- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4231-4240 )
4231 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam Hendek'den dondugu zaman, silahlari
birakip (elini yuzunu) yikamis, tam basindaki topraklari cirparken Cebrail
aleyhisselam geldi.
"Sen, dedi, silahi biraktin, vallahi biz
daha birakmadik. Onlara geri git.
"Nereye kadar?" dedi Resulullah.
"Suraya!" diyerek Beni Kureyza'yi
gosterdi. Resulullah aleyhissalatu vesselam bu emir uzerine onlarla savasmaya
cikti. Kureyzalilar hukmune razi oldular. Hakem olarak Sa'd Ibnu Mu'az'i sectiler.
O da: "Ben onlardan muharib olanlarin oldurulmesine, kadin ve cocuklarin
esir edilmesine, mallarinin da taksim edilmesine hukmediyorum!" dedi.
Sa'd, Hendek savasi sirasinda ana damarindan yara almisti. Resulullah
aleyhissalatu vesselam tedavisiyle yakindan ilgilenmek icin mescidin icinde ona
bir cadir kurdurmustu. -Bir rivayette Sa'd der ki: "Ey Allahim sen
biliyorsun ki, senin yolunda kendileriyle cihad etmekten en ziyade memnun
olacagim bir kavim Resulunu tekzib eden ve O'nu yurdundan surup cikaranlardir.
Ey Allahim kanaatim su ki, sen, bizimle onlarin arasindaki (harbi artik)
biraktin. Eger hala Kureys'le savas olacaksa bana daha hayat ver de senin
yolunda onlara karsi cihad edeyim. Eger savasi kesti isen damarimi daha da ac,
olumum ondan olsun."- Bu dua uzerine, o gece damari iyice acildi. O zaman
mescidde bulunan Beni Gifar'a ait cadirda kalanlari kanin kendilerine dogru
akmasindan baska bir sey urkutmemis. "Ey cadir sahibi, dediler. Sizin
taraftan bize dogru gelen nedir?"
Bu, kanamakta olan Sa'd'in yarasindan akmisti.
O sebeple oldu, radiyallahu anh."
Buhari, Megazi 30, Cihad 18; Muslim, Cihad 67,
(1769); Ebu Davud, Cenaiz 8, (3101); Nesai, Mesacid 18, (2, 45).
4232 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor:
"Ahzab (Hendek) gunu Sa'd Ibnu Mu'az radiyallahu anh (Kureys'ten
Ibnu'l-Arika'nin attigi bir okla) koldaki ana damardan vurulmustu, boylece
damari kesilmis oldu. (Kani durdurmak icin) Resulullah aleyhissalatu vesselam
daglama uyguladi. Bunun uzerine eli sisti, cokca kan akarak Sa'd'i zayif dusurdu.
Resulullah tekrar dagladi. Eli yine sisti.
Bu hali gorunce (Sa'd radiyallahu anh):
"Allahim, Beni Kureyza'dan gonlum rahata ermedikce canimi alma!" diye
dua etti. Derken kani durdu. Kureyza onun hukmunne bas eginceye kadar tek damla
akmadi. Onlar hakkinda erkeklerin oldurulmesine, kadinlarin sag birakilmasina
hukmetti. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Haklarinda Allah'in verdigi
hukme isabet ettin!" buyurdu. Dortyuz kisiydiler. Onlarin katli
tamamlaninca, damari patladi. Sad radiyallahu anh vefat etti. (Allah rahmetini
bol kilsin)."
Tirmizi, Siyer 28, (1582).
ZATU'R-RIKA' GAZVESI
4233 - Ebu Musa radiyallahu anh anlatiyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte bir gazveye ciktik. Biz
aramizda bir deve olan alti kisiydik, sirayla biniyorduk. Derken ayaklarimiz
delindi. Benim ayaklarim da delindi ve tirnaklarim dustu. Ayaklarimiza bezler
sariyorduk. Boylece seferimiz, ayaklarimiza sardigimiz parcalar sebebiyle
zatu'r-Rika' gazvesi diye isimlendi."
Buhari, Megazi 31, (7, 325); Muslim, Cihad 149,
(1816).
BENI MUSTALIK GAZVESI
4234 - Abdullah Ibnu Avn anlatiyor:
"Nafi' rahimehullah'a kitalden once (yapilan Islam'a) davet hakkinda
sormak uzere yazmistim. Bana soyle yazdi: "Bu, Islam'in evvelinde idi.
Resulullah aleyhissalatu vesselam Beni Mustalik'e (onceden haber vermeden ani)
baskin yapti. Onlar ( bu sirada) gafil haldeydi, hayvanlari su kenarinda
sulamiyorlardi. Mukatillerini oldurdu, cocuklarini ve kadinlarini esir aldi. O
gun Cuveyriye'yi de ele gecirmisti."
Buhari, Itk 13, Muslim, Cihad 1, (1730); Ebu
Davud, Cihad 100, (2633).
ENMAR GAZVESI
4235 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'i Enmar Gazvesi'nde bineginin uzerkinde
doguya muteveccih olarak nafile namaz kilarken gordum."
Buhari, Megazi 33, Salat 31, Teksiru's-Salat
7, 9.
HUDEYBIYE GAZVESI
4236 - Urve Ibnu Zubeyr, Misver Ibnu Mahreme
ve Mervan'dan almis. Misver ve Mervan her ikisi de birbirlerinin sozunu tasdik
etmislerdir. Derler ki:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam
Hudeybiye senesinde Medine'den cikti. Yolda bir yerlere ulasinca Aleyhissalatu
vesselam: "Halid Ibnu'l-Velid, Kureys'e ait gozculuk yapan bir grup
atlinin basinda olarak el-Gamim'dedir, siz sag tarafi takib edin!" dedi.
Vallahi, Halid muslumanlarin varligini sezemedi. Ne zaman ki musluman
askerlerin kaldirdigi toz bulutunu gorunce, (muslumanlarin geldigini) Kureys'e
haber vermek uzere hayvanini kosturarak gitti.
Resulullah aleyhissalatu vesselam yoluna devam
etti. Seniyye nam mevkiye gelindi. Oradan (devam edildigi takdirde)
Kureyslilerin bulundugu yere inmek mumkundu. Ama devesi orada ihiverdi. Halk:
"Kalk, kalk, yuru, yuru!" dedi ise, de deve kalkmamakta israr etti.
