Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3681-3690 )
3681 - Bir diger rivayette
de soyle gelmistir: "Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ayagin
ustunu meshettigini gorunceye kadar, daima, altini meshetmenin evla oldugunu
dusunurdum."'
Ebu Davud, Taharet (63,
162,163, 164).
3682 - Sureyh Ibnu Hani
anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha)'ya mest uzerine meshetmekten
sormaya geldim. Bana:"Sana Ebu Talib'in oglu (Hz. Ali) (radiyallahu
anh)'yi tavsiye ederim, git ona sor. Zira o, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) ile birlikte seyahatlerde bulunmustur!" dedi. Bunnun uzerine
gidip ona sordum. Su cevabi verdi:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam), (mesh muddetini) yolcu icin uc gun uc gece tuttu,
mukim icin de bir gun bir gece tuttu.''
Muslim, Taharet 85,(276);
Nesai, Taharet 99, (1, 84); Ibnu Mace, Taharet 86, (552).
3683 - Saffan Ibnu Assal
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yolcu
oldugumuz zaman, bize mestlerimizi uc gun uc gece, cenabet hali disinda kucuk
ve buyuk abdest bozma, ve uyku sebebiyle cikarmamamizi emrederdi."
Tirmizi, Taharet 71, (96),
Da'avat 102, (3529, 3530); Nesai, Taharet 98, (1, 83, 84); Ibnu Mace, Taharet
86, (554).
3684 - Ubey Ibnu Imare
(radiyallahu anh) -ki bu Sahabi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile
birlikte her iki kibleye namaz kilan ilklerdendir- anlatiyor: "Bir gun
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek sordum:
"Ey Allah'in Resulu!
Mestlerimin uzerine meshedeyim mi? ''
"Evet!'' buyurdular.
Ben tekrar:
"Bir gun mu?'' dedim.
"Bir gun!''
buyurdular. Ben tekrar:
"Iki gun (olsa)?''
dedim.
"Iki gun!''
buyurdular. Ben tekrar:
"Uc gun (olsa)?''
dedim.
"Evet! diledigin
kadar!'' buyurdular.''
3685 - Bir rivayette de
"..Hatta yediye kadar ulasti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam),
sonunda:
"Evet! Sana uygun geldigi
kadar!" buyurdular."
Ebu Davud, Taharet 10,
(158).
3686 - Huzeyme Ibnu Sabit
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki:
"Mest uzerine
meshetmenin muddeti yolcu icin uc gundur. Mukim icin bir gun bir gecedir!"
(Bir baska rivayette su ziyade gelmistir):
"Biz bu muddetin
uzatilmasini taleb etseydik, bize mutlaka uzatirdi.''
Ebu Davud, Taharet 60,
(157); Tirmizi, Taharet 71, (95); Ibnu Mace, Taharet 86, (553).
TEYEMMUM
3687 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la bir
seferde beraber idik. Beyda nam mevkiye veya Zatu'l-Ceys denen yere gelmistik
ki benim bir kolyem kop(up kaybol)du. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu
aramak icin kaldi, O'nunla birlikte herkes orada kaldi. Bir su basinda da
degillerdi. Ustelik beraberlerinde su da yoktu.
Halk Hz. Ebu Bekr
(radiyallahu anh)'e ugrayip: "Aise'nin yaptigini gordum mu! Hem
Resulullah'i, hem de herkesi burada oyaladi. Bir su basinda degiller,
beraberlerinde su da yok!" demisler. Resulullah basini dizlerimin uzerine
koymus uyurken Ebu Bekr (radiyallahu anh) cikageldi.
"Sen Resulullah
aleyhissalatu vesselam'i da halki da, burada hapsettin. Bir su basinda
degiller, beraberlerinde su da yok!" diyerek, babam beni azarladi ve
Allah'in diledigince baska seyler de soyledi. (Ofkesini daha da yenemeyip)
eliyle bogrume bogrume durterek (canimi yakti). Resulullah'in basi dizimin
uzerinde oldugu icin kimildamamaya calistim.
