Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4231-4240 )

4231 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Hendek'den dondugu zaman, silahlari birakip (elini yuzunu) yikamis, tam basindaki topraklari cirparken Cebrail aleyhisselam geldi.
"Sen, dedi, silahi biraktin, vallahi biz daha birakmadik. Onlara geri git.
"Nereye kadar?" dedi Resulullah.
"Suraya!" diyerek Beni Kureyza'yi gosterdi. Resulullah aleyhissalatu vesselam bu emir uzerine onlarla savasmaya cikti. Kureyzalilar hukmune razi oldular. Hakem olarak Sa'd Ibnu Mu'az'i sectiler. O da: "Ben onlardan muharib olanlarin oldurulmesine, kadin ve cocuklarin esir edilmesine, mallarinin da taksim edilmesine hukmediyorum!" dedi. Sa'd, Hendek savasi sirasinda ana damarindan yara almisti. Resulullah aleyhissalatu vesselam tedavisiyle yakindan ilgilenmek icin mescidin icinde ona bir cadir kurdurmustu. -Bir rivayette Sa'd der ki: "Ey Allahim sen biliyorsun ki, senin yolunda kendileriyle cihad etmekten en ziyade memnun olacagim bir kavim Resulunu tekzib eden ve O'nu yurdundan surup cikaranlardir. Ey Allahim kanaatim su ki, sen, bizimle onlarin arasindaki (harbi artik) biraktin. Eger hala Kureys'le savas olacaksa bana daha hayat ver de senin yolunda onlara karsi cihad edeyim. Eger savasi kesti isen damarimi daha da ac, olumum ondan olsun."- Bu dua uzerine, o gece damari iyice acildi. O zaman mescidde bulunan Beni Gifar'a ait cadirda kalanlari kanin kendilerine dogru akmasindan baska bir sey urkutmemis. "Ey cadir sahibi, dediler. Sizin taraftan bize dogru gelen nedir?"
Bu, kanamakta olan Sa'd'in yarasindan akmisti. O sebeple oldu, radiyallahu anh."
Buhari, Megazi 30, Cihad 18; Muslim, Cihad 67, (1769); Ebu Davud, Cenaiz 8, (3101); Nesai, Mesacid 18, (2, 45).

4232 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Ahzab (Hendek) gunu Sa'd Ibnu Mu'az radiyallahu anh (Kureys'ten Ibnu'l-Arika'nin attigi bir okla) koldaki ana damardan vurulmustu, boylece damari kesilmis oldu. (Kani durdurmak icin) Resulullah aleyhissalatu vesselam daglama uyguladi. Bunun uzerine eli sisti, cokca kan akarak Sa'd'i zayif dusurdu. Resulullah tekrar dagladi. Eli yine sisti.
Bu hali gorunce (Sa'd radiyallahu anh): "Allahim, Beni Kureyza'dan gonlum rahata ermedikce canimi alma!" diye dua etti. Derken kani durdu. Kureyza onun hukmunne bas eginceye kadar tek damla akmadi. Onlar hakkinda erkeklerin oldurulmesine, kadinlarin sag birakilmasina hukmetti. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Haklarinda Allah'in verdigi hukme isabet ettin!" buyurdu. Dortyuz kisiydiler. Onlarin katli tamamlaninca, damari patladi. Sad radiyallahu anh vefat etti. (Allah rahmetini bol kilsin)."
Tirmizi, Siyer 28, (1582).

ZATU'R-RIKA' GAZVESI

4233 - Ebu Musa radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte bir gazveye ciktik. Biz aramizda bir deve olan alti kisiydik, sirayla biniyorduk. Derken ayaklarimiz delindi. Benim ayaklarim da delindi ve tirnaklarim dustu. Ayaklarimiza bezler sariyorduk. Boylece seferimiz, ayaklarimiza sardigimiz parcalar sebebiyle zatu'r-Rika' gazvesi diye isimlendi."
Buhari, Megazi 31, (7, 325); Muslim, Cihad 149, (1816).

BENI MUSTALIK GAZVESI

4234 - Abdullah Ibnu Avn anlatiyor: "Nafi' rahimehullah'a kitalden once (yapilan Islam'a) davet hakkinda sormak uzere yazmistim. Bana soyle yazdi: "Bu, Islam'in evvelinde idi. Resulullah aleyhissalatu vesselam Beni Mustalik'e (onceden haber vermeden ani) baskin yapti. Onlar ( bu sirada) gafil haldeydi, hayvanlari su kenarinda sulamiyorlardi. Mukatillerini oldurdu, cocuklarini ve kadinlarini esir aldi. O gun Cuveyriye'yi de ele gecirmisti."
Buhari, Itk 13, Muslim, Cihad 1, (1730); Ebu Davud, Cihad 100, (2633).

ENMAR GAZVESI

4235 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'i Enmar Gazvesi'nde bineginin uzerkinde doguya muteveccih olarak nafile namaz kilarken gordum."
Buhari, Megazi 33, Salat 31, Teksiru's-Salat 7, 9.

