Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4401-4410 )
4001 - Ebu'd-Derda
radiyallahu anh'in anlattigina gore, kendisine bir adam gelerek idrar
tutukluguna yakalandigini soyledi. O da adama: "Ben Resulullah
aleyhissalatu vesselam'dan soyle soyledigini isittim" dedi: "Sizden
kim hastalanirsa su duayi okusun: "Rabbuna'llahu'llezi fi's-semai
tekaddese ismuke, emruke fi's-semai ve'l-ardi kema rahmetike fi's-semai fec'al
rahmeteke fi'l-ardi. Vegfir lena hubena ve hatayana. Ente Rabbu't-tayyibin.
Enzil rahmeten min rahmetike ve sifaen min sifaike ala haza'l vec'i fe yebreu.
(Ey huzuru semavati dolduran Rabbim! Senin ismin mukaddestir. Senin emrin arz
ve semadadir, tipki Rahmetin semada oldugu gibi. Arza da rahmetinden gonder ve
bizim gunahlarimizi ve hatalarimizi affet. Sen (kotu soz ve fiillerden kacinan)
butun iyi kimselerin Rabbisin. Bu agriya, Rahmetinden bir rahmet, sifandan bir
sifa indir, iyilessin."
(Ebu'd-Derda radiyallahu
anh, adama) bu duayi okumasini emretti. O da okudu ve iyilesti."
Ebu Davud, Tibb 19, (3892).
4002 - Osman Ibnu Ebi'l-As
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a musluman
oldugum gunden beri bedenimde cekmekte oldugum bir agrimi soyledim. Bana:
"Elini, vucudunda agriyan yerin uzerine koy ve su duayi oku!"
buyurdu. Dua su idi: Uc kere: "Bismillah" tan sonra yedi kere,
"Euzu bi-izzetillahi ve kudretihi min serri ma ecidu ve uhaziru."
"Bedenimde cekmekte oldugum su hastaligin serrinden Allah'in izzet ve
kudretine siginiyorum" diyecektim.
Bunu bircok kereler yaptim.
Allah Teala hazretleri benden hastaligi giderdi. Bunu ehlime ve baskalarina
soylemekten hic geri kalmadim."
Muslim, Selam 67-(2202);
Muvatta, Ayn 9, (2, 942); Ebu Davud, Tibb 19, (389); Tirmizi, Tibb 29, (2081).
4003 - Hz. Ebu Sa'id
radiyallahu anh anlatiyor: "Biz, (Resulullah aleyhissalatu vesselam'in
cikardigi askeri) bir seferdeydik. Bir yerde konakladik. Yanimiza bir cariye
gelip: "Obamizin efendisi Selim'i bir zehirli soktu. Onunla mesgul olacak
erkekler de su anda yoklar. sizde rukye yapan biri var mi?" dedi. Bunun
uzerine bizden rukye hususunda maharetini bilmedigimiz bir adam kalkip onunla
gitti ve adama okuyuverdi. Adam iyilesti. Kendisine otuz koyun verdiler. Bize
sutunden icirdi. Ona: "Yahu sen rukye bilir miydin?" dedik.
"Hayir, ben sadece Fatiha okuyarak rukye yaptim" dedi. Biz kendisine
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'a sormadan (bu verdiklerine)
dokunma!" dedik. Medine'ye gelince, durumu ona soyledik. Aleyhissalatu
vesselam "Fatiha'nin rukye oldugunu (tedavi maksadiyla okunacagini) sana
kim soyledi? (verdikleri koyunlari paylasin, bana da bir hisse ayirin!"
buyurdular."
Buhari, Tibb 39, 323, Icare
16, Fedailu'l-Kur'an 9; Muslim, selam 66, (2201); Ebu Davud, Tibb 19, (3900);
Tirmizi, Tibb 20, (2064, 2065).
RUKYEDEN NEHIY
4004 - Imran Ibnu Husayn
radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Ummetimden yetmisbin kisi (Mahser'de) hesaba cekilmeden cennete
girecektir!" buyurdular. Kendisine: "Ey Allah'in Resulu! Bunlar
kimlerdir?" diye sual edildi.
