Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 571-580 )

571 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Mu'minlerden ozur sahibi olmaksizin (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savasina katilanlara uygulayarak soyle demistir: "Bedir savasina gitmeyip (evlarinde) oturanlarla ona katilanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhari'ye aittir).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var:
Bedir Gazvesi oldugu zaman Abdullah Ibnu Cahs ve Ibnu Ummi Mektum: "Ey Allah'in Resulu, biz amayiz, bize bir ruhsat var mi?" dediler. Bunun uzerine su ayet indi: "Insanlardan ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyla Allah yolunda cihad edenler birbirine esit degildir. Allah, mal ve canlariyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vaadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder." (Nisa, 95-96).
Buhari, Megazi 4; Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035).

572 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Mu'minlerden oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil oldugu zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyd (radiyallahu anh)'i cagirdi. Zeyd bir kurek kemigi ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sirada Ibnu Mektum gozlerinin ama olusundan yakiniyordu. Bunun uzerine ayetin devaminda ozur sahipleri istisna edildi: "Mu'minlerden, ozur sahibi olmaksizin (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz.."
Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu'l-Kur'an 4; Tirmizi, Cihad 1 (1670), Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10).

573 - Etbauttabiin'den Muhammed Ibnu Abdirrahman anlatiyor: (Abdullah Ibnu Zubeyr'in hilafeti sirasinda Samlilara karsi gonderilmek uzere) Medine halkindan askeri bir birlik teskili kararlastirildi. Birlige de yazildim. Bu esnada Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in azadlisi Ikrime ile karsilastim, durumu ona anlatmistim. Bu sefere katilmayi bana siddetle yasakladi. Sonra da sunu anlatti: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) bana haber verdi ki: "Muslumanlardan bir grup (Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devrinde) musriklerle beraberdi ve onlarin sayilarini artiriyorlardi. Musriklere atilan ok, bazan gelip onlardan birine isabet etip oldurdugu oluyordu. Kilic darbeleriyle hayatlarini kaybedenler de vardi. Bunun uzerine Cenab-i Hak su ayeti indirdi: "Kendilerine yazik edenlerin canlarini melekler aldiklari zaman onlara: "Ne yaptiniz bakalim? deyince, "Biz yeryuzunde zavalli kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'in arzi genis degil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabini verecekler, onlarin varacaklari yer cehennemdir. Orasi ne kotu donulecek yerdir" (Nisa, 97).
Buhari, Tefsir, Nisa 19; Fiten 12.

574 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) "...Yagmurdan zarar gorecekseniz veya hasta olursaniz, silahlarinizi birakmaniza engel yoktur. Fakat butun ihtiyat tedbirlerini alin..." (Nisa 102) ayeti Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh) hakkinda, o yarali iken nazil oldu" demistir.
Buhari, Tefsir, Nisa 22.

575 - Ya'la Ibnu Umeyye anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh)'a: "Ayet-i kerime'de: "Yerzuzunde sefere ciktiginiz zaman, kafirlerin size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Simdi ise halk emniyet icerisinde, buna ragmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kisaltiliyor)" diye sordum. Bana su cevabi verdi:
"Senin gibi, ben de ayni sekilde merak ederek, bu meselede Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sormustum. Bana su aciklamayi yapmisti: "Namazin kisaltilmasi, Allah'in sizlere yaptigi bir sadakadir. Rabbinizin sadakasini kabul edin."
Muslim, Salatu'l-Musafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud, Salat 270, (199); Nesai, Taksiru's-Salat 1 (3, 116).

576 - Umeyye Ibnu Abdillah Ibnu Halid merhumun anlattigina gore Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e soyle demistir:
"-Cenab-i Hakk ayeti kerimede: "Kafirlerin size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) diyerek (savas ve korku halinde) kisaltmaya izin verdigi halde, seferde namaz neye dayanilarak kisaltilir?"
Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) su cevabi verdi:
"- Ey kardesimoglu! Bizler hep dalalette iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize geldi ve dinimizi ogretti. Bize ogrettikleri arasinda namazi sefer sirasinda iki rekat kilmak da var."
Nesai'de yer alan rivayet (Taksiru's-Salat Fi's-Sefer 1 (3, 117)) bu manadadir. Hadisin lafzen bu sekli Nesai'nin es-Sunenu'l-Kubra'da yer almis olabilir.