Halk bu sefer: "(Resulullah aleyhissalatu vesselam'in devesi) Kasva cokup
kaldi. Kasva cokup kaldi!" dediler. Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam:
"Hayir! Kasva cokup kalmadi. Onun boyle bir huyu da yok. Ancak onu,
"Fil'i (Mekke'ye girmekten alikoyan) Zat" dourdurmustur!"
buyurdu.
Sonra ilave etti: "Nefsimi kudret eliyle
tutan o Zat'a yemin olsun. (Kureys, Mekke'de) Allah'in haram kildigi seyleri
tazim sadedinde her ne taviz isterlerse onlara verecegim!" Sonra deveyi
zorladi, deve sicrayip kalkti. Ravi dedi ki: Resulullah aleyhissalatu vesselam
Kureys tarafindan sapti, suyu az olan Semed Kuyusunun yanina indi. Burasi
Hudeybiye mevkiinin en uc noktasinda idi. (Mezkur kuyunun suyu azdi. Oyle ki)
insanlar ondan suyu avuc avuc toplarlardi. Cok gecmeden suyu kurudu. Resulullah
aleyhissalatu vesselam'a susuzluktan sikayette bulundular. Aleyhissalatu
vesselam sadagindan bir ok cikardi, onu kuyuya koymalarini soyledi. Allah'a
yemin olsun cok gecmeden, su cosmaya basladi ve ashab oradan ayrilincaya kadar
onlara yetecek kadar akmaya devam etti.
Onlar bu halde iken Budeyl Ibnu Verka'
el-Kuza'i, Huza'a kabilesinden bir grupla cikageldi. Huza'alilar (Mekke
civarinda tavattun etmis bulunan) Tihame kabileleri arasinda Resulullah'in
sirdasi ve dostu olagelmislerdi. Dedi ki:
"Ben (Mekke'nin) Ka'b Ibnu Lueyy ve Amir
Ibnu Lueyy kabilelerini bircok Hudeybiye sularinin basina, beraberlerinde sutlu
ve yavrulu develeri oldugu halde konakliyorlar gordum. Onlar seninle savasacak.
Beytullah'i ziyaretine mani olacak olmasinlar!
Resulullah aleyhissalatu vesselam dedi ki:
"Biz kimseyle savasa gelmedik. Biz sadece umre yapmaya geldik! Mamafih
Harb Kureys'in (iligine islemis). Halbuki cok da zarar gorduler. Eger onlar
dilerse ben (onlarla sulh yapar) kendilerine muddet tanirim, onlar da benimle
diger insanlarin arasindan cekilirler. Eger ben oburlerine galebe calarsam, Kureysliler
de dilerlerse onlarla yapacagim sulha (kendi rizalariyla) girerler. Sayet ben
galebe calamazsam (Kureysliler benimle savasmak zahmetinden kurtulup) rahata
ererler. Surasi da var ki, eger Kureysliler bu teklifime itiraz ederlerse,
ruhumu elinde tutan Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, bu davam icin, olunceye kadar
onlarla savasacagim. O zaman Allah, (bana olan emrini (gerceklestirme
hususundaki vaadini mutlaka) yerine getirecektir."
Resulullah aleyhissalatu vesselam'in bu sozu
uzerine Budeyl: "Senin bu sozlerini Kureys'e mutlaka duyuracagim!"
dedi ve gitti. Kurayslilere gelince:
"Ben, size su adamin yanindan geliyorum.
Onun bazi sozlerini isittik. Eger dilerseniz size soyleriz" dedi. Onlarin
serseri takimi: "Ondan herhangi bir haber soylemene ihtiyacimiz yok!"
dedi ise de akli basinda olanlar: "Hele su isittigini soyle!"
dediler. Budeyl: "Ben Muhammed'in soyle soyle soyledigini isittim!"
diyerek Aleyhissalatu vesselam'in soylediklerini bir bir nakletti. Bunun
uzerine Urve Ibnu Mes'ud kalkip: "Ey kavm! Siz benim babam degil
misiniz?" dedi.
Hepsi: "Evet!" dediler. "Benim
hakkimda bir (itimatsizliginiz), ithaminiz var mi?" dedi.
"Hayir!" dediler.
"Biliyorsunuz ki ben Ukaz halkini toptan
sizin yardiminiza cagirmis, onlar yanasmayinca ailem, cocuklarim ve bana itaat
edenlerle kendim gelmistim degil mi?" diye sordu. (Kureysliler, hep bir
agizdan buna da "evet!" deyince Urve (bu tasdikleri aldiktan sonra):
"Bu adam size uygun bir sey teklif ediyor. Onu kabul edin ve benim ona
(anlasmak uzere) gitmeme izin verin!" dedi. Kureysliler:
"Pekala git!" dediler. Urve,
Resulullah aleyhissalatu vesselam'a geldi, Onunla konustu. Aleyhissalatu
vesselam Budeyl'e soylediklerine yakin seyler soyledi. Urve bu esnada: "Ey
Muhammed! Kavminin kokunu kazidigini farzedelim, (eline ne gececek). Senden
once, Araplardan kavmini toptan helak eden birini isittin mi? Durum aksi olursa
(basiniza gelecegi, Kureys'in size neler yapacagini tahmin edebilirsin. Ustelik
bu daha kavi bir ihtimal) zira ben, aranizda ileri gelenlerden bazi kimseler goruyorum,
halktan toplanmis, seni terkedip kacmaya mutemayil kimseler de goruyorum"
dedi. Hz. Ebu Bekr radiyallahu anh (onun bu sozune dayanamayip): "(Halt
etmissin, git!) Lat putunun fercini yala! Demek biz Resulullah'i terkedip
yalniz birakacakmisiz ha!" (diye siddetle cikisti).
