Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 41-50 )

41 - Avf Ibnu Malik el-Esca'i (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in huzurunda yedi veya sekiz veyahut dokuz kisiydik. "Allah Resulu'ne biat etmiyor musunuz?" dedi. Ellerimizi uzatarak: "Hangi sarlara uymak uzere biat edecegiz ey Allah'in Resulu?" dedik. Su cevabi verdi:
"Allah'a ibadet etmek ve O'na hicbir seyi ortak kosmamak, bes vakit namazi kilmak (verilen emirlere) kulak verip itaat etmek -ve bu sirada gizli bir kelime fisildayarak devamla- "Halktan hicbir sey istemeyin" buyurdu. Avf Ibnu Malik Ilaveten der ki, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i benimle dinleyen o cemaatten oylelerini biliyorum ki, bineginin uzerinde iken kazara kamcisi dusse kimseye "Sunu bana verir misin?" diye talebde bulunmaz (iner kendisi alir)di."
Muslim, Zekat 108, (1043); Ebu Davud, Zekat 27, (1642); Nesai, Salat, 5, (1, 229); Ibnu Mace, Cihad 41, (2867).

42 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e kulak vermek ve itaat etmek sartiyla biat ederken "Gucunuzun yettigi seylerde" diyordu.
Buhari, Ahkam 42; Muslim, Imaret 90, (1867); Nesai, Bey'at 18, (7, 148); Tirmizi, Siyer 37, (1597); Muvatta, Bey'at 1, (2, 982); Ibnu Mace, Cihad 43, (2874).

43 - Umeyme bintu Rukayka (radiyallahu anh) dedi ki: "Ensar'dan bir grup kadinla Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelip kendisine: "Allah'a hicbir seyi ortak kosmamak, calmamak, zina etmemek, cocuklarimizi oldurmemek, halde ve istikbalde iftira atmamak, sana mesru emirlerinde isyan etmemek sartlari uzerine biat ediyoruz" dedik. Hemen ilave etti: "Gucunuzun yettigi ve takatinizin kafi geldigi seylerde". Biz: "Allah ve Resulu bize karsi bizden daha merhametlidir, haydi biat edelim" dedik.
Sufyan merhum der ki: Kadinlar, biati (erkekler gibi) musafaha ederek yapmayi kastedmislerdir. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ben kadinlarla musafaha etmem, benim yuz kadina toptan soyledigim soz her kadin icin ayri ayri soylenmis yerine gecer" buyurdu.
Muvatta, Bey'a 2, (2, 982); Tirmizi, Siyer 37, (1597).

MUHTELIF AHKAMLAR

44 - Amr Ibnu Ebi'l-Ahvas (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte Veda hacci'nda bulundum. Orada Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) irad ettigi hutbede once Allah Teala'ya hamd u sena, hatirlatma ve tavsiyelerden sonra soyle devam etti: "Hangi gun (bu gunden) daha (mukaddes ve) haramdir? Bu soruyu uc kere tekrarladi. Cemaat: "el-Haccu'l-Ekber gunu" diye cevap verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devam etti: "Oyle ise bilin ki, kanlariniz, mallariniz, irzlariniz, birbirinize, bu ayinizda, bu beldenizde su gununuz nasil haramsa oylece haramdir, mukaddestir. Bilin ki herkesin cinayetinden kendisi sorumludur. Hicbir babanin cinayetinden oglu sorumlu tutulmaz. Haberiniz olsun ki, Musluman, Muslumanin kardesidir. Bu sebeple, bir Muslumana, bizzat kendisi helal kilmadikca kardesinin hicbir seyi helal degildir. Bilin ki cahiliye devrinden kalan butun faizler mulgadir, terkedilecek ve alinmayacak. Faize verilen paranin sadece sermaye kismini yani aslini alacaksiniz, -boylece ne zulum ve haksizlik etmis ne de zulme ve haksizliga ugramis olacaksiniz- Abbas Ibnu Abdi'l-Muttalib'in faizi haric. Zira onun tamami mulgadir, terkedilmistir. Haberiniz olsun ki, cahiliye devrinden kalan butun kanlar da terkedilmistir. (intikam pesine dusulmeyecek). Ilga ettigim ilk cahiliye kani da el-Haris Ibnu Abdu'l-Muttalib'in kanidir. Haris, Benu Leys'ten tuttugu bir sut anneye bebegini emzirtiyordu. Cocugu Huzeyl adinda birisi (bir kavga sirasinda attigi bir tasla kazaen) oldurmustu. Sakin ha, kadinlara da iyi muamele yapin. Cunku onlar yaninizda esir durumundadir. Onlara iyi muamelenin disinda (terketmek dovmek gibi) bir baska sey yapmak hakkina sahip degilsiniz. Ancak acik bir cirkinlikte bulunulursa o haric. Cirkin is yapmalari halinde, once yataklarini ayirin, (yine de devam edecek olurlarsa) yaralamiyacak sekilde dovun. Bundan sonra itaat ederlerse, (onlarin yaptigina ayirma-dovme gibi muamelelere) zulmen devam etmek icin bir yol (bir bahane) aramayin. Bilin ki, sizin kadinlariniz uzerinde bazi haklariniz var. Kadinlarinizin da sizler uzerinde bazi haklari vardir. Kadinlariniz uzerindeki haklariniz istemediginiz kimselere yataginizi cignetmemeleri, evlerinize hoslanmadiklarinizin girmesine izin vermemeleridir. (Onlarin sizdeki haklari ise) yiyecek ve giyeceklerinde iyi davranmanizdir.
Haberiniz olsun, seytan su beldenizde kendisine ebediyen tapilmayacagini idrak etmistir. Fakat, sizin onemsemediginiz seylerde ona itaat devam edecek, bunlar da onu memnun kilacak (menfi neticeler hasil edecek)tir.
Tirmizi, Fiten 2, (2610); Tefsir 2, (3087); Muslim, Hacc, 194, (1218).