577 - Katade Ibnu'n-Nu'man (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kendilerine Benu Ubeyrik denen bizden bir aile halki vardi. Ferdlerinin isimleri Bisr, Buseyr ve Mubessir idi.
Buseyr munafik bir kimseydi. Siir duzer, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabini (radiyallahu anh) hicveder, sonra da bu siiri bir Arab'a nisbet edip: Falanca soyle dedi, fismakanca boyle dedi (diye onlardan naklederek kendi yazdigi hicviyeleri okurdu). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi bu siirleri duyunca tanirlar ve: "Allah'a kasem olsun bu siiri su habis heriften baskasi soylemez -ravi suphe ediyor: "su habis herifi" mi derlerdi, yoksa "su herif" mi derlerdi diye- "onu mutlaka Ibnu'l- Ubeyrik soyledi" derlerdi.
Bu aile, cahiliye devrinde de Islam doneminde de hep fakir ve ihtiyac icinde kaldi. O zaman Medine'de halkin gidasini hurma ve arpa teskil ediyordu. Kisi zenginse, beyaz un tuccari geldigi vakit, o undan satin alir, boylece zenginligini izhar ederdi. Fakirlerin yiyecekleri ise hurma ve arpa idi.
Bir seferinde Sam'dan bir tuccar geldi. Amcam Rifa'a Ibnu Zeyd bir yuk beyaz un aldi. Onu mesrube denen tenezzuh odasina koydu. Mesrubesinde silah, zirh ve kilinc vardi. Bir gece evine giren hirsizlar mesrubeyi yarip yiyecek, silah orada ne varsa alip goturduler. Sabah olunca amcam Rifa'a bana ugradi ve: "Ey yegenim, geceleyin evime hirsiz girmis, mesrubemizi yardilar, silah, yiyecek ne varsa goturduler" dedi. Biz de mahallede bir arastirma yaptik, sorusturduk. Bize: "Bu gece Benu Ubeyrik'leri gorduk, ates yakiyorlardi. Gorduklerimizin bir kismi mutlaka sizin yiyecekleriniz idi" dediler.
Biz mahallede sorusturma yaparken, Benu Ubeyrik de: "Allah'a kasem olsun, biz (bu isin faili olarak) dostunuz Lebid Ibnu Sehl'i goruyoruz" dediler.
Lebid Ibnu Sehl bizden birisiydi, salih ve Musluman bir kimseydi. Lebid onlarin sozunu isitince kilincini cekti: "Yani ben mi caldim? Allah'a yemin olsun ya bu hirsizligi aciklayacaksiniz ya da bu kilincla sizi deseliyecegim" dedi.
Onlar: "Be adam senden bize ne, sen kim, hirsizlik kim" diye lafi cevirdiler.
Mahallede iyice sorusturuyorduk. Sonunda hirsizligi bunlarin yaptigi hususunda suphemez kalmadi. Amcambana: "Ey yegenim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kadar gidip, durumu anlatmaz misin?" dedi. Ben de O'na gelip: "Bizden bir aile zalimlik yapti, amcam Rifa'a'yi hedef kilip mesrubesini yardilar. Icinde silah, yiyecek ne varsa asirdilar. Hic olmazsa silahimizi iade etsinler, yiyecege ihtiyacimiz yok, onu istemiyoruz" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ben bunu emredecegim" dedi.
Benu Ubeyrik bunu duyunca, Esir Ibnu Urve adindaki adamlarina gelip bu hususta kendisiyle konustular.
Mahalle halkindan bir grup bu meselede ittifak edip: "Ey Allah'in Resulu, Katade ve amcasi bizden salih ve Musluman bir aile halkini hedef alip hicbir delil ve huccete dayanmadan iftira atip hirsiz diyor" dediler.
Katade: "Ben de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip kendisiyle konustum. Bana: "Musluman ve salih olduklari soylenen bir aileyi hedef yapip delil ve huccet olmadan hirsizlikla mi itham ediyorsun?" dedi. Ben de oradan ayrilip eve dondum. "Keske bir cok malim gitseydi de bu hususta Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soylememis olsaydim" diye icten temenni ettim. Derken amcam geldi ve "Yegenim ne yaptin?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bana soylediklerini anlattim. Amcam bana: "Allah yardimcimizdir" dedi. Aradan cok gecmeden su ayet indi: "(Ey Muhammed!) Dogrusu insanlar arasinda Allah'in sana gosterdigi gibi hukmedesin diye Kitab'i sana hak olarak indirdik; hakki gozet, hainlerden taraf (yani Benu Ubeyrik tarafinda) olma. (Katade'ye soyledigin soz icin) Allah'tan magfiret dile. Allah bagislar ve magfiret eder. Kendilerine hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma. Allah hainlikte direnen sucluyu sevmet. Allah'in razi olmadigi sozu gece kurarlarken onu insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah'tan gizlemiyorlar. Allah islediklerinin hepsini bilmektedir. Iste siz, dunya hayatinda onlari mudafaa ediyorsunuz, ama kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim mudafaa edecek? Veya onlarin vekaletini kim uzerine alacak? Kim kotuluk isler, kendine yazik eder de sonra da Allah'tan bagislanma dilerse Allah'i magfiret ve merhametsahibi olarak bulur" (yani "Eger onlar tevbe ederse Allah onlari bagislayacaktir"). "Kim gunah islerse bunu ancak kendi aleyhine yapmis olur. Allah bilendir, Hakimdir. Kim yanilir veya suc islerde sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, suphesiz iftira etmis, apacik bir gunah yuklenmis olur" (Lebid'e soyledikleri soz). "Ey Muhammed! (Eger sana Allah'in bol nimeti ve rahmeti olmasaydi onlardan birtakimi seni sapitmaya calisirdi. Halbuki onlar kendilerinden baskasini saptiramazlar. Sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmis, sana bilmedigini ogretmistir. Allah'in sana olan nimeti ne buyuktur. Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna, onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari Allah'in rizasini kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz" (Nisa 104-114).
Bu ayetler nazil olunca Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a silahlar getirildi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlari Rifaa'ya geri verdi.
Katade devamla dedi ki: "Ben silahi amcama getirip verdim. Amcam cahiliye devrinde yaslanmis veya (ravilerden Ebu Isa'nin tereddudune gore) gozleri cok zayif goren bir ihtiyardi. Bu sebeple ben onun Muslumanligini biraz karisik goruyordum. Ne var ki silahi kendisine teslim ettigim zaman bana: "Ey yegenim, bunu Allah icin bagisladim" dedi. O zaman anladim ki, imani saglammis.
Yukaridaki ayetler inince Buseyr, musriklere iltihak etti. Gidip Sulafe Bintu Sa'd Ibni Sumeyye'ye misafir oldu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Dogru yol kendisine apacik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dondugu yone dondurur ve onu cehenneme sokariz. Orasi ne kotu bir donus yeridir. Allah kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan derin bir sapikliga sapmis olur." (Nisa, 115-116).
Buseyr, Sulafe'nin yanina misafir olarak inince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sairi Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) kadini taslayici siirler yazdi. Bunlar kulagina gelince, Sulafe, Buseyr'in havidini basinin uzerine koyup goturdu ve sel yatagina firlatti. Sonra kendisine sunu soyledi: "Defol! Bana Hassan'in siirini hediyeden baska bir hayir getirmedin"
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3039).