Urve: "Bu da kim?" dedi. Kendisine
onun Ebu Bekr oldugu soylendi. -Urve: "Nesfimi elinde tutan Zata yemin
olsun! Eger senin bende, henuz odeyemedigim bir yardimin bulunmamis olsaydi ben
sana (layik oldugun) cevabi verirdim" dedi. Ravi der ki: "Urve,
Resulullah aleyhissalatu vesselam'la konusmaya devam etti. Her konusmasinda
(cahiliye adeti uzere) Resulullah aleyhissalatu vesselam'in sakalindan
tutuyordu. Bu sirada Mugire Ibnu Su'be, uzerinde migfer, elinde kilic
Aleyhissalatu vesselam'in yaninda ayakta (muhafiz gibi) bekliyordu. Urve,
tutmak uzere, elini Resulullah'in sakalina her uzatisinda, kilincin demiriyle
eline vuruyor:
"Elini Resulullah'in sakalindan
cek!" diyordu. Urve, (bir ara) basini kaldirip ona bakti. "Bu da
kim?" dedi. Kendisine: "Bu Mugire Ibnu Sube'dir!" dendi. Bunun
uzerine Urve: "Ey zalim! Ben hala senin (gecmisteki) gadr ve ihanetini
odemekle mesgul degil miyim?" dedi.
(Onu bu soze sevkeden sey su idi:)
"Cahiliyede Mugire Ibnu Su'be bir grup kimse ile yolculuk yapmis, yolda
arkadaslarini oldurup mallarini almisti. Sonra gelip musluman olmus. Resulullah
aleyhissalatu vesselam da: "Musluman olmani kabul ediyorum, ancak mallari
kabul etmiyorum, (bu ihanet malidir)" demisti. Urve bu esneda goz ucuyla
Resulullah aleyhissalatu vesselam'in Ashabini tedkikten geciriyordu. (Bilahare
gorduklerini soyle anlatacaktir:)
"Vallahi (oylesine hurmet hic gormedim).
Resulullah aleyhissalatu vesselam yere bir kerecik tukurmeye gorsun, mutlaka
onlardan bir adamin eline dusuyordu. Onu alip yuzlerine, derilerine
(teberruken, bir tiyb gibi) suruyorlardi. Bir sey soyleyecek olsa emrine hepsi
birden kosusuyordu. Abdest alacak olsa, abdest suyundan kapabilmek icin
nerdeyse (itisip-kakisip) kavga ediyorlardi. Konussalar onun yaninda seslerini
kisiyorlardi. Saygilari sebebiyle O'na dikkatle bakamiyorlardi bile."
Urve arkadaslarinin yanina donunce dedi ki:
"Ey kavm dinleyin! Vallahi ben muhtelif krallarin huzuruna ciktim.
Kisra'nin, Kayser'in, Necasi'nin yanlarina girdim. Vallahi, Muhammed'in
ashabinin, Muhammed'e gosterdigi saygiya, hic bir kralin ashabinda rastlamadim.
Vallahi tukurecek olsa mutlaka onlardan birinin eline dusuyor, bunu alip
yuzlerine bedenlerine suruyorlar. Bir sey emretse hepsi birden kosusuyorlar.
Abdest alsa, abdest suyu(ndan kapmak) icin nerdeyse kavga ediyorlar. Konussalar
onun yaninda seslerini kisiyorlar. Ona hurmeten dikkatle yuzune bakmiyorlar. Bu
adam size makul bir teklifte bulunuyor, onu kabul edin!"
Urve'nin bu aciklamasi uzerine, Beni
Kinane'den bir adam: "Beni birakin, ona bir de ben gideyim!" dedi.
Ona da musaade ettiler, "git!" dediler. Resulullah aleyhissalatu
vesselam ve ashabina yaklasinca, Aleyhissalatu vesselam: "Iste falan! Bu,
hacc ve umre icin ayrilan kurbanlik develere saygi gosteren bir kavimdendir.
Kurbanliklarinizi onune saliverin gorsun!" buyurdu. Ashab o zati
telbiyelerle karsiladi. Adam bu manzarayi gorunce: "Subhanallah!" Bu
kimselere Beytullah'in yolunu kapamak munasip dusmez!" dedi.
Arkedaslarinin yanina donunce: "Ben kurbanlik develer gordum, takilari
boyunlarina takilmis, gerekli isaretler vurulmus, onlara Beytullah'i
yasaklamayi uygun gormuyorum!" dedi. Onun kavminden Mikrez Ibnu Hafs denen
bir zat kalkip: "Birakin, bir de ben gideyim!" dedi. Ona da musaade
edip "git!" dediler.
Muslumanlara yaklasinca, Aleyhissalatu
vesselam: "Bu gelen Mikrez'dir, facir birisidir" dedi. Resulullah
aleyhissalatu vesselam'la konusmaya basladi. Onlar konusurken Suheyl Ibnu Amr
cikageldi, Aleyhissalatu vesselam: "Isiniz artik size kolaylastirildi,
size Suheyl Ibnu Amr geldi."
Resulullah'a: "Gel! seninle aramizda bir
antlasma (metni) yazalim!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam
katibini cagirdi ve emretti:
"Yaz: Bismillahirrahmanirrahim."
Suheyl itiraz etti: "Rahman ne demek?
Vallahi onun ne oldugunu bilmiyorum. Fakat: Bismikallahumme yaz, vaktiyle senin
de yazdigin gibi" dedi.
Muslumanlar da ona itiraz ettiler: "Biz
onu degil, bismillahirrahmanirrahim'i yazariz!" dediler.
Ama Resulullah aleyhissalatu vesselam emreder:
"Bismikallahumme yaz! ve devam et: "Bu Allah Resulu ve Suheyl'in
uzerinde mutabik kaldiklari hususlardir..."
Suheyl yine itiraz eder: "Vallahi, eger
bilsek ki sen Allah'in Resulusun, sana Beytullah'i kapamazdik, seninle
savasmazdik da. Soyle yaz: Muhammed Ibnu Abdillah."
Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Vallahi siz beni tekzib etseniz de ben kesinlikle Allah'in Resuluyum.
Bununla beraber, Muhammed Ibnu Abdillah yaz!" buyurur ve devam eder:
"Bizimle Beytullah arasinda cekilmeniz ve
onu tavaf etmemiz sartiyla."
Suheyl itiraz eder:
"Vallahi hayir, (Biz size bu yil tavafa
izin versek), Araplar "bizim aniden emrivakiye geldigimiz" hususunda
dedikodu yapar. Ancak ziyareti gelecek yil yapacaksiniz" der. Boyle
yazilir. Suheyl ilave eder: "Senin dinine de girse, bizden hic bir erkegin
sana gelmemesi, gelirse iade etmen sartiyla."