HUDEYBIYE GAZVESI

4236 - Urve Ibnu Zubeyr, Misver Ibnu Mahreme ve Mervan'dan almis. Misver ve Mervan her ikisi de birbirlerinin sozunu tasdik etmislerdir. Derler ki:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam Hudeybiye senesinde Medine'den cikti. Yolda bir yerlere ulasinca Aleyhissalatu vesselam: "Halid Ibnu'l-Velid, Kureys'e ait gozculuk yapan bir grup atlinin basinda olarak el-Gamim'dedir, siz sag tarafi takib edin!" dedi. Vallahi, Halid muslumanlarin varligini sezemedi. Ne zaman ki musluman askerlerin kaldirdigi toz bulutunu gorunce, (muslumanlarin geldigini) Kureys'e haber vermek uzere hayvanini kosturarak gitti.
Resulullah aleyhissalatu vesselam yoluna devam etti. Seniyye nam mevkiye gelindi. Oradan (devam edildigi takdirde) Kureyslilerin bulundugu yere inmek mumkundu. Ama devesi orada ihiverdi. Halk: "Kalk, kalk, yuru, yuru!" dedi ise, de deve kalkmamakta israr etti. Halk bu sefer: "(Resulullah aleyhissalatu vesselam'in devesi) Kasva cokup kaldi. Kasva cokup kaldi!" dediler. Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam: "Hayir! Kasva cokup kalmadi. Onun boyle bir huyu da yok. Ancak onu, "Fil'i (Mekke'ye girmekten alikoyan) Zat" dourdurmustur!" buyurdu.
Sonra ilave etti: "Nefsimi kudret eliyle tutan o Zat'a yemin olsun. (Kureys, Mekke'de) Allah'in haram kildigi seyleri tazim sadedinde her ne taviz isterlerse onlara verecegim!" Sonra deveyi zorladi, deve sicrayip kalkti. Ravi dedi ki: Resulullah aleyhissalatu vesselam Kureys tarafindan sapti, suyu az olan Semed Kuyusunun yanina indi. Burasi Hudeybiye mevkiinin en uc noktasinda idi. (Mezkur kuyunun suyu azdi. Oyle ki) insanlar ondan suyu avuc avuc toplarlardi. Cok gecmeden suyu kurudu. Resulullah aleyhissalatu vesselam'a susuzluktan sikayette bulundular. Aleyhissalatu vesselam sadagindan bir ok cikardi, onu kuyuya koymalarini soyledi. Allah'a yemin olsun cok gecmeden, su cosmaya basladi ve ashab oradan ayrilincaya kadar onlara yetecek kadar akmaya devam etti.
Onlar bu halde iken Budeyl Ibnu Verka' el-Kuza'i, Huza'a kabilesinden bir grupla cikageldi. Huza'alilar (Mekke civarinda tavattun etmis bulunan) Tihame kabileleri arasinda Resulullah'in sirdasi ve dostu olagelmislerdi. Dedi ki:
"Ben (Mekke'nin) Ka'b Ibnu Lueyy ve Amir Ibnu Lueyy kabilelerini bircok Hudeybiye sularinin basina, beraberlerinde sutlu ve yavrulu develeri oldugu halde konakliyorlar gordum. Onlar seninle savasacak. Beytullah'i ziyaretine mani olacak olmasinlar!
Resulullah aleyhissalatu vesselam dedi ki: "Biz kimseyle savasa gelmedik. Biz sadece umre yapmaya geldik! Mamafih Harb Kureys'in (iligine islemis). Halbuki cok da zarar gorduler. Eger onlar dilerse ben (onlarla sulh yapar) kendilerine muddet tanirim, onlar da benimle diger insanlarin arasindan cekilirler. Eger ben oburlerine galebe calarsam, Kureysliler de dilerlerse onlarla yapacagim sulha (kendi rizalariyla) girerler. Sayet ben galebe calamazsam (Kureysliler benimle savasmak zahmetinden kurtulup) rahata ererler. Surasi da var ki, eger Kureysliler bu teklifime itiraz ederlerse, ruhumu elinde tutan Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, bu davam icin, olunceye kadar onlarla savasacagim. O zaman Allah, (bana olan emrini (gerceklestirme hususundaki vaadini mutlaka) yerine getirecektir."
Resulullah aleyhissalatu vesselam'in bu sozu uzerine Budeyl: "Senin bu sozlerini Kureys'e mutlaka duyuracagim!" dedi ve gitti. Kurayslilere gelince:
"Ben, size su adamin yanindan geliyorum. Onun bazi sozlerini isittik. Eger dilerseniz size soyleriz" dedi. Onlarin serseri takimi: "Ondan herhangi bir haber soylemene ihtiyacimiz yok!" dedi ise de akli basinda olanlar: "Hele su isittigini soyle!" dediler. Budeyl: "Ben Muhammed'in soyle soyle soyledigini isittim!" diyerek Aleyhissalatu vesselam'in soylediklerini bir bir nakletti. Bunun uzerine Urve Ibnu Mes'ud kalkip: "Ey kavm! Siz benim babam degil misiniz?" dedi.
Hepsi: "Evet!" dediler. "Benim hakkimda bir (itimatsizliginiz), ithaminiz var mi?" dedi.
"Hayir!" dediler.
"Biliyorsunuz ki ben Ukaz halkini toptan sizin yardiminiza cagirmis, onlar yanasmayinca ailem, cocuklarim ve bana itaat edenlerle kendim gelmistim degil mi?" diye sordu. (Kureysliler, hep bir agizdan buna da "evet!" deyince Urve (bu tasdikleri aldiktan sonra): "Bu adam size uygun bir sey teklif ediyor. Onu kabul edin ve benim ona (anlasmak uzere) gitmeme izin verin!" dedi. Kureysliler:
"Pekala git!" dediler. Urve, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a geldi, Onunla konustu. Aleyhissalatu vesselam Budeyl'e soylediklerine yakin seyler soyledi. Urve bu esnada: "Ey Muhammed! Kavminin kokunu kazidigini farzedelim, (eline ne gececek). Senden once, Araplardan kavmini toptan helak eden birini isittin mi? Durum aksi olursa (basiniza gelecegi, Kureys'in size neler yapacagini tahmin edebilirsin. Ustelik bu daha kavi bir ihtimal) zira ben, aranizda ileri gelenlerden bazi kimseler goruyorum, halktan toplanmis, seni terkedip kacmaya mutemayil kimseler de goruyorum" dedi. Hz. Ebu Bekr radiyallahu anh (onun bu sozune dayanamayip): "(Halt etmissin, git!) Lat putunun fercini yala! Demek biz Resulullah'i terkedip yalniz birakacakmisiz ha!" (diye siddetle cikisti).
Urve: "Bu da kim?" dedi. Kendisine onun Ebu Bekr oldugu soylendi. -Urve: "Nesfimi elinde tutan Zata yemin olsun! Eger senin bende, henuz odeyemedigim bir yardimin bulunmamis olsaydi ben sana (layik oldugun) cevabi verirdim" dedi. Ravi der ki: "Urve, Resulullah aleyhissalatu vesselam'la konusmaya devam etti. Her konusmasinda (cahiliye adeti uzere) Resulullah aleyhissalatu vesselam'in sakalindan tutuyordu. Bu sirada Mugire Ibnu Su'be, uzerinde migfer, elinde kilic Aleyhissalatu vesselam'in yaninda ayakta (muhafiz gibi) bekliyordu. Urve, tutmak uzere, elini Resulullah'in sakalina her uzatisinda, kilincin demiriyle eline vuruyor:
