Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3871-3880 )

3871 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam cuzzamli bir kimsenin elinden tuttu ve kendisiyle birlikte elini tabaga koydu, sonra da:
"Allah'a guvenerek ve O'na tevekkul ederek ye!" buyurdu."
Ebu Davud, Tibb 24, (3925); Tirmizi, Et'ime 19, (1818); Ibnu Mace, Tibb 44, (3542).
Rezin sunu ilave etti: "Bunu Ebu Bekr ve Omer radiyallahu anhuma da yaptilar ve ayni seyleri soylediler."

3872 - Serid Ibnu Suveyd radiyallahu anh anlatiyor: "Sakif hey'eti arasinda bir de cuzzamli vardi. Resulullah aleyhissalatu vesselam ona bir haber gondererek:
"Biz seninle bey'atimizi yaptik, sen hemen geri don!" buyurdular."
Muslim, Selam 126, (2231); Ibnu Mace, Tibb 44, (3544).

3873 - Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam kendisine, ilk cikan turfanda meyve getirildi de, o zaman soyle dua ederdi: " Allah'im Medine'mizi bizim icin mubarek kil, meyvelerimizi, mudd'umuzu, sa'mizi mubarek kil, bereketlerini kat kat artir."
Bu duadan sonra, getirilen meyveyi orada hazir bulunan cocuklarin en kucugune verirdi."
Muslim, Hacc 474, (1373).

3874 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Ashab bir koyun kesmisti. Bu sirada bir dilenci geldi. Etten bir miktar verdiler. Derken baska gelenler oldu, onlara da verdiler. Geriye yine de et kaldi. Resulullah aleyhissalatu vesselam sordu: "Koyundan geri ne kaldi?" "Sadece omuzu kaldi!" dediler. Aleyhissalatu vesselam ise: "Omuzu haric geri tarafi kaldi!" buyurdular."
Tirmizi, Kiyamet 34, (2472).

KELER

3875 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Halid Ibnu'l-Velid radiyallahu anh'in bana bildirdigine gore, Halid, Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte, Resulullah'in zevceleri Meymune radiyallahu anha'nin yanina girerler. -Meymuna hem onun ve hem de Ibnu Abbas'in teyzeleri idi. Meymune'nin yaninda kizartilmis bir keler gorurler. Bunu, Necid'den, kiz kardesi Hufeyde Bintu'l-Haris getirmisti. Meymune radiyallahu anha keleri Resulullah aleyhissalatu vesselam'in onune surdu. Onune bir yemek cikarilip da ondan bahsedilmeyip ve isminin de zikredilmedigi durum nadirdi. (Resulullah aleyhissalatu vesselam kelere elini uzatmisti ki.) orada hazir bulunan kadinlardan biri:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'a takdim ettiginiz seyden haber verin, ne oldugunu soyleyin!" dedi. Bunun uzerine:
"O kelerdir!" dediler. Bunun uzerine Resulullah (uzatmis oldugu) elini derhal geri cekti. Halid radiyallahu anh:
"Bu haram midir, ey Allah'in Resulu?" dedi. Resulullah:
"Hayir, ancak o benim kavmimin diyarinda bulunmuyor. Bu sebeple (onu yemeye aliskin degilim), icimde tiksinme hissediyorum!" buyurdular. Halid radiyallahu anh der ki: "Ben keleri (onume) cekip yedim. Resulullah bakiyor fakat beni yasaklamiyordu."
Buhari, Et'ime 10, 14, Zebaih 33; Muslim, Sayd 43, 44, 45, (1945, 1946, 1948); Muvatta, Isti'zan 10, (2, 968); Ebu Davud, Et'ime 28, (3793, 3794), Esribe 21, (37); Nesai, Sayd 26, (7, 198, 199).

3876 - Ebu Sa'id radiyallahu anh anlatiyor: "Bir bedevi Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek:
"Ben keleri bol olan bir bolgede yasiyorum. Keler ailemin yiyeceginin ekseriyetini teskil ediyor (bunun bir mahzuru var mi; ne buyurursunuz?" diye sordu. Ama Resulullah cevap vermedi. Biz: "Tekrar sor!" dedik. O tekrar sordu. Resulullah cevap vermedi. Adam ucuncu sefer sordu. Ucuncude Resulullah adama seslenip yanina cagirdi ve:
"Ey bedevi! dedi, Allah, Beni Israil'den bir boya la'net etti veya gadab etti. (Ceza olarak) onlari yeryuzunde yuruyen hayvanlar haline cevirdi. Bilemem, ola ki bu, o lanete ugrayan meshe ugrayan kimselerdendir. Bu sebeple ondan ne yerim ne de yiyenleri men ederim!"
Muslim, Sayd 51, (1951).

TAVSAN

3877 - Halid Ibnu'l-Huveyris radiyallahu anh anlatiyor: "Bir adam bir tavsan avladi ve Abdullah Ibnu Omer radiyallahu anhuma'ya gelip: "Ne dersiniz (bunun eti yenir mi?) diye sordu. Abdullah: "Tavsan Resulullah aleyhissalatu vesselam'a da (boyle avlanip) getirilmisti. Ben de o sirada yaninda oturuyordum. Ondan ne yedi ne de onun yenmesini yasakladi, tavsanin hayiz gordugune inaniyordu" dedi."
Ebu Davud, Et'ime 27, (3792).

3878 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: "Yuruduk ve Merri'z-Zahran'dan bir tavsan kaldirdik. Arkadaslarimiz pesinden kostular ve (sonunda yakalamaktan) aciz kaldilar. Bu sefer ben kostum, yetistim ve yakaladim. Onu (babaligim) Ebu Talha radiyallahu anh'a getirdim. O, tavsani keskin bir tasla kesti. Budunu benimle Resulullah'a gonderdi. Resulullah onu yedi."
Enes'e: "Yedi mi, (gordun mu yedigini?)" diye sorulmustu. Yani kabul etti" dedi."
Buhari, sayad 32, 10, Hibe 5; Muslim, Sayd 53, (1953); Ebu Davud, Et'ime 27, (3791); Tirmizi, Et'ime 2, (1790); Nesai, Sayd 25, (7, 196).

SIRTLAN

3879 - Abdurrahman Ibnu Ebi Ammar rahimehullah anlatiyor: "Hz. Cabir radiyallahu anh'a: "Sirtlan av midir?" diye sordum. "Evet!" dedi. Ben tekrar: "Etini yiyeyim mi?" dedim. "Evet!" dedi.
"Bu cevap Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan midir?" dedim." "Evet!" dedi.."

3880 - Ebu Davud'un rivayetinde soyle gelmistir: "Hz. Cabir radiyallahu anh der ki:"Resulullah aleyhissalatu vesselam'a sirtlandan sordum. Bana:
"O, av (hayvani)dir, ihramli avlanacak olursa koc da ayni hukme dahil edilir."

Tirmizi, Et'ime 4, (1792); Ebu Davud, Et'ime 32, (3801); Nesai, sayd 27, (7, 200).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3871-3880 ) -Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.

Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.