Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2081-2090 )
2081 - Huzeyfe'nin kiz
kardesi (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Ey kadinlar cemaati! Sus esyaniz gumusten olmalidir.
Sizden hangi kadin altinla suslenir ve onu izhar eder (yabanciya gosterirse),
mutlaka onunla azaba maruz kalir."
Ebu Davud. Hatem 8. (4237);
Nesai. ZInet 39, (8.156.157).
2082 - Ukbe Ibnu Amir
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ehline
taki ve ipegi yasakladi ve: "Eger sizler cennet takilarini ve cennetin
ipegini seviyorsaniz, bunlari dunyada takinip giymeyin" buyurdu."
Nesai, Zinet 39, (8,156).
Nesai'nin Ibnu Omer'den
yaptigi bir diger rivayette: "Resulullah, altin takinmayi, mukatta yani az
bir parca olmak kaydiyla tecviz etti" denilmistir.
Mukatta: Az bir sey
demektir, kulagin ust kismina takilan kucuk halka, kadin yuzugu gibi. Israf,
kibir ve zekat vermekten kacinmak gibi durumlari mekruh addetmistir.
2083 - Bunane Mevlatu
Abdirrahman Ibnu Hayyan el-Ensari anlatiyor: "Hz. Aise'nin yanina,
uzerinde ziller bulunan bir kiz getirildi. Kizin zilleri cingir cingir ses
cikariyordu. Hz. Aise (radiyallahu anha): "Sakin ha! zillerini koparmadan
onu yanima getirmeyin!" dedi ve ilave etti: "Ben Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in: "Zil bulunan eve melaike girmez"
buyurdugunu isittim."
Ebu Davud, Hatem 6, (4231).
2084 - Arfece Ibnu Es'ad
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Cahiliye devrinde cereyan eden Kulab
savasinda burnum isabet almis, bu sebeple gumusten bir burun taktirmistim.
Bilahare kokmaya basladi. (Durumu kendisine acinca), Resulullah (aleyhissalatu
vesselam), bana altindan bir burun yaptirmami soyledi."
Ebu Davud, Hatem 7, (4232,
4233, 4234); Tirmizi Libas 31, (1770); Nesai, Zinet 41, (8, 163, 164).
2085 - Hz. Enes
(radiyallahu anh) bildiriyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselàm)'in
kilincinin kabzasinin ust kismi (kabIa) gumustendi.
Nesai nin Enes'ten bir
rivayetinde, "Resulullah'in kilincinin pabuc kismi gumustu, kabzasinin bas
kismi (kabia) da gumustu. Bunlar arasinda gumus halkalar vardi" denmistir.
Ebu Davud, Cihad 71, (2583,
2584, 2585); Tirmizi, Cihad 16 (1691); Nesai, Zinet 121, (8, 219).
HIDAB (SAC BOYAMASI)
2086 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Yahudiler ve hiristiyanlar (saclarini) boyamazlar. Siz onlara muhalefet
edin."
Buhari, Libas 67, Enbiya
50; Muslim, Libas 80, (2103); Ebu Davud, Tereccul 18, (4203); Nesai, Zinet 14,
(8,137); Tirmizi, Libas 20, (1752).
Bu hadis Tirmizi'de
"(Sacinizdaki) akliklarin rengini degistirin, yahudilere benzemeyin!"
seklinde gelmistir.
2087 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "(Saclarina) kina yakmis bir adam
gelmistir. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bu ne guzel!"
buyurup takdir etti. (Az sonra) kina ve ketem ile boyanmis biri geldi.
"Bu evvelkinden de
guzel!" buyurdu. Sonra (saclarini) sariya boyamis biri daha gelmisti ki:
"Bu oburlerinden de
guzel!" buyurdu."
Ebu Davud, Tereccul 19,
(4211); Ibnu Mace, Libas 34, (3627).
2088 - Hz. Ibnu Omer
(radiyallahu anh)'den rivayete gore, sakalini sufra denen sari boya ile boyar
ve derdi ki: "Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gordum, sakalini
bununla boyamisti, en cok sevdigi boya da bu idi. Bununla elbisesini boyadigi
da olurdu."
Ebu Davud, Libas 18,
(4064), Tereccul 19, (4210); Nesai, Zinet 17, (8,140).
Buhari ve Muslim'de, Hz.
Enes'ten gelen bir rivayette soyle denir: "Resulullah hic sacini boyamadi.
Cunku ondaki beyazlar cok azdi. Basindaki aklari saymak istesem sayabilirdim.
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer (radiyallahu anhuma) (saclarini) kina ve ketem ile
boyarlardi."
Buhari, Libas 66, Menakib
23; Muslim, Fedail 100-105, (2341); Ebu Davud, Tereccul 18, (4209); Nesai,
Zinet 17, (8,140, 141).
2089 - Kerime Bintu Humam
anlatiyor: "Bir kadin, Hz. Aise'ye kina yakma hususunda sormustu, su
cevabi aldi:
"Bunda bir beis yok
(kina yakilabilir). Ancak ben bundan hoslanmam. Cunku sevdigim (aleyhissalatu
vessellam), onun kokusunu sevmezdi."
Ebu Davud, Tereccul 4,
(4164); Nesai, Zinet 19, (3,142).
2090 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir kadin, perde gerisinden Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'a eliyle bir mektup uzatti. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) elini derhal geri cekip:
"Ne bileyim, bu el
kadin eli midir, erkek eli midir?" buyurdu. Kadincagiz:
"Kadin elidir!"
deyince Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Sen kadin olsaydin,
tirnaklarinin rengini degistirirdin" buyurdu. Bununla kina yakmayi
kastetmisti."
Ebu Davud, Tereccul 4,
(4166); Nesai, Zinet 18, (8,142).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2081-2090 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.