"Elini Resulullah'in sakalindan cek!" diyordu. Urve, (bir ara) basini kaldirip ona bakti. "Bu da kim?" dedi. Kendisine: "Bu Mugire Ibnu Sube'dir!" dendi. Bunun uzerine Urve: "Ey zalim! Ben hala senin (gecmisteki) gadr ve ihanetini odemekle mesgul degil miyim?" dedi.
(Onu bu soze sevkeden sey su idi:) "Cahiliyede Mugire Ibnu Su'be bir grup kimse ile yolculuk yapmis, yolda arkadaslarini oldurup mallarini almisti. Sonra gelip musluman olmus. Resulullah aleyhissalatu vesselam da: "Musluman olmani kabul ediyorum, ancak mallari kabul etmiyorum, (bu ihanet malidir)" demisti. Urve bu esneda goz ucuyla Resulullah aleyhissalatu vesselam'in Ashabini tedkikten geciriyordu. (Bilahare gorduklerini soyle anlatacaktir:)
"Vallahi (oylesine hurmet hic gormedim). Resulullah aleyhissalatu vesselam yere bir kerecik tukurmeye gorsun, mutlaka onlardan bir adamin eline dusuyordu. Onu alip yuzlerine, derilerine (teberruken, bir tiyb gibi) suruyorlardi. Bir sey soyleyecek olsa emrine hepsi birden kosusuyordu. Abdest alacak olsa, abdest suyundan kapabilmek icin nerdeyse (itisip-kakisip) kavga ediyorlardi. Konussalar onun yaninda seslerini kisiyorlardi. Saygilari sebebiyle O'na dikkatle bakamiyorlardi bile."
Urve arkadaslarinin yanina donunce dedi ki: "Ey kavm dinleyin! Vallahi ben muhtelif krallarin huzuruna ciktim. Kisra'nin, Kayser'in, Necasi'nin yanlarina girdim. Vallahi, Muhammed'in ashabinin, Muhammed'e gosterdigi saygiya, hic bir kralin ashabinda rastlamadim. Vallahi tukurecek olsa mutlaka onlardan birinin eline dusuyor, bunu alip yuzlerine bedenlerine suruyorlar. Bir sey emretse hepsi birden kosusuyorlar. Abdest alsa, abdest suyu(ndan kapmak) icin nerdeyse kavga ediyorlar. Konussalar onun yaninda seslerini kisiyorlar. Ona hurmeten dikkatle yuzune bakmiyorlar. Bu adam size makul bir teklifte bulunuyor, onu kabul edin!"
Urve'nin bu aciklamasi uzerine, Beni Kinane'den bir adam: "Beni birakin, ona bir de ben gideyim!" dedi. Ona da musaade ettiler, "git!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam ve ashabina yaklasinca, Aleyhissalatu vesselam: "Iste falan! Bu, hacc ve umre icin ayrilan kurbanlik develere saygi gosteren bir kavimdendir. Kurbanliklarinizi onune saliverin gorsun!" buyurdu. Ashab o zati telbiyelerle karsiladi. Adam bu manzarayi gorunce: "Subhanallah!" Bu kimselere Beytullah'in yolunu kapamak munasip dusmez!" dedi. Arkedaslarinin yanina donunce: "Ben kurbanlik develer gordum, takilari boyunlarina takilmis, gerekli isaretler vurulmus, onlara Beytullah'i yasaklamayi uygun gormuyorum!" dedi. Onun kavminden Mikrez Ibnu Hafs denen bir zat kalkip: "Birakin, bir de ben gideyim!" dedi. Ona da musaade edip "git!" dediler.
Muslumanlara yaklasinca, Aleyhissalatu vesselam: "Bu gelen Mikrez'dir, facir birisidir" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam'la konusmaya basladi. Onlar konusurken Suheyl Ibnu Amr cikageldi, Aleyhissalatu vesselam: "Isiniz artik size kolaylastirildi, size Suheyl Ibnu Amr geldi."
Resulullah'a: "Gel! seninle aramizda bir antlasma (metni) yazalim!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam katibini cagirdi ve emretti:
"Yaz: Bismillahirrahmanirrahim."
Suheyl itiraz etti: "Rahman ne demek? Vallahi onun ne oldugunu bilmiyorum. Fakat: Bismikallahumme yaz, vaktiyle senin de yazdigin gibi" dedi.
Muslumanlar da ona itiraz ettiler: "Biz onu degil, bismillahirrahmanirrahim'i yazariz!" dediler.
Ama Resulullah aleyhissalatu vesselam emreder: "Bismikallahumme yaz! ve devam et: "Bu Allah Resulu ve Suheyl'in uzerinde mutabik kaldiklari hususlardir..."
Suheyl yine itiraz eder: "Vallahi, eger bilsek ki sen Allah'in Resulusun, sana Beytullah'i kapamazdik, seninle savasmazdik da. Soyle yaz: Muhammed Ibnu Abdillah."
Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Vallahi siz beni tekzib etseniz de ben kesinlikle Allah'in Resuluyum. Bununla beraber, Muhammed Ibnu Abdillah yaz!" buyurur ve devam eder:
"Bizimle Beytullah arasinda cekilmeniz ve onu tavaf etmemiz sartiyla."
Suheyl itiraz eder:
"Vallahi hayir, (Biz size bu yil tavafa izin versek), Araplar "bizim aniden emrivakiye geldigimiz" hususunda dedikodu yapar. Ancak ziyareti gelecek yil yapacaksiniz" der. Boyle yazilir. Suheyl ilave eder: "Senin dinine de girse, bizden hic bir erkegin sana gelmemesi, gelirse iade etmen sartiyla."
Muslumanlar bu sarta itiraz ederek: "Subhanallah! Bize iltica eden bir musluman, musriklere nasil iade edilir?" derler. Bu halde iken Ebu Cendel Ibnu Suheyl Ibni Amr zincirleri arasinda seke seke geldi. Mekke'nin asagisindaki hapsedildigi yerden kacmis, kendini muslumanlarin arasina atmisti.
Suheyl: "Ey Muhammed, bu, seninle uzerine anlastigimiz maddelerin ilk uygulamasi olacak, bunu bana iade edeceksin!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Biz henuz anlasmayi yazip bitirmedik" buyurdu.
Suheyl: "Oyleyse, vallahi ben seninle hic bir madde uzerine sulh yapamam!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Oyleyse su Ebu Cendel'i bana bagisla da imza et!" buyurdu. Fakat Suheyl:
"Asla ben bunu sana bagislamam" diye direndi. Aleyhissalatu vesselam:
"Hayir, hatirim icin yap!" ricasinda bulundu. Suheyl direndi:
"Asla yapmam!"
Mikrez Ibnu Hafs atilip: "Biz onu sana musaade ettik!" dedi. (Ancak imza yetkisine sahip olmadigi icin Suheyl onu dinlemedi. Ebu Cendel teslim edilecekti.) Ebu Cendel radiyallahu anh: "Ey muslumanlar, (nasil olur?) Ben size musluman olarak siginmisim. Beni musriklere teslim mi ediyorsunuz? Bana yaptiklarini gormuyor musunuz?" dedi. Ebu Cendel'e Allah yolunda cok iskenceler yapilmisti.
Omer Ibnu'l-Hattab der ki: "(O gun, bu cereyan eden hadiseleri cok alcaltici bularak) Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip:
"Sen Allah'in hak peygamberi degil misin?" dedim.
"Evet!" dedi.
"Biz hak uzere dusmanlarimizda batil uzere degiller mi?" dedim.
"Evet" dedi.
"Oyleyse biz niye dinimiz ugrunda alcakligi kabul ediyoruz" dedim.
"Ben Resulullah'im; (bu anlasmayi imzalamakla) Allah'a asi olmus da degilim. Allah yardimcimizdir!" dedi.