45 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Veda Hacci'nda sunu soylediler: " (Ey ahali) hangi ayin hurmetce daha ileri oldugunu biliyor musunuz?" Halk: "Su icinde bulundugumuz ay degil mi?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Peki, hangi bolgenin hurmetce daha onde oldugunu biliyor musunuz?" diye sordu. Halk: "Su yerler degil mi?" cevabini verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar: "Pekala hangi gunun hurmetce daha ustun oldugunu biliyor musunuz?" dedi. Halk: "Su icinde bulundugumuz gun degil mi?" diye cevap verdi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozlerine soyle devam etti: "Oyleyse bilin ki Allah Teala, sizlere, mesru sebep disinda kanlarinizi, mallarinizi, irzlarinizi haram kilmistir, tipki su beldede, su ayda, su gunumuzu haram kildigi gibi." Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bundan sonra uc sefer tekrar ederek sordu: "Duydunuz mu, teblig ettim mi?" Halk her defasinda "Evet" cevabini verdi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozlerini soyle tamamladi: "Sakin ha! Benden sonra tekrar kufre donup birbirinizin boyunlarini vurmaya kalkmayin!"
Buhari, Hudud 9, Riyat 2, Hacc 132, Megazi 77, Fiten 8, Edeb 43; Muslim, Iman 120 (66); Ebu Davud, Sunne 16, (4686). Metin Buhari'ye aittir.

46 - Ebu Bekre Nufey'u'bnu'l-Haris es-Sakafi (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Zaman, done done Allah'in arz ve semavati yarattigi gundeki duzenini tekrar buldu. Sene on iki aydir. Bunlardan dordu haram aydir. Haram aylar da uc tanesi pes pese gelir: "Zul-kade, Zu'l-hicce ve Muharrem. Bir de Cumadi ve Saban aylari arasinda yer alan Mudarlilar'in Receb'i." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sordu:
"-Bu ay hangi aydir?" Biz: "Allah ve Resulu daha iyi bilir" dedik. Bir muddet sustu. Biz ayin ismini degistirecek zannettik. Ancak sunu soylediler:
"-Bu zi'l-hicce degil mi?"
"-Evet!" karsiligini verdik. Devam etti: "-Peki burasi neresidir?" Biz: "-Allah ve Resulu daha iyi bilir" cevabini verdik. Yine sustu ve biz bolgenin ismini degistirecek vehmine kapildik.
"-Burasi haram bolge degil mi?" dedi. "-Evet" dedik.
"-Icinde bulundugunuz gun nedir?" diye tekrar sordu, biz yine: "-Allah ve Resulu daha iyi bilir" dedik. Tekrar sustu ve biz yine gunun ismini degistirecek zannina dusmustuk ki: "-Kurban gunu degil mi?" dedi.
"-Evet" cevabimiz uzerine sozune devam etti: "-Bilin ki, kanlariniz, mallariniz ve irzlariniz birbirinize kesinlikle haramdir, tipki bu yerde, bu ayda su gununuzun haram olmasi gibi. Rabbinize kavustugunuz zaman sizi yaptiklarinizdan hesaba cekecek. Sakin benden sonra birbirinizin boyunlarini vuran kafirler olmayin. Bu soylediklerimi duyanlar, duymayanlara ulastirsinlar. Bazan soz kendisine ulastirilan kimse, ulastirilan sozu, bizzat dinleyenden daha iyi beller." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sonra sunu ekledi: " Teblig ettim mi, teblig ettim mi?" uc defa tekrarladi.
"-Evet" cevabimiz uzerine:
"-Ya Rabbi sahid ol!" dedi. Buhari, Hacc 132, Edahi 5; Tefsir, Berae 8, Bed'i'l-Halk 2, Fiten 8, Ilm 9; Muslim, Kasame 29, (1679); Ebu Davud, Hac 63, (1947).
Muslim'in rivayetinde su ziyade var: "Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) beyazi galebe calan alaca iki koyuna yoneldi ve onlari kesti. Sonra da koyunun bir parcasini alip aramizda taksim etti."
Rezin, rivayetin arasina sunu ilave eder: "Uc sey vardir, bir mu'minin kalbi onlara karsi ebediyen ihanet etmez; ameli sirf Allah icin yapmak, idareyi elinde tutana karsi hayirhah olmak, Muslumanlarin cemaatine katilmak, cunku onlarin dualari cemaate dahil olanlarin hepsini icine alir." Ibnu'l-Esir: "Bu ziyadeyi ana kitaplarda (Kutub-i Sitte) gormedim" der.
Bu ziyadenin manasi sudur: Bu uc seyde kalbler huzura kavusur. Kim bunlara yapisir, riayet ederse, kalbi hiyanet, hile ve ser gibi manevi kirlerden temiz kalir.