Muslumanlar bu sarta itiraz ederek:
"Subhanallah! Bize iltica eden bir musluman, musriklere nasil iade
edilir?" derler. Bu halde iken Ebu Cendel Ibnu Suheyl Ibni Amr zincirleri
arasinda seke seke geldi. Mekke'nin asagisindaki hapsedildigi yerden kacmis,
kendini muslumanlarin arasina atmisti.
Suheyl: "Ey Muhammed, bu, seninle uzerine
anlastigimiz maddelerin ilk uygulamasi olacak, bunu bana iade edeceksin!"
dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Biz henuz anlasmayi yazip
bitirmedik" buyurdu.
Suheyl: "Oyleyse, vallahi ben seninle hic
bir madde uzerine sulh yapamam!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Oyleyse su Ebu Cendel'i bana bagisla da imza et!" buyurdu. Fakat
Suheyl:
"Asla ben bunu sana bagislamam" diye
direndi. Aleyhissalatu vesselam:
"Hayir, hatirim icin yap!" ricasinda
bulundu. Suheyl direndi:
"Asla yapmam!"
Mikrez Ibnu Hafs atilip: "Biz onu sana
musaade ettik!" dedi. (Ancak imza yetkisine sahip olmadigi icin Suheyl onu
dinlemedi. Ebu Cendel teslim edilecekti.) Ebu Cendel radiyallahu anh: "Ey
muslumanlar, (nasil olur?) Ben size musluman olarak siginmisim. Beni musriklere
teslim mi ediyorsunuz? Bana yaptiklarini gormuyor musunuz?" dedi. Ebu
Cendel'e Allah yolunda cok iskenceler yapilmisti.
Omer Ibnu'l-Hattab der ki: "(O gun, bu
cereyan eden hadiseleri cok alcaltici bularak) Resulullah aleyhissalatu
vesselam'a gelip:
"Sen Allah'in hak peygamberi degil
misin?" dedim.
"Evet!" dedi.
"Biz hak uzere dusmanlarimizda batil
uzere degiller mi?" dedim.
"Evet" dedi.
"Oyleyse biz niye dinimiz ugrunda
alcakligi kabul ediyoruz" dedim.
"Ben Resulullah'im; (bu anlasmayi
imzalamakla) Allah'a asi olmus da degilim. Allah yardimcimizdir!" dedi.
"Sen, bize (Medine'den cikarken)
Beytullaha gidecegiz, onu tavaf edecegiz demedin mi?" dedim.
"Pek tabii, ama, sana bu yil gideceksin
dedim mi?" dedi.
"Hayir!" dedim.
"Sen mutlaka onu tavaf etmeye
geleceksin!" buyurdu. Ben Hz. Ebu Bekr radiyallahu anh'a geldim. "Ey
Ebu Bekr! Bu adam Allah'in hak peygamberi degil mi?" dedim.
"Elbette hak peygamberi!" dedi.
"Biz hak, dusmanlarimiz da batil uzere
degiller mi?" dedim.
"Elbette (onlar batil, biz haz
uzereyiz)" dedi.
"Oyleyse, niye dinimiz icin alcakligi
kabul ediyoruz?" dedim.
"Be adam! O Allah'in Resuludur. (Bunu
kabul etmekle) Rabbine isyan etmis olmayacak da. Allah onun yardimcisidir. Su
halde sen O'nun emrine saril. Allah'a yemin ederim o hak uzeredir!" dedi.
"O bize: "Ka'be'ye gidecegiz, onu
tavaf edecegiz" demiyor muydu?" dedim.
"Evet ama, sana bu yil gideceksin dedi
mi?" dedi.
"Hayir!" dedim.
"Sen ona gidecek, onu tavaf
edeceksin!" dedi.
(Hedisi rivayet eden Zuhri) der ki: "Hz.
Omer radiyallahu anh dedi ki:
"(O gunki nezaketsiz cikisimin gunahini
affettirmek icin nice amellerde bulundum."
Anlasmayi yazma isinden cikinca, Resulullah
aleyhissalatu vesselam ashabina:
"Kalkin kurbanlarinizi kesin, sonra da
tras olun!" buyurdu. Ancak (musriklerle yapilan bu antlasmadan hic kimse
memnun degildi. Bu sebeple) kimse kalkmadi. Resulullah aleyhissalatu vesselam,
emrini uc kere tekrar etti. Yine kalkan olmayinca Ummu Seleme radiyallahu
anha'nin cadirina girdi. Ona halktan maruz kaldigi bu hali anlatti. O,
kendisine:
"Ey Allah'in Resulu! Bunu (yani halkin
kurbanini kesip, trasini olmasini) istiyor musun? Oyleyse cik, Ashab'tan
hicbiriyle konusma, deveni kes, berberini cagir, seni tras etsin!" dedi.
Aleyhissalatu vesselam kalkti, hic kimse ile konusmadan bunlarin hepsini yapti:
Devesini kesti, berberini cagirdi, tras oldu.
Ashab bunlari gorunce kalktilar, kurbanlarini
kestiler, birbirlerini tras ettiler. Ancak, bu sirada gam ve kederden
birbirlerini oldureyazdilar. Sonra bazi mu'mine kadinlar (Mekkelilerden
kacarak) geldiler. Allah Teala Hazretleri, (onlarin geri verilmemesi icin) su
ayeti indirdi: "Ey Iman edenler, (kendi ifadelerince) mu'mine kadinlar
muhacir olarak geldikleri zaman onlari imtihan edin. Allah onlarin imanlarini
iyi bilendir ya, fakat siz de mu'mine kadinlar olduklarina kail olursaniz
onlari kafirlere geri vermeyin. Bunlar onlara helal degildir. Onlar da bunlara
helal olmazlar. (Kafir zevcelerinin bu kadinlara) sarfettikleri (mehri) onlara
(kafirlere) verin. sizin onlari nikahla almanizda, mehirlerini verdiginiz
takdirde, uzerinize bir gunah yoktur..." (Mumtehine 10).
Hz. Omer, ayet uzerine o gun cahiliye devrinde
evlendigi iki hanimini bosadi. Birini Hz. Muaviye Ibnu Ebu Sufyan nikahladi,
digerini de Safvan Ibnu Umeyye.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam
Medine'ye dondu. Kureys'ten Ebu Basir musluman olarak Medine'ye iltica etti.
