Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3891-3900 )

HASERELER

3891 - Hilkam Ibnu Telib rahimehullah babasindan naklediyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'la arkadaslik yaptim, yeryuzundeki haserelerden herhangi birini haram ettigini hic isitmedim."
Ebu Davud, Et'ime 30, (3798).

MUZDAR

3892 - Cabir Ibnu Semure radiyallahu anh anlatiyor: "Bir adam beraberinde ailesi ve cocuklari oldugu halde Harra'ya indi. Bir adam: "Bir devem kayboldu, onu bulacak olursan yakalayiver" dedi. adam onu buldu ama sahibini bulamadi. Deve hastalandi. Adamin karisi: "Onu kes (de mundar olmesin)" dedi. Ama erkek kabul etmedi. Deve oldu. Kadin bu sefer: "Derisini soy da etini, yagini kadid yapalim (guneste kurutalim) ve yiyelim" dedi.
Adam: "Hele, Resulullah aleyhissalatu vesselam'a bir soralim (da soylediklerini sonra yapalim!)" dedi. Ona gelip sordu. Aleyhissalatu vesselam:
"Seni ondan mustagni kilacak bir zenginligin var mi?" diye sordu. Adam: "Hayir! yok" dedi. Resulullah da:
"Oyleyse onu yiyin" buyurdu. Ravi der ki: "Sonra devenin sahibi geldi. Durum kendisine anlatildi.
"Deveyi kesmedin mi?" dedi. Adam: "Senden utandim!" cevabinda bulundu."
Ebu Davud, Et'ime 37, (3816).

3893 - el-Fucey' el-Amiri radiyallahu anh anlatiyor:
"Ey Allah'in Resulu dedim, meyteden bize helal olan (miktar) nedir?"
"Yiyeceginiz ne (miktarda)dir" diye sordu. Biz: "Aksam ve sabah yiyoruz" diye cevap verdik."
Ebu Nuaym Mevla Ukbe der ki: "Ukbe bana bu ifadeyi acikladi: "Bir bardak sabahleyin, bir bardak da aksam vakti demektir." Dedi ki: "Durum bu, babamin hayatina yemin olsun bu yetmez!" Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam mezhur durumda meyteyi yemelerine ruhsat tanidi."
Ebu Davud, Et'ime 37, (3817).

CIZYE VE SADAKA DEVESI

3894 - Eslem Mevla Omer Ibnu'l-Hattab radiyallahu anh anlatiyor: "Hz. Omer'e: "Binekler arasinda kor bir deve var!" dedim. Bana: "Onu bir aileye ver, ondan istifade etsinler" dedi. ben "O kor oldugu halde (ondan istifade mi olur)?" dedim. "Onu deve surusune katsinlar (otlamaya sursunler)" dedi. Ben: "Iyi ama arazide nasil yayilacak?" dedim. "Bu hayvan cizye devesi mi sadaka devesi mi?" diye sordu. Ben, "cizye devesi!" deyince: "Vallahi siz bunu yemek istiyorsunuz" dedi. Ben de: "Uzerinde cizye devesi muhru var?" dedim. Bunun uzerine Omer radiyallahu anh devenin kesilmesini emretti ve kesildi. Hz. Omer'in yaninda dokuz adet tabak vardi. Meyve, cerez her ne olsa ondan bu tabaklara koyup Resulullah aleyhissalatu vesselam'in zevcelerine gonderirdi. Bu gonderdiklerinin en sonuncusu, kizi Hafsa'ya gonderdigi olurdu. Eger bunda eksiklik olursa, kendi hissesinden tamamlardi.
Iste bu devenin etinden de o tabaklara koydu ve Resulullah aleyhissalatu vesselam'in zevcelerine gonderdi. Bu devenin etinden arta kalanin yemek yapilmasini emretti. Sonra Muhacir ve Ensar'i ondan yemeye davet etti."
Muvatta, Zekat 44, (1, 279).

ET

3895 - Hz. Omer radiyallahu anh anlatiyor: "Etten sakinin. Cunku onun hamr (icki) gibi tiryakiligi var. Ayrica Allah, eti cok yiyen aile halkina bugzeder."
Muvatta, Sifatu'n-Nebi 36, (2, 935).

3896 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Ben carsidan et almis hamala vermis eve donuyordum. Hz. Omer radiyallahu anh yolda bana yetisip: "Bu da ne?" diye sordu.
"Canimiz et cekmisti, gidip bir dirhemlik et satin aldim" dedim. Bunun uzerine: "Canin bir sey cektikce gidip ondan aliyor musun? Herkese, israf olarak, caninin her istedigini yemesi yeter!" diye cikisti."
Muvatta, Sifatu'n-Nebi 36, (936).

HAYVANI OLMAYAN MEKRUH YIYECEKLER

3897 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim sarimsak veya sogan yerse bizden uzak dursun -veya mescidimizden uzak dursun- evinde otursun."
Bazan Resulullah aleyhissalatu vesselam'a icerisinde yesil sebzeler bulunan tencere getirilirdi de onda koku bulur ve (ne oldugunu) sorardi. Kendisine sebze nev'inden ne oldugu haber verilince, tencereyi, beraberindeki arkadislarindan birini gostererek ona vermelerini soylerdi. Aleyhissalatu vesselam, onun yemekten cekindigini gorunce:
"Sen bana bakma, ye! Zira ben senin gibi degilim, senin konusmadigin (meleklerle) konusuyorum" derdi."
Buhari, Et'ime 49, salat 160, I'tisam 24; Muslim, Mesacid 73, (564); Ebu Davud, Et'ime 41, (3822); Tirmizi, Et'ime 13, (1807); Nesai, Mesacid 16, (2, 43).

3898 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor: "Biz cig olarak sarimsak yemekten yasaklandik."
Ebu Davud, Et'ime 41, (3828); Tirmizi, Et'ime 14, (1809).

3899 - Ebu Ziyad Hiyar Ibnu Seleme anlatiyor: " Hz. Aise radiyallahu anha'ya sogan hususunda sordum. Su cevabi verdi: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in en son yedigi yemekte sogan vardi."
Ebu Davud, Et'ime 41, (3829).

YABANCILARIN YEMEGI

3900 - Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kimse kardesinin hayvanini, iznini almadan sagmasin. Sizden kim, odasina baskalarinin girip hazinelerini kirmasindan, yiyeceklerini sacip dagitmasindan hoslanir? Tipki bunun gibi, hayvanlarinin memeleri de onlar icin yiyeceklerinin hazineleri durumundadir. Oyleyse kimse izin almadan baskasinin hayvanini sagmasin."

Buhari, Lukata 8; Muslim, Lukata 13, (1726); Muvatta, Isti'zan 17, (2, 971); Ebu Davud, Cihad 95, (2623).



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 3891-3900 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.