47 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor; Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Her cocuk fitrat uzerine dogar" buyurdu ve sonra da "Su ayeti okuyun" dedi: "Allah'in yaratilista verdigi fitrat..." (Rum; 30). Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozunu soyle tamamladi: "Cocugu anne ve babasi Yahudilestirir veya Hiristiyanlastirir veya Mecusilestirir. Tipki hayvanin dogurunca, azalari tam olarak yavru dogurmasi gibi. Siz kesmezden once, kulagi kesik olarak dogmus hayvana rastlar misiniz?" Dinleyenler: "Ey Allah'in Resulu, kucukken olenler hakkinda ne dersiniz (cennetlik mi, cehennemlik mi?) diye sordular. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) su cevabi verdi: "(Yasasalardi) nasil bir amel isleyeceklerdi Allah daha iyi bilir."
Buhari, Cenaiz 80, 93; Muslim, Kader 22, (2658); Muvatta, Cenaiz. 52, (1, 241); Tirmizi, Kader 5, (2139); Ebu Davud, Sunnet 18, (4714).
Bir baska rivayette: "Dogan hicbir cocuk yoktur ki, konusmaya baslayincaya kadar su din uzere olmasin" buyurulmustur.

IMAN VE ISLAM'A GIREN MUTEFERRIK HADISLER

48 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Mu'min, mutemadiyen ruzgarin egici tesirine maruz bir bitkiye benzer. Mu'min, devamli belalarla basbasadir. Munafigin misali de cam agacidir. Kesilip kaldirilincaya kadar hic irgalanmaz."
Buhari, Marda 1; Tirmizi, Emsal 4, (2870); Muslim, Sifatu'l-Munafikun 58, (2809).


49 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustu: "Mu'min, yapragini hic dokmeyen yesil bir agaca benzer." Halk falanca agac, fismekanca agac diye tahminde bulundular, (fakat isabet ettiremediler). Ben, "Bu, hurma agacidir" demek istedim, ancak (yasim kucuk oldugu icin) utandim. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): Bu hurma agacidir" diyerek acikladi."
Buhari, Ilm 4, Edeb 79; Muslim, Sifatu'l-Munafikun 64, (2811).

50 - Nevvas Ibnu Sem'an (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah, bize iki tarafinda iki ev bulunan bir dogru yolu misal veriyor. -Bir rivayette iki ev degil "Iki sur" denmistir- Bu evlerin acik olan kapilari vardir. Kapilarin uzerine de perdeler cekilmistir. Biri yolun basinda, biri de onun yukarisinda durmus iki davetci (gelip gecenlere) su daveti okuyorlar: "Allah cennete cagirir, diledigini dogru yola eristirir" (Yunus, 25).
Yolun iki yakasindaki kapilar ise Allah'in hududu (yani yasaklari)dur. Hic kimse perdeyi acmadan bu yasaklara dusmez. Kisinin yukarisindaki davetci, Rabbisinin vaiz'idir"
Tirmizi, Emsal 1 (2863).

Rezin, bu temsili, Ibnu Mes'ud tarafindan rivayet edilen bir hadisle aciklar: Dogru yol; "Islam'dir, kapilar; Allah'in haramlaridir, perdeler; Allah'in hudududur (yasaklar); yolun basindaki davetci; Kur'an-i Kerim'dir. Bunun yukarisindaki davetci; her mu'minin kalbinde yerlestirilmis olan (bazan vicdan, bazan sag duyu diye ifade edilen) hakkaniyet duygusu -ki, buna bazi hadislerde lumme-i melekiye de denmistir- vaizullah'tir."





Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.



----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 41-50 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.