"Sen, bize (Medine'den cikarken) Beytullaha gidecegiz, onu tavaf edecegiz demedin mi?" dedim.
"Pek tabii, ama, sana bu yil gideceksin dedim mi?" dedi.
"Hayir!" dedim.
"Sen mutlaka onu tavaf etmeye geleceksin!" buyurdu. Ben Hz. Ebu Bekr radiyallahu anh'a geldim. "Ey Ebu Bekr! Bu adam Allah'in hak peygamberi degil mi?" dedim.
"Elbette hak peygamberi!" dedi.
"Biz hak, dusmanlarimiz da batil uzere degiller mi?" dedim.
"Elbette (onlar batil, biz haz uzereyiz)" dedi.
"Oyleyse, niye dinimiz icin alcakligi kabul ediyoruz?" dedim.
"Be adam! O Allah'in Resuludur. (Bunu kabul etmekle) Rabbine isyan etmis olmayacak da. Allah onun yardimcisidir. Su halde sen O'nun emrine saril. Allah'a yemin ederim o hak uzeredir!" dedi.
"O bize: "Ka'be'ye gidecegiz, onu tavaf edecegiz" demiyor muydu?" dedim.
"Evet ama, sana bu yil gideceksin dedi mi?" dedi.
"Hayir!" dedim.
"Sen ona gidecek, onu tavaf edeceksin!" dedi.
(Hedisi rivayet eden Zuhri) der ki: "Hz. Omer radiyallahu anh dedi ki:
"(O gunki nezaketsiz cikisimin gunahini affettirmek icin nice amellerde bulundum."
Anlasmayi yazma isinden cikinca, Resulullah aleyhissalatu vesselam ashabina:
"Kalkin kurbanlarinizi kesin, sonra da tras olun!" buyurdu. Ancak (musriklerle yapilan bu antlasmadan hic kimse memnun degildi. Bu sebeple) kimse kalkmadi. Resulullah aleyhissalatu vesselam, emrini uc kere tekrar etti. Yine kalkan olmayinca Ummu Seleme radiyallahu anha'nin cadirina girdi. Ona halktan maruz kaldigi bu hali anlatti. O, kendisine:
"Ey Allah'in Resulu! Bunu (yani halkin kurbanini kesip, trasini olmasini) istiyor musun? Oyleyse cik, Ashab'tan hicbiriyle konusma, deveni kes, berberini cagir, seni tras etsin!" dedi. Aleyhissalatu vesselam kalkti, hic kimse ile konusmadan bunlarin hepsini yapti: Devesini kesti, berberini cagirdi, tras oldu.
Ashab bunlari gorunce kalktilar, kurbanlarini kestiler, birbirlerini tras ettiler. Ancak, bu sirada gam ve kederden birbirlerini oldureyazdilar. Sonra bazi mu'mine kadinlar (Mekkelilerden kacarak) geldiler. Allah Teala Hazretleri, (onlarin geri verilmemesi icin) su ayeti indirdi: "Ey Iman edenler, (kendi ifadelerince) mu'mine kadinlar muhacir olarak geldikleri zaman onlari imtihan edin. Allah onlarin imanlarini iyi bilendir ya, fakat siz de mu'mine kadinlar olduklarina kail olursaniz onlari kafirlere geri vermeyin. Bunlar onlara helal degildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. (Kafir zevcelerinin bu kadinlara) sarfettikleri (mehri) onlara (kafirlere) verin. sizin onlari nikahla almanizda, mehirlerini verdiginiz takdirde, uzerinize bir gunah yoktur..." (Mumtehine 10).
Hz. Omer, ayet uzerine o gun cahiliye devrinde evlendigi iki hanimini bosadi. Birini Hz. Muaviye Ibnu Ebu Sufyan nikahladi, digerini de Safvan Ibnu Umeyye.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam Medine'ye dondu. Kureys'ten Ebu Basir musluman olarak Medine'ye iltica etti. Mekkeliler onu almak uzere arkasindan iki adam gonderdiler.
"(Antlasmada) bize verdigin soz var, onu teslim et!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam derhal onu onlara teslim etti. Bunlar Ebu Basir'i alip gittiler. Yolda Zulhuleyfe nam mevkie gelince, (aziklari olan) hurmadan yemek uzere konakladilar. Ebu Basir onlardan birine:
"Vallahi su kilinci cok guzel goruyorum!" dedi. O, hemen kinindan siyirip;
-Dogru! Vallahi pek harika! Onunla ne tecrubelerim var! dedi. Ebu Basir:
"Hele bir goster, daha yakindan bakayim!" deyip kaptigiyla adama vurup oldurdu. Oburu kacip Medine'ye geldi, kosarak Mescid'e girdi.
Resulullah aleyhissalatu vesselam onu gorunce (yanindakilere):
"Bu adam her halde bir korku gecirmis" dedi. Adam Aleyhissalatu vesselam'a gelince:
"Vallahi arkadasim olduruldu! Beni de oldurecek!" did. Ebu Basir radiyallahu anh da geldi.
"Ey Allah'in Resulu! Allah senin zimmetini (taahhudunu) yerine getirdi, beni onlara iade ettin. Allah beni onlardan tekrar kurtardi" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Harbi kizistiranin anasi aglar. Keske ona bir kisi daha olsa!" cevabini verir. Ebu Basir bu sozu isitince anlar ki, Aleyhissalatu vesselam onu yine iade edecek. Hemen oradan cikip deniz kenarina gelir (Is denen bir yere yerlesir).
Mekkelilerin elinden Ebu Cendel Ibnu Suheyl de kurtulup Ebi Basir'e iltihak eder. Derken Kureys'ten musluman olan herkes Ebu Basir'e katilmaya baslar. Kisa zamanda orada bir grup tesekkul eder. Allah'a yemin olsun, Kureys'ten Sam'a gitmek uzere bir kervanin haberini aldilar mi, ona saldirip adamlari olduruyor, mallarina el koyuyorlardi.
Kureys Resulullah aleyhissalatu vesselam'a elci gonderip, allah'in adini ve aralarindaki akrabalik baglarini hatirlatarak, Mekke'den geleceklerin emniyette olacagini, yeter ki Ebu Basir ve arkadaslarinin yaptigi baskinlarin onlenmesini rica ettiler. (Bazi rivayette, bunu temin icin Medine'ye cagirdi. bunun uzerine su ayet nazil oldu: "O size Mekke'nin karninda (hududu icinde), onlara karsi muzaffer kildiktan sonra, onlarin ellerini sozden, sizin ellerinizi onlardan cekendi. Allah ne yaparsaniz hakkiyla gorucudur. Onlar, kufreden, sizi Mescid-i Haram'dan ve alikonulmus hediyelerin mahalline ulasmasindan men edenlerdir. Eger (Mekke'de) kendilerini henuz tanimadiginiz mu'min erkeklerle mu'min kadinlari bilmeyerek cigneyip de o yuzden size bir vebal isabet edecek olmasaydi (Allah size fetih icin elbette izin verirdi). (Bunu) kimi dilerse, onu rahmetine kavusturmak icin (yapti). Eger onlar secilip ayrilmis olsalardi biz onlardan kufredenleri muhakkak elem verici bir azaba giriptar etmistik bile. O kufredenler kalplerine o taassubu, o cahillik taassubunu yerlestirdigi sirada idi ki hemen Allah, Resulunun ve mu'minlerin uzerine kuvve-i maneviyesini indirdi, onlari takva sozu uzerinde durdurdu. Onlar da buna cok layik ve buna ehil idiler. Allah her seyi hakkiyla bilendir." (Feth 24-26).
Buhari, Surut 15, 1, Hacc 106, Muhsar 3, Megazi 35, Tefsir, Mumtahine 2; Ebu Davud, Cihad 168, (2765, 2766), Sunnet 9, (4655).

4237 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor: "Hudeybiye gunu bir grup kole, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a sulhtan once gelmisti. Efendileri Aleyhissalatu vesselam'a: "Ey Muhammed, onlar senin yanina, dinine istiyak gostererek gelmis degiller, kolelikten kactilar" diye mektup yazdilar. (Ashabdan bazi) kimseler de:
"(Dogru soyluyorlar), onlari sahiplerine geri ver!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam, (seriat bu cesit siginan muslumanlari hurler olarak kabul edip himaye vermeye hukmettigi halde muslumanlarin musrik dostlarinin: "Bunlar din icin degil, hurriyet icin sana geldiler" seklindeki tahkiki mumkin olmayan aldatici sozlerini esas alip geri gondermelerini teklif etmelerine) ofkelenip:
"Ey Kureysliler, oyle zannediyorum ki, siz boyle hukmederek, Allah'in, boyunlarinizi vuracak birini gondermesini bekliyorsunuz!" dedi ve koleleri iade etmekten imtina etti ve:
"Onlar aziz ve celil olan Allah'in azadlilaridir!" buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 136, (2700); Tirmizi, Menakib, Hz. Ali'nin menakibi, (3716).

4238 - Seleme Ibnu'l-Ekva' radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hudeybiye'ye geldik. Biz, bindortyuz kisi idik. (Kuyunun basinda) elli koyun vardi. Suyu bunlara bile yetmiyordu. Resulullah aleyhissalatu vesselam kuyunun kenarina oturdu. (Iyice hatirliyamiyorum) ya dua buyurdu, ya da kuyuya tukurdu. Derken kuyunun suyu costu. Biz de hem kendimiz ictik, hem de hayvanlarimizi suladik. Sonra Aleyhissalatu vesselam, bizi bir agacin altinda biat etmeye cagirdi.
Once ben biat ettim, sonra herkes gelip sirayla biat etti. Nihayet halkin ortasinda kalinca:
"Ey Seleme, biat et!" buyurdu."
"Ey Allah'in Resulu, en basta ben biat ettim!" dedim.
"Yine de!" buyurdu.
Resulullah aleyhissalatu vesselam beni ciplak, yani silahsiz bulmustu. Bana deriden yapilmis bir kalkan verdi. Sonra bey'at almaya devam etti. Son kisiden de bey'at alinca:
"Ey Seleme, sen bana biat etmiyor musun?" dedi.
"Ey Allah'in Resulu, ben sana basta da, ortada (da olmak uzere iki kere) biat ettim" dedim.
"Olsun, yine de" buyurdu. Ben de ucuncu sefer biat ettim. Sonra bana: "Ey Seleme! Benim sana verdigim kalkanin nerede?" dedi.
"Ey Allah'in Resulu dedim, amcam Amir ciplak olarak bana rastladi, ben de kalkani ona verdim. Bu sozum uzerine Aleyhissalatu vesselam guldu ve:
"Sen, dedi, vaktin birinde adamin dedigi gibisin: "Allahim, demis, bana oyle bir dost ver ki, o bana, kendi nefsimden daha sevgili olsun!"
Sonra musrikler bizimle sulh hususunda haberlesmeye basladilar. Oyle ki; birbirimize gidip gelmeler oldu. (Sonunda) sulh yaptik. ben Talha Ibnu Ubeydillah radiyallahu anh'in hizmetcisi idim. Atini sular, kasagilar, kendine de hizmet eder, yemeginden yerdim. (Cunku) Allah ve Resulu yolunda hicret icin malimi ve ailemi terketmistim.
Biz ve Mekkeliler aramizda sulh yapinca, birbirimizle karistik. Ben bir agacin yanina gelip dikenlerini supurerek dibine yattim. Mekke halkindan dort musrik yanima geldi. Resulullah aleyhissalatu vesselam'a hakaret etmeye basladilar. Ben onlara kizdim ve bir baska agacin dibine gectim. silahlarini agaca asip yattilar.
Onlar bu vaziyette iken vadinin asagisindan bir munadi soyle sesleniyordu:
"Muhacirlerin imdadina yetisin! Ibnu Zuneym olduruldu!" "Hemen kilincimi cekip, bu uyuyan dort kisiye hizla yuruyup silahlarini aldim, elimde deste yapip, sonra da:
"Muhammed'in yuzunu mukerrem kkilan o Zat'a yemin olsun, sakin sizden kimse basini kaldirmasin. Iki gozu tasiyan (kellesini) ucururum!" dedim. Sonra onlari surerek Resulullah aleyhissalatu vesselam'a getirdim. O sirada amcam Amir radiyallahu anh da Abelat'tan Mikrez denilen bir adami, uzeri cullanmis bir at uzerinde beraberinde yetmis musrik oldugu halde Resulullah'a getirdi. Aleyhissalatu vesselam onlara bir nazar edip:
"Birakin onlari, fucurun basi da sonu da onlarin olsun!" dedi ve hepsini affetti. Bunun uzerine Allah Teala hazretleri su ayeti indirdi:
"O sizi Mekke'nin karninda (hududu icinde) onlara karsi muzaffer kildiktan sonra, onlarin ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan cekendi..." (Fetih 24-26)
Sonra Medine'ye muteveccihen oradan ayrildik. Beni Lihyan ile aramizda bir dagin yer aldigi bir yerde konakladik. Beni Lihyan'in hepsi musrik idi. Aleyhissalatu vesselam geceleyin daga tirmanacak kimseye istigfarda bulundu. Sanki o kimse Resulullah aleyhissalatu vesselam'la ashabinin gozculugunu yapacakti. O gece iki veya uc kere daga ciktim.
Sonra Medine'ye geldik. Resulullah aleyhissalatu vesselam yuk develerini, beraberinde, ben de oldugum halde, hizmetcisi Rabah ile gonderdi. Ben onun maiyyetine Talha Ibnu Ubeydillah radiyallahu anh'in ati ile ciktim. Ben ati develerle birlikte kirasiya goturup getiriyordum.
Sabahleyin bir de ne goreyim! Abdurrahman el-Fezari, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in develerini yagmalamis, hepsini goturmus, cobani da oldurmus.
"ey Rabah! dedim, su ati al; durumu Talha Ibnu Ubeydillah'a bildir ve Resulullah'a haber ver ve de ki: "Musrikler mer'adaki suruyu yagmaladilar. Sonra bir tepenin uzerine cikarak medine'ye yonelip uc defa nida ettim:
"Ey Sabahim!" Sonra adamlarin arkasindan ok atmak uzere ciktim ve sunlari da terennum ediyordum:
"Ben Ibnu'l-Ekva'im, bugun alcaklarin vay haline! Onlardan birine kavustum ve semerine bir ok attim. Hatta okun kanadi omuzuna degdi.
"Al bunu!" dedim. Ben Ibnu'l-Ekva'im. Bugun alcaklarin vay haline! Vallahi onlara atiyor ve yaraliyordum. Bir atli bana donecek olsa, bir agaca gelip dibine oturuyordum. Sonra tekrar atiyordum. Derken dag(in vadisi) daraldi. Dar yere girdiler. Ben daga tirmandim. Onlara tas atmaya basladim. Boylece onlari takib etmeye devam ettim. oyle ki, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in hayvanlarindan Allah'in yarattigi hic bir deve yoktu ki arkama almamis olayim. Boylece musrikler benimle hayvanlarin arasindan cekildiler.
Sonra onlara ok atarak arkalarini takip ettim. Nihayet otuzdan fazla burde ve otuz mizrak biraktilar. (Hizli kacabilmek icin) hafiflemek istiyorlardi. Bir sey atacak olsalar, uzerine taslardan nisan koyuyordum. Ta ki, Resulullah ve ashabi onlari tanisin. Boyle gide gide dar bir dag yoluna geldiler. Bir de ne gorsunler! yanlarina Bedr el Fezari'nin falan oglu gelmis. Hemen kusluk yemegi yemek uzere oturdular. Ben de bir tumsegin uzerine oturdum. Fezari:
"Su gordugum de ne?" diye sordu. "Bununla basimiz belada! Vallahi sabahin korunden beri pesimizde. Bize durmadan atiyor. elimizde ne varsa cekip aldi" dediler.
"Oyleyse sizden ona dort kisi gitsin!" dedi. Boylece bana muteveccihen dort kisi ayrildi ve daga tirmandi. Bana konusma imkani verdikleri vakit, onlara:
"Beni taniyor musunuz?" dedim. "Hayir, sen kimsin?" dediler.
"Ben Seleme Ibnu'l-Ekva'im. Muhammed'in yuzunu sereflendiren Zata yemin olsun sizden kimi istesem mutlaka yakalarim. Ama sizden kimse beni yakalayamaz!" dedim. Onlardan bir adam:
"Ben biliyorum!" dedi ve geri donduler. Ben yerimden ayrilmadim. Derken Resulullah aleyhissalatu vesselam'in atlilarini, agaclarin arasina girerken gordum. En onde el-Ahram el-Esedi, arkasinda Ebu Katade el-Ensari, onun arkasinda el-Mikdad Ibnu'l-Esved radiyallahu anhum vardi.
Ahram'in atinin gemini tuttum. (Bu sirada) kuffar donup gitti. Ahram'a:
"Ey Ahram! Bunlardan sakin. Resulullah ve ashabi gelinceye kadar yolunu kesmesinler!" dedim. Bana:
"Es Seleme! Eger Allah'a ve ahiret gunune inaniryor, cennetin de cehennemin de hak oldugunu biliyorsan, benimle sehadet arasina engel olma!" dedi. Ben de onu biraktim. Abdurrahman'la karsilastilar. Abdurrahman'in atini hemen oldurdu, Abdurrahman da onu yaralayarak oldurdu ve onun atina atladi. Derken Resulullah aleyhissalatu vesselam'in suvarisi Ebu Katade radiyallahu anh Abdurrahman'a yetisti, yaralayip oldurdu. Muhammed'in yuzunu serefli kilan Zat'a yemin olsun, ben onlari yaya kosarak takip ettim. Oyle ki, arkamda Resulullah aleyhissalatu vesselam'in ashabi ve tozlari sebebiyle bir sey gormuyordum. Gun batimi oncesine kadar boyle devam ettik. Bu sirada bir dag yoluna saptilar, orada Zu-Karad denen bir su vardi. Sudan ic mek icin sapilmisti, cunku susamislardi. Peslerinden kosarak gelen bana baktilar. Ben onlari bundan uzaklastirdim, bir damla bile tadamadilar. Oradan cikip zorlak veren bir dag yoluna saptilar. Ben kosup onlardan bir adama yetistim, omuz kemigine bir ok sapladim.
"Al bunu! Ben Ibnu'l-Ekva'im. Bugun alcaklarin vay haline!" dedim.
"Anasiz kalasica! Bu, sabahki Ekva'mi?" dedi.
"Evet ey kendinin dusmani! Sabahki Ekva'im!" dedim. Dag yoluna iki at biraktilar. Onlari Resulullah aleyhissalatu vesselam'a getirdim. Amcam Amir Ibnu'l-Ekva'da birinde sulandirilmis sut digerinde su bulunan iki kapla bana yetisti. Hem ictim, hem abdest aldim.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam'a geldim. Az once kafirleri basindan kovaladigim suyun basinda idi. Resulullah aleyhissalatu vesselam'i, butun develeri ve musriklerden kurtardigim butun esyalari, burdeleri, mizraklari almis buldum. Bilal radiyallahu anh da kurtardigim o develerden birini kesmis, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a cigerini ve horgucunu kizartiyordu.
