Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3631-3640 )

3631 - Bu hadisin Tirmizi'deki lafzi soyle: "Bir bedevi gelerek: "Ey Allah'in Resulu! bizden bir kimse colde bulunsa, azicik bir yel kacirsa, suyu da az ise ne yapmalidir)?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam:
"Sizden biri yellenecek olursa abdest alsin. Kadinlara da arkalarindan temas etmeyiniz. Bilesiniz ki Allah hakk(in sorulmasi ve aciklanmasiyla ilgili hususlarda sizden) utanma talebinde bulunmaz."
Tirmizi, Rada 12, (1164-1166).

MEZI

3632 - Muhammed Ibnu Hanefiye anlatiyor: "Hz Ali radiyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim. Bunun hukmu hususunda -kizi hanimim olmasi sebebiyle- Resulullah aleyhissalatu vesselam'a soramamistim. Mikdad Ibnu'l-Esved radiyallahu anh'a soyledim, o sordu. Su cevabi almistik:
"(Mezisi gelen kimse) zekerini yikar ve abdest alir."

3633 - Muvatta ve Ebu Davud'un rivayetIerinde Mikdad soyle demistir: "Hz. Ali radiyallahu anh, bana, kendisi icin Resulullah'tan: "Kadinina yakinlasinca mezisi akan kimseye ne gerektigi hususunda sormami soyledi. Ali ilaveten dedi ki: "Zira yanimda Resulullah aleyhissalatu vesselam'in kizi var, bu sebeple bizzat sormaktan utaniyorum."
Mikdad der ki: Ben bu mesele hakkinda Resulullah aleyhissalatu vesselam'a sordum. Su cevabi verdi:
"Biriniz buna rastlarsa fercini su ile yikasin. Namaz abdesti ile abdest alsin."
Ebu Davud bir baska rivayette su ziyadeyi kaydeder: "...zekerini ve iki husyesini yikasin."
Buhari, Gusl 13, Ilm 51, Vudu 34; Muslim, Hayz 17, (303); Muvatta, Taharet 53, (140); Tirmizi, Taharet 83, (114); Nesai, Taharet 112, (1, 96, 97) Gusl 28, (1, 213); Ebu Davud, Taharet 93, (206, 207, 208, 209).

3634 - Yine Ebu Davud'un bir diger rivayeti soyledir: "Hz. Ali radiyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim, yikanmaya basladim. (Sonunda) sirtim catlayacak hale geldim. Durumu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a zikrettim -veya ona zikredildi-. Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam:
Oyle yapma, (her seferinde yikanma)! Meziyi gordun mu, zekerini yika, sonra da namaz abdestiyle abdest al. Ancak meni atacak olursan o zaman yikan!" buyurdular."
Ebu Davud, Taharet 93, (203).

3635 - Sehl Ibnu Huneyf radiyallahu anh anlatiyor: "Ben mezi akintisindan epey bir sikintida idim. Bu yuzden sik sik gusul yapiyordum. Sonunda Resulullah aleyhissalatu vesselam'a bu husustan sordum. Bana:
"Meziden dolayi sana abdest kafidir!" buyurdular.
"Ey Allah'in Resulu! elbiseye degen meziden ne yapmaliyim?'' dedim.
"Bir avuc su alip, bunu, mezinin degdigini zannettigin yerlere serpmen sana yeterlidir!" cevabini verdi.''
Ebu Davud, Taharet 83, (210); Tirmizi, Taharet 84, (115); Ibnu Mace, Taharet 70, (506).

3636 - Abdullah Ibnu Sa'd el-Ensari radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan guslu gerektiren seyler nelerdir, sudan sonra olan sudan sordum. Su cevabi verdi:
"Bu mezidir. Her erkek mezi ifraz eder. Mezi akinca fercini ve husyelerini yikarsin, ve namaz abdestiyle de abdest alirsin."
Ebu Davud, Taharet 83, (211).

3637 - Hz. Omer radiyallahu anh anlatiyor: "Ben de (meziyi), kendimden ipek ipligi gibi iner gorurdum. Oyleyse bunu sizden biri gorunce (telaslanmayip) zekerini yikasin ve namaz abdestiyle abdest alsin." Burada meziyi kastetmistir.- "
Muvatta, Taharet 54, (1, 41).

KUSMUK

3638 - Ebu'd-Derda radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde) kustu ve abdest aldi.'' Ma'dan der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in azadlisi Sevban radiyallahu anh'a Sam camiinde rastladim. Bu meseleyi ona hatirlattim ve ondan (mahiyetini) sordum. Su cevabi verdi:
Dogru soylemis, o zaman abdest suyunu da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kendilerine ben dokmustum."
Ebu Davud, Savm 32, (2381); Tirmizi, Taharet 63, (87).

KAN

3639 - Misver Ibnu Mahreme'nin anlattigina gore: "Omer Ibnu'I-Hattab radiyallahu anh'in hancerlendigi gece huzuruna girdi ve Omer'i sabah namazi icin uyandirdi. Omer radiyallahu anh:
"Namazi terkedenin Islam'dan nasibi yoktur!'' buyurdu. Sonra Omer, yarasindan kan aktigi halde namaz kildi.''
Muvatta, Taharet 51,(1, 3 9-40).

3640 - Hz Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor "Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte Zatu'r-Rika' gazvesine ciktik. (Askerlerden) bir kisi, musriklerden birinin hanimina temasta bulundu. Kocasi da:
"Muhammed'in Ashabindan kan dokmeden geri donmeyecegim'' diye yemin etti. Evinden cikip Resulullah aleyhissalatu vesselam'i takibe koyuldu. Resulullah aleyhissalatu vesselam bir verde mola verdi ve:
"Kim bizi (nobet tutup) koruyacak?'' diye sordu. Muhacir ve Ensar'dan birer adam vazifeyi uzerlerine aldilar. ResuIullah aleyhissalatu vesselam, bunlara:
"Su gecidin girisini tutun (orada bekleyin)!'' diye ferman buyurdu.
Bu iki zat, gecidin agzina gelince Muhacirden olani, yatti. Ensari de namaz kilmaya basladi.
Derken takipci adam da oraya geldi. (Namazdaki nobetcinin) siluetini gorunce anladi ki, bu, askerlerin koruyucusudur, derhal bir ok atti ve ok, eliyle koymuscasina hedefini buldu. Ensari oku cikarip (namazina devam etti). Musrik (isabet ettiremedim dusuncesiyle atmaya devam etti.) Oyleki ucuncu okunu da atti. Ensari de (yaraya aldirmadan) ayni sekilde namazina devam etti. Bir muddet sonra arkadasi uyandi. (Musrik bunlarin iki kisi oldugunu gorunce) yerinin farkina vardiklarini anladi ve kacti.
Muhacirden olan zat, Ensari arkadasindaki kani gorunce:
"Subhanallah! Sana ilk oku atinca beni niye uyandirmadin?" diye sordu. Arkadasi:
"Oyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim '' diye cevapladi.''

Ebu Davud, Taharet 79, (198).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3631-3640 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.