Mekkeliler onu almak uzere arkasindan iki adam gonderdiler.
"(Antlasmada) bize verdigin soz var, onu
teslim et!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam derhal onu onlara
teslim etti. Bunlar Ebu Basir'i alip gittiler. Yolda Zulhuleyfe nam mevkie
gelince, (aziklari olan) hurmadan yemek uzere konakladilar. Ebu Basir onlardan
birine:
"Vallahi su kilinci cok guzel
goruyorum!" dedi. O, hemen kinindan siyirip;
-Dogru! Vallahi pek harika! Onunla ne
tecrubelerim var! dedi. Ebu Basir:
"Hele bir goster, daha yakindan
bakayim!" deyip kaptigiyla adama vurup oldurdu. Oburu kacip Medine'ye
geldi, kosarak Mescid'e girdi.
Resulullah aleyhissalatu vesselam onu gorunce
(yanindakilere):
"Bu adam her halde bir korku
gecirmis" dedi. Adam Aleyhissalatu vesselam'a gelince:
"Vallahi arkadasim olduruldu! Beni de
oldurecek!" did. Ebu Basir radiyallahu anh da geldi.
"Ey Allah'in Resulu! Allah senin
zimmetini (taahhudunu) yerine getirdi, beni onlara iade ettin. Allah beni
onlardan tekrar kurtardi" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Harbi kizistiranin anasi aglar. Keske
ona bir kisi daha olsa!" cevabini verir. Ebu Basir bu sozu isitince anlar
ki, Aleyhissalatu vesselam onu yine iade edecek. Hemen oradan cikip deniz
kenarina gelir (Is denen bir yere yerlesir).
Mekkelilerin elinden Ebu Cendel Ibnu Suheyl de
kurtulup Ebi Basir'e iltihak eder. Derken Kureys'ten musluman olan herkes Ebu
Basir'e katilmaya baslar. Kisa zamanda orada bir grup tesekkul eder. Allah'a
yemin olsun, Kureys'ten Sam'a gitmek uzere bir kervanin haberini aldilar mi,
ona saldirip adamlari olduruyor, mallarina el koyuyorlardi.
Kureys Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
elci gonderip, allah'in adini ve aralarindaki akrabalik baglarini hatirlatarak,
Mekke'den geleceklerin emniyette olacagini, yeter ki Ebu Basir ve
arkadaslarinin yaptigi baskinlarin onlenmesini rica ettiler. (Bazi rivayette,
bunu temin icin Medine'ye cagirdi. bunun uzerine su ayet nazil oldu: "O
size Mekke'nin karninda (hududu icinde), onlara karsi muzaffer kildiktan sonra,
onlarin ellerini sozden, sizin ellerinizi onlardan cekendi. Allah ne yaparsaniz
hakkiyla gorucudur. Onlar, kufreden, sizi Mescid-i Haram'dan ve alikonulmus
hediyelerin mahalline ulasmasindan men edenlerdir. Eger (Mekke'de) kendilerini
henuz tanimadiginiz mu'min erkeklerle mu'min kadinlari bilmeyerek cigneyip de o
yuzden size bir vebal isabet edecek olmasaydi (Allah size fetih icin elbette
izin verirdi). (Bunu) kimi dilerse, onu rahmetine kavusturmak icin (yapti).
Eger onlar secilip ayrilmis olsalardi biz onlardan kufredenleri muhakkak elem
verici bir azaba giriptar etmistik bile. O kufredenler kalplerine o taassubu, o
cahillik taassubunu yerlestirdigi sirada idi ki hemen Allah, Resulunun ve
mu'minlerin uzerine kuvve-i maneviyesini indirdi, onlari takva sozu uzerinde
durdurdu. Onlar da buna cok layik ve buna ehil idiler. Allah her seyi hakkiyla
bilendir." (Feth 24-26).
Buhari, Surut 15, 1, Hacc 106, Muhsar 3,
Megazi 35, Tefsir, Mumtahine 2; Ebu Davud, Cihad 168, (2765, 2766), Sunnet 9,
(4655).
4237 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor:
"Hudeybiye gunu bir grup kole, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a sulhtan
once gelmisti. Efendileri Aleyhissalatu vesselam'a: "Ey Muhammed, onlar
senin yanina, dinine istiyak gostererek gelmis degiller, kolelikten
kactilar" diye mektup yazdilar. (Ashabdan bazi) kimseler de:
"(Dogru soyluyorlar), onlari sahiplerine
geri ver!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam, (seriat bu cesit
siginan muslumanlari hurler olarak kabul edip himaye vermeye hukmettigi halde
muslumanlarin musrik dostlarinin: "Bunlar din icin degil, hurriyet icin
sana geldiler" seklindeki tahkiki mumkin olmayan aldatici sozlerini esas
alip geri gondermelerini teklif etmelerine) ofkelenip:
"Ey Kureysliler, oyle zannediyorum ki,
siz boyle hukmederek, Allah'in, boyunlarinizi vuracak birini gondermesini
bekliyorsunuz!" dedi ve koleleri iade etmekten imtina etti ve:
"Onlar aziz ve celil olan Allah'in
azadlilaridir!" buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 136, (2700); Tirmizi,
Menakib, Hz. Ali'nin menakibi, (3716).
4238 - Seleme Ibnu'l-Ekva' radiyallahu anh
anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hudeybiye'ye
geldik. Biz, bindortyuz kisi idik. (Kuyunun basinda) elli koyun vardi. Suyu
bunlara bile yetmiyordu. Resulullah aleyhissalatu vesselam kuyunun kenarina
oturdu. (Iyice hatirliyamiyorum) ya dua buyurdu, ya da kuyuya tukurdu. Derken
kuyunun suyu costu. Biz de hem kendimiz ictik, hem de hayvanlarimizi suladik.
Sonra Aleyhissalatu vesselam, bizi bir agacin altinda biat etmeye cagirdi.
Once ben biat ettim, sonra herkes gelip
sirayla biat etti. Nihayet halkin ortasinda kalinca:
"Ey Seleme, biat et!" buyurdu."
"Ey Allah'in Resulu, en basta ben biat
ettim!" dedim.