"Ey Allah'in Resulu! Beni birak, ashabtan yuz kisi secip musrikleri takip edeyim, geriye biraktiklari butun habercilerini geberteyim!" dedim. Resulullah aleyhissalatu vesselam yan disleri gunduz isiginda gorununceye kadar guldu.
"Ey Seleme! buyurdu. Kendini bunu yapabilecek gucte goruyor musun?"
"Evet dedim, seni serefli kilan Zat'a yemin olsun! Evet!"
"Simdi onlara Gatafan yurdunda ziyafet verilmektedir" dedi. Derken Gatafanli bir adam geldi ve: "Onlara falan kisi bir deve kesmisti, derisini soyar soymaz bir toz gorduler ve:
"Dusman size de gelmis" deyip kacip gittiler" dedi.
(Geceyi orada gecirdik). Sabah olunca Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Bugun en hayirli suvarimiz Ebu Katade, en hayirli piyademiz de Seleme idi" buyurdu. Resulullah aleyhissalatu vesselam bana iki hisse verdi: Biri suvari hissesi, biri de piyade hissesi idi. Bana bu iki hisseyi de vermisti.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam devesi Adba'nin terkisine beni alarak Medine'ye muteveccihen hareket etti. Biz yolda giderken, yaya yuruyusunde hic kimsenin kendisini gecemedigi Ensar'dan bir adam:
"Medine'ye kadar yaris yapacak var mi; kosucu yok mu? demeye basladi. Bu sozunu habire tekrar ediyordu. Sesini isitince:
"Sen hic bir iyiye ikram etmez, hic bir serefliyi saymaz misin?" dedim.
"Resulullah aleyhissalatu vesselam haric, hayir!" dedi. Ben Aleyhissalatu vesselam'a yonelip:
"Ey Allah'in Resulu! Annem babam sana kurban olsun, bana musaade buyurun, su adamla yarisayim!" dedim.
"Sen bilirsin!" buyurdular. Adama:
"Geliyorum hazir ol!" dedim. ayaklarimi ayarlayip sicradim, kostum. Nefesimi canli tutmak icin bir veya iki tepede kendimi tuttum. Sonra yetismek ve omuzlari arasina dokunmak icin (tabanlari) kaldirdim. (Ve dokundum).
"Gecildin, vallahi seni gectim!" dedim.
"Biliyorum!" dedi. Medine'ye varincaya kadar onu gectim. Vallahi Medine'de uc gece kalip, Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte helen Hayber'e gittik. Yolda amcam Amir Ibnu'l-Ekva, halka su beyitleri terennum etti:
"Vallahi Allah olmasaydi hidayeti bulamazdik.
Ne sadaka verir ne de namaz kilardik.
Biz senin fazlindan mustagni degiliz,
Dusmanla karsilasinca ayagimiza sebat ver,
Uzerimize sekine (kuvve-i manevi) indir."
Resulullah aleyhissalatu vesselam " Bu da kim?" dedi. Amcam:
"Ben Abir Ibnu'l - Ekva" cevabini verdi. Aleyhissalatu vesselam:
"Magfiret goresin Ey Amir!" diye dua buyurdu. Resulullah aleyhissalatu vesselam bir kimseye magfiret dileginde bulundu mu mutlaka sehid olurdu. Bunun uzerine Omer Ibnu'l-Hattab radiyallahu anh kendi devesinin ustunde seslendi:
"Ey Allah'in Resulu! Keske bizi Amir'le faydalandirsan!" Hayber'e vardigimiz zaman, krallari Merhab kilinci elinde (karsimiza) cikti. Soyle soyluyordu.
"Hayber bilir ki ben Merhab'im,
Silahi tamam tecrubeli bir kahraman.
Savas olunca alevlenen bir yigit!"
Amcam Amir radiyallahu anh da ilerleyip sunlari soyledi:
"Hayber benim de Amir oldugumu bilir,
Silahi tam yigit kahraman."
Hemen iki darbe birbirine girdi. Merhab'in kilinci amcam Amir'in kalkaninin icine rastladi. Amir onu alttan vurmaya yeltendi. Ama kilici kendine dondu ve ana damarini kesti. Olumu de bundan oldu.
(Bir ara) disari ciktim. Bir de ne goreyim! Resulullah aleyhissalatu vesselam'in ashabindan birkac kisi:
"Amir'in ameli batil oldu, o kendi kendini oldurdu" demezler mi! Hemen aglayarak Aleyhissalatu vesselam'in yanina geldim.
"Ey Allah'in resulu! Amir'in ameli batil mi oldu?" dedim.
"Bunu kim soyledi?" buyurdular.
"Ashabinizdan bazilari!" dedim.
"Bunu kim soylemisse yanilmis. Bilakis onun ecri iki kattir!" buyurdular. Sonra benni Ali Ibnu Ebi Talib radiyallahu anh'a gonderdiler. O gozunden hasta idi. Bu arada Aleyhissalatu vesselam:
"sancagi yarin oyle bir zata verecegim ki Allah ve Resulu'nu sever; Allah ve Resulu'de onu sever" dedi. Ali'ye geldim, gercekten gozunden rahatsizdi. Onu yederek getirdim. Resulullah aleyhissalatu vesselam gozlerine tukurdu. Aninda iyilesti. Sancagi ona verdi.
Sonra Merhab cikti. Soyle demeye basladi:
"Hayber bilir ki ben Merhab'im,
Silahi tamam tecrubeli bir kahraman.
Savas olunca alevlenen bir yigit!"
Ali radiyallahu anh da soyle dedi:
"Ben, annemin arslan dedigi kimseyim,
Ormanlarin cirkin manzarali arslani gibi,
Dusmanlara kilo ile ton tartarim."
Sonra Menhab'in basina bir darbe indi ve onu oldurdu. Hayber onun eliyle fethedilmisti."
Muslim, Cihad 132, (1807).

