Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 541-550 )
541 -
Yukaridaki Cabir (radiyallahu anh) hadisi, bir rivayette soyle gelmistir:
"Rahatsizlanmistim. Tam o sirada yedi kizkardesim vardi, benim yanimda
idiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanima girdiler. Girince ilk is
yuzume (okuyup) ufledi. Hemen ayildim. Ayilir ayilmaz: "Ey Allah'in
Resulu, kizkardeslerim icin malimin ucte ikisini vasiyet edeyim mi?"
dedim. Bana: "Ihsanda bulun!" dedi. Ben: Oyleyse yarisini? dedim.
Resulullah "Ihsanda bulun" dedi. Sonra beni birakti ve cikarken soyle
dedi: "Bu agridan olmeyeceksin. Allah Teala kizkardeslerine vermen gereken
miktar hususunda aciklayici ayet indirdi. Onlarin hissesini ucte iki
kildi."
Cabir
(radiyallahu anh) su ayet benim hakkimda indi derdi: "Senden fetva
isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirascilar hakkinda fetva
veriyor..." (Nisa 176).
542 - Yine
Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin iki kiziyla gelerek:
"Ey Allah'in Resulu, bu iki kiz Sabit Ibnu Kays'in kizlaridir. Babalari
Uhud'da seninle beraber cihad ederken sihid oldu. Kizlarin amcasi, babalarindan
kalan mallarin ve miraslarinin tamamini aldi ve kizlara hicbir sey birakmadi.
Bu hususta ne dersiniz ey Allah'in Resulu. Allah'a yemin ederim bunlar mallari
olmadikca asla evlenemezler de!" dedi.
Resulullah
(aleyhissalatu vesselam): "Bunlar hakkinda Allah hukmeder" cevabini
verdi. Arkadan Nisa suresi nazil oldu: "Allah cocuklariniz hakkinda
erkege, iki kizin hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa 11).
Resulullah
(aleyhissalatu vesselam): "Bana kadini ve sahibini cagirin!" emretti.
Cocuklarin amcasina: "Babalarindan kalan malin ucte ikisini kizlara,
sekizde birini kizlarin annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi.
Ebu Davud,
Feraiz 4, 2891. Metin Ebu Davud'a aittir. Tirmizi, Feraiz 3, (2093).
543 -
Ubadetu'bnu's-Samit (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'a bir vahiy geldigi zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam
ve keder alir, yuzunun rengi ucardi. Bir gun Cenab-i Hakk yine vahiy indirmisti
ki ayni han onu sardi. Keder hali acilinca: "(Zina haddiyle ilgili hukmu)
benden alin. Allah onlar hakkinda yol kildi (yani cok acik sekilde had beyan
etti): Bekar bekarla zina yapmissa cezasi yuz sopa ve bir yil surgundur. Dul
dilla zina yaparsa yuz sopa ve recm'dir."
Muslim, Hudud
13, 1690. H. Ebu Davud, Hudud 23, 4415; Tirmizi, Hudud 8, 1434.
544 - Ibnu
Abbas: "Ey iman edenler! kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size
helal degildir. Apacik hayasizlik etmedikce onlara verdiginizin bir kismini
alip goturmeniz icin onlari sikistirmayin..." (Nisa 19) ayeti hakkinda su
aciklamayi yapti: "Cahiliye devrinde bir erkek olunce, karisi uzerinden en
ziyade onun yakinlari hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir,
dilerse kadini bir baskasiyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de
evlenmesine mani olurlardi. Erkegin yakinlari bu hususta, kadini akrabalarindan
da cok hak sahibi idiler. Yukaridaki ayet bu durumla ilgili olarak indi."
Buhari,
Tefsir, Nisa 6, Ikrah 5; Ebu Davud, Nikah 23, 2089 H.
545 - Ebu
Davud'da gelen bir diger rivayette soyle denir: "Erkek, akrabasinin
hanimina varis olur, kadin olunceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar
muskulat cikarirdi. Cenab-i Hakk buna mani oldu ve kadina uygulanan engeli
yasakladi."
Ebu Davud, Nikah
23 (2090).
546 - Yine
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Ey iman edenler, birbirinizin mallarini
haram sebeplerle yemeyin. Meger ki, (o mallar) sizden karsilikli bir rizadan
(dogan) bir ticaret (mali) ola..." (Nisa 29) ayetiyle ilgili olarak su
aciklamayi yapti: "Bu ayet indigi zaman kisi, bir baskasinin yaninda
yemeyi nefsine haram etti. Sonra Cenab-i Hakk bu ayeti Nur suresinde yer alan
su ayetle neshetti: "...Evlerinizde veya babalarinizin evlerinde veya
annelerinizin evlerinde veya erkek kardeslerinizin evlerinde veya
kizkardeslerinizin evlerinde veya amcalarinizin evlerinde veya halalarinizin
evlerinde veya dayilarinizin evlerinde, veya teyzelerinizin evlerinde veya
kahyasi olup anahtarlar elinde olan evlerde, ya da dostlarinizin evlerinde izinsiz
yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir ara veya ayri ayri yemenizde bir
sorumluluk yoktur" (Nur 61). Bundan once zengin kisi, ehlinden olan
kimseyi yemege davet ederdi de cagrilan kimse:
-(Nisa
suresindeki ayeti gozonune alarak): Benim bundan yemem gunahtir, zira fakirin
bundan yeme hakki benden fazladir" derdi. (Nur suresindeki) bu ayetle,
Muslumanlara (ayette sayilan kimselere ait olmak uzere) uzerine Allah'in ismi
zikredilen yemeklerinden yemeleri helal kilindigi gibi, ehl-i kitabin yiyecekleri
de helal kilindi."
Ebu Davud,
Et'ime 6, (3753).
547 - Ibnu
Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bes ayet vardir ki onlari butun dunya
ve icindekilerle degismem. Bunlar sunlardir:
1. "Size
yasak edilen buyuk gunahlardan kacinirsaniz, kusurlarinizi orter ve sizi
serefli bir yere yerlestiririz" (Nisa 31)
2.
"Allah suphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu
kat kat artirir ve yapana buyuk ecir verir" (Nisa 4).
3. "Biz
her peygamberi ancak, Allah'in izniyle, itaat olunmasi icin gonderdik. Onlar,
kendilerine yazik ettiklerinde, sana gelip Allah'tan magfiret dileseler ve
Peygamber de onlara magfiret dileseydi, Allah'in tevbeleri daima kabul ve
merhamet eden oldugunu gorurlerdi" (Nisa 64).
4.
"Allah kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini
diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan kimse, suphesiz buyuk bir gunahla
iftira etmis olur" (Nisa 18).
5. "Kim
kotuluk isler veya kendine yazik eder de, sonra Allah'tan bagislanma dilerse,
Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (Nisa 110).
Rezin tahric
etmistir.
548 - Ummu
Seleme (radiyallahu anha) validemiz anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim,
erkekler cihada cikiyorlar, kadinlar cihad yapmiyor, biz kadinlara mirasdan da
yarim veriliyor." Bunun uzerine Rabb Teala su ayeti inzal buyurdu:
"Allah'in sizi birbirinizden ustun kildigi seyleri ozlemeyin. Erkeklere
kazandiklarindan bir pay, kadinlara da kazandiklarindan bir pay vardir.
Allah'tan bol nimet isteyin. Dogrusu Allah herseyi bilir" (Nisa 32).
Mucahid der
ki: "Cenab-i Hakk su ayeti de Ummu Seleme hakkinda inzal buyurdu:
"Dogrusu erkek ve kadin Muslumanlar, erkek ve kadin mu'minler, boyun egen
erkekler ve kadinlar; dogru sozlu erkekler ve kadinlar, sadaka veren erkekler
ve kadinlar, oruc tutan erkekler ve kadinlar, iffetlerini koruyan erkekler ve
kadinlar, Allah'i cok anan erkekler ve kadinlar, iste Allah bunlarin hepsine
magfiret ve buyuk ecir hazirlamistir" ( Ahzab 35). Ummu Seleme Medine'ye
hicretle gelen ilk kadindir."
Tirmizi,
Tefsir, Nisa (3025).
549 - Ibnu
Abbas (radiyallahu anhuma): "Ana-babanin ve yakinlarin biraktiklarindan
herbirini mevaliye kildik..." (Nisa, 33) ayetindeki mevaliye tabirini
varisler olarak tefsir etmistir. Keza ayetin devaminda gecen
"yeminlerinizin bagladigi kimselere haklarini verin" ibaresindeki
"yeminlerinizin bagladigi kimseler" tabiriyle ilgili olarak da su
aciklamayi yapmistir: "Mekkeli muhacirler Medine'ye geldikleri vakit,
muhacir bir kimse Medineli bir ensari'ye -Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in aralarinda tesis ettigi kardeslik sebebiyle- kendi kan
yakinlarindan once varis olurdu. Ancak: "Ana babanin ve yakinlarin
biraktiklarindan, her birine varisler kildik..." (Nisa 33) ayetiyle bu
muamele neshedildi. Kelam-i ilahi'de gecen "yeminlerinizin bagladigi"
tabiriyle ifade edilen "muahattan gelen kardeslik hukuku" birbirinize
yardim, rifade (hacilara toplanan yardim, destek), bir de nasihat ve
hayirhahliga munhasirdir. Artik hukuki olan tevarus kalkmistir. Ancak kisi
ihtiyari olarak vasiyette bulunabilir."
Buhari,
Tefsir, Nisa 7, Kefalet 2, Feraiz 16; Ebu Davud, Feraiz 16, (2921, 2922).
550 - Ebu
Davud'un bir baska rivayetinde su aciklama vardir: "Yeminlerinizin
bagladigi kimseler" (tabirine gelince bununla su kastediyor: Islam'in
bidayetinde) kisi, aralarinda hicbir neseb bagi bulunmayan bir baskasi ile
anlasma yoluyla hukuki bir bag kurup biri digerine varis olabiliyordu. Bu
muessese, Enfal suresinde gelen su ayetle neshedildi: "...Ve zevil erham
(birbirine mirasci olan akraba), Allah'in Kitabi'na gore birbirine daha yakindir..."
(Enfal 75).
Ebu Davud,
Feraiz 16 (2921).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 541-550 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.