"Yine de!" buyurdu.
Resulullah aleyhissalatu vesselam beni ciplak,
yani silahsiz bulmustu. Bana deriden yapilmis bir kalkan verdi. Sonra bey'at
almaya devam etti. Son kisiden de bey'at alinca:
"Ey Seleme, sen bana biat etmiyor
musun?" dedi.
"Ey Allah'in Resulu, ben sana basta da,
ortada (da olmak uzere iki kere) biat ettim" dedim.
"Olsun, yine de" buyurdu. Ben de
ucuncu sefer biat ettim. Sonra bana: "Ey Seleme! Benim sana verdigim
kalkanin nerede?" dedi.
"Ey Allah'in Resulu dedim, amcam Amir
ciplak olarak bana rastladi, ben de kalkani ona verdim. Bu sozum uzerine
Aleyhissalatu vesselam guldu ve:
"Sen, dedi, vaktin birinde adamin dedigi
gibisin: "Allahim, demis, bana oyle bir dost ver ki, o bana, kendi
nefsimden daha sevgili olsun!"
Sonra musrikler bizimle sulh hususunda
haberlesmeye basladilar. Oyle ki; birbirimize gidip gelmeler oldu. (Sonunda)
sulh yaptik. ben Talha Ibnu Ubeydillah radiyallahu anh'in hizmetcisi idim.
Atini sular, kasagilar, kendine de hizmet eder, yemeginden yerdim. (Cunku)
Allah ve Resulu yolunda hicret icin malimi ve ailemi terketmistim.
Biz ve Mekkeliler aramizda sulh yapinca,
birbirimizle karistik. Ben bir agacin yanina gelip dikenlerini supurerek dibine
yattim. Mekke halkindan dort musrik yanima geldi. Resulullah aleyhissalatu
vesselam'a hakaret etmeye basladilar. Ben onlara kizdim ve bir baska agacin
dibine gectim. silahlarini agaca asip yattilar.
Onlar bu vaziyette iken vadinin asagisindan
bir munadi soyle sesleniyordu:
"Muhacirlerin imdadina yetisin! Ibnu
Zuneym olduruldu!" "Hemen kilincimi cekip, bu uyuyan dort kisiye
hizla yuruyup silahlarini aldim, elimde deste yapip, sonra da:
"Muhammed'in yuzunu mukerrem kkilan o
Zat'a yemin olsun, sakin sizden kimse basini kaldirmasin. Iki gozu tasiyan
(kellesini) ucururum!" dedim. Sonra onlari surerek Resulullah
aleyhissalatu vesselam'a getirdim. O sirada amcam Amir radiyallahu anh da
Abelat'tan Mikrez denilen bir adami, uzeri cullanmis bir at uzerinde
beraberinde yetmis musrik oldugu halde Resulullah'a getirdi. Aleyhissalatu
vesselam onlara bir nazar edip:
"Birakin onlari, fucurun basi da sonu da
onlarin olsun!" dedi ve hepsini affetti. Bunun uzerine Allah Teala
hazretleri su ayeti indirdi:
"O sizi Mekke'nin karninda (hududu
icinde) onlara karsi muzaffer kildiktan sonra, onlarin ellerini sizden, sizin
ellerinizi onlardan cekendi..." (Fetih 24-26)
Sonra Medine'ye muteveccihen oradan ayrildik.
Beni Lihyan ile aramizda bir dagin yer aldigi bir yerde konakladik. Beni
Lihyan'in hepsi musrik idi. Aleyhissalatu vesselam geceleyin daga tirmanacak
kimseye istigfarda bulundu. Sanki o kimse Resulullah aleyhissalatu vesselam'la ashabinin
gozculugunu yapacakti. O gece iki veya uc kere daga ciktim.
Sonra Medine'ye geldik. Resulullah
aleyhissalatu vesselam yuk develerini, beraberinde, ben de oldugum halde,
hizmetcisi Rabah ile gonderdi. Ben onun maiyyetine Talha Ibnu Ubeydillah radiyallahu
anh'in ati ile ciktim. Ben ati develerle birlikte kirasiya goturup
getiriyordum.
Sabahleyin bir de ne goreyim! Abdurrahman
el-Fezari, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in develerini yagmalamis, hepsini
goturmus, cobani da oldurmus.
"ey Rabah! dedim, su ati al; durumu Talha
Ibnu Ubeydillah'a bildir ve Resulullah'a haber ver ve de ki: "Musrikler
mer'adaki suruyu yagmaladilar. Sonra bir tepenin uzerine cikarak medine'ye
yonelip uc defa nida ettim:
"Ey Sabahim!" Sonra adamlarin
arkasindan ok atmak uzere ciktim ve sunlari da terennum ediyordum:
"Ben Ibnu'l-Ekva'im, bugun alcaklarin vay
haline! Onlardan birine kavustum ve semerine bir ok attim. Hatta okun kanadi
omuzuna degdi.
"Al bunu!" dedim. Ben
Ibnu'l-Ekva'im. Bugun alcaklarin vay haline! Vallahi onlara atiyor ve
yaraliyordum. Bir atli bana donecek olsa, bir agaca gelip dibine oturuyordum.
Sonra tekrar atiyordum. Derken dag(in vadisi) daraldi. Dar yere girdiler. Ben
daga tirmandim. Onlara tas atmaya basladim. Boylece onlari takib etmeye devam
ettim. oyle ki, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in hayvanlarindan Allah'in
yarattigi hic bir deve yoktu ki arkama almamis olayim. Boylece musrikler
benimle hayvanlarin arasindan cekildiler.
Sonra onlara ok atarak arkalarini takip ettim.
Nihayet otuzdan fazla burde ve otuz mizrak biraktilar. (Hizli kacabilmek icin)
hafiflemek istiyorlardi. Bir sey atacak olsalar, uzerine taslardan nisan
koyuyordum. Ta ki, Resulullah ve ashabi onlari tanisin. Boyle gide gide dar bir
dag yoluna geldiler. Bir de ne gorsunler! yanlarina Bedr el Fezari'nin falan
oglu gelmis. Hemen kusluk yemegi yemek uzere oturdular. Ben de bir tumsegin
uzerine oturdum. Fezari:
"Su gordugum de ne?" diye sordu.
"Bununla basimiz belada! Vallahi sabahin korunden beri pesimizde. Bize
durmadan atiyor. elimizde ne varsa cekip aldi" dediler.
"Oyleyse sizden ona dort kisi
gitsin!" dedi. Boylece bana muteveccihen dort kisi ayrildi ve daga
tirmandi. Bana konusma imkani verdikleri vakit, onlara:
"Beni taniyor musunuz?" dedim.
"Hayir, sen kimsin?" dediler.
"Ben Seleme Ibnu'l-Ekva'im. Muhammed'in
yuzunu sereflendiren Zata yemin olsun sizden kimi istesem mutlaka yakalarim.
Ama sizden kimse beni yakalayamaz!" dedim. Onlardan bir adam:
"Ben biliyorum!" dedi ve geri
donduler. Ben yerimden ayrilmadim. Derken Resulullah aleyhissalatu vesselam'in
atlilarini, agaclarin arasina girerken gordum. En onde el-Ahram el-Esedi,
arkasinda Ebu Katade el-Ensari, onun arkasinda el-Mikdad Ibnu'l-Esved
radiyallahu anhum vardi.
Ahram'in atinin gemini tuttum. (Bu sirada)
kuffar donup gitti. Ahram'a:
"Ey Ahram! Bunlardan sakin. Resulullah ve
ashabi gelinceye kadar yolunu kesmesinler!" dedim. Bana:
"Es Seleme! Eger Allah'a ve ahiret gunune
inaniryor, cennetin de cehennemin de hak oldugunu biliyorsan, benimle sehadet
arasina engel olma!" dedi. Ben de onu biraktim. Abdurrahman'la
karsilastilar. Abdurrahman'in atini hemen oldurdu, Abdurrahman da onu
yaralayarak oldurdu ve onun atina atladi. Derken Resulullah aleyhissalatu
vesselam'in suvarisi Ebu Katade radiyallahu anh Abdurrahman'a yetisti,
yaralayip oldurdu. Muhammed'in yuzunu serefli kilan Zat'a yemin olsun, ben
onlari yaya kosarak takip ettim. Oyle ki, arkamda Resulullah aleyhissalatu
vesselam'in ashabi ve tozlari sebebiyle bir sey gormuyordum. Gun batimi
oncesine kadar boyle devam ettik. Bu sirada bir dag yoluna saptilar, orada
Zu-Karad denen bir su vardi. Sudan ic mek icin sapilmisti, cunku susamislardi.
Peslerinden kosarak gelen bana baktilar. Ben onlari bundan uzaklastirdim, bir
damla bile tadamadilar. Oradan cikip zorlak veren bir dag yoluna saptilar. Ben
kosup onlardan bir adama yetistim, omuz kemigine bir ok sapladim.
"Al bunu! Ben Ibnu'l-Ekva'im. Bugun
alcaklarin vay haline!" dedim.
"Anasiz kalasica! Bu, sabahki
Ekva'mi?" dedi.
"Evet ey kendinin dusmani! Sabahki
Ekva'im!" dedim. Dag yoluna iki at biraktilar. Onlari Resulullah
aleyhissalatu vesselam'a getirdim. Amcam Amir Ibnu'l-Ekva'da birinde
sulandirilmis sut digerinde su bulunan iki kapla bana yetisti. Hem ictim, hem
abdest aldim.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
geldim. Az once kafirleri basindan kovaladigim suyun basinda idi. Resulullah
aleyhissalatu vesselam'i, butun develeri ve musriklerden kurtardigim butun
esyalari, burdeleri, mizraklari almis buldum. Bilal radiyallahu anh da
kurtardigim o develerden birini kesmis, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
cigerini ve horgucunu kizartiyordu.
"Ey Allah'in Resulu! Beni birak, ashabtan
yuz kisi secip musrikleri takip edeyim, geriye biraktiklari butun habercilerini
geberteyim!" dedim. Resulullah aleyhissalatu vesselam yan disleri gunduz
isiginda gorununceye kadar guldu.
"Ey Seleme! buyurdu. Kendini bunu
yapabilecek gucte goruyor musun?"
"Evet dedim, seni serefli kilan Zat'a
yemin olsun! Evet!"
"Simdi onlara Gatafan yurdunda ziyafet
verilmektedir" dedi. Derken Gatafanli bir adam geldi ve: "Onlara
falan kisi bir deve kesmisti, derisini soyar soymaz bir toz gorduler ve:
"Dusman size de gelmis" deyip kacip
gittiler" dedi.
(Geceyi orada gecirdik). Sabah olunca
Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Bugun en hayirli suvarimiz Ebu Katade,
en hayirli piyademiz de Seleme idi" buyurdu. Resulullah aleyhissalatu
vesselam bana iki hisse verdi: Biri suvari hissesi, biri de piyade hissesi idi.
Bana bu iki hisseyi de vermisti.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam devesi
Adba'nin terkisine beni alarak Medine'ye muteveccihen hareket etti. Biz yolda
giderken, yaya yuruyusunde hic kimsenin kendisini gecemedigi Ensar'dan bir
adam:
"Medine'ye kadar yaris yapacak var mi;
kosucu yok mu? demeye basladi. Bu sozunu habire tekrar ediyordu. Sesini
isitince:
"Sen hic bir iyiye ikram etmez, hic bir
serefliyi saymaz misin?" dedim.
"Resulullah aleyhissalatu vesselam haric,
hayir!" dedi. Ben Aleyhissalatu vesselam'a yonelip:
"Ey Allah'in Resulu! Annem babam sana
kurban olsun, bana musaade buyurun, su adamla yarisayim!" dedim.
"Sen bilirsin!" buyurdular. Adama:
"Geliyorum hazir ol!" dedim.
ayaklarimi ayarlayip sicradim, kostum. Nefesimi canli tutmak icin bir veya iki
tepede kendimi tuttum. Sonra yetismek ve omuzlari arasina dokunmak icin (tabanlari)
kaldirdim. (Ve dokundum).
"Gecildin, vallahi seni gectim!"
dedim.
"Biliyorum!" dedi. Medine'ye
varincaya kadar onu gectim. Vallahi Medine'de uc gece kalip, Resulullah
aleyhissalatu vesselam ile birlikte helen Hayber'e gittik. Yolda amcam Amir
Ibnu'l-Ekva, halka su beyitleri terennum etti:
"Vallahi Allah olmasaydi hidayeti
bulamazdik.
Ne sadaka verir ne de namaz kilardik.
Biz senin fazlindan mustagni degiliz,
Dusmanla karsilasinca ayagimiza sebat ver,
Uzerimize sekine (kuvve-i manevi) indir."
Resulullah aleyhissalatu vesselam " Bu da
kim?" dedi. Amcam:
"Ben Abir Ibnu'l - Ekva" cevabini
verdi. Aleyhissalatu vesselam:
"Magfiret goresin Ey Amir!" diye dua
buyurdu. Resulullah aleyhissalatu vesselam bir kimseye magfiret dileginde
bulundu mu mutlaka sehid olurdu. Bunun uzerine Omer Ibnu'l-Hattab radiyallahu
anh kendi devesinin ustunde seslendi:
"Ey Allah'in Resulu! Keske bizi Amir'le
faydalandirsan!" Hayber'e vardigimiz zaman, krallari Merhab kilinci elinde
(karsimiza) cikti. Soyle soyluyordu.
"Hayber bilir ki ben Merhab'im,
Silahi tamam tecrubeli bir kahraman.
Savas olunca alevlenen bir yigit!"
Amcam Amir radiyallahu anh da ilerleyip
sunlari soyledi:
"Hayber benim de Amir oldugumu bilir,
Silahi tam yigit kahraman."
Hemen iki darbe birbirine girdi. Merhab'in
kilinci amcam Amir'in kalkaninin icine rastladi. Amir onu alttan vurmaya
yeltendi. Ama kilici kendine dondu ve ana damarini kesti. Olumu de bundan oldu.
(Bir ara) disari ciktim. Bir de ne goreyim!
Resulullah aleyhissalatu vesselam'in ashabindan birkac kisi:
"Amir'in ameli batil oldu, o kendi
kendini oldurdu" demezler mi! Hemen aglayarak Aleyhissalatu vesselam'in
yanina geldim.
"Ey Allah'in resulu! Amir'in ameli batil
mi oldu?" dedim.
"Bunu kim soyledi?" buyurdular.
"Ashabinizdan bazilari!" dedim.
"Bunu kim soylemisse yanilmis. Bilakis
onun ecri iki kattir!" buyurdular. Sonra benni Ali Ibnu Ebi Talib
radiyallahu anh'a gonderdiler. O gozunden hasta idi. Bu arada Aleyhissalatu
vesselam:
"sancagi yarin oyle bir zata verecegim ki
Allah ve Resulu'nu sever; Allah ve Resulu'de onu sever" dedi. Ali'ye
geldim, gercekten gozunden rahatsizdi. Onu yederek getirdim. Resulullah
aleyhissalatu vesselam gozlerine tukurdu. Aninda iyilesti. Sancagi ona verdi.
Sonra Merhab cikti. Soyle demeye basladi:
"Hayber bilir ki ben Merhab'im,
Silahi tamam tecrubeli bir kahraman.
Savas olunca alevlenen bir yigit!"
Ali radiyallahu anh da soyle dedi:
"Ben, annemin arslan dedigi kimseyim,
Ormanlarin cirkin manzarali arslani gibi,
Dusmanlara kilo ile ton tartarim."
Sonra Menhab'in basina bir darbe indi ve onu
oldurdu. Hayber onun eliyle fethedilmisti."
Muslim, Cihad 132, (1807).
4239 - Amr Ibnu Dinar rahimehullah anlatiyor:
"Hz. Cabir Ibnu Abdillah radiyallahu anhuma'yi dinledim, diyordu ki:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam Hudeybiye gunu bize soyle soyledi:
"Bugun siz arz ehlinin en hayirli olanlarisiniz. O gun biz bindortyuz kisi
idik. Bugun gorebilseydim, size (altinda biat yapilan) agacin yerini
gosterirdim."
Buhari, Megazi 35, Menakib 25, Tefsir, Feth 5,
Esribe 31; Muslim, Imaret 71, (1856).
UMRETU'L-KAZA
4240 - Bera Ibnu'l-Azib radiyallahu anhuma
anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Zulkade ayinda umreye
cikmisti. Mekkeliler Onun Mekke'ye girmesine izin vermediler. Resulullah,
gelecek yil girmek, orada uc gun kalmak, Mekke'ye silahlar torbalarda olarak
girmek, ailelerinden pesine dusmek isteyen ciksa bile kimseyi almamak,
Ashabindan Mekke'de kalmak isteyen cikarsa kimseye mani olmamak sartlari
uzerine anlasmisti.
Resulullah aleyhissalatu vesselam (Mekke'ye
umre icin) girip, muddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali'ye gelip:
"Arkadasina soyle! bizi terketsin, muddet
doldu!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam cikti, ancak Hamza'nin
kizi radiyallahu anhuma pesine takildi:
"Ey amcam, ey amcam!" diye
bagiriyordu. Hz. Ali radiyallahu anh onu alip elinden tuttu. Hz. Fatima
radiyallahu anha'ya:
"Amcanin kizini yanina al!" dedi.
(Medine'ye gelince) kizi (yanina alma) hususunda Hz. Ali, Zeyd ve Cafer
radiyallahu anhum ihtilafa dustuler. Hz. Ali:
"O benim amcamin kizidir! (Ben
ehakkim)" diyordu. Ca'fer radiyallahu anh:
"O hem amcamin kizi, hem de teyzesi
nikahim altinda!" diyordu. Zeyd de:
"Kardesimin kizidir!" diyordu.
Resulullah aleyhissalatu vesselam, kazin, teyzesinin yaninda kalmasina hukmetti
ve: "Teyze anne makamindadir!" buyurdu. Hz. Ali radiyallahu anh'a
yonelerek: "Sen bendensin, ben de senden!" buyurdu. Ca'fer
radiyallahu anh'a: "Yaratilisin ve huyun bana benzer" diyerek iltifat
etti. Zeyd radiyallahu anh'a da: "Sen bizim hem kardesimiz, hem de
mevlamiz (azadlimiz)sin!" buyurdu."
Buhari, Megazi 43, Umre 3, Cezau's-Sayd 17,
Sulh 6, Cizye 19; Muslim, Cihad 90, (1783)
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4231-4240 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.