4239 - Amr Ibnu Dinar rahimehullah anlatiyor: "Hz. Cabir Ibnu Abdillah radiyallahu anhuma'yi dinledim, diyordu ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Hudeybiye gunu bize soyle soyledi: "Bugun siz arz ehlinin en hayirli olanlarisiniz. O gun biz bindortyuz kisi idik. Bugun gorebilseydim, size (altinda biat yapilan) agacin yerini gosterirdim."
Buhari, Megazi 35, Menakib 25, Tefsir, Feth 5, Esribe 31; Muslim, Imaret 71, (1856).

UMRETU'L-KAZA

4240 - Bera Ibnu'l-Azib radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Zulkade ayinda umreye cikmisti. Mekkeliler Onun Mekke'ye girmesine izin vermediler. Resulullah, gelecek yil girmek, orada uc gun kalmak, Mekke'ye silahlar torbalarda olarak girmek, ailelerinden pesine dusmek isteyen ciksa bile kimseyi almamak, Ashabindan Mekke'de kalmak isteyen cikarsa kimseye mani olmamak sartlari uzerine anlasmisti.
Resulullah aleyhissalatu vesselam (Mekke'ye umre icin) girip, muddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali'ye gelip:
"Arkadasina soyle! bizi terketsin, muddet doldu!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam cikti, ancak Hamza'nin kizi radiyallahu anhuma pesine takildi:
"Ey amcam, ey amcam!" diye bagiriyordu. Hz. Ali radiyallahu anh onu alip elinden tuttu. Hz. Fatima radiyallahu anha'ya:
"Amcanin kizini yanina al!" dedi. (Medine'ye gelince) kizi (yanina alma) hususunda Hz. Ali, Zeyd ve Cafer radiyallahu anhum ihtilafa dustuler. Hz. Ali:
"O benim amcamin kizidir! (Ben ehakkim)" diyordu. Ca'fer radiyallahu anh:
"O hem amcamin kizi, hem de teyzesi nikahim altinda!" diyordu. Zeyd de:
"Kardesimin kizidir!" diyordu. Resulullah aleyhissalatu vesselam, kazin, teyzesinin yaninda kalmasina hukmetti ve: "Teyze anne makamindadir!" buyurdu. Hz. Ali radiyallahu anh'a yonelerek: "Sen bendensin, ben de senden!" buyurdu. Ca'fer radiyallahu anh'a: "Yaratilisin ve huyun bana benzer" diyerek iltifat etti. Zeyd radiyallahu anh'a da: "Sen bizim hem kardesimiz, hem de mevlamiz (azadlimiz)sin!" buyurdu."

Buhari, Megazi 43, Umre 3, Cezau's-Sayd 17, Sulh 6, Cizye 19; Muslim, Cihad 90, (1783)



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4231-4240 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.