578 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa 123) mealindeki ayet nazil oldugu zaman, Muslumanlari cok ciddi bir kedere sevketti. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle tavsiye etti: "Amellerinizde orta yolu ve dogruyu bulmaya calisin. Mu'mine musibet nevinden her ne ulasir ise gunahlarina bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmus, ayagina batan bir diken olmus farketmez."
Muslim, Birr (2574). Bu metin Muslim'in metnidir. Tirmizi, Tefsir, Nisa (3041).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var: "Ayet(in hukmu) Muslumanlari cok uzdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sikayet ettiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sunu soyledi..."

579 - Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda oturuyor idim. O'na su ayet indirildi: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa, 123). Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana inen bir ayeti sana okutayim mi?" dedi. Ben: "Pek tabii" dedim. Bana onu okuttu. Sanki belimin ayrildigini hissettim ve o yuzden gerindim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Neyin var, ne oldu Ey Ebu Bekr?" diye sordu. "Annem babam sana feda olsun Ey Allah'in Resulu, dedim, hangimiz kotu amelde bulunmaz ki, demek hepimiz islediklerimiz yuzunden cezalandirilacagiz ha?" diye uzuntumu ifade ettim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Ey Ebu Bekr, sen ve mu'minler, bunlar sebebiyle dunyada cezalandiriliyorsunuz. Oyle ki Allah'a kavustugunuz zaman sizde gunah kalmaz. Digerlerine gelince onlarinkiler biriktirilir, kiyamet gunu cezalari toptan verilir.
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3042).

580 - Ali Ibnu Zeyd annesinden anlatiyor: Annesi Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye Cenab-i Hakk'in su ayetinden: "...Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar" (Bakara, 284) ve keza: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur" (Nisa 123) ayetinden sordu. Hz. Aise su cevabi verdi: "Benim Resullullah (aleyhissalatu vesselam)'tan bu hususta sordugum gunden bu yana kimse meseleyi bana sormadi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle cevap vermisti: "Bu, Allah'in hastalik ve kazadan tut, cebine koydugu basit bir esyanin kaybiyla duydugu uzuntuye varincaya kadar maruz kaldigi musibetlerle kulunu (dunyada) cezalandirmasidir. Boylece kul, peyderpey gunahlarindan arinmis olarak cikar, tipki ham altinin korukten saf kizil ciktigi gibi."

Tirmizi, Tefsir, Bakara (2993).




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 571-580 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.