Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2621-2630 )
2621 - Nesai deki rivayette
su ziyade var: "Namazin sona erdigi rek'atte sol ayagini geride birakmis
ve uyluk kemigine dayanarak oturmus, sonra da selam vermisti."
Yine Nesai'nin bir diger
rivayetinde su ziyade var: "Sehadet parmagini kaldirmis ve onu hafif egmis
(vaziyette tesehhudu okuyordu)."
Nesai, Sehv 29, 38, (3, 34,
39).
2622 - Abdullah Ibnu
Abdillah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ibnu Omer namazda
oturunca bagdas kurardi. Ayni seyi ben de yaptim. O sirada yasim gencti. Beni
bundan nehyetti. Ve dedi ki:
"Namazin sunneti sag
ayagini dikmen, solu da bukmendir." Ben kendisine:
"Ama sen bunu
yapiyorsun!" dedim. Bunun uzerine:
"Ayaklarim beni
tasimiyor" diye aciklamada bulundu."
2623 - Nesai'nin
rivayetinde soyle denmistir: ". . (Namazin sunneti) sag ayagini dikmen,
parmaklarini kibleye yoneltmen ve sol (ayak) uzerine de oturmandir.
Buhari, Ezan 145; Muvatta,
Salat 51, (89, 90); Nesai, Iftitah 189, 190, (2, 235, 236). Metin Buhari'ye
aittir.
2624 - Tavus (rahimehullah)
anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a (namaz'da) iki ayak uzerine
ik'a hakkinda sordum.
"Bu sunnettir"
dedi. Kendisine
"Biz bunu erkege
eziyet goruyoruz!" dedik. O tekrar:
"Bilakis, o,
Peygamberiniz (aleyhissalatu vesselam)'in sunnetidir!" dedi."
Muslim, Mesacid 32, (536);
Ebu Davud, Salat 143, (845); Tirmizi, Salat 210, (283). Metin Muslim'e aittir.
Ebu Davud'da, "iki
ayak uzerine" tabirinden sonra "secdede" ziyadesi mevcuttur.
2625 - Ibnu Mes'ud
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ilk iki
rek'atte oturunca, (cabuk) kalkmak icin sanki kizgin tas uzerine oturmus
gibiydi."
Ebu Davud, Salat 188,
(995); Tirmizi, Salat 270, (366); Nesai, Iftitah 195, (2, 243).
SELAM
2626 - Amir Ibnu Sa'd,
babasindan (radiyallahu anh) naklediyor: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) (namazini tamamlayinca) sagina ve soluna selam verirdi, oyle ki ben
(geride oldugum halde) yanaginin beyazligini gorurdum."
Muslim, Mesacid 119, (582);
Nesai, Sehiv 68, (3, 61).
2627 - Ibnu Mes'ud
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (namazi
bitince) sagina ve soluna selam verir, soyle derdi: "Esselamu aleykum ve
rahmetullah, es-selamu aleykum ve rahmetullah."
Ebu Davud, Salat 189,
(996); Tirinizi, Salat 221, (295); Nesai, Sehiv 71, (3, 63).
Ebu Davud'da
"soluna" tabirinden sonra su ziyade yer alir: "...Oyle ki
yanaginin beyazini gorduk."
Nesai de ise su ziyade
vardir: "...Oyle ki, su taraftan yanaginin beyazligini gorurduk."
2628 - Ebu Davud'un Vail
Ibnu Hucr (radiyallahu anh)'dan yaptigi bir diger rivayette soyle gelmistir:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sagina, "esselamu aleykum ve
rahmetullah ve berekatuhu" diyerek, soluna da "es-selamu aleykum ve
rahmetullah" diyerek selam verirdi."
Yine Ebu Davud'da Semure
Ibnu Cundeb'ten gelen bir rivayette:
"...sonra imaminiza ve
kendinize selam verin" buyurulmustur."
Ebu Davud, Salat 189,
(997), 182, (875).
2629 - Cabir Ibnu Semure
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile
beraber namaz kilinca, ellerimizle (isaret ederek): "Esselamu aleykum ve
rahmetullahi" demistik -ve eliyle de iki tarafina isaret etti. -Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine:
"Ellerinizle neye
isaret ediyorsunuz? Niye ellerinizi hircin atlarin kuyrugu gibi (kipirdak)
goruyorum? Namazda sakin olun. Herbirinizin ellerini dizlerine koyup, sonra
sagindaki ve solundaki kardesine selam vermesi yeterlidir"
Muslim, Salat 119, (430);
Ebu Davud, Salat 189, (998, 999, 1000); Nesai, Sehiv 5, (3, 4, 5).
2630 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) selam
verince: "Allahumme ente's-selam ve minke's-selam. Tebarekte ya ze'l-celali
ve'l-ikram" diyecek kadar otururdu."
Bu cumlenin manasi:
"Ey Allah'im! Sen selamsin (her cesit ayip, kusur ve afetlerden uzaksin).
Insanlarin mazhar oldugu selamet sendendir. Ey Celal ve ikram sahibi Rabbimiz!
Senin sanin yucedir" demektir."
Muslim, Mesacid 136, (592);
Tirmizi, Salat 224, (298).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 2621-2630 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.