Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2391-2400 )

MEKRUH VAKITLER

2391 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Uc vakit vardir ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizi o vakitlerde namaz kilmaktan veya olulerimizi mezara gommekten nehyetti:
- Gunes dogmaya basladigi andan yukselinceye kadar.
- Ogleyin gunes tepe noktasina gelince, meyledinceye kadar.
- Gunes batmaya meyledip batincaya kadar."
Muslim, Musafirin 293, (831); Ebu Davud, Cenaiz 55, (3192); Tirmizi, Cenaiz 41, (1030); Nesai, Mevakit, 31, (1, 275, 26).

2392 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hic biriniz, gunesin dogmasi ve batmasi esnasinda namaz kilmaya kalkmasin."
Buhari, Mevakit 31, 30, Hacc 73; Muslim, Musafirin 289, (838); Muvatta, Kur'an 47, (1, 220); Nesai, Mevakit 33, (1, 277).

2393 - Abdullah es-Sunabihi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Gunes, beraberinde seytanin boynuzu oldugu halde dogar, yukselince ondan ayrilir. Bilahare istiva edince (tepe noktasina gelince) ona tekrar mukarenet (yakinlik) peydah eder. Zevalden sonra (tepe noktasindan ayrilip batiya meyletimi) ondan yine ayrilir. Batmaya yakin tekrar ona yakinlik peydah eder, batinca ondan ayrilir."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) iste bu vakitlerde namaz kilmaktan men etti."
Muvatta, Kur'an 44, (1, 219); Nesai, Mevakit 31, (1, 275).

2394 - Amr Ibnu Abese es-Sulemi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir gun Resulullah aleyhissalatu vesselam'a:
"Ey Allah'in Resulu! dedim, Allah'a biri digerinden daha yakin olan bir saat var midir -veya- Allah'in zikri taleb edilen daha yakin bir saat var midir?"
"Evet, dedi, vardir. Allah'in kula en yakin oldugu zaman gecenin son kismidir. Eger bu saatte Aziz ve Celil olan Allah zikredenlerden olabilirsen ol. Zira o saatte kilinan namaz, gunes doguncaya kadar (meleklerin) beraberlik ve sehadetine mazhardir. Cunku gunes seytanin iki boynuzu arasindan dogar ve bu dogma ani kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, gunes bir mizrak boyunu buluncaya ve (sari, zayif) isiklari kayboluncaya kadar namazi birak.
Bundan sonra namaz -gunes gun ortasinda mizragin tepesine gelinceye kadar- yine (meleklerin) beraberlik ve sehadetine mazhardir. Gunesin tepe noktasina gelme saati, cehennem kapilarinin acildigi ve cehennemin costuruldugu bir saattir; namazi (esyalarin golgesi) dogu tarafa sarkincaya kadar terkedin.
Bundan sonra namaz -gunes batincaya kadar- meleklerin beraberlik ve sehadetine mazhardir. Gunes, batarken de bu beraberlik ve sehadet kalmaz, cunku o, seytanin iki boynuzu arasinda kaybolur. O sirada yapilacak ibadet kafirlerin ibadetidir."
Ebu Davud, Salat 299, (1277); Nesai, Mevakit 35, (1, 279, 280); Muslim, Musafirin 294, (832).

2395 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sabah namazini kildiktan sonra gunes yukselinceye kadar artik namaz yoktur. Ikindiyi kildiktan sonra da gunes batincaya kadar namaz yoktur."
Buhari, Mevakit 31; Muslim, Musafirin 288, (827); Nesai, Mevakit 35, (1, 277, 278).

2396 - Kutub-i Sittenin bes kitabi tarafindan Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'dan kaydedilen bir rivayette soyle buyurulmustur: "Nazarimda pek degerli bircok kimse -ki bence onlarin en degerlisi Hz. Omer'di- su hususta sahidlik ettiler: "ResuIuIIah (aleyhissalatu vesselam), sabah namazindan sonra gunes doguncaya kadar, ikindi namazindan sonra da batincaya kadar namaz kilmayi yasakladi."
Buhari, Mevakit 330; Muslim, Musafirin 286, (826); Ebu Davud, Salat 299, (1276); Tirmizi, Salat 134, (183); Nesai, Mevakit 32, (1, 276, 277).

2397 - Nadr Ibnu Abdirrahman, ceddi Muaz (radiyallahu anh)'dan anlattigina gore, der ki: "Muaz Ibnu Afra ile birlikte tavafta bulundum (tavaftan sonra kilinan iki rekatlik tavaf namazini) kilmadi. Kendisine:
"Namaz kilmiyor musun?" diye sordum. Su cevabi verdi:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ikindi (namazi)ndan sonra gunes batincaya kadar namaz yoktur. Sabah (namazin)dan sonra da gunes doguncaya kadar namaz yoktur."
Nesai, Mevakit 11, (1, 258).

2398 - Hz. Aise (radiyallahu anha) dedi ki: "Omer vehme dustu (yanildi). Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Namaz kilmak icin gunesin batma ve dogma zamanini taharri etmeyin (arastirip secmeyin). Cunku o, seytanin iki boynuzu arasinda dogar" diye yasakladi."
Muslim, Musafirin 295, (833); Nesai, Mevakit 35, (1, 279).
Muslim, su ziyadede bulundu: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ikindiden sonraki iki rekati hic birakmadi."

2399 - Cundub Ibnu's-Seken el-Gifari'nin -ki bu zat Ebu Zerr (radiyallahu anh)'dir- anlattigina gore, Kabe'nin basamagina cikip soyle demistir.
"Beni bilen bilir, bilmeyen de bilsin ki, ben Cundub'um. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i, soyle soyler isittim: "Sabah (namazin)dan sonra gunes doguncaya kadar namaz yoktur. Ikindi namazindan sonra da gunes batincaya kadar; Mekke'de haric, Mekke'de haric, Mekke'de haric."
Rezin ilavesidir. Bu hadis, Ahmed Ibnu Hanbel'in Musned'inden tahric edilmistir (5,165).

2400 - Hz. Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ikindi (namazi)ndan sonra, gunesin yuksekte olma halini istisna ederek, namaz kilmayi yasakladi."
Ebu Davud, Salat 299, (1274); Nesai, Mevakit 36, (1, 280).

Nesai nin rivayetinde (ibare, ifade bakimindan biraz farkla) soyle gelmistir: "...gunesin beyaz ve parlak halde olmasini istisna ederek..."



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2391-2400 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.