Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3461-3470 )

3461 - Bir baska rivayette (Resulullah aleyhissalatu vesselam'in) soyle soyledigi kaydedilmistir: "Kim bir cemaate misafir olur ve fakat misafir, (agirlanmaktan) mahrum kalirsa, -ona yardim, her musluman uzerine hak (bir vazife) olmasi hasebiyle- bir gecelik (agirlanma) masrafini o cemaatin ekininden ve malindan alir."
Ebu Davud, Et'ime 5, (3751).

3462 - Ukbe Ibnu Amir radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a dedim ki:
"Siz, bizi (sefere) gonderiyorsunuz. Bir yere vardigimiz zaman, ahalisi ihtiyaclarimizi gormezlerse ne yapmaliyiz?" (Resulullah bize) Su cevabi verdiler:
Bir kavme inince, onlar misafire davranilmasi gereken muameleyi size de yaparlarsa ikramlarini kabul edin. Aksi takdirde, misafire yapmalari gereken ikram kadarini onlardan (zorla da olsa) alin."
Buhari, Edeb 85, Mezalim 18; Muslim, Lukata 17, (1727); Ebu Davud, Et'ime 5, (3752); Tirmizi, Siyer 32, (1589).

3463 - Avf Ibnu Malik radiyalluhu anh anlatiyor:
"Ey Allah'in Resulu dedim, ben bir adama ugrasam, o beni agirlamasa sonra o bana ugrasa ben ona yaptigini yapayim mi?"
"Hayir! dedi, sen onu agirla!"
Bir gun Resulullah aleyhissalatu vesselam beni eskimis bir elbise icerisinde gormustu:
"Senin malin yok mu (da boyle giyiniyorsun)?" diye sordu.
"Allah bana deve, koyun, (sigir, at, kole) her maldan verdi!" dedim.
"Oyleyse buyurdular, uzerinde gorulmelidir!"
Tirmizi, Birr 63, (2007).

3464 - Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Misafirlik uc gundur. Bundan fazlasi sadakadir.''
Ebu Davud, Et'ime 5, (3749).

3465 - Ebu Sureyh el-Adevi radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Allah ve ahirete inaniyorsa, misafirine caize"sini ikram etsin!" Yanindakiler sordular:
"Ey Allah'in Resulu! Caizesi de nedir?" Aleyhissalatu vesselam acikladi:
"Bir gecesi ve gunduzudur. Misafirlik uc gundur. Bundan fazlasi sadakadir. Misafire, ev sahibini gunaha sokuncaya kadar yaninda kalmasi hos degildir."
Tekrar sordular: "Misafgir ev sahibini nasil gunaha sokar?" Aleyhissalatu vesselam acikladi:
"Adamin yaninda ikamet eder kalir, halbuki kendisine ikram edecek bir seyi yoktur."
Buhari, Edeb 85, 31, Rikak 23; Muslim, Lukata 77, (48); Muvatta, Sifatu'n-Nebiyy 22, (2, 929); Ebu Davud, Et'ime 5, (3748); Tirmizi, Birr 43, (1968, 1969).

DAMAN (KEFIL OLMAK)

3466 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Bir adam, kendisine on dinar borcu olan kimsenin pesini birakmadi. Ve hatta dedi ki:
"Sen bunu bana odeyinceye veya bir kefil gosterinceye kadar pesini birakmiyacagim." Resulullah aleyhissalatu vesselam o borcu uzerine aldi. Bunun uzerine adam, munasip olmayan bir tarzda Resulullah aleyhissalatu vesselam'a parayi getirdi. Resulullah, borcu adam adina odeyiverdi ve sunu soyledi:
"Kefil, borcludur."
Rezin tahric etmistir. Ebu Davud, Buyu' 2, (3328); Ibnu Mace, Sadakat 9, (2406).

SULARIN AHKAMI

3467 - Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor. "Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip:
"Ey Allah'in Resulu! Biz gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile alsak susuz kalacagiz. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?" diye sordu. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de helaldir" cevabini verdi."
Muvatta, Taharet 12, (1, 22); Ebu Davud, Taharet 41, (83); Tirmizi, Taharet 52, (69); Nesai, Miyah 5, (1, 176).

3468 - Ebu Sa'idi'l-Hudri radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a:
"Ey Allah'in Resulu! Biz senin icin Buda'a kuyusundan su aliyoruz. Halbuki onun icerisine (olmus) kopeklerin lesleri, kadinlarin hayiz bezleri, insan pislikleri atiliyor, (ne yapalim, su almaya devam edelim mi?)" diye sordular. Su cevabi verdi:
"Su temizdir, onu hicbir sey kirletmez."
Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174).
Bu, Ebu Davud'un metnidir. Ebu Davud der ki: "Kuteybe Ibnu Said'i isittim. Dedi ki: "Buda'a kuyusunun kayyimine derinligini sordum. Suyun en cok oldugu durumda kasiklara kadar cikar" dedi. "Azaldigi zaman?" dedim, "Avret mahallinin (dizinin) altina duser" dedi. Ebu Davud der ki: "Buda'a kuyusunu ridam ile bizzat takdir ettim. Uzerine ridami gerdim. Sonra ridami olctum. Kuyunun genisligi alti zira idi. Bahcenin kapisini bana acan kimseye: "kuyunun sure gelen yapisi hic degistirildi mi?" diye sordum. Bana "Hayir!" dedi. Kuyunun icindeki suyun rengini degismis gordum."

3469 - Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'i dinledim. Kendisine col bir arazide bulunan bir sudan ve ona ugrayan hayvan ve vahsilerden soruluyordu. Soyle cevap verdi:
"Eger su iki kulle miktarinda olursa pislik tasimaz!"
Ebu Davud, Taharet 33, (63, 64, 65); Tirmizi, Taharet 50, (67); Nesai, Miyah 3, (1, 175); Ibnu Mace, Taharet 75, (517, 518).

3470 - Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyuruyorlar ki: "Sakin sizden kimse, durgun suya akitmasin, bilahere onda yikanir."

Buhari, Vudu 68; Muslim, Taharet 95, (282); Ebu Davud, Taharet 36, (69, 70); Tirmizi, Taharet 51, (68); Nesai, Taharet 46, (1, 49), Gusl 1, (1, 197).


Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3461-3470 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.