Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 341-350 )

341 - Ummu Yunus (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyd Ibnu Erkam (radiyallahu anh)'in Ummu Velet'i (cocuk dogurmus cariyesi), Hz. Aise (radiyallahu anha)'ya ugradi ve dedi ki: "Zeyd'in bir cariyesini el-Ata'ya sekiz yuz dirheme sattim. Sonra ayni cariyeyi ondan, odeme zamani dolmazdan once alti yuz dirheme satin aldim. Ayrica ben kendisine, bunu satacak olursan senden ben satin alacagim diye sart kosmustum." Hz. Aise (radiyallahu anha): "Sart kosman da uygunsuz, satin alman da uygunsuz olmus. Zeyd Ibnu Erkam'a soyle ki, bu is sebebiyle tevbe etmezse, Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte yaptigi cihadi iptal etmistir" dedi.
Kadin: "Zeyd na yapti ki (boyle hukmediyorsun?)" diye sorunca Hz. Aise cevap olarak su ayeti okudu: "Kime Rabb'inden bir ogut gelir de faizcilikten geri durursa, gecmisi kendisinedir, onun isi Allah'a aittir..." (Bakara, 275). Ashab'tan pek cogu hayatta oldugu halde, kimse bu hukumden dolayi Hz. Aise'yi reddetmedi."

342 - Zeyd Ibnu Eslem anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in terketmeyenler icin harb etmeye izin verdigi riba, cahiliye devrinde iki sekilde cereyan ederdi:
1. Bir kimsenin diger bir kimsede, vadeli bir alacagi bulunurdu. Vade dolunca alacakli: "Odeyecek misin yoksa faizlesin mi?" derdi. Borclu oderse oburu alirdi. Odemezse, olceklenen, tartilan, ekilen veya sayilan cesitten ise alacak katlanirdi.
2. Yasla olculen bir mal ise, daha ust mertebeye kaydirilir, vade de uzatilirdi. Islam gelince Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Allah'tan sakinin, inanmissaniz faizden arta kalan hesaptan vazgecin. Boyle yapmazsaniz, bunun Allah'a ve Peygamberine karsi acilmis bir savas oldugunu bilin. Eger tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Boylece haksizlik etmemis ve haksizliga ugramamis olursunuz" (Bakara 278-279).
Bu rivayeti Rezin tahric etti.

MUHAYYERLIK HAKKINDA

343 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapanlar, birbirlerinden ayrilmadikca (akdi bozmakta) muhayyerdirler. Veya alis-veris yapanlardan biri digerine "muhayyersin" demisse yine muhayyerdir." Ravi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in belki de "Alis-veris yapanlardan biri "muhayyerlik sarti uzere olsun demisse" seklinde buyurmus olacaginda suphe etmektedir."
Buhari, Buyu 42, 43, 44, 46; Muslim, Buyu 45, 47, (1531); Tirmizi, Buyu 26, (1246); Ebu Davud, Buyu 53, (3454); Nesai, Buyu 9, (7, 248); Muvatta, Buyu 79, (2, 671); Ibnu Mace, Ticarat 17, (2181).

344 - Sahiheyn'de gelen bir rivayette soyle buyurulmustur: "Iki kisi alis-veriste bulununca, onlar ayrilmadikca, veya biri digerini muhayyer birakmadikca her ikisi de muhayyerdir. Biri digerini muhayyer birakir da bu sartla alis-veris yaparlarsa artik akit kesinlesmistir. Alis-verisi yaptiktan sonra ayrilirlaer da ikisinden biri satistan vazgecmezse yine satis kesinlesmistir."
Buhari, Buyu 45; Muslim, Buyu 44, (1531).

345 - Muslim'in bir diger rivayetinde soyle buyurulmustur: "Alis-veris yapan herhangi iki kisi arasinda , birbirlerinden ayrilmadikca akit kesinlesmis olmaz. Ancak muhayyerlik sartiyla yapilan satis mustesna!"
Muslim, Buyu 46, (1531).

346 - Muslim'in bir diger rivayetinde Nafi der ki: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) bir kimse ile alis-veris yapinca bu satisin bozulmasini istemedi mi kalkar biraz yurur, sonra geri donerdi."
Muslim, Buyu 45, (1531).

347 - Tirmizi'nin bir rivayetinde soyle gelmistir: "Ibnu Omer, bir alis-verisi oturarak yapmis ise, akdin kesinlesmesi iciin ayaga kalkardi."
Tirmizi, Buyu 26, (1245).

348 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapanlar birbirlerinden ayrilincaya kadar muhayyerdirler. Eger dogru soyler ve (her seyi) beyan ederlerse bu alis-verisleri her ikisi hakkinda da mubarek kilinir. Gercegi gizlerler ve yalan soylerlerse, alis-verislerinin bereketi kalmaz."
Buhari, Buyu 19, 22, 42, 44, 46; Muslim, Buyu 47, (1532); Ebu Davud, Buyu 53, (3459); Tirmizi, Buyu 26, (1246); Nesai, Buyu 8, 57, 244).

349 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapan iki taraf, birbirlerinden ayrilmadikca muhayyerdirler. Ancak, aralarinda muhayyerlik anlasmasi varsa bu mustesna. Bu durumda, "karsi taraf pisman olur da akdi bozar" korkusuyla birinin oradan ayrilmasi helal olmaz.
Tirmizi, Buyu 26, (1247); Ebu Davud, Buyu 53, (3954); Nesai, Buyu 11, (7, 251-252).

350 - Ebu Davud'un Ebu Hureyre (radiyallahu anh) hazretlerinden kaydettigi bir rivayette soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis veris yapan her iki taraf da akitden memnun kalmadikca ayrilmasinlar."

Ebu Davud, Buyu 53, (3458); Tirmizi, Buyu 27, (1248).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 341-350 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.