İbrahim sûresi, 52 (elliiki) âyet olup 28 ve
29. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. 35-41. âyetler Hz.
İbrahim'in duasını ihtiva ettiği için sûreye bu ad verilmiştir.
14 - İbrâhim
Suresi
Rahmân ve Rahîm
(olan) Allah'ın adıyla.
1. Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin
izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye
lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.
2. O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa
hepsi O'nundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline!
3. Dünya hayatını ahirete tercih edenler,
Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar
(haktan) uzak bir sapıklık içindedirler.
4. (Allah'ın emirlerini) onlara iyice
açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık
Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve
hikmet sahibidir.
5. Andolsun ki Musa'yı da: Kavmini
karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına
getirdiği felâket) günlerini hatırlat, diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz
ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
6. Hani Musa kavmine demişti ki:
"Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi işkencenin en
kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta
olan Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabbinizden
büyük bir imtihan vardır."
7. "Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer
şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz
hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti."
8. Musa dedi ki: "Eğer siz ve
yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki Allah gerçekten zengindir,
hamdedilmeye lâyıktır."
9. Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd
kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları
Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar,
ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size
gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir
kuşku içindeyiz.
10. Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri
yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını
bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi (hak dine)
çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey
değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek
istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!
11. Peygamberleri onlara dediler ki:
"(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini
kullarından dilediğine lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil
getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar."
12. "Hem, bize yollarımızı göstermiş
olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz
eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat
etsinler."
13. Kâfir olanlar peygamberlerine dediler
ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize
döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zalimleri mutlaka helâk
edeceğiz!" diye vahyetti.
14. Ve (ey inananlar!) Onlardan sonra sizi
mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden
sakınan kimselere mahsustur.
17. Onu yudumlamaya çalışacak, fakat
boğazından geçiremeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek değildir
(ki azaptan kurtulsun). Bundan ötede şiddetli bir azap da vardır.
18. Rablerini inkâr edenlerin durumu
(şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın, şiddetle savurduğu küle
benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İyiden iyiye sapıtma işte
budur.
19. Allah'ın gökleri ve yeri hak ile
yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk
getirir.
21. (Kıyamet gününde) hepsi Allah'ın
huzuruna çıkacak ve zayıflar o büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz
sizin tâbilerinizdik. Şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden
savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "(Ne yapalım) Allah bizi hidayete
erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de
birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur."
22. (Hesapları görülüp) iş bitirilince,
şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size
vâdettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben,
sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde
beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni
kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı
reddettim." Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.
23. İman edip de iyi işler yapanlar,
Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan
cennetlere sokulacaklardır. Orada (birbirleriyle) karşılaştıkça söyledikleri
"selam" dır.
24. Görmedin mi Allah nasıl bir misal
getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca
(benzetti).
25. (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman
yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.
26. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden
koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer.
27. Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri
hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah
saptırır. Allah dilediğini yapar.
28. Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık
veren ve sonunda kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri görmedin mi?
30. (İnsanları) Allah yolundan saptırmak
için O'na ortaklar koştular. De ki: (İstediğiniz gibi) yaşayın! Çünkü dönüşünüz
ateşedir.
31. İman eden kullarıma söyle: Namazlarını
dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün
gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık
harcasınlar.
32. (O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri
ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler
çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi;
nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı.
34. O size istediğiniz her şeyden verdi.
Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok
nankördür!
35. Hatırla ki İbrahim şöyle demişti:
"Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara
tapmaktan uzak tut!"
36. "Çünkü, onlar (putlar),
insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o
bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek
esirgeyensin."
37. "Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı
dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin
(Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de
insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden
bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler."
38. "Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen
bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de
gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."
39. "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve
İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir."
40. "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan
gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!"
42. (Resûlüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin
yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan
gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.
43. Zihinleri bomboş olarak kendilerine
bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
44. Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden
zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin
davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında
insanları uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zevâl
olmadığına, yemin etmemiş miydiniz? "
45. "(Sizden önce) kendilerine
zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık
belli oldu. Ve size misaller de verdik."
46. Hilelerinin cezası Allah katında (malum)
iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar
yerinden gidecek değildi!
47. O halde, sakın Allah'ın peygamberlerine
verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah mutlak üstündür, kimsenin
yaptığını yanına bırakmaz.
48. Yer başka bir yer, gökler de (başka
gökler) haline getirildiği, (insanlar) bir ve gücüne karşı durulamaz olan
Allah'ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerin cezasını verecektir).
51. Allah herkese kazandığının karşılığını
vermek için (onları diriltecektir.) Kuşkusuz Allah, hesabı çabuk görendir.
52. İşte bu (Kur'an), kendisiyle
uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri
iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.
Diyanet İşleri Meali - Kuranı Kerim
| |||
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme