Mekke'de nâzil olan bu sûre 53 (elliüç)
âyettir. Yalnız 23 - 26. âyetleri Medine'de inmiştir. Adını 38. âyette geçen ve
müslümanların, işlerini aralarında danışma ile yapmalarının gereğini bildiren
Şurâ kelimesinden almıştır.
42 – Şûrâ Suresi
Rahmân ve Rahîm
(olan) Allah'ın adıyla.
5. Neredeyse yukarılarından gökler
çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için
mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
7. Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun
çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları
korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü
cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.
8. Allah dileseydi onları bir tek millet
yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir dostu
ve yardımcısı yoktur.
9. Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı
edindiler? Halbuki dost yalnız Allah'tır. O ölüleri diriltir, her şeye
kadirdir.
10. Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde
hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O'na dayandım
ve O'na yönelirim.
11. O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır.
Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu
suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir,
görendir.
12. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur.
Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir.
13. "Dini ayakta tutun ve onda
ayrılığa düşmeyin" diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi,
İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat
kendilerini çağırdığın bu (din), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah
dilediğini kendisine (peygamber) seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola
iletir.
14. Onlar kendilerine ilim geldikten sonra,
sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir
süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen
hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin
bir şüphe içindedirler.
15. İşte onun için sen (tevhide) dâvet et
ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben
Allah'ın indirdiği Kitab'a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle
emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz
bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu
yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır. (Âyette Hz.
Peygamber in insanları davet edeceği prensipler açıklanırken, uyacağı esaslar
da beyan edilmiştir. Buna göre davete devam edilecek, inanma yanların teklifve
ısrarları dinlenmeyecektir.)
16. Daveti kabul edildikten sonra, Allah
hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için
bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.
18. Ona inanmayanlar, onun çabuk kopmasını
isterler. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi
bilin ki, kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.
20. Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun
kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler
veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.
21. Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği
bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal
aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır.
22. Yaptıkları şeyler başlarına gelirken
zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da
cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlara diledikleri her şey
vardır. İşte büyük lütuf budur.
23. İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler
yapan kullarına müjdelediği nimet budur. Deki: Ben buna karşılık sizden
akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun
sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını
verendir.
24. Yoksa onlar, (senin için) Allah'a karşı
yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah
bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları
bilendir.
26. Allah, iman edip iyi işler yapanların
tevbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. Kâfirlere gelince,
onlara da çetin bir azap vardır.
27. Allah kullarına rızkı bol bol verseydi,
yeryüzünde azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir. Çünkü O,
kullarının haberini alandır, onları görendir.
28. O, (insanlar) umutlarını kestikten
sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur,
övülmeye lâyık olandır.
29. Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp
ürettiği canlıları yaratması da O'nun delillerindendir. O dilediği zaman
bunları biraraya toplamaya da kadirdir.
30. Başınıza gelen herhangi bir musibet,
kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu
affeder.
31. Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız.
Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.
33. Dilerse O, rüzgârı durdurur,da onun
(denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes
için ibretler vardır.
36. Size verilen şey, yalnızca dünya
hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha
süreklidir. Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir.
37. Onlar, büyük günahlardan ve
hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.
38. Yine onlar, Rablerinin davetine icabet
ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir.
Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.
40. Bir kötülüğün cezası, ona denk bir
kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir.
Doğrusu O, zalimleri sevmez.
42. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde
haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.
44. Allah kimi saptırırsa, bundan sonra
artık onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: Dönecek bir yol
var mı? dediklerini görürsün.
45. Ateşe arz olunurlarken onların,
zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin.
İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve
ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler,
sürekli bir azap içindedirler.
46. Onların Allah'tan başka kendilerine
yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun
kurtuluşa çıkan bir yolu yoktur.
47. Allah'tan, geri çevrilmesi imkânsız bir
gün gelmezden önce, Rabbinize uyun. Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer
bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz.
48. Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz
seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana
katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları
yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!
49. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır.
Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları
bahşeder.
50. Yahut onları, hem erkek hem de kız
çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi
bilendir, her şeye gücü yetendir.
51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla
veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini
vahyeder. O yücedir, hakîmdir.
52. İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı
vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan
dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki
sen doğru bir yolu göstermektesin.
53. (O yol) göklerin ve yerin sahibi olan
Allah'ın yoludur. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah'a döner.
Diyanet İşleri Meali - Kuranı Kerim
| |||
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme