Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 331-340 )

331 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir ordu hazirlamasini emretmistir. Mevcut develer (askerlere) yetmedi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (devesi olamayanlar icin, bilahere) hazine develerinden odenmek uzere deve te'min etmesini emretti. (Boylece Abdullah) zekat yoluyla hazineye gelecek develerden iki adedi karsiliginda bir deve temin ediyordu."
Ebu Davud, Buyu 16, (3357).

332 - Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Devesini yirmi kucuk dev mukabilinde veresiye olarak satmistir"
Muvatta, Buyu 59, (2, 652).

333 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Kendisi, saticinin zimmetinde bulunan bir binek devesini, Rebeze'de bulunan dort kucuk deve mukabilinde satin almistir."
Buhari, bu hadisi bab basliginda (senetsiz olarak) kaydetmistir. (Buyu 108); Muvatta, Buyu 60, (2, 652).

334 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Iki hayvan, veresiye olarak bir hayvana mukabil satilamaz. Pesin satilirsa bunda bir beis yok."
Tirmizi, Buyu 21, (1238); Ibnu Mace, Ticarat 56.

335 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvanin hayvanla veresiye satisini yasaklamistir."
Tirmizi, Buyu 21, (1237); Ebu Davud, Buyu 15; Nesai, Buyu, 65, (7, 292); Ibnu Mace, Ticarat 56, (2271). Tirmizi, hadisin sahih oldugunu belirtmistir.

336 - Ibnu Sihab anlatiyor: "Said Ibnu'l-Museyyeb derdi ki: "Hayvanda riba yoktur. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvan satisini uc hususta yasakladi: el-Mezamin, el-Melakih ve Habelu'l-habele.
Mezamin: Disi devenin karnindaki yavru demektir.
Melakih: Erkek devenin belinde bulunan (ve disiyi dolleyen) sey demektir.
Habelu'l-habele: "Hamile develerin hamile kalmasi yani, disi develerin karnindaki ceninin doguracagi yavrunun satimi.
Muvatta, Buyu 63, (2, 654).
Imam Malik, bu tabirleri, yukaridaki gibi aciklamistir. Ancak garib kelimeleri aciklayan lugatci vefakihler nezdinde, mezamin ve melakih kelimeleri aksi manalari ifade etmektedir.

337 - Imam Malik'e ulastigina gore, bir adam Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e gelerek: "Ben birisine bir borc verdim. Bana, bunu daha ustun bir sekilde iadesini sart kostum" dedi ve hukmunu sordu. Ibnu Omer (radiyallahu anh): "Bu ribadir" diye cevap verdi ve su aciklamada bulundu: "Borc verme isi uc sekilde cereyan eder.
1. Borc vardir, bunu vermekle sadece Allah'in rizasini dusunursun. Karsiliginda sana riza-yi ilahi vardir.
2. Borc vardir, bununla arkadasini memnun etmek istersin.
3. Borc vardir, temiz bir malla pis bir sey almak icin bu borcu verirsin. Iste bu ribadir."
Adam: Oyleyse bana ne emredersiniz, ey Abu Abdirrahman? diye sordu. Ibnu Omer su aciklamada bulundu: "Akdi yirtmani tavsiye ederim. Borclu, verdigin miktari aynen iade ederse alirsin. Verdiginden daha az iade eder, sen de alirsan sevap kazanirsin. Eger sana, daha iyi birseyi gonul hoslugu ile verirse, bu sana bir tesekkurdur, boylece tesekkurunu ifade ediyor demektir. Sana ayrica, ona vade tanidigin icin sevap vardir."
Muvatta, Buyu 92, (2, 681-682).

338 - Mucahid'in anlattigina gore, "Ibnu Omer (radiyallahu anh) bir miktar borc para aldi. Bunu sahibine daha iyi bir sekilde odedi. Borc veren adam: "Bu verdigimden efdaldir (fazladir) diyerek almak istemedi. Ibnu Omer adama: "Biliyorum, ancak icin bu sekilde rahat edecek" dedi.
Muvatta, Buyu 90, (2, 681).

339 - Salim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e belli bir vade ile bir baskasinda alacagi bulunan adam, parasini daha cabuk alabilmek icin bir kismindan vaz gececek olsa? diye sordular. Ibnu Omer bunu hos gormedi ve bu davranisi yasakladi."
Muvatta, Buyu 82, (2, 672).

340 - Ubeyd Ibnu Ebi Salih anlatiyor: "Ben, bilahere odenmek uzere Dar-i Nahle ehline bez sattim. Bir muddet sonra Kufe'ye gitmek istedim. Borclular bana gelerek fiyattan biraz inmem halinde pesin odeyeceklerini soylediler. Bunu Zeyd Ibnu Sabit'e sordum. Bana: "Hayir, bu isi yapmana cevaz veremem, bunu (ribayi) ne senin yemeni, ne de (satin alanlara) yedirmeni emredemem" dedi.

Muvatta, Buyu 81, (2, 671).




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 331-340 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.