Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2461-2470 )
2461 - Muvatta ve Ebu
Davud'da gelen bir rivayette de soyle denmistir: "Ibnu Omer (radiyallahu
anhuma) namaz icin iftitah tekbiri getirince (namaza baslayinca), ellerini iki
omuzu hizasina kadar kaldirirdi, rukudan kalkinca daha asagi kaldirirdi."
2462 - Muvatta'nin bir
diger rivayetinde soyle gelmistir: "(Ibnu Omer) egilip dogruldukca her
seferinde tekbir getirirdi."
Ibnu Cureyc der ki:
"Nafi'e (Yani Ibnu Omer ellerini) ilk kaldirmada oburlerinden daha mi
yukari kaldiriyordu?" diye sordum. Bana:
"Hayir! esitti"
dedi. Ben tekrar:
"Oyleyse bana isaret
et (goster)" talebinde bulundum. Gogsune hatta daha asagiya isaret
etti."
2463 - Ebu Davud'un bir
rivayetinde soyle gelmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaza
kalktigi zaman ellerini iki omuzunun hizasina kadar kaldirirdi. Sonra eller o
halde iken tekbir getirirdi, rukua giderdi. Sonra belini dogrultmak isteyince
ellerini tekrar iki omuz hizasina kadar kaldirir ve, "Semi'allahu li-men
hamideh" derdi.
Secdede ellerini
kaldirmazdi. Rukudan once getirdigi her bir tekbirde ellerini kaldirirdi ve bu
hal namazin bitimine kadar devam ederdi."
Yine Ebu Davud'un bir diger
rivayetinde: "Rukudan dogrulunca, secdeye egilince (kaldirir), iki secde
arasinda kaldirmazdi" denmistir.
2464 - Nesai'nin
rivayetinde soyle gelmistir: "Resululah (aleyhissalatu vesselam) namaza
girdigi zaman ellerini kaldirirdi. Rukuya gitmek istedigi zaman, basini rukudan
kaldirdigi ve iki rek'at arasinda kalktigi zaman ayni sekilde ellerini iki
omuzunun hizasina kaldirirdi."
Buhari, Ezan 83, 84, 85,
86; Muslim, Salat 22, (390); Muvatta, Salat 16, (1, 75, 76, 77); Ebu Davud, Salat
117, (721, 722, 741, 743); Tirmizi, Salat 190, (255); Nesai, Iftitah 1, 2,3,
(2,121,122); Ibnu Mace, Ikamet 15, (858 - 868).
2465 - Alkame
(rahimehullah) anlatiyor: "Size Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
namaziyla namaz kildirayim mi?" dedi ve namaz kildi. Bu namazda ellerini
bir kere iftitah tekbiri sirasinda kaldirdi, baska kaldirmadi."
2466 - Bir diger rivayette
soyle demistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) her egilip
dogrulmalarda, kiyam ve oturmalarda tekbir getirirdi. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer
(radiyallahu anhuma) de ayni sekilde tekbir getirirlerdi."
Ebu Davud, Salat 119,
(748); Tirmizi, Salat 191, (257), 188, (253); Nesai, Iftitah 110, (2,195),124,
(1, 204), Sehv 70, (3, 62).
2467 - Bera (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i iftitah tekbiri
alirken gordum. Ellerini kulaklarina yakin kaldirmisti. Sonra (namazdan
cikincaya kadar) baska kaldirmadi."
Ebu Davud, Salat 119,
(752).
2468 - Ebu Hureyre
(radiyallahu anh)'den yapilan rivayete gore, halka namaz kildirdigi zaman, her
egilip dogrulmada tekbir getirirdi. Kendisine:
"Bu tekbirler de
ne?" dendigi vakit:
"Bu, Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in namazidir!" diye cevap verirdi."
Bu hadis, Sahiheyn'in
rivayetine lafzen uygundur. Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde:
"(Ebu Hureyre) tekbir getirince parmaklarini acardi" denmistir.
Tirmizi'nin bir diger
rivayetinde "O egilirken tekbir getirirdi" denmistir.
2469 - Ebu Davud'un bir
diger rivayetinde: "Sayet Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in on
cihetinde olsaydim koltuk altlarini gorurdum (kollarini oylesine yuksek
kaldirirdi)."
2470 - Nesai'de gelen bir
diger rivayette soyle denmistir: "Ebu Hureyre (radiyallahu anh) Beni Zureyk
Mescidi'ne geldi ve dedi ki: "Uc sey var ki, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) onlari yapiyordu, halk ise terketmis durumda... Namazda ellerini
uzatarak kaldirirdi, (Fatihayi okuyunca kiraate gecmezden once) bir miktar
sukut buyurdu, secdeye varinca (ve secdeden kalkinca) tekbir getirirdi."
Buhari, Ezan 115; Muslim,
Salat 27-32, (392); Muvatta, Salat 19, (1, 76); Ebu Davud, Salat 118,119, (746,
753); Tirmizi, Salat 177,198, (239, 254); Nesai, Iftitah 6, (2,124), 84,
(2,181-182),184, (2, 235).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2461-2470 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.