Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2801-2810 )
2801 - Bera (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Biz, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte
namaz kilarken, o "semi'allahu li-men hamideh" deyince, bizden kimse,
Resulullh (aleyhissalatu vesselam) alnini yere koyuncaya kadar, sirtini
egmezdi. "
Buhari, Ezan 52, 91, 133;
Muslim, Salat 198, (474);Ebu Davud, Salat 75, (620, 621, 622); Tirmizi, Salat
208, (281); Nesai, Imamet 38, (2, 96).
2802 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor:Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Bir kimse, namazdan tek rek'ati imamla kilabilmisse, namazin tamamini
beraber kilmis gibi olur. ''
2803 - Ebu Davud'un bir
diger rivayetinde soyle gelmistir: "Siz namaza gelince biz secdede isek
hemen secdeye katilin, fakat onu (rek'at veya baska) bir sey saymayin, tek
rek'ate kavusan namaza kavusmus sayilir. ''
2804 - Muvatta'nin
rivayetinde soyledir: "Rek'ate kavusan secdeye kavusur. Kim Fatiha'ya
yetisemezse, pek cok hayri kacirmis demektir.
Buhari, Mevakitu's-Salat
29; Muslim, Mesacid 162, (607) ; Muvatta, Vukutu's-Salat 18, (1, 11); Ebu
Davud, Salat 156, (893).
2805 - Hz. Ali ve Hz. Mu'az
(radiyallahu anhuma) anlatiyor:"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki:"Siz mescide geldiginizde (cemaatle namaza baslanmis ise),
imam (kiyam, ruku, secde, kuud) hangi hal uzere olursa olsun hemen uyun ve yapmakta
oldugunu yapin.''
Tirmizi, Salat 414, (591);
Ebu Davud, Salat 28, (506).
2806 - Hemmam Ibnu'l-Haris
anlatiyor: "Huzeyfe (radiyallahu anh) Medain sehrinde yuksekce bir yerde
durarak cemaate imam olmustu. Ebu Mes 'ud kamisinden tutarak onu cekti.
Namazdan cikinca, Ebu Mes'ud:
"Insanlarin bundan men
edildiklerini bilmiyor musun?" dedi. Oburu:
"Evet, ancak siz beni
(gomlegimden tutup) cekince hatirladim!'' dedi.''
Ebu Davud, Salat 67, (597).
2807 - Ebu Hazim Ibnu Dinar
(rahimehullah) anlatiyor: "Sehl Ibnu Sa'd'a bir grup insan Hz. Peygamber
(aleyhissalatu vesselam) 'in minberinin hangi agactan yapildigi hususunda
munakasa etmek uzere geldiler. Sehl:
"Ben onun hangi
agactan yapildigini, kimin yaptigini, Efendimiz aleyhissalatu vesselam'in hangi
gun uzerine oturdugunu biliyorum!'' dedi ve acikladi:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) Ensardan falanca kadina bir adam gonderdi:
"Marangoz kolene soyle, bana ahsaptan munasib bir sey yapsin da uzerine
cikip halka hitabette bulunayim'' dedi. Kole de O'na su uc basamakli seyi imal
ediverdi. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bunun su yere konmasini
emretti. Mezkur minber, el-Gabe'nin ilgin agacindan yapilmisti.
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) minberin uzerine cikip namaza durdu ve tekbir getirdi, cemaat de O
'nunla birlikte arkasindan tekbir getirdi. Sonra nukuya gitti, sonra geri geri
gelerek minberden indi ve minberin dibinde secde yapti, sonra namazdan cikti,
sonra halka yoneldi ve:
"Ben bunu, bana
uymaniz ve namazimi bilmeniz icin yaptim" buyurdu.
Buhari, Salat 64,18, Cum'a
36, I'tikaf 32, Hibe 3; Muslim, Mesacid 44, (544) ; Ebu Davud, Salat 221,
(1080); Nesai, Mesacid 45, (2, 57-59).
2808 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
geceleyin duvarlari alcak olan hucresinde namaz kilardi. Halk bu sebeple
aleyhissalatu vesselam'in karaltisini (suluetini) gorurdu. Boylece onlar da
kalkip geceleyin, O 'na uyarak O'nunki gibi namaz kildilar. Sabah olunca bu
durumu konustular.
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) ikinci gece de kalkti, halk da ayni sekilde yapti. Ucuncugece de ayni
sey tekerrur etti. Bundan sonra Resulullah oturdu ve cikmadi.
Sabah olunca durumu medar-i
bahs ettiler, sebebini sordular. Efendimiz su cevabi verdi:
"Gece namazinin
sizlere farz olmasindan korktum.''
Buhari, Ezan 80 Libas 43 ;
Ebu Davud, Salat 243, ( 1126).
2809 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor:"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Ikametin okundugunu duydunuz mu namaza yuruyun. Sakin ve
vakur olmayi unutmayin. Sakin kosusmayin. Yetistiginiz yerden kilin,
kacirdiginiz kismi tamamlayin."
Buhari, Ezan 23,Cum'a 18;
Muslim, Mesacid 151, (602); Muvatta, Salat 4, (1, 68-69); Ebu Davud, Salat 55,
(572-573) ; Tirmizi, .Salat 244, (327) ; Nesai, Imamet 57, (2,114-115).
2810 - Esma Bintu Ebi Bekr
(radiyallahu anhuma) anlatiyor:"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i
isittim, kadinlara diyordu ki:
"Sizden kim Allah'a ve
ahiret gunune iman ediyorsa, erkekler baslarini kaldirincaya kadar basini
yerden kaldirmasin, boylece erkeklerin avretlerini gormekten korunmus olur.''
Ebu Davud, Salat l46, (851
).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2801-2810 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.