Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3181-3190 )

3181 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir seferdeydi. Etrafina insanlarin toplandigi bir adam gordu, ona golge yapiyorlardi.
"Nesi var?" diye sordu.
"Oruclu biri!'' dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Seferde oruc birr (Allah'i memnun edecek dindarlik) degildir!" buyurdular.''
Bir rivayette: "Seferde oruc birr'den degildir" denmistir."
Buhari, Savm 36, Muslim, Siyam 92, (1115); Ebu Davud, Savm 43, (2407); Nesai, Savm 48 (4, 176).

3182 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Hamza Ibnu Amr el Eslemi (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'dan yolculuk sirasinda tutulan orucu sordu. Kendisi cok oruc tutan birisi idi. Resulullah soyle cevap verdiler:
"Dilersen tut, dilersen tutma."
Buhari, Savm 33; Muslim, Siyam 103, (1, 121); Muvatta, Siyam 24, (1, 295); Tirmizi, Savm 19, (711); Ebu Davud, Savm 42, (2402); Nesai, Savm 56, (4, 185).

3183 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber (seferde) idik. Bir kismimiz oruclu bir kismimiz orucsuz idi. Ne oruclu orucsuzu ayipliyor, ne de orucsuz, orucluyu kiniyordu."
Buhari, Savm 37, Muslim, Siyam 98, (1118); Muvatta, 23, (1, 295); Ebu Davud, Savm 42, (2405).

3184 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz cok siddetli sicak bir mevsimde, Ramazan ayinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte sefere ciktik. Hararetin siddetinden herkes elini basina koyuyordu. Aramizda oiuclu olarak sadece Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile Ibnu Ravaha vardi.''
Buhari, Savm 35; Muslim, Savm 108, (1122); Ebu Davud, Savm 44, (2409).

3185 - Amr Ibnu Umeyye ed-Damri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir sefer donusu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugradim. Bana: "Ey Ebu Umeyye, sabah yemegini bekle (beraber yiyelim)" buyurdular. Ben: "Orucluyum'' dedim:
"Oyleyse gel yaklas, sana yolcudan haber vereyim (de dinle!" dedi ve devamla:) "Allah Teala Hazretleri yolcudan orucu ve namazin yarisini kaldirdi" buyurdu."
Nesai, Savm 50, (4, 178).

3186 - Abudullah Ibnu Ka'b Ibni Malikogullarindan ismi Enes Ibnu Malik olan bir adamdan anlatildigina gore, demistir ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, yolcudan namazin yarisini kaldirdi, oruca da yeme hususunda ruhsat tanidi. Ayrica cocuk emziren ve hamile kadinlara, cocuklari hususunda endise ettikleri takdirde, orucu yeme ruhsati tanidi."
Ebu Davud, Savm 43, (2408); Tirmizi, Savm 21, (715); Nesai, Savm 51, (4, 180-182), 62, (4,190); Ibnu Mace, Siyam 12, (1668).

3187 - Muhammed Ibnu Ka'b anlatiyor: "Ramazanda Enes Ibnu Malik (radiyallahu anh)in yanina geldim. Sefer hazirligi yapiyordu. Devesi hazirlandi, yolculuk elbisesini giydi. Yemek getirtip yedi. Ben kendisine:
"(Yola cikarken orucu bozmak) sunnet midir?" diye sordum.
"Evet!" dedi ve binegine atlayip yola cikti."
Tirmizi, Savm 76, (799, 800).

3188 - Imam Malik'e ulastigina gore, Hz. Omer (radiyallahu anh) Ramazan ayinda yolcu ise ve Medine'ye gunun basinda girecegini tahmin etmisse, oruclu olarak sehre girerdi."
Muvatta, Siyam 27, (1, 296).

3189 - Mansur el Kelbi anlatiyor: "Dihye Ibnu Halife (radiyallahu anh), Ramazan'da Dimesk'e bagli koylerden (Mizze adindaki) birinden cikip Fustat'tan Akabe koyune olan mesafe kadar bir yol aldi. Bu mesafe uc millik bir uzakIikti. Dihye ve beraberindekilerden bir kismi (o gun) orucu yediler. Bir kismi ise orucu yemeyi uygun gormediler. Dihye, koyune donunce;
"Vallahi bugun, vukua gelecegi liic aklimdan gecmeyen bir hadise ile karsilastim: Bir kisim kimseler Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ve ashabi'nin sunnetini begenmediler" dedi. Bunu, o gun orucu acmayanlar icin soylemisti. Dihye (radiyallahu anh) bu hayiflanmasini soyle noktaladi:
"Allahim beni yanina al!''
Ebu Davud, Savm 46, (2413).

3190 - Ubeyd Ibnu Cubeyr rahimehullah anlatiyor: "Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan olan Ebu Basra el-Gifari (radiyallahu anh) ile Fustat'tan yola cikan bir gemide Ramazan'da beraberdik. (Iskenderiye'ye gitmek istiyordu. Ebu Basra ve beraberindekiler) gemiye cikarildi. (Daha evleri tamamen gecmemisti ki sofra emretti.) Sabah yemegi getirildi. Bana da: "Yaklas (beraber yiyelim!)" dedi. Ben:
"Evleri hala gormuyor musun?" dedim. Bana:
"Yoksa sen Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sunnetinden hoslanmiyor musun?" dedi. Bunun uzerine o yedi, ben de yedim."

Ebu Davud, Savm 45, (2412).




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.



----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3181-3190 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.