yani kirkta bir miktari) zekat vacibtir.
21) Gumus miktari 190 dirhemse, 200 dirhemden az olursa zekat yoktur. Sahibi verirse o baska.
22) Kimin deve sayisi, zekat olarak bir ceza'a vermeyi gerektiren miktari bulur ve fakat surusunde ceza'a olmaz da hikka olursa, bu kimseden hikka kabul edilir ve buna, adama kolay geldigi takdirde iki koyun eklenir veya yirmi dirhem eklenir.
23) Kimin zekat olarak hikka vermesi gerekir ve fakat surusunde hikka olmaz ceza'aolursa, adamdan ceza'a kabul edilir, zekat memuru ona yirmi dirhem veya iki koyun verir.
24) Kimin zekat olarak hikka vermesi gerekir, fakat surude hikka degil bintu lebun olursa adamdan bintu lebun kabul edilir, kendisine iki koyun veya yirmi dirhem verilir. 25) Kimin zekat olarak bintu lebun vermesi gerekir, ancak bintu lebun'u yok, hikka'si varsa kendisinden hikka kabul edilir, zekat memuru kendisine ayrica yirmi dirhem veya iki koyun oder.
26) Kimin zekat olarak bintu lebun odemesi gerekir, fakat bintu lebun'u olmaz, bintu mehaz'i olursa, ondan bintu mehaz kabul edilir, ancak yirmi dirhem veya iki koyun daha verir.
27) Kimin zekat olarak bintu mehaz vermesi gerekir, fakat bintu mehaz'i olmaz, bintu lebun'u olursa kendisinden bintu lebun kabul edilir, zekat memuru yirmi dirhem veya iki koyun verir.
28) Eger adamin munasip sekilde bintu mehazi yoksa, ibnu lebun'u varsa, bu ondan kabul edilir, beraberinde bir odeme gerekmez."

Buhari, Zekat 33, 34, 35, 37, 38, 39, 40, Sirket 2, Hiyel 3; Ebu Davud, Zekat 4, (1567); Nesai, Zekat 5, (5,18-23).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1981-1990 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.