Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2071-2080 )
2071 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir
adamin elinde altindan bir yuzuk gordu. Onu cikarip atti ve:
"Biriniz tutup atesten
bir parcayi alip eline koyuyor!" buyurdu. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) gidince adama: "Yuzugunu al (baska surette) ondan faydalan"
dediler. O:
"Hayir! Vallahi
ebediyen almayacagim, onu Resulullah (aleyhissalatu vesselam) atti"
dedi."
Muslim, Libas 52, (2090).
2072 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Habes
krali Necasi'den hediyeler geldi. Icerisinde Habesi kasli bir de altin yuzuk
vardi. Resulullah onu bir cople veya tiksinerek bir parmagiyla aldi. Kizi
Zeyneb'in kizi Umame Bintu Ebi'l-As'i cagirip: "Yavrucugum al sunu,
takin!" dedi."
Ebu Davud, Hatem 8, (4235).
2073 - Said Ibnu'l-Museyyeb
anlatiyor: "Hz. Omer, Suheyb (radiyallahu anhuma)'e: "Niye parmaginda
altin yuzuk goruyorum?" dedi. Beriki: "Onu senden daha hayirli olan
da gordu, ama ayiplamadi" deyince, Hz. Omer:
"O da kimmis?"
dedi. Suheyb: "Resulullah!" cevabini verdi."
Nesai, Zinet 42,
(8,164,165).
2074 - Hz. Ali (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yuzugumu su parmaga
koymami yasakladi -ve eliyle orta ve ondan sonra gelen (sehadet) parmagina
isaret etti- buyurdu."
Muslim, Libas 64, (2078);
Tirmizi, Libas 44, (1787); Nesai, Zinet 53, (8, 177); Ebu Davud, Hatem 4,
(4225).
2075 - Yine Hz. Ali
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah yuzugunu sag eline takardi."
Ebu Davud, Hatim 5, (4226);
Nesai, Zinet 49, (8,175).
2076 - Cafer Ibnu Muhammed,
babasindan naklen anlatiyor: "Hz. Hasan ve Hz. Huseyin (radiyallahu
anhuma), yuzuklerini sol ellerine takarlardi."
Tirmizi, Libas 16, (1743).
2077 - Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yuzugu
sol eline takardi ve kasini avucunun icine getirirdi. Ibnu Omer de boyle
yapardi.
Ebu Davud, Hatem 5, (4227,
4228).
2078 - Hz. Enes
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)
helaya girdigi zaman yuzugunu cikarirdi."
Tirmizi, Libas 16, (1746);
Nesai, Zinet 54, (8, 178).
Rezin su ilavede
bulunmustur: "Yuzuk Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sol elinde
idi.")
2079 - Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a gelerek sordu:
"Iki altin bilezik
hakkinda ne dersiniz, (takayim mi?)"
"Atesten iki
bileziktir, (takmayin!)" deyip cevap verdi. Kadin devamla:
"Pekala altin
gerdanliga (ne dersiniz?)" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'dan yine:
"Atesten bir
gerdanlik!" cevabini aldi. O, yine sordu:
"Bir cift altin kupeye
ne dersiniz?"
"Atesten bir cift
kupe!"
Kadinda bir cift altin
bilezik vardi. Onlari cikarip atti ve:
"(Ey Allah'in Resulu),
kadin kocasi icin suslenmezse, onun yaninda kiymeti duser" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Sizden birine, gumus
kupeler takinmasindan, bunlari za'feran veya abir ile sarartmasindan kimse
engel olmaz!" cevabini verdi."
Nesai, Zinet 39, (8,159).
2080 - Sevban (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina Fatima
Bintu Hubeyre, elinde altindan iri yuzukler (Feth) oldugu halde gelmisti. Hz.
Peygamber (aleyhissalatu vesselam), kadinin ellerine vurmaya basladi. Fatima da
hemen (oradan sivisip) Resulullah'in kerimeleri Fatimatu'z-Zehra (radiyallahu
anha)'nin yanina girdi. Ona Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kendisine
olan davranisini anlatti. Bunun uzerine Hz. Fatima (radiyallahu anha) boynundaki
altin zinciri cikarip: "Bunu bana Hasan'in babasi Hz. Ali (radiyallahu
anhuma) hediye etti" dedi. Zincir daha elinde iken Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) yanlarina girdi ve sunu soyledi:
"Ey Fatima! Halkin:
"Resulullah'in kizinin elinde atesten bir zincir var!" demesi seni
memnun eder mi?" dedi ve boyle diyerek oturmadan geri donup gitti. Bunun
uzerine Fatima (radiyallahu anha) zinciri carsiya gonderip sattirdi, parasiyla
bir kole satin aldi ve onu azad etti.
Bu olanlar Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'a anlatilinca: "Fatimayi atesten kurtaran Allah'a
hamdolsun!" buyurdular."
Nesai, Zinet 39, (8,158).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2071-2080 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.