"Onlar, kendilerine
daglamayanlar, rukyeye basvurmayanlar, tesa'ume (ugursuzluga) inanmayanlar ve
Rablerine tevekkul ederlerdir!" buyurdu.
Ukkase radiyallahu anh
kalkip: "Ey Allah'in Resulu! Dua buyur, Allah beni onlardan kilsin!"
dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Sen onlardansin!" mujdesini verdi. Bir
baskasi daha kalkip: "Ey Allah'in Resulu! Beni de onlardan kilmasi icin
Allah'a dua ediver!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "O hususta Ukkase
senden once davrandi!" cevabini verdi."
Muslim, Iman, 371, (218).
4005 - Ibnu Mes'ud
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'i isittim,
diyordu ki: "Rukyelerde, temimelerde (muskalarda), tivelelerde (muhabbet
muskasi) bir nevi sirk vardir." Bunu isiten bir kadin atilarak, (Ibnu Mes'ud'a):
"Boyle soylemeyin, benim gozum agriyordu. Falan yahudiye gittim geldim. O
bana rukye yapti. Agrim kesildi" dedi. Abdullah Ibnu Mes'ud radiyallahu
anh tereddut etmeden, "Bu (agri) seytanin isiydi, o eliyle durtuyordu,
sana rukye yapilinca vazgecti. Bu durumda sana Resulullah aleyhissalatu
vesselam gibi, soyle soylemem kafidir: "Izhebi'l-bas Rabbe'n-nas esfi
ente's-Safi, La sifae illa sifauke, sifaen la yugadiru sakamen. "Ey
insanlarin Rabbi, aciyi gider, sifa ver, sen Safisin. Senin sifandan baska bir
sifa yoktur, hicbir hastaligi terketmeyen bir sifa istiyorum."
Ebu Davud, Tibb 17, (3883).
4006 - Hz. Cabir
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan nusre
hakkinda sorulmustu: "O seytan isidir!" buyurdu."
Ebu Davud, Tibb 9, (3868).
4007 - Isa Ibnu Hamza
rahimehullah anlatiyor: "Abdullah Ibnu Ukeym radiyallahu anh'in yanina
girdim. Kendisinde kizillik vardi. "Temime (muska) takmiyor musun?"
diye sordum. Bana su cevabi verdi: "Bundan Allah'a siginirim. Zira
Resulullah aleyhissalatu vesselam soyle buyurmustu: "Kim bir sey
takinirsa, ona havale edilir."
Tirmizi, Tibb 24, (2073).
TAUN VE VEBA
4008 - Hz. Aise radiyallahu
anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a taundan sual
edilmisti. Su cevabi verdi: "O, sizden oncekilere Allah'in gonderdigi bir
azabti. (Simdi) Allah onu mu'minlere bir rahmet kildi. Taun cikan memlekette
bulunan bir kul, kendisine Allah'in takdir ettigi seyin ulasacagini bilip,
sevap umuduyla sabredip orada kalir ve disari cikmazsa, mutlaka ona sehid
sevabinin bir misli verilir."
Buhari, Tibb 31, Enbiya 50,
Kader 15.
4009 - Hz. Usame
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular
ki: "Bir yerde veba ciktigini duyarsaniz oraya girmeyiniz, bulundugunuz
yerde veba cikmissa oradan ayrilmayiniz."
Buhari, Tibb 30, Enbiya 50,
Hiyel 13; Muslim, Selam 92 (2218); Muvatta, Cami 23, (2, 896); Tirmizi, Cenaiz
66, (1065).
4010 - Yahya Ibnu Abdillah
Ibni Bahir anlatiyor: "Bana, Ferve Ibnu Museyk el-Muradi radiyallahu
anh'in su sozunu dinleyen zat haber verdi: "Ey Allah'in Resulu! dedim,
yanimizda Ebyen denen bir yer var. Burasi bizim ekim yerimiz ve gecim
kaynagimizdir. Ancak vebali bir yerdir. (Bize ne yapmamizi tavsiye
edersiniz)?" Aleyhissalatu vesselam su cevabi verdi: "Orayi tamamen
birak. Zira hastaliga yaklasmada helak var!"
Ebu Davud, Tibb 24, (3923).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4401-4410 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.