Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 401-410 )
401 - Bir baska rivayette:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vefatindan beri tugla uzerine
tugla da koymus degilim" der.
Buhari, Istizan, 53; Ibnu
Mace, Zuhd 13, (4162).
402 - Kays Ibnu Ebi Hazim
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Habbab Ibnu'l-Eret (radiyallahu anh)'e
gecmis olsun ziyaretine geldik. Karnina tam yedi yerden dag vurmustu.
Bize: "Bizden once
gelip gecen arkadaslarimiz varya, dunya onlarin sevaplarindan hicbir sey
noksanlastirmadi. Biz ise onlardan sonra oyle dunyaliga erdik ki, koruyacak yer
bulamayarak topraga (bina insaatina) yatirdik. Halbuki sikintili donemde, (oyle
anlar oldu ki) eger Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yasaklamasaydi, olmeyi
temenni edecektik" dedi. Bir baska gelislerimizde, Habbab'i kendine ait
bir duvari insa ederken gormustuk de soyle buyurmustu: "Musluman harcadigi
her sey icin sevaba erer, ancak su insaat isi haric."
Buhari, Marda 19, Da'avat
30, Rikak 7, Temenni 6; Muslim, zikr 12, (2681); Nesai, Cenaiz 2, (4, 3-4).
403 - Hz. Enes (radiyallahu
anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nafaka
icin harcananin hepsi Allah yolunda harcanmis gibidir, bina icin harcanan
mustesna, bunda hayir yoktur."
Tirmizi, Kiyamet 41,
(2484).
404 - Yine, Hz. enes (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yaninda biz
oldugumuz halde (gezintiye) cikti. Derken, etrafindaki binalara ragmen (daha
yuksek oldugu icin) sivrilen bir kubbe gormustu: "Bu da ne?" diye
sordu. "Ensardan falancaya ait" dendi. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) sukut buyurdu, ancak binaya karsi icinden hosnutsuz olmustu. Bir
muddet sonra, sahibi geldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e cemaatin
icinde selam verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yuzunu cevirdi ve
selamini almadi. Tekrar tekrar selam verdi ise de ayni sekilde davranarak
selamini almadi.Adam anladi ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine
kizgindir ve yuz cevirmektedir. Durumu arkadaslarina acarak: "Allah'a
kasem olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bakisini iyi bulmuyorum.
Hakkimda ne olup bitti, bilemiyorum da dedi. Kendisine: "Gezinirken
kubbeni gordu. "Bu kimin?" dedi. Sana ait oldugunu haber verdik"
dediler.
Adam hemen donup, kubbesini
yikti, oyle ki yerle bir etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir baska
gun yine gezintiye cikti. Kubbeyi goremeyince: "Kubbeye ne oldu?"
diye sordu.
Kubbe sahibiyle olup biten
gelismeler haber verildi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
"Bilin ki, zaruri olmayan her bina, sahibine bir vebaldir" buyurdu.
Ebu Davud, Edeb 169,
(5237).
405 - Abdullah Ibnu Amr
Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, ahsab evimi tamir icin
camurlamakla mesguldum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana ugradi ve:
"Bu da ne Ey Abdullah?" buyurdu. Ben: " Evin tamiriyle
mesgulum" dedim. "Olum(un gelmesi) ve bu ev(in yikilmasin)dan daha
cabuktur" buyurdu.
Bir rivayette: "Ben
emr-i Hakk'in gelmesini bun(un yikilmasin)dan daha cabuk goruyorum"
buyurmustur.
Ebu Davud, Edeb 169,
(5235), (5236); Tirmizi, Zuhd, 25, (2336); Ibnu Mace, Zuhd 13 (4160).
406 - Dukeyn Ibnu Said
el-Muzeni (radiyallahu anh) anlatiyor; "Yiyecek istemek uzere Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'a ugradik. Hz. Omer (radiyallahu anh)'e seslenerek:
"Ey Omer git, istediklerini ver" emretti. Hz. Omer bizi bir odaya
cikardi. Hucresinden anahtari cikardi ve kapiyi acti."
Ebu Davud, Edeb 170,
(5238).
407 - Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Yol hususunda ihtilaf ederseniz genisligini yedi zira'
yapin."
Buhari, Mezalim 29; Muslim,
musakat 243, (1613); Tirmizi, Ahkam 20, (1355); Ebu Davud, Akdiye 31, (3633),
Ibnu Mace, Ahkam 16, (2338).
TEFSIRDEN SAKINMAYA DAIR
408 - Cundeb (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular
ki:"Kim Kitabullah hakkinda sehsi re'yi ile soz ederse, isabet bile etse
hatadadir.
Ebu Davud, Ilm, 5
(3652);Tirmizi, Tefsir 1, (2953).
Rezin su ilavede
bulunmustur: "Kim re'yi ile soz eder de hata ederse kufre duser."
409 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Kim Kur'an hakkinda ilme dayanmadan soz ederse atesteki
yerini hazirlasin."
Tirmizi, Tefsir 1, (2951).
410 - Yine Tirmizi'nin bir
rivayetinde soyle buyrulmustur: "Benim hakkimda da bildiginiz disinda
sozden kacinin. Kim bana bile bile yalan nisbet ederse atesteki yerini
hazirlasin. Kim de Kur'an hakkinda re'yi ile soz ederse atesteki yerini
hazirlasin."
Tirmizi, Tefsir 1, (2952).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 401-410 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.