Resulullah aleyhissalatu
vesselam sabaha kadar, susuz olarak uyudu. Sabah olunca Allah Teala Hazretleri,
teyemmum ayeti'ni inzal buyurdu: "...Su bulamazsaniz temiz topraga
teyemmum edin, yuzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah size sorluk
yapmak murad etmez, bilakis sizi temizlemek, ve uzerinizdeki nimetini
tamamlamak ister, ola ki sukredersiniz" (Maide 6).
Useyd Ibnu Hudayr -ki
(Akabe biatina katilan) nakiblerden biridir- dedi ki: "Ey Ebu Bekr ailesi!
Bu, sizin ilk bereketiniz degildir."
(Hz. Aise) sozune devam
ederek) dedi ki: "Bindigim deveyi durtup kaldirdim. (Kaybolan) kolye
altinda cikti."
3688 - Ebu Davud'un
rivayetinde Hz. Aise (radiyallahu anha) der ki:"Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) Useyd Ibnu Hudavr (radiyallahu anh)'la Hz. Enes'i, Hz. Aise
(radiyallahu anha)'nin kaybettigi kolyeyi aramaya gonderdi. Bu esnada namaz
vakti girdi. Abdestsiz namaz kildilar. Gelip durumu Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a haber verdiler. Bunun uzerine teyemmum ayeti indirildi.''
Bir rivayette su ziyade
gelmistir: "Useyd, Hz. Aise'ye: "Allah sana rahmetini bol kilsin,
senin basina hoslanmadigin her ne gelmis ise onda Allah senin icin de
muslumanlar icin de bir ferec (sikintidan kurtulma) kilmistir '' dedi.''
Buhari, Teyemmum 2,
FedailuI-Ashab 5, 30, Tefsir, Nisa 10, Maide 3, Nikah 65, 125, Libas 52, Hudud
39; Muslim, Hayz 108, (367); Muvatta, Taharet 89, (1, 53, 54); Ebu Davud,
Taharet 123, (317); Nesai, Taharet 194, (1, 163, 164).
3689 - Ammar Ibnu Yasir
radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, beraberinde
Hz. Aise'nin de bulundugu bir seferde Ulat'ul-Ceys nam mevkide geceleyin
istirahat molasi vermisti. Bu esnada Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin Yemen
boncugundan mamul kolyesi koptu. Bunun aranmasi, askerleri yolundan alikoydu ve
sabah aydinligi girdi. insanlarin yaninda su yoktu. Hz. Ebu Bekr (radiyallahu
anh) Aise'ye kizdi ve hatta:
"Herkesi yolundan
alikoydun, yanlarinda su da yok!" diye cikisti. Derken Allah Teala
Hazretleri, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a, temiz toprakla temizlenme
ruhsatini indirdi,
Bunun uzerine muslumanlar,
Resulullah aleyhissalatu vesselam'la kalkip ellerinikaldirdilar. Topraktan
hicbir sey almadilar, yuzlerini ve omuzlarina kadar ellerini meshettiler.
Ellerinin iclerinden de koltuk altlarina kadar meshettiler."
Ebu Davud su ziyadede
bulunmustur: "Bir hadiste Ibnu Sihab der ki: "Alimler bu hadise
itibar etmediler." Ebu Davud der ki: "Hadisi, Ibnu Ishak da boyle
rivayet etti ve rivayette Ibnu Abbas radiyallahu anhuma'dan onun "iki
vurus zikrettigini" kaydetti."
Nesai'nin bir rivayetinde,
"Topraktan hicbir sey cirpmadilar" denmistir.
3690 - Ebu Davud'un bir
diger rivayetinde soyle denmistir: "Ashab, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) 'la birlikte sabah namazi icin, toprakla meshlendiler. Bu maksadla
avuclarini topraga vurup toprakla yuzlerine bir defa meshettiler. Sonra tekrar
donup avuclarini topraga bir kere daha vurup, ellerinin tamami ile ellerinin
iclerinden koltuk altlarina, omuzlarina kadar meshettiler.''
Ebu Davud'un bir diger
rivayetinde, Ibnu'l-Leys: "Dirseklerinin yukarisina kadar...'' demistir.
Ebu Davud, Taharet 123,
(318, 319, 320); Nesai, Taharet 196, 197, 198, (1, 166-168).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3681-3690 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.