Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 931-940 )
931 - Ebu Said (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Sizden once yasayanlar arasinda doksan dokuz kisiyi olduren bir adam
vardi. Bir ara yeryuzunun en bilgin kisisini sordu. Kendisine bir rahib
tarifedildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kisi oldurdugunu, kendisi icin bir
tevbe imkaninin olup olmadigini sordu. Rahib: "Hayir yoktur!" dedi.
Herif onu da oldurup cinayetini yuze tamamladi.
Adamcagiz, yeryuzunun en bilginini
sormaya devam etti. Kendisine alim bir kisi tarif edildi. Ona gelip, yuz kisi
oldurdugunu, kendisi icin bir tevbe imkani olup olmadigini sordu. Alim:
"Evet, vardir, seninle tevben arasina kim perde olabilir?" dedi. Ve
ilave etti:
"Ancak, falan memlekete
gitmelisin. Zira orada Allah'a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah
ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine donmeyeceksin. Zira orasi kotu
bir yer. "
Adam yola cikti. Giderken yari yola
varir varmaz olum melegi gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azab melekleri onun
hakkinda ihtilafa dustuler. Rahmet melekleri: "Bu adam tevbekar olarak
geldi. Kalben Allah yonelmisti" dediler. Azab melekleri de: "Bu adam
hicbir hayir islemedi" dediler.
Onlar boyle cekisirken insan suretinde
bir baska melek, yanlarina geldi. Melekler onu aralarinda hakem yaptilar. Hakem
onlara: "Onun ciktigi yerle, gitmekte oldugu yer arasini olcun, hangi
tarafa daha yakinsa ona teslim edin" dedi. Olctuler, gorduler ki, gitmeyi
arzu ettigi (iyiler diyarina) bir karis daha yakin. Onu hemen rahmet melekleri
aldilar."
Bir rivayette su ziyade var: "Bir
miktar yol gidince, olum gelip catti. Adamcagiz yonunu salih koye dogru
cevirdi. Boylece o koy ehlinden sayildi."
Buhari, Enbiya 50; Muslim, Tevbe 46,
(2766); Ibnu Mace, Diyat 2, (2621).
932 - Bir diger rivayette (ayni hikaye
ile ilgili olarak) soyle denmistir: "Allah Teala beriki koye adamdan
uzaklasmayi, obur koye de yaklasmayi vahyetti, sonra da: "Adamin geldigi
ve gitmekte oldugu koylere uzakliklarini olcup kiyaslayin" dedi."
Buhari, ayni bab.
933 - Hz.Enes (radiyallahu anh)
anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Insanoglunun herbiri hatakardir. Ancak hatakarlarin en hayirlisi tevbekar
olanlaridir."
Tirmizi, Kiyamet 50, (2501); Ibnu
Mace, Zuhd 30, (4251).
RUYA VE RUYA ADABINA DAIR HADISLER
934 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Zaman
yaklasinca, mu'minin ruyasi, neredeyse yalan soylemeyecek. Esasen mu'minin
ruyasi, peygamberligin kirk alti cuzunden bir cuzdur." Buhari'nin
rivayetinde su ziyade var: "Peygamberlikten cuz olan sey yalan
olamaz."
Buhari, Ta'bir 26; Muslim, Ruya 8,
(2263); Tirmizi, Ruya 1, (2271); Ebu Davud, Edeb 96, (5019).
935 - Ebu Katade (radiyallahu anh)'nin
anlattigina gore: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini
isitmistir: "Ruya Allah'tandir. Hulm (sikintili ruya) seytandandir. Oyle
ise, sizden biri, hosuna gitmeyen kotu bir ruya (hulm) gorecek olursa sol
tarafina tukursun ve ondan Allaha istiaze etsin (siginsin). (Boyle yaparsa
seytan) kendisine asla zarar edemiyecektir."
Buhari Tibb 39, Bed'u'l-Halk 11,
Tà'bir 3, 4, 10,14, 46; Muslim, Ruya 5, (2262); Muvatta 1, (2, 957); Tirmizi,
Ruya 4, (2288); Ebu Davud, Edeb 96, (5021).
936 - Buhari'nin bir rivayetinde
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurur: "Beni ruyada goren,
gercekten beni gormustur, cunku seytan benim suretime giremez."
Buhari, Tabir 2, 10; Muslim, Ruya 10;
(2266); Muvatta, Ruya 1, (2, 956).
937 - Ebu Rezin el-Ukeyli Lakit Ibnu
Amir Ibni Sabire (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) buyurdular ki: "Mu'minin ruyasi, nubuvvetin kirk cuzunden bir
cuzdur. Bu ruya, anlatilmadigi muddetce bir kusun ayaginda (takili vaziyette)
durur. Anlatilacak olursa hemen duser."
Tirmizi, Ru'ya 6, (2279, 2280); Ebu
Davud, Edeb 96, (5020).
938 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Mu'minin ruyasi, nubuvvetin kirk alti cuzunden bir cuzdur."
Buhari, Ta'bir 4, Muvaatta 1, (2,
956).
939 - Tirmizi'de Ebu Said'den su
rivayet kaydedilmistir: "En sadik ruya seher vakitlerinde gorulen
ruyadir."
Tirmizi, Ru'ya 3, (2275).
940 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle demisti:
"Benden sonra, peygamberlikten sadece mubessirat (mujdeciler)
kalacaktir!"Yanindakiler sordu:
"- Mubessirat da nedir`?"
" Salih ruyadirl" diye cevap verdi."
Muvatta'nin rivayetinde su ziyade var:
"Salih ruyayi salih kisi gorur veya ona gosterilir."
Buhari, Tabir, 5; Muvatta, Ruya 3, (2,
957); Ebu Davud, Edeb 96,(5017).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 931-940 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.